Hasan Sabbah
Hasan Sabbah (Farsça: حسن صباح; d. Kum - ö. 23 Mayıs[1] 1124, Alamut), Nizârî-İsmaili Devleti'nin ve Haşhaşî fedai grubunun kurucusu.
Hasan Sabbah حسن صباح | |
---|---|
Nizârî-İsmaili Devleti'nin Lideri | |
Görev süresi 4 Eylül 1090 - 23 Mayıs 1124 | |
Yerine gelen | Kiyâ Büzürgümmîd |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | y. 1050 Kum |
Ölüm | 23 Mayıs 1124 Alamut Kalesi, Kazvin |
Çocuk(lar) | Muhammed Sabbah Hüseyin Sabbah |
Dini | İsmâilî-Nizârî |
Farklı bir dini ekole dayalı üst düzey dini bilgi birikimine ve otoriter bir liderlik karakterine sahip olduğu bilinen Hasan Sabbah kurduğu tarikatın suikaste dayanan farklı askeri taktikleri ve 34 yıl boyunca dışına çıkmadan yaşadığı Alamut Kalesi ile tanınmaktadır.[2]
Hayatı ve dini eğitimi
İlk yılları ve soyu
1046-47 veya 1053-54 yıllarında On iki İmam Şiiliği'nin önemli bir merkezi olan Kum kentinde doğduğu rivayet edilir. Sabbah, hayatını anlattığı Sergüzeşt-i Seyyidina adlı eserinde Himyerî Krallığı'nın soyundan geldiğini ve babasının Yemen'den Kufe'ye oradan da Kum şehrine göç ettiğini belirtmektedir. Babası Ali bin Muhammed Oniki İmam Şiiliğinin önemli isimlerinden birisiydi. Oğlu Hasan'ın felsefe, kelam, mantık, fıkıh ve riyaziyyat alanlarında iyi eğitim almasını sağladı.[1]
İsmaili mezhebiyle tanışması ve Alamut Kalesi öncesi faaliyetleri
Din alimi olmak isteyen Sabbah tahsilini devam ettirmek için Rey şehrine gitti. On yedi yaşına kadar bağlı kaldığı Oniki İmam Şiiliğinden, karşılaştığı Fatımî daisinin etkisiyle İsmaililik mezhebine geçiş yaptı. Sabbah'taki yeteneği fark eden Irak bölgesi başdaisi İbn Attaş kendisine Fatımî Halifesi Müstansır'ın yanına gitmesini ve Darülhikme'de İsmaili mezhebi hakkında eğitim almasını tavsiye etti. İsfahan civarında iki yıl İbn Attaş'ın vekili olarak davette bulunduktan sonra Azerbaycan, Musul, Sincar, Rahbe, Şam, Sayda, Sur ve Akka üzerinden 1078 yılında Kahire'ye ulaştı. Burada başdai Ebu Davud tarafından karşılandı ve Halife Müstansır-Billah ile görüştü, ilgi ve alakasına mazhar oldu. Halife, kendisini vekil olarak seçti ve ileride Horasan bölgesinde dailik yapmasını istedi.[1]
Hasan Sabbah, Halife Müstansır'dan sonra hilafet makamına veliaht Nizar'ın geçmesini isterken vezir ve başkumandan Bedr el-Cemali ise Ahmed el-Müsta'li'nin geçmesini istiyordu. Sabbah'ın muhalefetiyle karşılaşan el-Cemali, Sabbah'ı önce hapse attı ardından da ülkeden sürdü veya diğer bir rivayete göre Sabbah Mısır'dan kaçtı ve 1081 yılında İsfahan'a ulaştı. 9 yıl boyunca İran'ı baştan sona dolaşarak Batıniliğin propagandasını yaptı. İran'ın kuzeyine yöneldi. Özellikle Deylem bölgesi ile ilgilendi. Bu bölge İslam'ı zorla kabul etmeyen, toprakları zor fethedilen, savaşçı ve eski gelenekleri sürdüren yerli bir halkın kontrolündeydi. Bu propagandadan çok etkilenen Gilan, Mazenderan bölgelerinde 3 yıl boyunca çalışarak dağlardaki savaşçıları ve gönderdiği dailer sayesinde bölge halkını yanına çekti. Sabbah'ın faaliyetlerini izleyen Selçuklu Veziri Nizâmülmülk yakalanması için emir verdi. Bunun üzerine Hasan Kazvin'e kaçtı. Burada müstahkem Alamut Kalesi'ni karargahı olarak seçerek Nizârî-İsmaili Devleti'ni 4 Eylül 1090 tarihinde kurdu.[1]
Alamut Kalesi dönemi
Alamut Kalesi'ne yerleştikten sonra kaleyi ele geçirilemez ve kuşatmalara dayanacak şekilde tahkim ettirdi ve yiyeceklerin uzun süre bozulmaması için depolar yaptırdı. Bundan sonra Alamut askeri ve idari merkezi oldu. Halife Müstansır'ın ölümünün ardından yerine Sabbah'ın muhalif olduğu diğer oğlu Müsta'li-Billah geçti. Sabbah bu durumu kabul etmeyerek Nizar'ı destekledi ve adına hutbe okuttu. İsmaililer'in Müstaliyye ve Nizariyye olarak ikiye ayrılmasıyla Sabbah Alamut'ta Nizariler'in lideri konumuna geldi ve Fatımîler'le ilişkilerini bütünüyle kesti.
