Atatürkçülük
Atatürkçülük veya Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti'nin sekülerizm ve Türk milliyetçiliği üzerine temellenmiş kurucu ideolojisidir. Atatürkçü ideolojinin temellerini, Atatürk'ün düşünce ve uygulamalarıyla ortaya koyduğu amaçlar, ilkeler ve gerçekleştirdiği inkılaplar oluşturur. Atatürk milliyetçiliğine bağlı, belirli bir sınıfa, din desteğine ve kurallarına dayanmayan; akla ve bilime dayanan kurumları getirmeyi amaç edinen, anti-emperyalist bir ideoloji olarak tanımlanır.[1][2][3][4][5][6][7][8] Türkiye Cumhuriyeti, anayasasında belirtildiği gibi, özellikleri ve uygulamalarıyla Atatürkçülük doğrultusunda hareket etmektedir.[9]
Atatürkçülük, Türk halkının doğal karakterinden ve Türk vatanının sahip olduğu öz kaynaklardan, Türk tarihinden ve Türk insanının isteklerine çare bulma ihtiyacından doğmuştur. Bu sistem Türk milletini bütün unsurları ile çağdaş ülkelerden daha ileri bir seviyeye çıkarma anlayış ve gayretlerinin bir sonucudur.[10]
"Atatürkçülük"ün eş anlamlısı "Kemalizm" ise Türkiye'de 1930'larda kullanılmaya başlanmıştır. 1934'te Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, Türk kültürü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıtmaya yönelik olarak La Turquie Kemaliste (Kemalist Türkiye) dergisini yayımlamaya başlamıştır.[11] Mustafa Kemal'in kurduğu bu düşünce sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 9 Mayıs 1935'te toplanan IV. Kurultayı'nda kabul edilen 1935 Programı'na [Kamâl Atatürk ad ve soyadına atfen] "Kamâlizm" olarak geçmiştir.[12] 1953'teki 10. Kurultay'a kadar Kemalizm, parti programındaki yerini korumuş, bu tarihte kaldırılarak "Atatürk Yolu" kavramı getirilmiştir.[13]
Kelime kökeni
Kemalizm sözcüğü ilk olarak Türk Kurtuluş Savaşı zamanında bir İngiliz gazetesinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının oluşturduğu silahlı gücü belirtmek için kullanılmıştır.[14] Günümüzde, Atatürk'ün ilkelerini, davranışlarını ve görüşlerini benimseyen bir ideolojik terimdir.[15]
Uygulaması
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet anlayışını devletin merkezine koymuş ve ismini Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk İlkeleri; yani Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılık üzerine temellenmiştir.
Atatürkçülük, Türkiye'de yaşayan tüm etnik kökenleri ayrım yapmadan içine alan bir Türk ulusu kimliği görür ve Türk milliyetçiliği üzerinde durur. Devletin varlığını ve birliğini bu kimliğin geliştirilmesinde bulur. Atatürk milleti şöyle tanımlamaktadır:
« Bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için "zengin bir hatıra mirasına, birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimi olmaya, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına, gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına, birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya" ihtiyaç vardır, işte bu ana şartları taşıyan bir insan topluluğu millet sayılır. » |
Atatürk'ün devletinin laik ve üniter olması devletin toplumla ilişkilerinde din ve etnik ögeler bakımından tarafsız olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Atatürk devleti şekillendirmeyi ve bu bağlamda devletin milletle ilişkisini düzenlemeyi savunmuştur. Atatürk'ün millet anlayışında Türk kimliği milliyetçilik ilkesi doğrultusunda, tüm etnik grupları tarafsız olarak içine alır. Cumhuriyet'in devamlılığı için bu ilke, pragmatik bir doğrultuda, tarafsız bir biçimde ilerletilir.
Gelişimi
Atatürk Devrimleri sürecinde izlenen yöntemler ve gerçekleştirilen eylemler; uygulamayla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuralları olarak ortaya çıktı. Bağımsızlık savaşının bir ulus-devlet halini almasına doğru yönelen bu kurallar Atatürkçü düşünce sistemini oluşturdu. Devrim sürecinde ve devrimin önderi tarafından ortaya konulan bu kurallar Atatürkçü ideolojinin değişmez ilkeleridir. İlkelere bir bütün olarak "Atatürkçülük" ya da "Kemalizm" adı verilmektedir. Bir başka tanımla Atatürkçülük, Türk Kurtuluş Savaşı’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda temel olan değişmez fikir ve ilkelerin tümüdür.
