Galata Mevlevihanesi
Galata Mevlevihanesi veya diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi,[2] Türkiye'nin İstanbul ilinin Beyoğlu ilçesinde bulunan eski bir mevlevihane. Günümüzde Galata Mevlevihanesi Müzesi adıyla müze olarak faaliyet göstermektedir.
Galata Mevlevihanesi | |
---|---|
Galata Mevlevihanesi Müzesi | |
| |
Açılış |
1491 (Mevlevihane) 27 Aralık 1975 (Müze)[1] |
Konum | Tünel, Beyoğlu, İstanbul |
Koordinatlar | 41°01′41″K 28°58′30″D |
Koleksiyon boyutu | 1006 parça[1] |
Müdür | Yavuz Özdemir |
Toplu ulaşım |
Şişhane Tünel |
Resmî site | muze.gen.tr/muze-detay/galatamevlevi |
1491 yılında İskender Paşa tarafından yaptırılan ve şehirdeki ilk mevlevihane olma niteliği taşıyan Galata Mevlevihanesi'nin ilk şeyhi Semâî Mehmed Dede idi. 1500'lerin ikinci yarısıyla 1600'lerin başı arasındaki süreçte Halvetilik tarikatına bağlı bir zaviye ve derslik olarak kullanıldı. Farklı zamanlarda çeşitli onarım ve ekleme çalışmalarının sonucunda bir külliye hâline geldi. 25 Ekim 1925'te çıkarılan tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve bazı unvanların yasaklanması ve kaldırılmasına dair kanun çerçevesinde faaliyetlerine son verildi. Bu dönemden sonra mevlevihanenin ana yapısı ilkokul ve lojman, diğer bölümleri ise farklı amaçlarla kullanıldı. Çeşitli girişimler sonucunda müzeye dönüştürüldü ve 27 Aralık 1975 günü Divan Edebiyatı Müzesi adıyla ziyarete açıldı. Bu tarihten sonra dönem dönem restorasyon çalışmaları yapıldı. 2007'de başlayan son restorasyonun ardından, 21 Kasım 2011'de Galata Mevlevihanesi Müzesi adıyla hizmet vermeye başladı.
Günümüzde mevlevihane bünyesinde semahane ve derviş odalarını kapsayan ana yapı, Halet Efendi Kütüphanesi, Sebili ve Türbesi, Şeyh Galib Türbesi, Hasan Ağa Çeşmesi, sarnıç, hâmûşân, Adile Sultan Şadırvanı ve çamaşırhane bulunmaktadır.
Tarihi
Mevlevihane yapılmadan önce ağaçlarla kaplı olan ve Bizans İmparatorluğu döneminden kalan Aziz Theodore Manastırı'nın da içinde bulunduğu arazinin, Osmanlı Padişahı II. Bayezid döneminde bostancıbaşı ve beylerbeyi olarak görev yapan İskender Paşa'ya tahsis edilmesinin ardından burada bir av çiftliği kuruldu.[4] Afyonkarahisar Mevlevihanesi Şeyhi Semaî Mehmed Dede'nin burada bir dergâh yapmak istemesi sonucunda 1491 yılında, İskender Paşa tarafından mevlevihanenin yapımına başlandı.[4] Rumeli Eyaleti sınırlarında bulunan Edirne'ye bağlı Vize kazasının Karabürçek köyünün gelirleri de İskender Paşa tarafından mevlevihaneye vakfedildi.[5] Şehirdeki ilk mevlevihane olma niteliği taşıyan bu ilk yapıdan yalnızca Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sinde bahsedilmekte olup; esere göre İskender Paşa, yüz derviş odası ile çevreye hâkim ve manzaralı bir avlu yaptırmıştı.[4]
Kuruluşunun ardından mevlevihanenin şeyhliğine geçen Semâî Mehmed Dede bu görevi bir yıl kadar sürdürmesinin ardından 1492 yılında Afyonkarahisar'a dönerken; yerini vekaleten, İskender Paşa'nın vakıflarının kâtibi olan Ali Safaî Dede'ye bıraktı.[5] Ali Safaî Dede'nin 1548'deki ölümüne kadar bu görevi sürdürmesinin ardından şeyhliğe Mahmud Dede geldi. Mahmud Dede döneminde mevlevihane ihmale uğradı ve Halvetilik tarikatının eline geçerek zaviye ve derslik olarak kullanıldı.[5] 1608'de Konya'dan gelen Abdî Dede'nin Mahmud Dede'nin yerine geçmesiyle yapı yeniden mevlevihane olarak hizmet etmeye başladı.[5] 1510'da, Kasımpaşa'da bulunan kendi arazisi üzerine bir mevlevihane yapmak üzere buradan ayrılan Abdî Dede'nin yerine, Konya'dan İstanbul'a Postnişin olarak tayin edilen İsmail Rusûhî Dede geçti. Bu görev değişiminin ardından Abdî Dede, şehrin üçüncü mevlevihanesi olan Kasımpaşa Mevlevihanesi'ni kurmuştu.