Nizariler'i Fatımîler'den ayıran en önemli fark Nizariler'e düşman olanların fedailer tarafından öldürülmesinin dini bir vazife olarak kabul edilmesidir. Müritlerinin eğitim almasını yasaklayarak cahil kalmalarını sağlamıştır. Onların eğitim almasına gerek yok, çünkü Allah'ı tanımak akıl ve fikirle değil masum imamın yol göstermesiyle mümkündür. Ayrıca müritlerine cenneti vaat ediyor ve cennetteki mutluluğu dünyada hissetmeleri için onlara esrar içiriyordu ve bu şekilde emirlerini koşulsuz yerine getiren fedai haline geliyorlardı.
Sonunda Hasan Sabbah Elburz Dağları'ndaki Elemût Kalesi'nde karar kıldı. Kale geniş bir vadiye egemen konumdaki büyük bir kayalık üzerine inşa edilmişti. İki bin metre yükseklikteki kale kayanın tabanının yüzlerce metre üzerinde, yalnızca sarp ve dolambaçlı bir patikadan çıkılabilen bir yerde bulunmaktaydı. Rivayete göre kale Deylem krallarından biri tarafından inşa edilmişti. Kral kartalını salmış, kartal ise bu kayalığa konmuş, böylece kalenin yapımına başlanmıştı. Ve kaleye "kartalın öğretisi" anlamında "Aluh Amut" ismi verilmişti.[2]
Kimliği
Şiîliğin İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye Mezhebi'nin gayba halindeki On İkinci İmâmı Muhammed Mehdi ile karıştırılmaması gereken Zeydî-Alevîler Hanedanlığı mensubu En-Nâsır’ûl-Alevî Li’l-Hâkk soyundan gelen Alevî Mehdi,[3]:339 Elemût Bölgesi'nde bulunan Elemût Kalesi'nin son Büyük Selçuklu komutanı idi.
Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk daha 1090 yılına gelmeden Hasan bin Sabbah'ın tevkif edilmesi için gerekli emirleri çıkartmıştı. Bu nedenle de Hasan bin Sabbah Elemût Kalesi'nden yaklaşık 60 Km uzaklıktaki Kazvin'de gizlenmekteydi.[4]:23 Buradan kalenin zaptı ile alâkalı bir takım planlar hazırlamaktaydı.[4]:23 Hasan bin Sabbah özel olarak daha önceden görevlendirdiği Hasan el-Ka’ini adındaki casusu aracılığıyla kaledeki muhafızların çoğunu İsmâil’îyye mezhebine döndürmeyi başarmıştı. Bu mühtedilerin tamamını ortadan kaldırmayı planlayan Mehdi önce kendisini Hasan Sabbah’ın Dâvah hareketini kabullenir ve destekler gösterdi. Bu arada Kazvin'den gönderdiği bir başka Dâ’î aracılığı ile Hasan Sabbah kaledeki taraftarlarının sayısını iyice arttırmayı başarmıştı. 4 Eylûl 1090 tarihinde gizlice kaleye giren Hasan Sabbah, kendisini Dihkhudâ ismiyle tanıtarak bir süre burada yaşadı. Mehdi durumu anladığında ise kaledeki muhafızların tamamına yakını İsmâ‘îl’iyye mezhebi’ni kabullenmişler ve Mehdi'yi tamamen kendisini savunamayacak bir duruma düşürmüşlerdi.[3]:339
Alamût Kalesi'nin teslim alınması
Hasan bin Sabbah tarafından kale Zeydî Mehdi'ye Üç Bin Altın Dinar ödenmek suretiyle teslim alındı. Ödeme İsmaili Dâvah hareketine gönül vermiş "Muzaffer Reis" ismindeki bir Selçuklu subayı tarafından gerçekleştirildi.[4]:23 Kalenin bu şekilde Mehdi'den alınması sırasında ise hiçbir vahşet gerçekleşmemiş oldu.[4]:24
