Ahmet Ağaoğlu (siyasetçi)
Ahmet Ağaoğlu ya da doğum adıyla Ahmet Bey Ağayev (Azerice: Əhməd bəy Ağayev, Aralık 1869, Şuşa - 19 Mayıs 1939, İstanbul), Türk siyasetçi, hukukçu, yazar ve gazeteci.
Ahmet Ağaoğlu | |
---|---|
Doğum |
Ahmet Bey Ağayev Aralık 1869 Şuşa, Azerbaycan |
Ölüm |
19 Mayıs 1939 (69 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Vatandaşlık | Azerbaycan · Türkiye |
Mezun olduğu okul(lar) | Paris Üniversitesi |
Meslek | Siyasetçi · hukukçu · yazar · gazeteci |
Çocuk(lar) | 5 |
1930 yılında Türkiye’nin ilk çok partili hayata geçiş denemesinde Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın teorisyeni olarak üstlendiği rol ile Türk siyasetine damgasını vurmuş liberal ve Türkçü bir siyasetçidir. Siyasetçiliğin yanı sıra profesyonel gazetecilik, akademisyenlik gibi alanlarda da faaliyet gösteren Ağaoğlu, 1930 öncesinde de Türk düşünce ve siyasi hayatında etkin olmuş bir isimdir.
Hayatının Bakü'de geçen on yıllık döneminde Azerbaycan Türkleri arasında milliyetçilik ve Türkçülük bilincinin gelişmesi için çalışmıştır.[1]
İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelip Türk Yurdu ve Türk Ocağı cemiyetlerinin kurucuları arasında yer almış; Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi isimlerle birlikte Türkçülük akımının önderleri arasına girmiştir.
Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Ankara’ya giderek mücadeleyi destekleyen; TBMM’de II. ve III. dönem milletvekili olarak görev yapan Ahmet Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında devletin kurucusu Mustafa Kemal’e devrimler konusunda danışmanlık yapmıştır.[2]
1930'daki Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın içindeki ağırlığı, görüşleri ve faaliyetleri ile partinin kurucusu Fethi Bey’in yanındaki en önemli isimdir. Parti kapandıktan sonra aktif siyasetten çekilen Ahmet Ağaoğlu, ölümüne kadar yazılarıyla milliyetçiliği ve liberal düşünceyi savunmaya devam etmiştir.
Türkiye'nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu'nun, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran'ın, elektrik yüksek mühendisi ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu'nun; siyasetçi, edebiyatçı ve hukukçu Samet Ağaoğlu'nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu'nun babasıdır.
Yaşamı
1869 yılında Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki Şuşa kentinde doğdu. Doğum adı Ahmet Ağayev’dir. Babası Hasan Ağayev (Mirze Hesen); annesi Sarıca Ali adlı göçebe bir kavimden Taze Hanım’dır[3]. Aile fertleri Şuşa asilzadelerindendi ve ulema sınıfına mensuplardı[1].
Babası onun bir İslam bilgini olarak yetişmesini istiyordu ama o babasından habersiz bir Rus okuluna yazıldı[3]. Ermenilerin devam ettiği, çok az Türk öğrencinin kaydolduğu bu okulda modern bir eğitim aldı ve mezuniyetinden sonra 1884’te daha yüksek dereceli bir Rus okuluna kaydoldu. Rus okullarında gördüğü eğitim sayesinde Rus ve dünya kültürünü yakından tanıdı[1]. 1887’deki mezuniyetinin ardından 1888’de Petersburg’daki Mühendislik Enstitüsü’ne kaydoldu. Altı ay sonra gözlerindeki rahatsızlık nedeniyle tahsiline ara verip yurda dönmek zorunda kalan Ahmet Bey, yarım kalan tahsilini tamamlamak üzere 1889’da Paris’e gitti; hukuk eğitimi aldı.
Paris yılları
Ahmet Bey, Paris’te kaldığı 6 yıllık dönemde Hukuk Fakültesi’nin yanı sıra iki farklı yüksekokula devam ederek yaşayan Doğu dillerini öğrendi. “Şark Halkları Tarihi” dersini veren Fransız şarkiyatçı James Darmesteter'in yardımıyla 1890’da ilk bilimsel makalesini yayımladı[1]. Bu ilk makalenin ardından çeşitli dergilerde yazıları yayımlanan Ahmet Bey ile tanınmış şarkiyatçı Ernest Renan yakından ilgilendi. 1892’de Londra’da toplanan Uluslararası Şarkiyatçılar Kongresi’nde bir bildiri sundu.