İdeoloji olarak Atatürkçülük
Atatürkçülük, birtakım ilkeleri ve politikası olan bir ideolojidir. Ulusal, laik ve modern bir siyasettir. Bazı kesimler tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin temel doktrini ve ideolojisi olarak kabul edilmektedir. Sıklıkla, Atatürkçü ideolojinin bir fikir sistemini temsil etmekten çok ülkeyi tümüyle pragmatist bir yöntemle modernleştirmeye çalışan politik bir uygulama olduğu vurgulanır. Bununla birlikte, Atatürkçülerin yaptığı devrime rehberlik eden belli fikirler var olduğu ve bunların esnek bir biçimde de olsa CHP ideologları tarafından sistemleştirildiği söylenir.[16]
Atatürkçülük pek çok kişi ve grup tarafından sağ ve sola rakip "üçüncü bir yol" olarak tanımlanmaktadır. Ama Atatürkçülük, 1920'lerin kendine özgü yapılı Türkiye'sinin ihtiyaçlarından doğmuş, temelinde sınıf çatışmasından ziyade "Tam Bağımsızlık", "Ulusal Birlik" ve "Anti-Emperyalizm" olan bir ideolojidir. Lozan'da taviz verilmeyen tek konunun Tam Bağımsızlık olması, daha sonrasında Balkan Antantı ve Sadabat Paktı antlaşmalarına imza atılmasının yanında davet edilmesine rağmen Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmemesi de bu temelin sonuçlarındandır.
Bir diğer grup da Atatürkçülüğü sol kanat ideolojisi olarak görmekte, onu üçüncü yol sayanları Atatürkçülüğü siyaset dışına atmaya çalışmakla ve sadece bir düşünce sistemi olarak sınırlandırmakla eleştirmektedir. Bu gruplarda bu düşünceye sahip olan insanların sağcı olduklarını iddia edenler de bulunmaktadır. Genel olarak bu kesimin düşüncesine göre milliyetçilik sola engel değildir ve bu gruplarda, Cemal Abdünnasır, Cevahirlal Nehru, Mirsaid Sultangaliyev, Lumumba gibi ulusal kurtuluş savaşı vermiş isimlerin kendilerini solcu olarak tanımlamalarından yola çıkılarak, esas milliyetçiliğin solda olduğu fikri egemendir.
Özellikle Türk milliyetçiliğini savunan kesimler için modern cumhuriyetin kurulmasındaki dil devrimi, tarih araştırmaları, millî kimlik bilinci ve ulus devlet yapısı gibi kazanımlar çok önemlidir. Milliyetçi kesimler için Atatürkçülük, Türk milliyetçiliğini esas alan bir düşünce sistemidir ve sol bir pozisyonda nitelendirilemez. Milliyetçi gruplar, Atatürk'ün ölümünden sonra Atatürk'ün yolundan gidilmediğini ve Türkçülük-Turancılık gibi görüşlerin baskı altına alındığını ifade eder.
Atatürkçülük ve ordu
Atatürk, asker kökenli bir siyasetçi ve önder olmasına rağmen ordunun siyasetten uzak durması gerektiğini savunmuş "ya üniforma ya siyaset" şeklinde net bir tavır ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanı olduktan sonra, hep sivil kıyafet kullanmıştır.
Atatürkçü ideolojideki ordu anlayışı Türk ordusunun her müdahaleden sonra kışlasına çekilmesi ile de açıklanabilmektedir. Hiçbir askerî cunta Kemalizm'i ve Atatürk'ü yadsıyarak iktidarda kalamaz. Böyle bir ideolojik yadsımaya gidilmesi de ordunun desteğini keseceği için askeri yönetim olanaksızdır.
Atatürkçülük ve gençlik
Atatürk pek çok sözünde, Cumhuriyeti siyasal iktidarlara değil de gençliğe emanet ettiğini beyan etmiştir. Bunun en temel sebepleri gençlerin yeniliklere açık bireyler olması, köklü değişikliklerden korkmamaları, daha iyi bir yarın umut etmeleridir.
Gençlerin "bireysel enerji" düzeyi bu durumu etkileyen sebeplerin başında gelir. Yıllar geçtikçe enerjisi azalan kişi, uyum göstermek için yeni çabalar gerektirecek köklü değişikliklerden korkmaya başlar. Yıllar geçtikçe toplumda iyi bir konuma gelinmesi ve elde edilen olanakların elden kaçırılmamak istenmesi yaşlı bireyleri tutucu olmaya yönlendirir bu da köklü değişikliklere meyletmemelerinin sebeplerindendir. Bir başka sebep de elde edilen birikimlerin yeniden kazanılmasına imkân sağlayacak sürenin de kalmamasıdır.