[7] Ankaralı olması nedeniyle İsmail Ankaravî olarak da anılan şeyhe, Mesnevî'nin en eski Türkçe açıklamasını oluşturmasından dolayı "Hazret-i Şarih" unvanı verilmişti. 1631 yılındaki ölümüne kadar görevini sürdüren İsmail Rusûhî Dede'nin türbesi mevlevihanenin avlusunda bulunmaktadır.[7] Yerine gelen Âdem Dede dönemindeki 1649 yılında matbah emini (mutfaktan sorumlu kişi) Hasan Ağa tarafından biri avluya, diğeri ise mevlevihanenin aşağı tarafındaki Lüleci Hendek caddesinin köşesine olmak üzere iki çeşme yaptırıldı.[7] 1650 yılında tersane ve matbah emini İsmail Efendi tarafından mevlevihanede birtakım imar faaliyetleri de yapıldı.[8] 1652 yılında Âdem Dede'nin hacca gitmek için şehirden ayrılmasının ardından Mısır'da vefat etmesi üzerine yerine Arzî Mehmed Dede geldi. 1664 yılında vefat eden Arzî Mehmed Dede de mevlevihanenin avlusundaki kabristana gömüldü.[9] Yerine atanan Derviş Çelebi'nin görevini yerine getirememesi üzerine görevi Naci Ahmed Dede devraldı.[9] 1668'de Konya'dan gelen emir doğrultusunda şeyhliğinin kaldırılmasının akabinde Derviş Çelebi ikinci kez görevi devraldı.[9] Yaklaşık bir yıl kadar görevini devam ettiren Derviş Çelebi, mevlevihane tarihinde iki farklı dönemde etkinlik gösteren ilk şeyh oldu.
1668 yılında şeyhlik görevine Gavsî Ahmed Dede geldi. 29 yıl kadar görevi yürüten Gavsî Ahmed Dede, 1697'deki vefatından sonra semahanenin girişine defnedildi.[9] Yerine, damadı ve 18 yıldır mevlevihaenin neyzenbaşı olan Osman Dede geçti.[10] 1730 yılı başlarındaki ölümüne kadar şeyhlik yapan Osman Dede'nin yerine oğlu Sırrî Abdülbâkî Dede geçerken; Osman Dede'nin cenazesi, kayınpederi Gavsî Ahmed Dede'nin yanına gömüldü.[9] Sırrî Abdülbâkî Dede, 1751'deki ölümü sonrasında babasının yanına defnedildi.[9] Bu dönemden sonra şeyhlik başka bir aileye geçti. Önce 1751-1761 yılları arasında Mehmed Şemseddîn Dede mevlevihanenin başına geçti. Ölümünün ardından mevlevihaneye defnedilen Mehmed Şemseddîn Dede'nin yerine kardeşi Îsâ Dede geldi.[9] İsa Dede döneminde, 1766 yılında çıkan Tophane yangını sonucunda Galata Mevlevihanesi de yanarak kullanılmayacak duruma geldi. Aynı yıl, Padişah III. Mustafa'nın emri doğrultusunda bina emini olarak atanan Yenişehirli Osman Efendi tarafından mevlevihane yeniden yaptırıldı.[11][12] 1771 yılında Îsâ Dede yerini, damadı Selim Dede'ye devretti.[11] 1777'de Selim Dede vefat edip, avludaki türbeye gömülürken; Kasımpaşa Mevlevihanesi'nden gelen oğlu Mehmed Sâdık Dede Galata Mevlevihanesi'nin yeni şeyhi oldu.[11] Bir yıl kadar görevini sürdüren Mehmed Sâdık Dede, yakalandığı vebadan öldü ve avludaki hâmûşâna gömüldü.[11]
1778 yılında Galata Mevlevihanesi'nin başına, Kahire Mevlevihanesi'nden gelen Seyyid Abdülbâkî Dede geçti.[11] Konya Mevlevihanesi'nde aşçıbaşı olan Hüseyin Dede 1781-1782 yılları arasında, yine Konya'dan gelen Bakkalzade Ali Dede ise 1782-1786 yılları arasında ise şeyhlik yaptı.[11] Bakkalzade Ali Dede'nin şeyhliğinin kaldırılmasının ardından yerine tayin edilen Üsküdarlı Nûmân Dede, Üsküdar Mevlevihanesi'ni kurmak üzere 1790'da buradan ayrıldı.[11] Şeyhlik Abdullah Dede'ye verilse de, kendisinin geliş yolculuğu sırasında vefat etmesi üzerine vekaleten görevi Bakkalzade Ali Dede üstlendi. Abdullah Dede'nin cenazesi ise mevlevihanenin hâmûşânına defnedildi.[11] 9 Haziran 1791 tarihinde şeyhliğe Mehmed Esad Galib Dede (Şeyh Galib olarak da bilinir) atandı.[11] Bu dönemde semahane yeniden inşa edilirken, ahşap derviş odaları yenilendi. Yapılan bu onarım ile ilgili 1791 tarihli bir kitabe de girişteki taç kapıya işlendi.[14] 1798'de vefat eden Galib Mehmed Esad Dede, avluda yer alan türbeye defnedildi.[15]