Paris yıllarında Ahmet Rıza Bey, Doktor Nâzım Bey, Bahattin Şakir gibi ileri gelen Jön Türkler’le ve panislamist aktivist Cemaleddin Afgani ile tanıştı. Bu tanışıklıklar onun fikir hayatının oluşmasında etkili oldu.[1]
Bakü yılları
1894 yılında Hukuk Mektebi ve “College de France”’ diplomalarını alarak Fransa’dan ayrıldı; 4 ay İstanbul’da kaldıktan sonra Şuşa’ya döndü[1]. Mezun olduğu Rus okulunda Fransızca öğretmenliği yapan Ahmet Bey, bir süre sonra Tiflis’e göçerek öğretmenliğe devam etti ve Paris’te iken yazılar gönderdiği "Kafkas" gazetesinde muhabirlik etti.
1899’da Bakü’ye geldi; Rusça yayınlanmakta olan "Kaspi" gazetesinde çalıştı; gazeteyi Azerilerin hukukunu savunan Rusça bir Türk yayın organı haline getirdi. Bir yandan da Fransızca öğretmenliğine devam etti.
Azerbaycanlı Sitare Hanım ile evlenen Ahmet Bey, bu evlilikten beş çocuk sahibi oldu.
1900’lerin başında Bakü’de "Neşr-i Maarif Umur-ı Hayriye Cemiyeti İslamiye" adlı derneği kurdu. Derneğin başkanı işadamı Zeynelabidin Tağıyev idi. Tağıyev'in maddi desteği; Ali Bey Hüseyinzade, Alimerdan Topçubaşov ve İsmail Gaspıralı'nın çalışmalarıyla, dil olarak Türkçeye, siyasi olarak Rusya’ya ve inanç olarak da İran’a bağlı olan Azerbaycanlılar için bir kimlik inşa etmek için çaba gösterdier.[4]
1905’te “Hayat” adlı günlük gazeteyi çıkarmaya başladı. Bu gazete, Azeri Türklerinde milliyetçilik düşüncesinin yeşertilmesinde önemli rol oynadı[1]. O dönemde Azerbaycan halkı, dil olarak Türkçeye, inanç olarak İran’a (Türk kökenli Kaçar devleti), siyasi olarak Rusya’ya bağlıydı; insanlar kendilerini ne Türk ne de İranlı olarak görüyorlardı; sadece“Müslüman” olarak tanımlıyorlardı[5]. Ahmet Bey’in gayreti, Azerbaycan halkına Türk olduklarını telkin etme yönündeydi. 1906’da Hayat’ın kapanmasının ardından Bakü’de ilk Türkçe gazete olan "İrşad"’ı, daha sonra "Terakki" gazetelerini çıkardı. İttihat ve Terakki'nin yayın organı olan Şurayı Ümmet'e yazılar yazdı.
1905’te patlak veren Türk –Ermeni çatışması üzerine “Fedai” adlı bir gizli örgüt kuran Ahmet Bey, Ermenilere ve bazı Rus memurlara karşı silahlı gruplar kurdu. Birkaç kere Petersburg’a giderek Rus İmparatoru ve bakanlarla görüştü. Üzerindeki baskılar yoğunlaşınca, 1909'da ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etti.
İstanbul'a gelişi ve II. Meşrutiyet dönemi
Türkiye’ye geldikten sonra memlekette kullandığı "Ağayev" soyadı yerine "Ağaoğlu" adını kullanmaya başladı ve bu isimle tanındı. İstanbul’a geldiğinde, II. Meşrutiyet ilan edilmiş, Paris yıllarından tanıdığı arkadaşları hükümette önemli görevler almışlardı. Maarif Nezaretinde İlköğretim Müfettişliği görevine getirildi ve Süleymaniye İttihat ve Terakki Kulübü’nün başkanı oldu. Bu kulüp, dönemin önemli bir kültür merkezi idi. Ağaoğlu Ahmet, bir yandan da “Sırat-ı Müstakim", "Sebilürreşad", "Hikmet", "Ateş''" gibi yayınlarda yazılar yayınlamaya devam etti. Bir süre “Tercüman-ı Hakikat” gazetesinin başyazarlığını üstlendi.