Hasan Sabbah, Alamut'a yerleştikten sonra 34 yıl boyunca buradan hiç ayrılmamıştır. Rivayetlere göre Alamut'taki kendi odasından bile sadece birkaç kez çıkmıştır. Alamut ele geçirildikten sonra civardaki kaleler ve kasabalar üzerinde de denetim sağlandı. Alamut kalesine yönelik ilk saldırılar 1090 yılında Bölge kendisine ikta olarak verilmiş Selçuklu Emiri Yuruntaş tarafından gerçekleştirilmiştir saldırılar Nizarileri zor durumda bırakmıştır zira daha kale yeni ele geçirilmişti ve depolardaki erzak azdı. Garnizon kaleyi terk etmeyi bile düşündü ama Hasan Sabbah Fatimi Halifesi İmam el-Mustansır tarafından gönderildiğini iddia ettiği sahte bir mektubu müritlerine okuyarak kuşatmaya direnmelerini sağladı. Saldırılar sürerken Yuruntaş öldü saldırılar sona erdi. Saldırılar Nizarilere ağır kayıplar verdirmişse de kale alınamamıştır. 1092 yılında Nizamülmülk Sultan Melikşahı ikna ederek Alamut kalesini ele geçirmesi için bir ordu hazırlattı. Emir Arslantaş komutasındaki Selçuklu ordusu aylarca kaleyi kuşattı (I. Alamut Muharebesi) ancak kale alınamadı. Nizariler Rudbar halkının yardımı ile bir huruc hareketi yaparak Selçuklu ordusunu püskürttü.[5] Emir Kızıl sarık komutasındaki bir başka ordu Darah kalesini kuşattığı sırada Melikşah öldü. Ordu kuşatmaya son verdi. Hasan Sabbah ve fedaileri bu kuşatmaları düzenleyen ve destekleyen kişilere intikam amacıyla suikastler gerçekleştirdi. Hasan Sabbah döneminde elliye yakın suikast gerçekleştirmiştir. (Haşhaşilerin Suikastine Uğrayan Kişilerin Listesi) Bunların en önemlisi ve ilki Nizamülmülk'ün öldürülmesidir. Nizamülmülk başka saldırı planları yaptığı sıralarda suikaste kurban gitti. Diğerleri ise Selçuklu üst düzey devlet görevlileri ve Abbasi din adamlarına yönelik suikastlerdir. Suikasti yapan haşhaşinin adı Alamut'taki şeref listesine yazılırdı. Nizamülmülk'ün öldürülmesi ve ardından Melikşah'ın ölümü sonrasında Sencer, Berkyaruk ve Muhammed Tapar arasında taht kavgaları başlamış ve Selçuklular gerilemeye başlamıştır. Hasan Sabbah Selçuklu sarayındaki taht kavgalarını kendi lehine kullanmıştır. Ayrıca Hasan Sabbah döneminde başka önemli kaleler de ele geçirilmiştir.[6]
Hasan Sabbah Nizamülmülk'ün öldürülmesini şu şekilde yorumlamıştır "Bu şeytanın öldürülmesi mutluluğun başlangıcıdır"[7]
Hasan Sabbah döneminin en ilginç olaylarından biri de büyük Sünni tarihçi Alâeddin Atâ Melik Cüveynî'nin aktardığı olaydır. Cüveynî'ye göre Muhammed Tapar'ın ölümünden sonra tahta geçen Sencer'e barış elçileri gönderen Hasan Sabbah, tekliflerin kabul edilmemesi nedeniyle saraydan birilerini yanına çekerek sultanın başucuna bir hançer saplanmasını sağlamıştır. Ayıldığında büyük paniğe kapılan Sultan olayı gizli tutmaya çalışmış ancak olayın hemen ardından bir elçiyle gelen mesajda Hasan Sabbah,
« Ben istemez miydim ki o hançer sert taşa değil de sultanın yumuşacık göğsüne saplansın. » |
demiştir. Bu olaydan sonra İsmaililer, Sencer döneminde oldukça rahatlamıştır.[6]
Ölümü
Mayıs 1124'te hastalanıp yatağa düşen Hasan Sabbah, ölümünün yaklaştığını düşünerek halefi olması için Lemeser Kalesi komutanı Kiya Buzrug Ummid'i seçti. Ebu Ali'yi sağına oturttu ve kendisini misyonerlik faaliyetlerinin başına getirdi. Kasranlı Adem'in Oğlu Hasan'ı sağına ve ordularının komutanı Kiya Ebu Cafer'i de önüne oturttu ve onlara imamın gelip devletin başına geçeceği güne dek Kiya Buzrug Ummid'in liderliğinde uyum içinde çalışmalarını salık verdi ve 23 Mayıs 1124 Cuma günü öldü.[8]
