Kıyâm-ı Kıyâmet
Kıyâm-ı Kıyâmet, Elemût Devleti hükümdârı ve Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Mezheb'inin Yirmi Üçüncü İmâm-ı Zamânı “Hasan-ı Sâni Alâ Zikrihi’s-Selâm” Hicrî 559 yılının Ramazan Ayı’nın On Yedinci günü, 8 Ağustos 1164 tarihinde Elemût Kalesi’de yapılan büyük merâsimde İslâmî bütün dînî ibâdetlerin tamamıyla ilga edildiğini ilân etti.
Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye, Hurûf’îyye, Keysân’îyye ve İmâm’îyye-i İsnâ‘aşer’îyye Şîʿîliğiyle ilgilidir. |
Alevîlikte Önderler
Alevîlikte etkin kişiler
Diğer etkileşim grupları
|
Kıyâmet-i Kûbrâ: İslâmî ibâdetlerin tamamının ilgâsı hâdisesi
Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Mezheb'inin Yirmi Üçüncü İmâm-ı Zamânı olan “Alâ Zikrihi’s-Selâm Hasan Sâni” Hicrî 559 yılının Ramazan Ayı’nın On Yedinci günü (8 Ağustos 1164) Elemût Kalesi’de tertip edilen büyük merâsimde verdiği beyânatta:
“ | Ben İmâm-ı Zamân’ım, emir ve neyh’e ait ne kadar tekâlif mevcutsa hepsini lağvettim. Halk Bâtınen hüdâya merbut kalmalı, zâhirde ise tamamen hürdür. Kur'an-ı Kerîm’de anlaşılan mâna zâhirî değil bâtınîdir.[1] | „ |
şeklinde yayınladığı bildirgesiyle imâm-ı zamânı olduğu Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye mezhebinde o tarihten itibaren geçerli olmak üzere, kıblenin istikâmetinin değiştirilmesi, namaz ve oruç ibâdetlerinin ilga edilmesi, ve her türlü içkinin helâl kılınması da bulunmak üzere tüm İslâmî ibâdetleri ve dinî mükellefiyetleri lağvettiğini açıklamıştı. Gerekçe olarak ise, zamane şartlarının o günkünden daha kötü olamayacağı, olası en beter hâle ulaşıldığı ve Mahşer Günü ortamının zuhur ettiği göstermişti. İmâm Hasan'a göre, artık Mahşer Günü'ne erişildiği için dînî mükellefiyetler farz olmaktan çıkarılmış ve kişiler kendi vicdanlarıyla başbaşa bırakılmış oluyorlardı. Zamânın Suriye Nizârî Dâ’îsi olan Râşid’ûd-Din Sinan el-İsmâi‘lî bu tâlimâtları kabul etmeyip, Suriye Nizârîleri arasında uygulanmasına müsâde etmemişti.[2]
"Kıyâm-ı Kıyâmet" bildirgesinin sonuç ve tesirleri
Kur'an-ı Kerîm’de anlaşılan mânanın zâhirî değil de bâtınî olduğu ifade edilmek suretiyle o tarihten sonra meydana gelecek hâdiseler ve tüm dinî hususlar hakkında verilecek hükümler mevzûunda "İmâm-ı Zamân" mutlak otorite sahibi bir konuma yükseltilmekteydi . Böylece, “Bâtınîler” bütün dinî kayitleri ve hattâ içtimaî yükümlülükleri dahi istinasız kaldırıp atmışlardır.[3] Bu husustaki “Melâhide-i Bâtın’îyye” i'tikatı bütün “Hurûfî–Bektâşîler” tarafından da aynen paylaşılmaktadır. Hurûfîlik’te ise sadece haftada iki rek’at Cuma Namazı farzı kabul edildikten sonra geri kalan diğer ibâdet hükümlerinin tamamı ve bütün İslâmî mevzuatlar lağvedilmiştir.[4]
Kaynakça
- Tahir Harimî, Naklî İlimler Tarihi – İran Bâtınîleri.
- TDV, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, cilt 34, sahife 467.
- Ebû Reyhan Birunî, El’âsar ül-Bakîyye. [Bâyezid Umumî Kütüphanesi, el yazması nüsha].
- Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep Cereyanları – Hurûfîliğin esas âkaidi, Sayfa 199, Ahmet Sait Matbaası, 1940. (Not: Tarih Hicrî 579 yılının Ramazanı olarak bir baskı hatası nedeniyle yanlış verilmiş, ki Bu tarihte Hasan-ı Sâni Alâ Zikrihi’s-Selâm çoktan ölmüş, yerine Nûr’ûd-Dîn Muhammed Sâni iktidâra geçmişti.)