Turancılık

Turancılık, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. İlk olarak Macarlar, Finler, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri ile beraber Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi olarak ortaya çıkmıştır. Türkçü ve Turancı simalardan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları isimli eserinde Turancılığın Macarları, Moğolları, Tunguzları, Finuvaları içine alan bir kavimler karması olmadığı görüşünü belirtmiştir.[1] Turancılık günümüz Türk devletleri'nde bu şekilde benimsensede, Fin tarihçi Matthias Alexander Castrén tarafından Ural-Altay kavimlerinin birliğini sağlamak amaçlı ortaya atılmış bir görüştür.

Avrasya'daki Türklerin dağılımı.

Tüm Türk halklarının birliğini savunan görüş ise, Rusya'da 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azeri ve Tatar aydınları tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Türkiye'de de geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Turancı görüşler egemen olmuştur. Devrik Osmanlı Komutanı Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Rusya'da Turancılık fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.

Ziya Gökalp'in Selanik'te 'Genç Kalemler'de yazdığı "Turan" şiirinde geçen "Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan." dizeleri süreç içerisinde Türkiye'deki Turancılardan sıkça atıf alıp temel oluşturdu.[2]

Osmanlı'da Turancılık

Osmanlı dönemi

Türkiye'de dış Türkler'e yönelik ilgi 1890'larda başladı. Fransız tarihçi Léon Cahun'ün Asya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar adlı eserinin Necip Asım tarafından yapılan Türkçe çevirisi (1896), Türkçü hareketin dönüm noktalarından biri idi. Daha önce Türkçede özel bir anlam taşımayan Turan kavramı Cahun'ün eseri sayesinde yaygınlık kazandı.

1904'te Yusuf Akçura'nın, Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı etkili kitapçığı yayımlandı. 1908'de "Türk diye anılan bütün kavimlerin geçmişteki ve günümüzdeki durum, etkinlik ve eserlerini öğrenmek ve öğretmek" amacıyla İstanbul'da Türk Derneği kuruldu. Derneğin kurucuları Yusuf Akçura, Necip Asım (Yazıksız), Velet Çelebi (İzbudak), Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Agop Boyacıyan idi.[3]

1911'de yine İstanbul'da kurulan Türk Yurdu Cemiyeti, kültürel çalışmaların yanı sıra Orta Asya Türklerine yönelik doğrudan doğruya siyasi görüşler de ileri sürdü. Mehmet Emin (Yurdakul) un önderlik ettiği cemiyetin kurucuları Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali (Turan) gibi Rusya göçmenleri idi. 15 Mart 1912'de kurulan Türk Ocağı, Türkçü ve Turancı hareketin asıl odak noktası oldu. 1912 ile 1930 yılları arasında bu örgüt, Türkiye'nin en etkili siyasi/ideolojik düşünce merkezi olarak hizmet verdi. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında, yukarıda adı geçen kişilere ek olarak Zeki Velidi (Togan), Reşit Galip, Ferit Tek, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Halide Edip (Adıvar) ve Adnan Adıvar gibi aydınlar bulunuyordu.[4]

1913'ten itibaren Türk Ocağı ve genelde Turancı düşünce, İttihat ve Terakki yönetiminin tam siyasi desteğini kazandı. İttihat ve Terakki hareketinin "resmi" ideologu olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncenin başlıca sözcüsü idi. Ziya Gökalp'in yanı sıra, hikâyeci Ömer Seyfettin Turan fikrinin popülerleşmesine katkıda bulundu. Mehmet Emin Yurdakul'un 1918'de Turana Doğru adıyla derlediği şiirler, Halide Edip'in Yeni Turan romanı, Ömer Seyfettin'in Yarınki Turan Devleti adlı risalesi, Fuad Köprülü'nün Turan başlıklı ilkokul okuma kitabı, 1913-1918 aralığında Turan fikrini yaydılar. I. Dünya Savaşı başlangıcında yayınlanarak (1914) İttihat ve Terakki yönetimi tarafından çeşitli dillere çevirilen Türkler bu Muharebede Ne Kazanabilirler adlı propaganda risalesinin yazarı Munis Tekinalp (asıl adı Moiz Kohen), savaşın ana hedefinin Turan'ı kurtarmak olduğunu savundu.[5]

Enver Paşa'nın Aralık 1914'te giriştiği birincil hedefi Erzurum'a kadar ilerlemiş Rusları yurttan atmak olan Sarıkamış taarruzunun ikincil stratejik hedefi Kafkasya üzerinden Orta Asya'daki Türklere ulaşmak ve bu yolla I.Dünya Savaşı'ndan Osmanlı'yı galip çıkarmaktı. Ancak bu girişim, 32.000 Osmanlı askerinin öldüğü bir yenilgiyle sonuçlandı. 1918 yazında Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) komutasında bir Türk birliği, Ekim Devrimi nedeniyle kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve DağıstanRus işgalinden kurtararak bağımsızlığını ilan etti. Turan'ı kurmaya yönelik bu girişime de, Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerde uğradığı yenilgi nedeniyle, Kasım 1918'de son verildi.