Genç, kendisi dışında henüz bir sorumluluk üstlenmemiştir. Davranışlarını ayarlarken ya da toplumda bazı köklü değişimlerden yana tutum takınırken, bir anlamda özgürdür. Oysa evlenmek ve çocuk sahibi olmakla somutlaşmaya başlayan sorumluluklar zinciri, ileriki yıllarda adımlarını çok daha dikkatle ve ihtiyatla atmasını gerektirecektir.
Her toplumsal hareket giderek kurumsallaşmaya ve dolayısıyla da uysallaşmaya, tutuculaşmaya yüz tutar. Oysa bu gençlik hareketleri için söz konusu değildir. Çünkü gençlik, sürekli yenilendiği için kurumsallaşamayacak, kalıplaşamayacak bir güçtür.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı, gençler idealisttir. Cumhuriyetin de Atatürk tarafından gençlere emanet edilmesinde gençlerin bu "idealist" yönü ağır basmaktadır.
M. Kemal Atatürk'ün ve Atatürkçü ideolojinin gençliğe bakışı Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabesi ile de anlaşılabilmektedir.
Atatürkçülük ve kadın
Türk kadınının durumundaki iyileşmeler kısmen de olsa Atatürk'ten önce başlamıştır. Atatürk dönemi Türkiye'sinde ise hızlı bir gelişme kaydetmiştir. Kız çocuklarına ilk ve orta okula gitmesi izni 1858'de verilmişti. Ebe okulu, kız sanat okulu ve kız öğretmen okulu aynı dönemlerde açılmıştı. İlk kadın yazarlar, kadınlara yönelik ilk yayın organları yine o sıralarda açılmıştı. İlk kadın derneği ise savaş yaralılarına yardımcı olmak amacıyla 1867 yılında kuruldu. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra, kadınların konumlarıyla ilgili bazı önemli gelişmeler daha görüldü. İlk kız lisesi, 1913 yılında İstanbul'da açıldı. Halide Edib Adıvar, Kadın Haklarını Savunma Derneği'ni (Müdafaa-i Hukuku Nisyan) kurdu. 1914'te bugünkü adıyla Kız Teknik Yüksek Öğretim Okulu öğretime başladı. 1921'de de, Fen ve Edebiyat Fakültelerinde kızlar erkek sınıflarına girdiler.
Kadının "vatandaş" sayılmasına bile karşı çıkan milletvekillerinin neredeyse çoğunlukta olduğu bir mecliste ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın içinde kadının ileri toplumlardaki gibi hak sahibi kılmak için ilk adımlar atılmıştı.[17] Türk kadını 5 Aralık 1934'te seçme ve seçilme hakkına kavuştuğu zaman, demokrasinin beşiği sayılan Fransa ve İsviçre gibi ülkelerde kadınlar henüz bu haktan mahrumdular.
Atatürkçülük ve demokratik toplumculuk
Atatürk, Sovyetler Birliği'nde uygulanan komünizmin üretim açısından getirdiği modeli yeterli görmediği gibi, birey hak ve özgürlüklerini, demokrasiyi içermemesini de kendi amaçlarına uygun bulmuyordu. Sovyet Devleti, sosyalizmin savunduğu değerleri eskiden olduğu gibi savunmuyordu. Demokrasi yerine diktatörlük, bireysel hak yerine ödevler geçiyordu. Bu yozlaşmayı Atatürk de görmüştü. İçte bir komünist örgütlenmeye de özellikle bu yüzden karşıydı; çünkü bunun "kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlanma" anlamına geleceğini görüyordu. Böyle bir durum ise tam bağımsızlığı zedelerdi.
Fakat Atatürk'e sorulan Türkiye'ye komünizmi getirip getirmeyecekleri sorusuna ise Türkiye'de bir işçi sınıfının bulunmayışının komünizmin yerleşmesine engel teşkil ettiği ve uygulamanın şu an Türkiye'de çok zor olduğu cevabını vermiştir. Ayrıca Atatürk fikirsel olarak Türk milliyetçiliğine ters ve Türksel değerlere uygun olmadığı için komünist sistemi Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti açısından bir tehlike olarak addetmiştir.
