Selefilik
Selefîlik (Salafizm ve Selefiyecilik olarak da bilinir, Arapça: السلفية Selefiyye), temelleri İbn-i Teymiye tarafından atılan bir İslam inanç hareketidir.
İmân ve İtîkâd |
---|
İslâm'ın beş şartı |
Dört Halife |
İslam mezhepleri |
İtikadî mezhepler |
Dini-Siyasî hareketler |
Hadis külliyatı |
İslam portalı |
Selef, "önde olan" anlamına gelir ve geleneksel olarak Muhammed, Sahabeler ve onları görerek tabi olanlar (Tabiin)dan oluşan gruba verilen isimdir. Bunların dinde hata yapmayacaklarına inanılır ve kurtuluşun onların anlayış ve icraatlarını hiçbir yorum, ilave veya eksiltme yapmaksızın uygulamanın kurtuluşa götüreceği inancı hareketin temel ilkesidir.
İslam tarihindeki en eski hareketlerden biri olan Selefi gelenek; Ehl-i sünnet-i hassa, Ehl-i Hadis, Ashabu'l-Hadis gibi isimlerle de anılmıştır. Selefîler, diğer sünni mezhepler tarafından etkilenmelerine rağmen kendilerini bir mezhebe bağlı saymazlar. Bununla birlikte Hanbeli uygulamalarını pratik sebeplerle tercih ederler.
Vahabi ve Selefiler, diğer itikad ve mezheplerin Müslümanlarını, küfür, şirk ve bidat ile itham etmektedirler.(tekfircilik) Selefi hareket günümüzde diğer islami gruplar tarafından da terör olarak nitelendirilen yoğun ve silahlı cihat eylemleriyle adını duyurmuştur.
Tarihçe
Müslümanlar arasında mezheplerin kurulmuş olduğu 8. ve 9. asırların öncesinde yaşayan sahabe ve tabiin gibi Müslümanlar "Selef-i Salihin" kabul edilir ve doğru yolda olduklarına inanılır.
Selefçilik hadisçilerin temsil ettiği bir ekol olması, katı nakilci tavrı, dini anlayış ve problem çözümünde kıyas ve re'y gibi akli metodlara itibar etmemesi ile farklılaşır. Hanbeliliğin de kurucusu olan imam Ahmed bin Hanbel ile ilk devresini yaşayan Selefilik, Harranlı İbn-i Teymiyye ile ikinci aşamasını geçirdi.
Günümüzde de devam eden üçüncü kuşağın öncüsü, 18. yüzyılın başında doğmuş olan Muhammed bin Abdülvahhab'dır. Selefilik günümüzde çoğu kez Hanbeli ekolünden Muhammed bin Abdülvahhab'ın öğretilerini benimseyen ve İslam Coğrafyasında karşıtları tarafından yaygın şekilde Vahhâbîlik olarak tanımlanan inanç sistemine mensup kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır.[1] Bugün Selefîler'in en yoğun olduğu bölge Suudi Arabistan'dır.
İnsan biçimcilik / Selefiliğin İnanç ve ilkeleri
Kur'an ve hadis kaynaklarında insan biçimci ifadeler bulunur: "Tanrı Âdem'i kendi biçiminde yarattı.[2]
Yüce tanrı, yaratıkları yaratma işini bitirince, sırt üstü uzandı. O sırada bir ayağını öbür ayağının üstüne koymuştu. Bunun benzerini yapmak hiç kimseye uygun değildir.[3]
"Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve her mümin kadın O'na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür."[4]
İslamda Allah kızar-öfkelenir, "öç alma" yoluna gider, yatışır, düşünür, acır, bağışlar; "efendi (Rabb) ve Melik'tir, evi ve "tahtı" vardır. Kıyamette "8 taşıyıcı" ile gelir. "Zorba" (Cebbar), "sevecen "(Vedûd), öfkeli (Celil), intikam alan, sabırlı olan gibi isimler taşır.