1798-1800 yılları arasında Mehmed Rûhî Dede, sonrasında ise 1816'da Beşiktaş Mevlevihanesi'ne geçinceye kadar Mahmud Dede şeyhlik yaptı.[15] 1816'da göreve gelen Kudrettullah Dede döneminde; 1819 yılında Halet Efendi tarafından bir cephesi caddeye bakan iki katlı muvakkithâne, sebil ve kütüphane ile yine bir cephesi caddeye bakan kendi türbesi yaptırıldı, ahşaptan yapılan İsmail Ankaravî'nin türbesi yeniden inşa edildi, bahçeye mermer döşendi ve mezarlığa yaldızlı pirinç korkuluklar eklendi.[16] Halet Efendi, 1819'da 266 cilt, 1821'de ise 547 cilt olmak üzere toplamda 813 adet eseri kütüphaneye bağışlarken; kütüphanenin yönetimi, kitapların korunması, çalışanların maaşı ve mevlevihanedeki dedelerin refahı için çoğu Yunanistan'da bulunan arazi ve çiftliklerini vakfetti.[17] 1824 yılında çıkan yangında matbah, mescit ve dokuz derviş odası kullanılamaz duruma geldi.[16] Kudretullah Dede 1828 yılında sadrazamlık makamına yazdığı dilekçeyle dervişlerin hâlen çadırlarda kaldığını belirterek, bu çadırların yıprandığı için gereğinin yapılmasını isterken; 10 Kasım 1828 tarihinde sadrazamlıktan gelen cevapla padişah tarafından yeni çadırlar verileceği bildirilmişti.[16] Daha sonraları, Manas Kalfa tarafından yapılan onarım çalışmaları, 1835 yılında tamamlandı.[16] 1847'de, Padişah II. Mahmud'un kızı Âdile Sultan tarafından mevlevihaneye birer sarnıç, şadırvan ve çamaşırhane yaptırıldı.[18] 1851 yılında Padişah Abdülmecid Hasan Ağa Çeşmesi'nin onarımı ile matbahın inşasını gerçekleştirdi.[19] 1859 yılında ise semahane, selamlık ve dergah odalarının bulunduğu ana yapı, günümüzdeki şekliyle inşa edildi.[20] 1871 yılında Kudretullah Dede'nin vefat edip Halet Efendi tarafından yapılan türbeye defnedilmesinin ardından yerine oğlu Ataullah Dede şeyh oldu.[21] Bu dönemde mevlevihaneye gelen kişi sayısı artış göstermiş ve çalışan sayısı artmıştı. 1885 yılındaki nüfus sayımına göre burada kalan ve çalışan 36 kişi bulunmaktaydı.[21] Evkaf Nezareti'nin kararı sonrasında çıkarılan 12 Şubat 1908 tarihli buyruk gereğince 21.150 kuruşluk keşif masrafının İskender Paşa vakfından karşılanması kaydıyla, mevlevihane bir kez daha onarımdan geçti.[21] 1909 yılında, sağlık sorunlarından ötürü Veled Çelebi'yi vekili olarak atayan ve 1910'da vefat eden Ataullah Dede, babası Kudretullah Dede'nin yanına gömüldü.[22] Yerine ise mevlevihanenin son şeyhi olan Ahmed Celaleddin Dede atandı.[22]
Kapatılması ve mevlevihane dışındaki kullanımları
25 Ekim 1925 tarih ve 677 sayılı tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve bazı unvanların yasaklanması ve kaldırılmasına dair kanun çerçevesinde Galata Mevlevihanesi'nin faaliyetlerine son verildi.[23] Mevlevihanenin ana yapısı bir süre halkevi olarak hizmet verdi.[2] Türkiye Turing ve Otomobil Kurumuna bağlı İstanbul'u Sevenler Grubunun 8 Şubat 1941 tarihindeki toplantısında Maarif Vekili Hasan Âli Yücel'in Galata Mevlevihanesi'ni bir müze hâline getirme teklifi görüşüldü. Toplantıdan, Maarif Vekâletinin mevlevihaneyi yenilemesi çalışmalarına başlaması kararı çıktı.[23] 1942 yılında, aralarında Humbaracı Ahmed Paşa[12] ve İbrahim Müteferrika'nın da olduğu 17 mezar, kabir taşlarıyla beraber mevlevihaneye nakledildi.