1912'de Türk Yurdu ve Türk Ocağı cemiyetlerinin kurucuları sırasında yer aldı. Cemiyet yayın organı olan Türk Yurdu dergisinde yayımladığı "Türk Alemi", "Osmanlı İnkılabının Şarktaki Tesiratı", "İslam'da Davayı Milliyet" gibi yazı dizileri ilgi uyandırdı. Babanzâde Ahmet Nâim ve Süleyman Nazif Bey gibi, İslamcı ve Osmanlı yazarlarla giriştiği tartışmada Türkçülükle İslamcılığın çelişmediğini kanıtlamaya çalıştı.
1912’den itibaren Darülfünun’da Rusça ve Türk tarihi dersleri vermeye başladı. Türk Medeniyet Tarihi kürsüsü başkanı oldu.
Meclis-i Mebusan üyeliği
1914 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na Afyon milletvekili seçildi. 1915 yılında İttihat ve Terakki’nin genel merkez üyesi oldu.
Ağaoğlu, Meclis-i Mebusan’da sık sık söz alıp görüşlerini bildiren, konuşmacılardan izahat isteyen bir milletvekili idi[6]. Konuşmalarında parlamenter sistemin gerekliliğini savundu, meselelerin bir müzakere yeri olan mecliste uzun uzun tartışılmasını istedi. Kanunlara namus meselesi ve din meselesinin karıştırılmamasını gerektiğini belirten konuşmalar yaptı. Sık sık hükümeti Kafkasya’daki Türk ve Müslümanların durumu ile ilgilenmeye ve bir şeyler yapmaya davet etti.
Azerbaycan Parlamentosu’na üyeliği
31 Mart 1918’de Ermenilerin Bakü’de katliam yapması üzerine Azerbaycan’ı kurtarmak için girişilen askeri harekat sırasında Ağaoğlu Ahmet Bey, Afyon mebusluğu görevi üzerinde kalmak üzere Kafkas İslam Ordusu’nun siyasi müşaviri olarak görevlendirildi. Görevi, kurtarılmış Azerbaycan’daki ilk Türk hükümetini kurmaktı[6]. Yeni kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti parlamentosuna üye seçildiğinde iki farklı Türk devletinin parlamentosunda da görevli tek kişi oldu. Paris Barış Konferansı’nda devlet başkanı Ali Merdan Bey ile birlikte Azerbaycan’ı temsil etmek üzere seçildi. Ne var ki 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine Kafkasya’dan çekilen Osmanlı ordusu ile birlikte İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. İstanbul’u işgal etmiş olan İngilizler tarafından Kasım 1918’de tutuklandı, 21 Mayıs 1919’da Limni Adası’na , 21 Eylül 1919’da Malta’ya sürüldü[6].
Malta sürgünü
Ağaoğlu Ahmet Bey, İngilizler tarafından “asayişi bozmak” ve “Ermeniler’e zorbalık” iddiasıyla tutuklanmış ve 2764 numaralı sürgün olarak Malta’ya sürülmüştü[6]. Suçlamaların dayanağı, gazetelerdeki yazıları idi. İngilizlerle İstanbul’da başladığı kavgasını Limni’de ve Malta’da da sürdürdü; sonu gelmez dilekçeler vererek özgürlüğü için savaştı[6].
Malta'da bulunduğu sırada “Üç Medeniyet” adlı kitabını yazdı. Dünyanın üç büyük medeniyetinden Buda-Brahma Medniyeti ile İslam Medeniyetinin çökmekte olduğunu, Batı Uygarlığı modelinin benimsenmesi gerektiğini savundu. Bu kitap, 1927’de yayımlanabilmiştir.
1921’de Malta esirlerinin, Türk millî kuvvetlerinin tutukladığı İngiliz subaylar ile değiş tokuş edildiği bir anlaşma çerçevesinde Ankara hükümeti tarafından kurtarıldı. 21 Mayıs 1921’de İstanbul’a gelen Ağaoğlu Ahmet, oradan hemen Ankara’ya geçti.
Millî Mücadele yılları
1921’de serbest bırakılan Ağaoğlu Ahmet, hemen Ankara’ya giderek millî mücadele hareketine katıldı. Milli Mücadele döneminde TBMM onu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinin irşad heyetinde görevlendirir. Bölgedeki milli ve dini duyguları besleyen konuşmalar yapar. Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un baş yazarlığını yaptığı ve İstanbul'dan getirilen Sebilürreşad’ın Ankara’da yeniden yayını için çaba gösterir, dağınık olan matbaa makinesini bizzat kendisi toplar. Hâkimiyet-i Milliye’de Başyazarlık, Matbuat Genel Müdürlüğü ve Anadolu Ajansı’nın da ilk yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.[7]
İlk olarak Kars’ta çıkarılması düşünülen bir gazetenin başına gönderilmişti ancak Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’ndeki olumsuz gelişmeler nedeniyle mücadelenin durumu hakkında halk aydınlatmak ve moralleri yükseltmek için “İrşad Heyetleri” kurulması gündeme gelince Ağaoğlu daha Kars’a varmadan önce bir irşad heyetine başkan seçildi. Doğu Anadolu’yu ve Karadeniz sahillerini dolaşarak çok başarılı bir şeklide milliyetçilik propagandası yaptı[6].