1920'ler

Millî Mücadele'de İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve Turancı kadroları önemli bir rol oynadığı halde, TBMM hükûmeti 1920'den itibaren Turancı akıma karşı kesin bir tavır aldı. Bunda Eylül 1920'de Sovyet rejimi ile Ankara arasında kurulan diplomatik yakınlığın etkisi vardı.

Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923'te Ankara'da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı "uzak mefkûre" ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal tarafından milletvekili adayı gösterildi.

Mehmet Emin Yurdakul Turana Doğru adlı şiir kitabının yeni baskısında bazı şiirlerini değiştirerek Turan sözcüğünün yerine vatan sözcüğünü getirdi. Ahmet Ağaoğlu, Halide Edip ve Yusuf Akçura, 1922 ve 1923'te çeşitli vesilelerle Turancılıktan vaz geçtiklerini deklare ettiler.[6]

1930'lar ve Turancılığın yeniden canlanması

Cumhuriyet döneminde Turancılığı üstü kapalı bir biçimde de olsa savunan ilk eser, Reşit Saffet Atabinen'in 1930'da yayımlanan Türklük ve Türkçülük İzleri adlı kitabıydı. Kitap, Türk Ocağı örgütü içinde hızlanan bir tartışma ortamında yayımlanmıştı.

1932'de Reşit Galip'in emriyle üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra yedi yıl Almanya'da kalan Zeki Velidi Togan, 1939'da Türkiye'ye döndükten sonra yayımladığı Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi adlı eserinde, yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğu Turan hayalini anlattı.

1930'larda yeniden güçlenen Türkçü-Turancı düşüncenin en radikal sözcüsü Hüseyin Nihal Atsız idi. Atsız 1931-1932'de Atsız Mecmua'yı, 1933-1934 ve 1943-1944'te de Orhun: Aylık Türkçü Mecmua'yı yayımladı. 1939'da Bozkurt dergisini çıkaran Reha Oğuz Türkkan ile 1943'te Samsun'da Kopuz adlı Türkçü dergiyi başlatan Fethi Tevetoğlu bu dönemin diğer Turancı fikir önderleri arasında bulunuyordu. 1941-1944 yıllarında Orhan Seyfi Orhon Çınaraltı adlı Türkçü dergiyi yönetti. Bu dergide yazan emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, "Her Türkçü Turancıdır, her Turancı Türkçüdür" diyordu. Gökbörü, Anadolu, Türk Yurdu, Millet, Türk Amacı, Tanrıdağ, Ergenekon gibi başka Türkçü-Turancı dergiler de yayınlanmaya başlamıştı.

1944 Tevkifatı

Nazi Almanyası'nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye'nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943'te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında "Pantürkist, Turancı, ırkçı kuklalara" saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı.

"Millî Şef" İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı Ocak 1944'te emekliye sevkettikten sonra, 3 Mayıs 1944'te İstanbul ve Ankara'da Türkçü gençlerin düzenlediği Komünizmi Telin mitingleri yapıldı. 9 Mayıs 1944'te Şükrü Saraçoğlu hükümeti, aralarında Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu ve Alpaslan Türkeş'in de bulunduğu 23 kişi, Irkçılık-Turancılık davası'nda yargılandı. Bir yıla yakın tutuklu kalan sanıklar, daha sonra, kendilerinin tabutlara yerleştirilip işkence yapıldığını ileri sürdüler. 29 Mart 1945'te Türkçülük davası sanıklarından onu ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak aynı yılın Ekim ayında Askerî Yargıtay mahkûmiyet kararlarını esastan bozdu.[7]

1945 Sonrası

1950'li yıllarda Demokrat Parti ve daha sonra da Mareşal Fevzi Çakmak'ın kurduğu Millet Partisi içinde yer alan ve bağımsız örgütlü bir yapı göstermeyen Turancı hareket, o yıllarda siyasete egemen olan anti-komünizm düşüncesinin sağladığı zırha bürünerek görüşlerini savundu.1969'da isim değiştirerek Milliyetçi Hareket Partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, eski Turancılardan birçoğunu bünyesinde topladı.