[23] Semahane girişinin sağ ve sol kısımlarında yer alan ahşaptan yapılma, dikdörtgen biçimindeki, birer katlı iki türbe kaldırıldı ve bunların yerine mezartaşları dikildi.[24][25] Bahçede de birtakım onarım çalışmaları yapılmasına karşın ana binada herhangi bir çalışma olmadı.[23] 1946 yılında mevlevihanenin hâmûşânının bir bölümüne, İstanbul Belediyesi tarafından Beyoğlu Evlendirme Dairesi inşa edildi.[2][26] Aynı yıl kütüphane binası ise karakol olarak kullanılmaya başlandığından, Halet Efendi'nin buraya vakfettiği kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi'ne taşındı.[27] İstanbul'u Sevenler Grubunun 1946 yılında Maarif Vekili Reşat Şemsettin Sirer'e müracaat etmesiyle, grup tarafından ikinci bir girişim gerçekleşti. Yapılan bu teklif 20 Ekim 1946 tarihinde kabul edilerek mevlevihanenin bir müzeye dönüştürülmesine karar verildi. 18 Kasım 1946 tarih ve 3-4951 sayılı kararname ile ilgili arazi, içindeki tüm yapılarla birlikte vakıfların idâresinden Maarif Vekâletine devredildi.[23] Bu sıralarda mevlevihane, Topkapı Sarayı çalışanlarının kaldığı bir lojman olarak kullanıldı.[28][29]
8 Şubat 1966'da, Millî Eğitim Bakanlığının 730.35-682 sayılı emriyle kurulan İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğüne bağlandı.[28] 18 Aralık 1967'de, onarımı için bir ihale düzenlendi.[28] Yapılan onarım çalışmaları sonrasında, 27 Aralık 1975 günü Divan Edebiyatı Müzesi adıyla ziyarete açıldı.[28] 1 Ocak 2005'te, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bir restorasyon çalışmasına başlandı.[28] 20 Mayıs 2007 günü, çalışmalar sebebiyle ziyarete kapatıldı.[30] Vakıflar Bölge Müdürlüğünün ana yapıda yürüttüğü restorasyon çalışmaları 9 Haziran 2009'da tamamlandı ve eksik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi.[28] İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi sonrasında 2009'un Mart ve Aralık ayları arasında, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından bir restorasyon çalışması daha yapıldı.[31] Çalışmaların tamamlanmasının ardından, 21 Kasım 2011'de Galata Mevlevîhânesi Müzesi adıyla tekrar açıldı.[32]
Günümüzdeki faaliyetleri
Pazartesi hariç haftanın her günü ziyarete açık olan müze,[33] yalnızca Ramazan ve Kurban bayramlarının birinci günlerinde yarım gün boyunca kapalıdır.[34] Semahanede her pazar günü bir semâ gösterisi düzenlenir.[30] 15, 16, 17 ve 29, 30 31 Aralık günleri ise Şeb-i Arûs törenleri yapılmaktadır.[30] Müzede çeşitli müzik aletleri, farklı dönemlere ait Mevlevi eşyaları ve çeşitli eserler sergilenmektedir.[35]
Şeyhleri
Hüseyin Ayvansarayî'nin Hadikat-ül Cevami adlı eserine göre Galata Mevlevihanesi'nin şeyhleri ve görevde kaldığı yıllar aşağıdaki gibidir:[36]
|
|
|
Mimarisi
Konumu ve yerleşim planı
Galata Mevlevihanesi, Beyoğlu'nun Şahkulu mahallesindeki Galip Dede caddesi üzerinde bulunan 15 numaralı yapıdır.[34] İstiklal Caddesi'nden Galip Dede caddesine girildiğinde caddenin sol tarafında kalır.[37]
Kemerli bir kapıdan girilen avlunun sağında, Halet Efendi Kütüphanesi ile bu yapıya bitişik olan muvakkithane ve sebil; solunda ise Halet Efendi Türbesi yer alır.[12] Birkaç metre ileride, sol kısımda Şeyh Galib Türbesi ve bu türbeye bitişik bir sarnıç, türbenin de birkaç metre ilerisinde hâmûşân girişi vardır. Avlunun sonunda, semahane ve derviş odalarını kapsayan mevlevihanenin ana binasının yer alır. Hâmûşân ise arazinin sol kısmında konumlanmıştır. Bu yapılar dışında avluda, Âdile Sultan Şadırvanı ile çamaşırhane bulunmaktadır. Semahanenin arka kısmında yer alan otoparkın ise, yine arka kısımdan ayrı bir girişi vardır.