29 Ekim 1921’de halen Kars’ta iken Ankara hükümeti tarafından Matbuat Genel Müdürlüğü görevine getirildi; 1923’e kadar bu görevi sürdürdü. Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin başyazarlığını da üstlendi.
1923 yılında II. dönem Kars milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Aynı yıl Matbuat Umum Müdürlüğü’nden ayrılarak ve bir şirket halinde yeniden kurulan Anadolu Ajansı’nın İdare Meclisi Reisi olan Ağaoğlu, bir yandan yazarlığa devam etti diğer yandan Ankara Hukuk Mektebi’nin kuruluşunda görev aldı ve bu kurumda anayasa dersleri verdi.
Cumhuriyet dönemi
Cumhuriyetin ilanından sonra Ağaoğlu’nun bilgi ve birikimlerinden yeni devletin kuruluşunda yararlanıldı[6]. 1924 Anayasası’nın hazırlanmasında önemli rol oynadı. Mustafa Kemal’e devrimler konusunda danışmanlık yaptı ve özellikle laikliğe dair devrimlerin meşrulaştırılması çalışmasında katkıda bulundu. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın içinde bireysel özgürlüklerin savunucusu olan Ağaoğlu, fırkanın bazı politikalarına eleştiriler getirdi. III. Dönemde de Kars milletvekili olarak TBMM’de yer aldı.
Serbest Fırka
1930’daki Türkiye’deki çok partili hayata geçiş denemesinde Gazi Mustafa Kemal’in isteği üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşuna katıldı. Parti programı ve tüzüğünün oluşmasına katkıda bulundu, partinin ideologu olarak tanımlandı[6]. Fırkanın teşkilat yapısını ve siyasi faaliyetlerinin esasını belirleyen fırka tüzüğünü hazırladı.
Partinin 17 Kasım 1930’da kendisini feshetmesinden sonra tekrar eski partisi CHP’ye dönmedi ve liberal görüşlerini yazılarıyla savunmaya devam etti.
Son yılları
Siyasetten çekildikten sonra İstanbul’a dönen Ağaoğlu Ahmet, Darülfünun’da hukuk tarihi müderrisi oldu.
1932’den sonra her Pazartesi evinde devrin tanınmış düşünürlerinin katıldığı büyük toplantılar düzenledi. Nâzım Hikmet’ten Peyami Sefa’ya kadar pek çok tanınmış kişinin katıldığı bu toplantıları ölümüne kadar sürdürdü[6].
1932’de Cumhuriyet gazetesinde Kadrocular’la amansız bir fikir tartışmasına girdi. Batıda hürriyet ve serbestinin fertleri güçlendirdiği; güçlü fertlerin batıyı kalkındırdığı görüşünü savundu[2]. Şevket Süreyya ise bu görüşlerin ömrünü tamamladığı, savaş döneminin bir ürünü olduğu görüşündeydi. Tartışma Ağaoğlu’nun 5 Şubat 1933'te yayınlanan “Son Söz” başlıklı yazısı ile bitti[8]
1933'te hükümete karşı muhalefeti ile tanınan “Akın ” gazetesini çıkarmaya başladı. Gazete, hükümetin devletçilik ve ekonomi politikasını eleştiriyordu. Akın, 119 sayı yayınlandıktan sonra kapatıldı.
Ağaoğlu, gazetenin kapatılmasından kısa süre sonra gerçekleşen üniversite reformu sırasında üniversitedeki görevinden emekliye sevk edildi. O sırada ağır hasta olan eşi Sitare Hanım, bu olay üzerine daha da ağırlaşarak 16 Kasım 1933'te hayatını kaybetti[6].
Hayatının son yıllarını Nişantaşı’ndaki evinde geçiren Ağaoğlu, “Kültür Haftası” ve “İnsan” dergileri ile Cumhuriyet gazetesinde dizi yazılar yazdı.