Atatürkçülük ve sosyalizm
Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere 1919'da Samsun'a gelen bir Sovyet Albayı, Havza'da Mustafa Kemal ile görüşür "Ne yapmak istiyorsunuz?" sorusunu Mustafa Kemal Paşa Bizim hedefimiz Devlet Sosyalizmidir yanıtını verir.[18]
Atatürkçülük ve komünizm
Türkiye'de 1920 yılında Türkiye Komünist Fırkası kurulmuştu. Bu parti Türkiye'deki ilk komünist partiydi. Partinin Komintern'e üyeliği kabul olmayınca parti dağılmıştı.
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde Atatürk'ün kendi cümleleriyle tarihsel materyalist perspektiften bakıldığında dönemin toplumsal şartları sebebiyeti ile komünizme bağlanmayı doğru bulmadığı, Türk toplumunun İslamiyet'e bağlı dindar bir toplum olduğu ve komünizme tümüyle karşı olduğu bazı söylemlerinde açıkça gözükmektedir:[19][20]
“ | Biz ne bolşeviğiz ne de komünist; ne biri ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız. | „ |
- (Atatürk'ün komünizm hakkında söylediği daha fazla söz için bakınız: Mustafa Kemal Atatürk/Komünizm)
Atatürkçülüğe yöneltilen eleştiriler
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atanmış Mümtaz'er Türköne Aralık 2011 tarihinde Habertürk gazetesine vermiş olduğu röportajla Atatürkçülüğün 1960 darbesinden sonra icat edildiğini, darbenin, askeri vesayetin gerekçesi olarak ilan edildiğini söylemiştir. Türköne'ye göre darbeci ordu mensupları meşruiyet problemini ve gasp ettikleri iktidara dayanak bulmak için Atatürk'e sığınmışlardır, ve bu yüzden Atatürkçülük bir darbe ideolojisidir.[21]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi, 1999, İmge Kitabevi Yayıncılık, ISBN 975-533-086-0
- Anıl Çeçen, Atatürk ve İdeoloji, Türk Dili, TDK Yayını, Sayı 359, Kasım 1981, S. 299
- Attilâ İlhan, Üç Atatürkçülük!, Milliyet, 22.06.1982
- Bedia Akarsu, Atatürk'ün Özgün Görüşleri, Cumhuriyet, 10.11.1982
- Avcıoğlu, Devrim ve "Demokrasi" Üzerine, S. 365
- İbrahim Karaca, Atayol Dergisi, Sayı 4. İzmir 1982, S. 4
- İlhan Selçuk, Bir Anı'dan Bir Anıt'a, S. 51
- Mümtaz Soysal, Bez Resimler, Milliyet, 10.11.1979
- Atatürk'e ve Atatürkçülük'e Yaklaşım, Cumhuriyet, 10.11. 1981
- 7 Kasım 1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Başlangıç bölümü ve Birinci Kısım Madde 2 1 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Atatürk'ün Ekonomi Mucizesi Türk Ekonomisine Şok Tedavi, Dr. Tahir Tamer Kumkale 2005 - Pegasus Yayınları, ISBN 9789944326711 sayfa 105 - http://kumkale.net/yazi.asp?id=568
- Dr. François Georgeon. (Çev: Prof. Dr. Niyazi Öktem) Kemalist Dönemde Türkiye'de Fransızca Yayın Yapan Basına Toplu Bir Bakış (1919-1938), Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 17, Cilt: VI, Mart 1990.
- Prof. Dr. İsmet Giritli. Atatürk ve Türkiye'nin Modernleşmesi, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı: 37, Cilt: XIII, Mart 1997.
- Büyük Larousse, Gelişim Yay., 4. Cilt, sf.2507; Aktaran: Metin Aydoğan, Cumhuriyet Halk Partisi – 4 (1945-1980 Dönemi)
- "Kemalizm". www.sozcu.com.tr. 13 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ağustos 2020.
- "Kemalizm nedir? Atatürkçülük nedir? Atatürkçülük ve Kemalizm farkı". Haberler.com. 4 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ağustos 2020.
- Paul Dumont (1999). Kemalist İdeolojinin Kökenleri Jacob M. Landau (Yay. Haz.) (1999). Atatürk ve Türkiye'nin Modernleşmesi, İstanbul: Sarmal, ISBN 975-8304-18-6 (s.49-50).
- Kemalizm Laiklik ve Demokrasi, Ahmet Taner Kışlalı
- Gizlenen Atatürk Belgeseli 8. Bölüm
- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, c. III, s. 99
- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, c. III, s. 51
- Mümtazer Türköne Röportajı 1 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Mümtazer Türköne.