Avlu ve avludaki yapılar
Evkaf Nazırlığı tarafından hazırlatılan 1915 tarihli haritaya göre mevlevihanede, günümüzde de varlığını sürdüren semahane, Halet Efendi Kütüphane, Sebil ve Türbesi, Hasan Ağa Çeşmesi, hâdikât-ül ervah ("ruhlar bahçesi" anlamına gelen mezarlık), Şeyh Galib Türbesi, hâmûşân, şadırvan, sarnıç ve çamaşırhane yer almaktaydı. Haritada yer alan matbah (mutfak), harem dairesi ve derviş odaları ise günümüze ulaşamamıştır.[4][38]
Mevlevihanenin avlusunun girişinden, ana yapıya kadarki kısım taş ile döşelidir.[39] Avlu girişinde, üst kısmında Padişah II. Mahmud'un bir tuğrası ile tâlik yazılı onarım kitâbesinin bulunduğu yuvarlak kemerli bir kapı yer alır. Şair Lebib tarafından yazılan kitâbenin hattatı Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi'dir.[4] Kapının iç tarafında ise Padişah III. Selim tarafından yapılan onarım hakkında olan ve Şeyh Galib tarafından padişaha sunulan bir kasidenin yer aldığı kitâbe bulunmaktadır.[4]
Girişin hemen sağında yer alan Halet Efendi Kütüphanesi, 11 x 7 m boyunlarında iki katlı bir yapıdır. Giriş katında muvakkithanenin yer aldığı yapının 60 cm kalınlığındaki duvarlarının iç kesimi küfeki taşı ve tuğla ile örülerek sıvanmış, dış cephesi ise tamamen mermerle kaplanmıştır. Dış cephesindeki bir kapının ardındaki üstü tonozlu taş bir merdiven aracılığıyla üst kata çıkılır. Dikdörtgen gövdeli, kompozit başlıklı sütunların yer aldığı beş adet revaktan sonra tonoz örtülü bir sahanlığa, oradan ise kütüphanenin ana mekânına geçilir. İç içe durumdaki biri büyük diğeri küçük odadan oluşan kütüphanenin ana giriş kapısı üzerinde kurucusu Halet Efendi'ye ait, Yesarizade tarafından yazılan dört kartuşlu bir kitâbe bulunmaktadır. Asıl kütüphane odasının avluya bakan yönünde üç, yan tarafında ise iki olmak üzere beş adet penceresi vardır. Kurşunla kaplanan çatının üzerinde iki madeni alem yer alır.[25][40]
Kütüphane binasının giriş katında, üst kata çıkan merdivenlerin yer aldığı kapının yanındaki kapıdan giriş yapılan dikdörtgen oda, muvakkithane ve sebil kısımlarıdır. Buranın Galip Dede caddesine bakan cephesinin sağ tarafında; yarım oval yalağı bulunan, rokoko tarzıyla yapılan ayna taşının üst kısmı vazodan çıkan dallar, alt kısmı ise defne dallı madalyon motifleriyle bezenen Hasan Ağa Çeşmesi bulunur. Çeşmenin, küfeki taşından yapılmış sivri kemerinin üzerinde 20 kartuşlu tâlik yazılı, Nisârî'ye ait bir kitâbe yer alır. Bu kitabênin üstünde ise, Abdülmecid tarafından 1851 yılında yapılan yenilemeden sonra işlenen, şair Ali Nisârî Efendi'nin 16 kartuşlu kitâbesi ile padişahın tuğrası vardır. Muvakkithane ve sebilin yer aldığı kısmın kapısının tam karşısındaki duvarda, aynasında iki yana açılan pilili perde motiflerinin bulunduğu ikinci bir mermer çeşme vardır. Odanın caddeye bakan iki penceresinde, normal günlerde su, kandil ve bayramlarda ise ayran ve şerbetin dağıtıldığı dokuzar adet tas yeri bulunur.[40] Odanın içerisindeki iki duvar saatinin ortasından geçen mermerden yapılma beyaz korkuluklarla muvakkithane ile sebil ayrılırken, muvakkithaneyi mermer bir seki çevrelemektedir.[25][41]
Küfeki taşı ve mermerden yapılan, 6,75 x 8,25 m boyutlarındaki dikdörtgen planlı Şeyh Galib Türbesi'nde İsmail Rusûhî Dede, Îsâ Dede, Hüseyin Dede, Şeyh Selim Efendi, Selim Dede ve Mehmed Rûhî Dede'nin kabirleri bulunmaktadır. Doğu cephesinde pencere bulunmayan yapı, diğer üç cephesinde üçer olmak üzere dokuz dikdörtgen pencereye sahiptir. Her pencerenin üzerinde ikişer adet, dışa taşkın friz ve bunların arasında sahte konsollar vardır. Batıya bakan ve üç basamaklı bir merdivenin de yer aldığı giriş cephesinin ortasındaki pencere üzerinde iki konsol arasında kaide üzerinde Mevlevi tacı (destarlı sikke) kabartması; sağ ve soldan ikinci pilasterlerin hizasında, saçak altında iki adet dal sikke kabartması yapılmıştır. Tonoz kubbeli olan yapının çatısı kurşun kaplı olup, üzerinde destarsız dal sikke yer almaktadır. Türbenin duvarına bitişik basık kemerli bir kapının ardındaki yedi basamaklı merdiven ise Aziz Theodore Manastırı'na ait bir sarnıca inmektedir.[25][42]