Bu aynı zamanda göz alıcı bir liderliğin de sonuydu. Sünni ve Şiî İsmaili birçok vakanüvis onu keskin zekalı, yetkin, aritmetik, astronomi, büyü ve daha pek çok alanda bilgi sahibi biri olarak tarif eder. İsmailileri sevmeyen bir Arap biyografi yazarına göre Alamut'ta ikamet ettiği otuz beş yıl boyunca, ne bir kimse ortalık bir yerde şarap içebilmiş ne de testilere şarap doldurulabilmişti. Oğlu Muhammedi şarap içtiği için idam etmiş diğer oğlu Hüseyini ise asılsızlığı kanıtlanmış olan Dai Hüseyin Kaini'nin katlini azmettirmek suçundan idam ettirmişti.[6]
Hasan Sabbah aynı zamanda bir yazardı. Sünni yazarlar eserlerinden iki parçayı, bir otobiyografik metni olan ve bir ilahiyat risalesini muhafaza etmişlerdi. Hasan Sabbah asla imam olduğunu iddia etmemiştir. Yalnızca imamın bir temsilcisi olduğunu söylemiştir.[6] Hayatını anlattığı kitabın adı Sergi'ızeşt-i Seyyidinâ'dır. Tarihçi Ata Melik Cüveyni Moğollar Alamut kütüphanesini yakmadan önce kitabı kütüphaneden almıştır.
Hakkında yazılan akademik eserler
- Haşhaşiler, Prof. Dr. Bernard Lewis ISBN 975-7480-77-0
- Hasan Sabbah Gerçeği/ Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri, Faik Bulut ISBN 975-7354-73-2
- The Assassin Legends: Myths of the Isma'ilis, Farhad Daftary ISBN 1-85043-950-8 (İngilizce)
- "İsmaililer tarihleri ve öğretileri" Farhad Daftary
Bahsedilen eserlere örnek
- Alamut: Fedailerin Kalesi, Wladimir Bartol ISBN 975-7076-09-0
- Semerkant", Amin Maalouf ISBN 975-363-223-1, 9789753632232
- "Alamut'un Efendisi",Pol AMİR.ISBN 978-9944-334-68-6
- "Güvercinin Gerdanlığı:Alamut'a Dönüş", Ernst W. Heine
- Gizli Örgütler: John Lawrence Reynolds
- ''Fate/stay night'' Kinoko Nasu
- Alamuttan Yıldızdağına uzun bir koşu Gürbüz ŞimşekISBN 9786059121330
- Alamut Kalesi, Orhan Yeniaras.
Popüler kültürdeki yeri
2020 yılından beri TRT 1'de yayınlanan Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinde Gürkan Uygun tarafından canlandırılmaktadır.
Dış bağlantılar
- Hasan bin Sabbah ve Elemût Nizârî İsmâilî Devleti - Ağa Han Resmi Nizârîlik Sitesi12 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce)
Kaynaklar
- Notlar
- Alıntılar
- "HASAN SABBAH". Abdülkerim ÖZAYDIN. TDVİA. 22 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Kasım 2020.
- Peter Willey, Elemût Kalesi, Haşhaşiler, Hasan Sabbah ve Fedaileri, Nokta Yayınları.
- Defterî, Ferhad (1990). Cambridge Üniversitesi (Ed.). The Isma'ilis: Their History and Doctrines (İngilizce). Cambridge: Cambridge Üniversitesi Yayınları. s. 339.
- Willey, Peter (2005). Eagle's Nest: Ismaili Castles in Iran and Syria. Londra: I.B. Tauris. ISBN 978-1-85043-464-1.
- Cüveni,Tarih-î Cihanı Gûşa.
- Halm (2014), s. 76.
- Farhad Daftary, İsmaililer, Tarihleri ve Öğretileri, Doruk Yayınları, ?.
2. İmâm Hüseyin | |||||||||||||||||||||||||||||||||
3. İmâm Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn | |||||||||||||||||||||||||||||||||
4. İmâm Muhammed el-Bakır | |||||||||||||||||||||||||||||||||
İmamet | |||||||||||||||||||||||||||||||||
5. İmâm Câ'fer-i Sâdık | |||||||||||||||||||||||||||||||||