Geleneksel olarak bu ve benzeri ayetler tefsirciler tarafından müteşabihat olarak nitelendirilirler. Ortodoks İslam Allah'ın "eli" gibi ifadeleri paranteze alarak "kudreti" olarak tevil ederken, Selefilikte bu ve benzer ifadeler; zâhiri boyutta ele alınır ve akli bir yorum getirilmez. Selefiler Allah'ın bir eli olduğu âyette belirtilmiştir, buna göre Allah'ın bir eli vardır; fakat bu elin nasıllığı nedir, biz bilemeyiz, bunu Allah'a havâle ederiz." şeklinde ifadelerle konuyu kapatırlar.
Selefilik itikadi konularda akla yer vermez, sadece nakil (Kur'an-Sünnet) ile hareket eder ve Kuran'daki müteşâbih âyetleri olduğu gibi kabul ederek, bu âyetlerde kastedilen anlamı insanların bilemeyeceğini, konunun anlamını Allah'a havâle ettiklerini belirtir.
Kur'an ve hadislerde Gökyüzünde Arş' (Koltuk)ta oturan, iki eli (Sad 75), yüzü (Bakara 115; Rahman 27), "gözler"i (Hud 37, Mü'mimun 27, Tur 48, Taha 39), karnı, bacağı gibi insani sıfatlarla tanımlanan yaratıcı inancının teşbih-tenzih tartışmaları üzerinden kelamcılar tarafından sorgulandığı, bu kapsamda farklı görüş ve mezheplerin ortaya çıktığı görülür.
Selefiliğin teorisyeni kabul edilen İbni Teymiyye "Allah, arş kadardır, ne ondan büyük ne de ondan küçüktür." ifadelerini kullanmıştır.[5]
Selefilik bu tartışmalardan kendisini uzak tutmayı, amel ve cihat anlayışını önceleyen katı bir tutumu temsil etmektedir.
Selefiliğin yedi temel ilkesi bulunur. Bunlar takdis, tasdik, acz, sükut, imsak, kef ve marifet ehline teslim olmaktır.
- Takdis: Allah'ın hiçbir kötü sıfatının olmadığı inancıdır.
- Takdir: Tüm güzel sıfatların Allah'a ait olduğu inancıdır.
- Acz: İnsanın, Kuran'ın kelamındaki sırlarının tümünü anlayamayacağını, buna gücünün yetmeyeceğini anlayıp aczini kabul etmesi gerektiği görüşüdür.
- Sükut: Kuran'da anlamadığı, kafasına takılan yerleri konuşmaması, başkasına sorarak onun da kafasını karıştırmaması, hatta konusu açıldığında bu konuyu bilemeyiz diyerek kapatması gerektiği görüşü.
- İmsak: Sükut ilkesine çok benzer. Anlaşılmayan bir konuyu insanın içinde tutması gerektiği görüşü.
- Kef: Sükut ve imsakın çaresiz kalması durumunda devreye giren ilkedir. Kuran'da anlaşılmayan konularda susmayı ve içinde tutmayı beceremediği durumda "kalben ve zihnen başka şeylerle meşgul" olması gerektiğini savunur ki kişi başka şeyleri düşünerek "beladan kurtulabilsin".
- Marifet ehline teslim olma: Selefilik anlayışının kurucuları ve alimlerinin söylediklerini yapmayı savunur.[6]
İbnü'l Cevzînin kendi devrinde Asarî'nin bazı takipçilerine yönelttiği eleştiriler ışığı altında Selefîyye Muattıla ile "Temsîl" (Mücessime ve Müşebbihe itikatları) arasında bir konuma yerleştirilir.[7] Selefilik; akıl ve nakil konusunda mutlak nakle inanır ve aklı, sahih nakle tâbi görür. İman esaslarıyla ilgili konularda Kuran ve Sünnet'teki açıklamalarla yetinip bunları olduğu gibi kabul eder. Bu kabule müteşâbihler de dâhildir; tevil etmemenin yanı sıra, Mücessime'nin yaptığı tecsîm (antropomorfizm) yaklaşımında da bulunmazlar.[8]
İman görüşü / Tekfir
- Dinden çıkma: Dini terminolojide "küfre girer" şeklinde ifade edilen eylemleri yapmaya irtidat, kişiye mürted denir. Fıkıhta farz veya sünnet olarak tanımlanan dini emirleri reddeden, hafife alan, alay veya saygısızlık eden veya "elfaz-ı küfür" denilen sözleri konuşan kişilere mürted denilir. Cezası ölümdür.[9]
- Geleneksel İslam fıkıhçıları dini emirleri terk eden kişilerin mürted kabul edilip edilmeyeceğini de tartışmışlar ve bu konuda belirli eğilimler ortaya koymuşlardır. Yaşanan tartışmalar yoğunlukla şeriata göre namaz, oruç veya zekatın terki veya reddedilmesi gibi eylemlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ile ilgili değil, cezalandırılma veya öldürülmeleri sonrasında bu kişilerin cenazelerine yapılacak işlemlerle ilgilidir. Bu kişiler mürted kabul edildiklerinde cenaze namazları kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülemez, miras bıraktıkları devlet hazinesine kalır.[10][11][12]
Büyük Selefi âlim ve muhaddislerin iman konusundaki görüşü; genel olarak şöyledir:[13]
- İman; kalp ile tasdîk, dil ile ikrâr ve âzâlarla ameldir. Ehl-i sünnetin Asarî-Hanbeli i'tikadından olan ve temelleri Muhammed bin Abd ul-Vahhab ile onun Yirminci yüzyıldaki en önemli takipçisi Muhammad Nâsır ud-Dîn el-Albanî[14] tarafından atılan Vahhabilikte namaz vakitlerine karşı aşırı hassasiyet gösterilir, namazlarını vaktin girmesiyle birlikte hiç zaman kaybetmeden kılmaları beklenir.
Selefiliğe göre amel, imanın bir parçası olduğu için ameli (namaz, oruç, zekat vb.) terkeden mürted olarak değerlendirilir ve kişiler cezaen öldürüldüğünde diğer mezheplerden farklı olarak cenaze namazları kılınmaz, müslüman mezarlığına gömülemez ve malları müsadere edilir.
- Hanefiler ameli imanın bir parçası kabul etmedikleri için namaz, oruç gibi İslam'ın uygulanmasına dair ihmal veya ret içeren eylemlerde kişinin kanatılıncaya kadar dövülmesi veya ölünceye kadar hapsedilmesini de içeren tâzir cezaları ile cezalandırılmasını öngörürler, öldüklerinde cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır.[15][16][17]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- El Fadl, Khaled Abou. (2001) "Islam and the Theology of Power." Middle East Report. c. 221: s. 28-33
- Buhari, e's-Sahih, hadis no: 1367; Müslim, hadis no: 2841.
- Müslim, e's-Sahih, Kitabu'I-Libâs/72-74, hadis no: 2099; Ebu Dâvûd, Sünen, Kita-bu'l-Edeb/35, hadis no: 2767
- Buhari, Tefsir, Nun ve Kalem 2, Nisa 8, Tevhid 24; Müslim, İman 302
- https://tr.wikishia.net/view/%C4%B0bn_Teymiye
- Selefiliğin Tarihsel Gelişimi ve Felsefi Altyapısı 29 Kasım 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., M. İlyas Bozkurt, TESAM Akademi Dergisi, s. 17.19
- Muhammed Ebû Zehra, İslâm’da Siyâsî ve İ’tikadî Mezhepler Tarihi, Ethem Ruhi Fığlalı ve Osman Eskicioğlu Tercümesi, sahife 259 - 261, Yağmur, İstanbul, 1970.
- TDK Güncel Türkçe Sözlük, tevil
- "Büyük Şafi Fıkhı" (islamiyontem.net)
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- "Arşivlenmiş kopya". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- sf 24-26, "İman-Küfür Sınırı", Ahmed Saim Kılavuz. Marifet Yayınları, İstanbul, 1990
- Sheikh Mohammad Nasir Ad-Din Al-Albani 3 Haziran 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- ""Büyük felaket: Namazı terk etmek" (ismailaga.org.tr)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- ""Namazı terk etmenin hükmü" (namazzamani.net)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- ""Who does not pray?" (islamhouse.com)" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.
- ""Namazı terk etmenin cezası" (halisece.com)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Eylül 2020.