Avludaki ikinci türbe olan Halet Efendi Türbesi'nde Kudretullah Dede, Ataullah Dede, Selanik Şeyhi Ubeydullah Dede ve Kudretullah Dede'nin eşi Emine Esmâ Hanım defnedilmiştir. 6,5 x 6,5 m boyutlarındaki kare bir tabana sahip olan yapının 65 cm kalınlığındaki duvarları küfeki taşı ve tuğlayla örülmüş, içten sıva dışarıdan ise mermerle kaplanmıştır. Rokoko tarzına sahip olan yapının dış cephesi; yarım sütunlar, çiçek kabartmalarıyla süslenen sekizgen prizma biçimindeki kompozit başlıklar ve yuvarlak kemerlerin içerisindeki üçgen baklavalar içerir. Doğu cephesi yandaki bir yapıya dayanan türbenin Galip Dede caddesi ve avluya bakan cepheleri üçer, güneye bakan ve kapısının da yer aldığı cephe ise iki yuvarlak kemerli pencereye sahiptir. İçerisi tonozla örtülü olup, yaldızlı kalem işleriyle süslenmiştir. Tavana, tam ortada yer alan dairesel bir madalyon ve çevresindeki sekiz oval madalyona bağlanan taç figürleri işlenmiştir. Oval madalyonların dördü kartuş biçiminde olup, kartuşların içinde manzara resimleri vardır. Madalyonların içinde ise bir masa üstünde Mevlevi sikkesi yer alır. Yapının çatısı, birbiri üstüne bindirilmiş dörtgen bir prizma şeklindeki mermerlerden meydana gelmektedir.[25][39][43]
Avluda yer alan hâdikât-ül ervah (ruhlar bahçesi) isimli, dedeler ve mevlevihaneye bağlı kişilerin defnedildiği hâmûşâna, ahşap bir bahçe kapısı aracılığıyla girilir.[39] Şeyhlerin yaşamları boyunca giydiği destarlı sikkeler mezartaşlarına da işlenirken, diğer kişilerin mezartaşlarına görev ve pozisyonlarına göre farklı desenler işlenmiştir.[44] Sekiz mermer sütunun taşıdığı konik çatıyla örtülü olan avludaki Âdile Sultan Şadırvanı'nın tepesinde ahşap bir Mevlevi sikkesi bulunur. Çeşmelerin yer aldığı kısım da sekizgen prizma şeklindedir. Altında bir sarnıcın da bulunduğu şadırvanın yanında, Ziver Paşa tarafından yazılan bir kitâbe yer almaktadır.[45] Avluda bulunan mermer başlı iki kuyu, suyunu bu sarnıçtan almaktadır.[46] Beşik tonozla kaplı çamaşırhanenin içinde, mermerden yapılan çamaşır tekneleri mevcuttur.[46] Dikdörtgen tabanlı bir yapı olan çamaşırhanenin avluya bakan doğu cephesinde bir pencere vardır.[47]
Âdile Sultan Şadırvanı'nın arka kısmında, şeyh ve ailesinin yaşadığı harem dairesi günümüze ulaşmamıştır. Mevlevihanenin mutfak ve kileri avlunun ayrı bir köşesinde olsa da bunlar yıkılmış; günümüzde ancak ocak nişi, kuyu ve bazı duvar kalıntıları kalmıştır.[25]
Ana yapı
Semahane ve derviş odalarının yer aldığı ve günümüzde müze binası olarak kullanılan ahşap yapı, avlunun sonunda yer alır. Eğimli bir arazi üzerine inşa edildiğinden ön tarafı iki, arka tarafı üç katlıdır. Dikdörtgen yapılı olup, 28 x 19 m boyutlarındaki yapı; kuzeye bakan ön cephesinde 20, arka cephesinde 42, sağ cephesinde 24, sol cephesinde ise 13 olmak üzere toplam 99 pencereye sahiptir. Zemin kat ile üst kattaki duvarlar ahşap karkaslı olup, içeriden bağdadi sıva, dışarıdan ise ahşap kaplama ile donatılmıştır. Bodrum katının 105 cm kalınlığındaki duvarları da bağdadi sıvalı olup, yapının ahşap çatısı kiremitle örtülüdür.[48]
Yapının ön cephesinde yer alan iki kapıdan ilki semahaneye, ikincisi ise hünkâr mahfili ile şeyh dairesine (selâmlık) açılır. Semahaneye giriş kapısının sol tarafında Gavsî Ahmed Dede, Osman Dede ve Sırrî Abdülbâkî Dede, sağ tarafında ise Arzî Mehmed Dede ve Mehmed Şemseddîn Dede'nin mezarları bulunur.[24] Aynı kapının üzerinde yapının onarıldığı yılı belirten 1859 tarihli, Ziver Paşa'nın kaleminden çıkan ve hattat Rıfat Efendi tarafından tâlik yazılı, dört kartuşlu bir kitâbe ile üzerindeki Padişah Abdülmecid'in tuğrası vardır. Giriş kısmının iki yanında, mermerden yapılma iki yarım paye bulunur.[49]