Karaciğer kalp ve nefes darlığından muzdarip olan Ahmet Ağaoğlu[6], 19 Mayıs 1939’da İstanbul’da hayatını kaybetti. Feriköy Mezarlığı'na defnedildi[9]
Hakkında Yazılanlar
Vefatının ardından Burhan Cahid, Ağaoğlu'nu “Yerini dolduramadığımız kuvvetli alimlerden biri idi.”, Ahmet İhsan “Yarım asır boyunca en verimli başmuharrirlerden biri idi.” cümleleriyle övmüştür. Nurullah Ataç, “Onun ölümü ile Türk basını en iyi başmakale muharrirlerinden birini kaybetti.” diye yazmış en şiddetli tartışmalarda bulunduğu Şevket Süreyya onu “Bir üstün adam” olarak nitelendirmiş ve “herkesin kaale almak zorunda olduğu millî meseleler aydını” şeklinde vasıflandırmıştır[10]
- Ağaoğlu, "İslâm’ın kilidi bizim ülkemizin ellerindedir" sözüyle Türkiye'de Sebilürreşad dergisi Mayıs 2020 sayısının kapağında yer aldı.[11]
Fikir dünyası
Ahmet Ağaoğlu'nun fikir dünyası Cemaleddin Efgani, Abdürreşid İbrahim ve İsmail Gaspıralı'nın görüşleri ile şekillendirmiştir.[12] Avrupa'ya tahsile giden ilk Azerbaycanlılardan olan Ağaoğlu Rusya Müslümanları kongresinin ilk fikir sahiplerindendir.
Eserleri
- İngiltere ve Hindistan, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1929.
- Serbest İnsanlar Ülkesinde, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul, 1930.
- Devlet ve Fert, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul, 1933.
- Ben Neyim, Ağaoğlu Külliyatı, İstanbul, 1939.
- İran ve İnkılâbı, Ağaoğlu Külliyatı, Ankara, 1941.
- Gönülsüz Olmaz, Zerbamat Basımevi, Ankara, 1941.
- İhtilâl mi İnkılâp mı, Alaeddin Kıral Basımevi, Ankara, 1942.
- Serbest Fırka Hatıraları, Nebioğlu Yayınevi, İstanbul, 1949.
- Üç Medeniyet, Millî Eğitim Yayınları, İstanbul, 1972.
- İslamlıkta Kadın, Nebioğlu Yayınevi, İstanbul.
Kaynakça
- "T.C. Kültür Bakanlığı web sitesi, Başlangıcımızdan Günümüze Kadar Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Erişim tarihi:29.12.2011" (PDF). 11 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Aralık 2011.
- Fahri Sakal, Ağaoğlu Ahmet Bey’in Demokrasi Anlayışı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 34, Cilt 12, Mart 1996
- "Turktarih.net sitesi, İz bırakanlar: Ahmet Ağaoğlu, Erişim tarihi:30.12.2011". 11 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2011.
- Mehmet Poyraz, Ahmet Bey Ağaoğlu Azerbaycan'ı uyandırmıştı!, Sebilürreşad Dergisi Mayıs 2020, Sayı: 1052.
- "Yasin Cengiz, Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Kapanışı Sonrasında Mutedil –Muhalif Bir Kimlik Olarak Ahmet Ağaoğlu ve Basındaki Sesi:Akın, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2007". 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2011.
- Hakkı Uyar, Ağaoğlu Ahmet’in Liberal Muhalif Gazetesi:Akın (1933), Erişim tarihi:30.12.2011
- Fatih Bayhan, Milli Mücadele'de Ahmet Bey Ağaoğlu, Sebilürreşad Dergisi Mayıs 2020, Sayı:1052.
- Korkmaz Alemdar, Basında Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi ile İlgili Bazı Görüşler, Halkcephesi.net, Erişim tairhi:30.12.2011
- "Yazarmezar.com sitesi, Ahmet Ağaoğlu (1869 - 19 Mayıs 1939)Feriköy Mezarlığı, Erişim tarihi:30.12.2011". 21 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Aralık 2011.
- Cevat Akkanat, Ağaoğlu ve gazetecilik, Sebilürreşad Dergisi Mayıs 2020, Sayı: 1052.
- ""İslâm'ın kilidi bizim ülkemizin ellerindedir"". 1 Mayıs 2020. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2020.
- Mehmet Poyraz, Ahmey Bey Ağaoğlu Azerbaycan'ı uyandırmıştı!, Sebilürreşad Dergisi Mayıs 2020, Sayı: 1052.