Macaristan'da Turancılık

Turán lakaplı Macar tankı (Kubinka Tank Müzesi, Moskova)

Orta Asya kökenli bir ulus olan Macarlar'da Orta Asya'daki akraba uluslara yönelik ilgi 1890'larda büyük bir hızla gelişti. 1910 yılında aristokrat kökenli aşırı sağcı siyasetçi ve tarihçi Kont Pál Teleki önderliğinde Budapeşte'de Turan Cemiyeti (Turáni Társaság) kuruldu. Birçok ünlü toplumsal şahsiyeti, bilim adamlarını ve ulusçu şairleri kapsayan cemiyetin amacı "Avrupa'dan Asya'ya, Dévény'den Tokyo'ya kadar Turan'ı aramak," "kardeş uluslar arasında, Macarların yönetiminde birliği sağlamak ve Turancı birlik bilincini yaygınlaştırmak" idi.[8] "Turancılığın, yani Macar olmanın birinci ödevi (...) Turan ülküsünü öğrenmek ve bunu yaymak" idi.[9] Macar Turan Cemiyeti 1913'ten itibaren Turán adlı bir dergi yayınladı. 1920'de dokuz Turancı cemiyet ve birliğin katılımıyla Macaristan Turan Federasyonu (Magyarország Turáni Szövetség) kuruldu.

Macaristan'daki Turancı hareketin Türkiye ile neredeyse aynı günlerde örgütlenmesi, Turancı fikirlerin etkinliği kadar, belki Alman İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı arefesinde Rusya'ya yönelik politikalarıyla da ilgilidir.

Nitekim Macar Turan Cemiyeti'nin lideri Kont Pál Teleki II. Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanyası'nın desteğiyle Macaristan başbakanı olacaktır (1941). Kafkasya kahramanı Nuri Paşa da uzun yıllar Almanya'da yaşadıktan sonra 1938'de Türkiye'ye dönerek Hitler Almanyası'nın desteğiyle bir silah fabrikası kurdu; 1941'de Almanya'nın Ankara büyükelçisi Franz von Papen aracılığıyla Türkiye'deki Turancı harekete gizli destek sağladı. Nuri Paşa'nın Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye işlerinden sorumlu müsteşarı Ernst Woermann aracılığıyla aktardığı görüşler, Almanya'da Turancılık Masası'nın ve SS Doğu Türkistan Alayı'nın kurulmasında rol oynadı.[10]

SSCB'de Turancılık

Başkurtistan doğumlu Tatar lider Mirsaid Sultangaliyev, Rusya'daki tüm Türk halklarının tek bir sosyalist Turan Devletinde birleşmesini savunmaktaydı. Kızılordu ve Çarlık yanlısı Beyaz Ordu arasında iç savaş olması bu durumu zorlaştı. MÜSKOM adında bir örgütlenme kurularak Azerbaycan, Dağistan, Kazakistan, Kırım, Tataristan ve Türkistan'dan Feyzullah Hocayev, Galimcan İbrahimov, Neriman Nerimanov, Turar Rıskulov gibi Türkçü isimlerle bir araya gelerek SSCB içerisinde örgütleniyordu. Asker, politikacı ve öğretmen olan Sultangaliyev aynı zamanda ulusal komünizm'in kurucusudur. Bu fikir vatanseverlik, Türkçülük-Turancılık, komünizm esas alınarak oluşan bir düşünce akımıdır. Diğer yandan SSCB'nin din karşıtı politikalarına karşı çıkmaktadır. Sonuç olarak MÜSKOM dağıtılmış ve bazı isimler ise idam edilmiştir.

Diğer ülkelerde Turancılık

Kazan'lı Abdullah Ahsan tarafından çıkarılan Yeni Turan dergisi 1931'den başlayarak Finlandiya'da Türkçe ve Fince olarak yayımlandı. Dergi Sovyet karşıtı ve Nazi yanlısı yazılara yer veriyordu.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Türkçülüğün Esasları syf.25 (Gökalp, Ziya)
  2. Banarlı, Nihad Sâmi (2004). Edebiyat Sohbetleri. İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı. s. 446.
  3. Füsun Üstel, Türk Ocakları (1912-1931), İletişim Yay. 1997, s. 15-42.
  4. A.g.e. s. 51 vd.
  5. Jacob Landau, Pan-Turkism: From Irredentism to Cooperation, London 1981, s. 34-35.
  6. Landau, a.g.e. s. 74-78.
  7. Landau, a.g.e. s. 116-117.
  8. Tarık Demirkan, Macar Turancıları, Tarih Vakfı Yay. 2000, s. 27, 28.
  9. A.g.y.
  10. Uğur Mumcu, 40'ların Cadı Kazanı, Tekin Y. 1990.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.