Sekizgen şeklinde olan semahane kısmı; köşelerde yer alan sekiz ahşap sütun, aralarındaki on dört ahşap korkulukla desteklenir. İki katı da içine alan bu kısmın kenarları 5 m, yüksekliği 9,3 m'dir. Sütun ve korkuluklar ikinci katta da devam ederken, alt kattaki sütun başlıkları İyon, ikinci kat odalarını semahaneden ayıran ve aralarında ahşap kafesler bulunan sütun başlıkları ise Korint düzenindedir. Üst kattaki sütunların üzerinde yer alan kalem işi bezeli bir kuşaktan sonra, rokoko ve eklektik üsluplarının karışımı bir bezemenin kapladığı tavan yer alır. Yamuk planlı sekiz madalyonun ortasında altın yaldızlı ahşap bir tavan göbeğinin bulunduğu tavanda, 1973'teki müze açılışı için yapılan çalışmalar sırasında Abdülmecid Türbesi'nden getirilen altı kollu bir avize asılıdır.[25][49] Semahane girişinin karşısında mihrap ve minber yer alır. Dışa taşkın olan mihrapta kalem işi kıvrık dallarla birbirine bağlanan neo-gotik üslupta kemer bezemeleri bulunur. Kapısı ve köşkün köşelerine kondurulmuş dal sikke tarzında ahşap süslemelerinin yer aldığı minber ise herhangi bir üsluba göre yapılmamıştır.[50] Çeşitli desenlerle süslenen ahşap korkuluklarla çevrili mesnevi kürsüsü ve miraciye kürsüsü de semahanenin yan kısımlarında bulunmaktadır.[51]
Ana giriş kapısının sağında ve solunda ikişer simetrik kapı vardır. Sol taraftaki kapıların ardındaki merdivenlerden biri alt kata inerken, diğeri üst kata çıkar. Sağ tarafta yer alan kapılardan birisi, sema ayini sonrasında ikram edilecek olan şerbetlerin hazırlandığı ve semahaneye açılan kafesli penceresinden semahanede bulunanlara şerbet dağıtıldığı şerbethâne odasıdır. Sağdaki ikinci kapı ise hünkâr mahfili ve Konya postnişinin odalarına ek olarak iki odanın daha bulunduğu üst kısma çıkar. Hünkâr mahfilinin ahşap kafesli olan duvarında kafes yüksekliği, diğer bölümlerinkinin yarısı kadardır. Ayrı bir mihraba sahip olan hünkâr mahfilinin tavanı renkli kalem işi bezemelerle kaplı olup; bu bezemeler, aynı tavan bitişiğinde bulunan Konya'dan gelen çelebi ve şeyhlerin sema ayinlerini izlemek üzere oturdukları odada da devam eder. Bu odaların arkasında yer alan iki odadan birinin tavanına ahşap çubukla birtakım desenler yapılmıştır ve bölümün kendine ait farklı bir tuvaleti vardır. Alt katla bağlantısına ek olarak hünkâr mahfilinin, yapının ön cephesinde yer alan dışa açılan bir kapısı da bulunur. Bu kapının hemen karşısında, iki katı içine alan merdiven boşluğundan, çift taraflı merdivenlerle üst kata geçiş yapılır.[51] Hünkâr mahfilinin tam altında şeyhin misafirlerini kabul ettiği, sohbetlerini yaptığı ve dedelerle görüştüğü; 5 x 4,78 m ve 4,25 x 4,75 m boyutlarındaki iç içe iki oda, tuvalet ve kahve ocağından oluşan şeyh dairesi yer alır.[52]
Semahanenin alt katında, içeriden olduğu gibi yapının sağ tarafındaki bir kapıdan da girilebilen derviş odaları bulunur. Taş köşeli bir koridorun yer altığı bu katta, on derviş odasının yanı sıra birer matbah ve meydan odası da yer alır. Her bir derviş odasının girişinde, abdest almak almak için delikli birer taş vardır. Odalardaki bir basamak sonrasında, tahta döşeli ve genellikle hasır veya kilim kaplı oturma bölümüne geçilir. İkişer penceresi olan odalarda yerden yüksek, L şeklinde bir sedir pencere önü ve bir duvar boyunca uzanmıştır.[53]
Yapının zemin katının sol cephesinde, hâmûşândan geçilerek özel bir kapıdan girilen ve kadınların sema ayinlerini izlediği, 14,25 x 4 m boyunlarındaki bir salon ile bir basamak merdivenle inilen 4,75 x 4 m boyunlarındaki bir odadan oluşan bacılar dairesi adı verilen kısım bulunur. Semahane ile bacılar dairesi, yerden 2 m yüksekliğindeki ahşap bir kafesle birbirinden ayrılmış olup, kafesin bacılar dairesi tarafına üç basamaklık bir merdivenle çıkılan, 1 m genişliğinde balkon benzeri bir oturma yeri yapılmıştır.[54]
Popüler kültüre etkileri
İhsan Oktay Anar'ın 2007'de yayınlanan Suskunlar adlı romanının bir bölümünde Galata Mevlevihanesi geçer. Kitabın adı, "suskunlar" anlamına gelen mevlevihanenin hâmûşânından yola çıkılarak oluşturulmuştur.[55]
Resim galerisi
- Müzenin tanıtıcı levhâsı
- Kapıdaki kitâbeler
- Hasan Ağa Çeşmesi'nin kitâbesi
- Avlu ve arkasında yer alan İstanbul Özel Alman Lisesi'nin görünümü
- Jean-Baptiste Vanmour'a ait olan ve mevlevihanede sema eden dervişleri gösteren tablo
Notlar
- A. ^ Galata Mevlevihanesi şeyhi olarak atanan Abdullah Dede İstanbul'a gidişi sırasında vefat ettiğinden bu görevi yerine getiremedi.
Kaynakça
- Özel
- "İstanbul Galata Mevlevihane Müze Müdürlüğü". T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. 27 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Aralık 2016.
- Tanman 1996, s. 317.
- Dayıoğlu 2003, s. 125.
- Yücel 1979, s. 135.
- Dayıoğlu 2003, s. 53.
- Tanman 1996, s. 319.
- Dayıoğlu 2003, s. 54.
- Dayıoğlu 2003, s. 55.
- Dayıoğlu 2003, s. 56.
- Çakır, Müjgan (1999). "Kutbu'n-Nâyî Osman Dede'nin şiirleri" (PDF). İlmî Araştırmalar Dergisi, 8. ss. 307-313.
- Dayıoğlu 2003, s. 57.
- Belge, Murat (1993). İstanbul Gezi Rehberi (10. bas.). Tarih Vakfı Yurt Yayınları. s. 235. ISBN 9789753330022.
- "Derviches tourneurs" (Fransızca). turquie-culture.fr. 19 Ekim 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Aralık 2014.
- Dayıoğlu 2003, s. 58.
- Dayıoğlu 2003, s. 59.
- Dayıoğlu 2003, s. 60.
- Dayıoğlu 2003, s. 145.
- Dayıoğlu 2003, s. 61.
- Dayıoğlu 2003, s. 63.
- Dayıoğlu 2003, s. 62.
- Dayıoğlu 2003, s. 64.
- Dayıoğlu 2003, s. 65.
- Dayıoğlu 2003, s. 159.
- Dayıoğlu 2003, s. 132.
- Yücel 1979, s. 136.
- Dayıoğlu 2003, s. 160.
- Dayıoğlu 2003, s. 146.
- "İstanbul Mevleviliği". Galata Mevlevihanesi Müzesi. 3 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2013.
- Ay, Hasan (16 Mayıs 2012). "Doğduğu mevlevihanede 40'ıncı sanat yılını kutladı". Sabah. 5 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2013.
- Güngör, Jülide (26 Kasım 2012). "Galata Mevlevihanesi'ne her pazar 'sema'ya buyrun". İstanbul: Zaman. 3 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2013.
- Yaman, Zeynel (28 Şubat 2011). "Galata Mevlevihanesi'nin dervişleri 'huzur' bulacak". Sabah. 7 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Şubat 2014.
- "Galata Mevlevihanesi 4 yıllık restorasyondan sonra açıldı!". emlakkulisi.com. 17 Aralık 2011. 4 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2013.
- "Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı müzeler". İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü. 9 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Kasım 2013.
- "İletişim". Galata Mevlevihanesi resmî sitesi. 27 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ekim 2013.
- Dayıoğlu 2003, s. 165-169.
- Dayıoğlu 2003, s. 66.
- Dayıoğlu 2003, s. 49.
- Dayıoğlu 2003, s. 50.
- Dayıoğlu 2003, s. 151.
- Dayıoğlu 2003, s. 142.
- Dayıoğlu 2003, s. 144.
- Dayıoğlu 2003, s. 147-148.
- Dayıoğlu 2003, s. 149-150.
- Dayıoğlu 2003, s. 152.
- Dayıoğlu 2003, s. 154.
- Dayıoğlu 2003, s. 156.
- Tanman 1996, s. 320.
- Dayıoğlu 2003, s. 131.
- Dayıoğlu 2003, s. 133.
- Dayıoğlu 2003, s. 134.
- Dayıoğlu 2003, s. 136.
- Dayıoğlu 2003, s. 138.
- Dayıoğlu 2003, s. 140.
- Dayıoğlu 2003, s. 141.
- Durukoğlu, Salim (2013). "Derin Anlatı Yapısı Olarak Romanın Var Olma Kaygısı ve "Suskunlar"ı Görünür Kılma Çabası" (PDF). Turkish Studies, 8. cilt 4. sayı. s. 731.
- Genel
- Dayıoğlu, Server (Nisan 2003). Galata Mevlevihanesi. Ankara: Yeni Avrasya Yayınları. ISBN 975-6669-30-6.
- Cezar, Mustafa (1991). XIX. yüzyıl Beyoğlusu. İstanbul: Ak Yayınları. ISBN 975-7630-23-3.
- Yücel, Erdem (Sonbahar 1979). "Galata Mevlevihanesi" (PDF). Arkitekt, 376. Erişim tarihi: 14 Ekim 2013.
- Tanman, M. Baha (1996). "Galata Mevlevîhânesi". Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 13. cilt. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ISBN 975-389-440-6.
Konuyla ilgili yayınlar
- Kerametli, Can (1977). Galata Mevlevîhanesi Divan Edebiyatı Müzesi. İstanbul: Türk Turing ve Otomobil Kurumu.
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Galata Mevlevihanesi ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |