I. Velîd
I. Velid (Arapça: الوليد بن عبدالملك, Velid Abdulmelik, d. 668?-ö. 715), Emevilerin altıncı halifesi (705-715).
I. Velid | |||||
---|---|---|---|---|---|
Emevî Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 705-715 | ||||
Önce gelen | Abdülmelik | ||||
Sonra gelen | Süleyman bin Abdülmelik | ||||
| |||||
Hanedan | Emevî Hanedanı | ||||
Babası | Abdülmelik | ||||
Doğum | 668 | ||||
Ölüm | 715 | ||||
Dini | Sünni İslam |
Halife Abdülmelik'in büyük oğluydu. Gençliğinde Bizans'a karşı düzenlenen seferlere katıldı. Babasının ölümünden sonra 705 yılında halife oldu.
Seferler ve fetihler
Hükümdarlığı sırasında hiçbir sefere komuta etmediyse de, Velid, Haccâc'a verdiği yetkilerle hükümdarlığı yaptığı bölgelerin gayet çok büyümesini sağladı. Haccâc çok başarılı bir sefer yapabilecek yetenekli komutanları çok iyi seçebildi ve Emeviler imparatorluğu I. Velid saltanatı sırasında inanılmaz ölçülerde Orta Asya'da Maveraünnehir, Hindistan'da Sind, Anadolu'da Kilikya ve Avrupa'da İber yarımadasına büyüdü. İmparatorluk şöyle ve şu komutanlara altında dört bir yöne gelişip yayıldı:
- Mavereaulnehir : Kuteybe bin Müslim;
- Sind : Muhammed bin Kasım;
- Kilikya, Anadolu ve Konstantinopolis'e kadar : Mesleme bin Abdülmelik
- Kuzey Afrika: Musa bin Nusayr ve Endülüs: Tarık bin Ziyad.
Bunların yanında Halife I. Velid'in kendisi Abdullah bin Zübeyr'e karşı çok başarılı sefer yapmıştır.
Orta Asya'da fetihler
704'de Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan döneminde Kuteybe bin Müslim Merv şehri merkezli Horasan eyaleti valiliğine tayin edildi. 705'de halife olan I. Velid dönemine bu şehir Kuteybe'nin Orta Asya'da yaptığı fetihlere merkez oldu.
707'de Kuteybe ordusuyla Amu Derya nehrini geçip o bölgede Batı Göktürk Kağanlığının yıkılmasından sonra egemen olan Oğuzlar elindeki arazilere hücuma başladı. Fakat Oğuzlar bu orduyu hemen kuşatmayı başardılar ve Kuteybe iki ay kadar bu çemberi aşamadan ve bağlı olduğu Emevilerin Irak valisi Haccâc'a haber gönderemeden kuşatma altında kaldı. En sonunda Kuteybe çemberi yarmayı başardı ve Beykent kalesini[1] merkez yaparak etrafındaki araziyi eline geçirdi. Fakat iki ay Kuteybe'nin idaresinden sonra Beykent ahalisi isyan ederek Arapları şehirden atmayı başarıdlar. Kuteybe yeniden gelip şehri kuşatıp eline geçirdi. Fakat bu sefer şehirde bulunan eli silah tutan her erkeğin öldürülmesine emir verip bu emri uygulattı. Kuteybe bu hücumu sonunda 708'de yeniden Ceyhun Nehri gerisine çekilerek merkezi olan Merv'e döndü. Bu seferde elde edilen ganimet o kadar büyüktü ki bu orduya dahil olan Arap askerlerinin ellerine geçen ganimet bölümü ile hepsinin kendi atlarını satın alabilecek ve bakabilecek şekilde bir servet kazandıkları bildirilir.[2]
708'de Irak valisi Haccâc, Kuteybe'ye yeniden Ceyhun nehrini aşarak Oğuzlara hücum etmesini emretti. Bu sefer Kuteybe akının yöneldiği bölge Buhara ve etrafı oldu. Bu hücumda akının başına geçen Kuteybe her düşman askeri kellesi getiren Arap askerine 100 dirhem altın vermeyi vadetti.[3] Buhara Sultanı'nın Kuteybe'nin ilerleyişini durdurmak için Verdan Hüda komutasında bir orduyu üzerine gönderdi ama Kuteybe bu orduyu bozguna uğrattı ve Verdan'ın bu muharebede öldü. Hemen sonra Kuteybe ordusu Buhara'yı ele geçirdi.
709 kışinda ve ilkbaharında, Toharistan'da (şimdiki Afganistan Mezar-ı Şerif kenti yakınlarında olan) Belh şehrine karşı hücuma geçti. Arap ordusunun öncüleri şehri ellerine geçirdiler. Ellerine geçirdikleri şehri savunan askerlere karşı hiç acıma göstermeden hepsini astılar. Muhammed bin Cerîr Taberî'ye göre asılanlar için "darağaçları şehirden 4 fersah (20 km) ileriye kadar iki sıra halinde oluşmaktaydı".[2] Bu vahşeti duyan Kabil Emiri Kuteybe'le savaşmadan teslim olmayı tercih etti.
Kuteybe bundan sonra kardeşi Abdurrahman ile kuzeyde Hazar Denizi ve Aral Gölü arasında bulunan Harezm üzerine büyük bir hücum tertip etti. Bütün Harezm'i ve Hiveyi eline geçirip 100.000 kişiyi köle olarak aldı ve o kadar sayıda da top kumaş dokumayı da ganimet olarak aldı. Harezm hükümdarı Cigan, "Hamcerd" adlı bir şehrin emiri olan kardeşi Hürrezat'a karşı ondan yardım istedi.[4] Kuteybe bu şehir üzerine Belh valisi olan kardeşi Abdurrahman'ı gönderdi. Abdurrahman bu şehri eline geçirdi; Hürrezat'ı öldürdü ve bu şehirden 4.000 esirle geri döndü. Kuteybe Merv'e geri dönmeden bu esirlerin hepsini de öldürttü.[5]
Bu seferden sonra doğuya yönelerek Kuteybe, önceden yapılan bir anlaşma ile kabul edilmiş olan yıllık tazminatlarını ödememiş olmaları gerekçesiyle, Sogdiana bölgesini eline geçirmeye karar verdi. Kardeşi Abdurrahman ile birlikte sefere çıkarak önce Semerkand şehrini kuşattı ve çok geçmeden şehir düştü. Kuteybe şehri halkının ilk yılda 3000 köle vermesini, sonra her yıl 10 milyon dirhem tanzimat ödemesini; bütün Zerdüştlük tapınakların kapatılıp bu tapınaklarda bulunan her türlü değerli eşyanın Araplara verilmesi şartıyla sulh olmasını kabul edeceğini bildirdi. Şehirliler bütün bu şartalara razı olup bu şartları yerine getirdiler. Kuteyba Semerkand'ı fethettiğini Irak Valisi Haccâc'a bildirmek için gönderdiği habere bu ganimetin beşte birini de ona gönderdi.[6]
713'te Kuteybe Orta Asya'daki fetihlerine Fergana Vadisi'ne girerek devam etti. Fergana Vadisindeki emirlerin ordularıyla yapılan Hocent şehri civarında yapılan birkaç muharebeden sonra Fergana vadisi halkı bir yıl önce Semerkand'lıların kabul ettiği şartlarının aynı şartlarla sulh yapılmasına razı oldular.[2]
Haziran 714'te Kuteybe Fergana vadisine yeni bir sefere başlamıştı. Haccâc'ın Irak'ta Vasitde olduğu haberini aldı ve seferi bırakarak Merv'e geri döndü.
Sind'in fethi
Muhammed bin Kasım Takafi 681 veya 685'te doğmuştu. Daha çocukken babası ölmüş ve yakın bir akrabası olan Haccâc tarafından büyütülmüştü. Haccâc genç Muhammed bin Kasım'ın harp sanatları öğrenmesine gayet itina göstermişti. Daha çok genç iken İran'da çıkan bir isyanı bastırmakla görvelendirilmiş ve Bin Kasım bunu çok ustalıkla başarmıştı. Bu başarısından sonra, bazı kaynaklara göre 17 diğerlerine göre 20 yaşındayken, kendine Fars eyaleti valiliği verilmiş ve (şimdi Pakistan'da bulunan) Sind ve Pencab bölgelerine hücuma geçmesi emredilmişti. Bu bölgelere daha önce "Badıl bin Tuhfa" adlı bir Arap komutan altında gönderilen bir Arap ordusu, sıcaktan, yorgunluktan ve (vitamin eksikliğinden doğan) hastalıktan dolayı, başarı kazanamadan epey bir zayiatla geri dönmüştü.
711'de Muhammed bin Kasım 6.000 kişilik Suriye Arapları ordusuyla Sind bölgesine bir akına başladı. Bu bölgeyi hızla geçip Pencap'a girip Multan şehrine kadar gitti. Haccâc bu akında hiçbir şehrin kuşatmaya alınmasını ve düşmanla hiçbir muharebeye girilmemesini emretmişti. Bin Kasım devamlı olarak ordusunun ilerleyişini Haccâc'a bildirmekte ve ondan emirler almaktaydı.
Bin Kasım güneye yönelip Umman Denizi kenarında (şimdiki İran ve Pakistan sınırında bulunan) Makran bölgesine yöneldi ve burayı üssü yaptı. Buradan Arap ordularından alınmış esirlerin tutulduğu Debal (şimdiki Karaçı) adlı şehre hücum etti ve şehri kuşatmaya aldı. Bu sırada Basra ve Basra Körfezinden gelen ve Arap ordularına ıaşe, teçhizat ve ek güç getiren bir donanmayla buluşamadı. Ama kuşattığı Debal'ı, kullandığı gelişmiş kuşatma aletleri dolayısıyla, eline geçirmeyi başardı. Oradan valisi Budist olmakla beraber Sind üstüne yapılan ilk Arap seferinde Halife ordularıyla müttefiklik yapan Nerun'a (şimdi Sind'deki Haydarabad) gitti. Buradan Bin Kasım İndus Nehrinin sağ yakasından Sıvıştan (şimdiki "Nevabşah"'ın 76 kuzey-batısında olan "Şehvan") üzerine geçti. Burada Bin Kasım bir müddet ordugah kurup kaldı. Bölgede bulunan kabilelerin başkanlarını toplayıp onların desteğini sağladı. Süvari ordusunun askerlerinden vitaminsizlikten iskorbut hastalığı çekenlerin iyileşmesini, askerlerinin dinlenmesini ve atlarının besilenip yenilenmesini sağladı.
Buradan İndus Nehri karşı sahile geçmeyi istemekteydi. Sind'in Hindli hükümdarı olan Raja Dahir bunu önlemeye çalıştı. 712'de Bin Kasım'ın Arap ordusu İndus'un sol yakasına geçmeyi başardı. Arap ve Sind ordusu "Raor"'da (şimdiki "Nevabşah") muharebeye giriştiler. Raja Dahir bu muharebede öldü ve Sind ordusu dağılıp çekildi. Raja Dahir'in oğlu ve yeni Sind Hükümdarı Jaisaih yeni bir ordu topladı ve Brahamanabad'da (şimdiki Lahor) Bin Kasım'ın orduna direnişe geçti. Bin Kasım Brahamanabad'ı altı ay kuşatmak zorunda kaldı. Şehir içindeki direnişçiler ikiye bölünüp bir klik Bin Kasım'a destek vermeyi kabul ettikten sonra Bin Kasım ve Arap ordusu şehri eline geçirdi. Jaisiah şehirden kaçmıştı. Ama Raja Dahir'in karısı ve iki kızı Bin Kasım ve Arap ordusunu eline esir olarak geçtiler ve Bin Kasım tarafından Halife Velid'e gönderildiler.
Brahmanabad'da iken Bin Kasım, bu yeni Emevi eyaletinin organize edilip Emevi idaresinin kurulması işleri ile uğraşmaya başladı. Sind'in eski başkenti olan "Aror" üzerine yürüdü [7] Şehir hiç çarpışma olmadan Bin Kasım'a teslim oldu.
Bu sefer Bin Kasım kuzeye Multan şehri üzerine yöneldi. Tam bu sırada Bin Kasım'ın eline Halife I. Velid'den gönderilen bir emir geçti ve Halife seferin durdurulmasın emretmekteydi. Bin Kasım Multan şehrini de eline geçirdikten sonra bu emre uydu. Bin Kasım burada yeniden Arapların eline geçen bölgelerin idari reorganizasyonu üzerine odaklandı. Bu reorganizasyon bir dini hoşgörü üzerine dayanmaktaydı. Budistler ve Hindular "ehl-i kitap" olmamalarına rağmen "zimmi" olarak kabul edildiler ve Emevi halifesine sadık olup çizye ödedikçe hoşgörü ile karşılanmaktaydılar. Irak'taki idareci Haccâc buna itiraz etmemişti. Bin Kasım buradan Bizansla Hindistan arasında bulunan ticaretin merkezi "Saurashtra" ve "Rajastan" üzerine hücumlara hazırlanmaktaydı. Fakat tam bu sırada Haccâc'dan I. Velid'in öldüğü haberi geldi.[8]
Anadolu'da ilerleyişler
Anadolu'da Halife'nin kardeşi olan Maslama komutasında Emevi orduları Bizanslılara karşı yıl be yıl askeri akın hücumları yaptı. Maslama önce önemli Bizans şehri ve kalesi Antioch (şimdiki Antakya)'yı eline geçirdi. Sonra Kilikya'nın (şimdiki Çukurova") surla çevrili şehirlerini birer birer Araplar ellerine geçirip Kilikya'dan Bizanslı orduları çıkardı.
Sonra 707 yılında Maslama orduları Kapadokya'ya doğru giriş yaptı. "Tyana"'da (şimdi Kemerhisar, Niğde) Bizans ordularını yendi. Bu akın hücumdan çok büyük ganimet ele geçtiği bildirilir.[9]
708'deki akınlar İç Anadolu'ya Bizans'ın Konstantinopolis'ten sonra en büyük Anadolu şehri olan (günümüzde Bolvadin yakinlarında olan) Amorium üzerine yapıldı. Maslama Amorium'u ele geçirip talan etti.
712'de önce Melitine (şimdiki Malatya) şehrini ele geçirdi ve kuzeye ilerleyerek Amasya şehrini vurdu. Sonra İç Anadolu'ya döndü. Beyşehir Gõlü kenarında bulunan {Mistia]] şehrini ele geçirip talan etti. Maslama ve Arap ordusu kişi Mistia şehrinde geçirdi. 713 ilkbaharında "Psidya'daki Antıoch" (şimdiki Yalvaç) şehrini eline geçirdi. Bu şehre yapılan zarar o kadar büyük oldu ki bir daha şehir hiçbir zaman eski haline gelemedi ve küçülüp bir harabeye döndü.
Sonra bu ordu Galatya Ankara yönüne döndü. Bizans İmparatoru II. Anastasios halife Velid'e Şam'a elçi gönderip uzlaşma taleplerinde bulundu. Ama müzakereler sonuçsuz kalıp barış anlaşması imzalanamadı. Arap donanması Rodos'taki üssünde denizden Konstantinopolis'e hücum etmeye hazırlanmaya başladı. Anastasios ise Konstantinopolis'te uzun sürecek bir kuşatmaya karşı koymak için tedbirler almaya başladı. Şehin surlarının zayıf olduğu görülen tarafları tamir edilip pekiştirildi. Her hane halkına üç yıl kadar bir kuşatmayı karşılamak üzere erzak ve eşya stoku yapması emri verildi. Devlet zahire stokları ise devlet depolarını doldurup neredeyse taştı. Bizans donanmasının da yenileştirilmesi uğraşlarına geçildi. Tam bu sırada Velid'in ölümü haberi Konstantinopolis'e erişmekle beraber Bizans İmparatoru Emevi Arap hücumlarına karşı koymak için yaptığı uğraşları hafifletmedi.
Kuzey Afrika ve İber Yarımadası fetihleri
Mısır eyaletinden bağımsız yapılan İfrikiye eyaletinin valisi olan Musa bin Nusayr güneye doğru Kuzey Afrika'nın Akdeniz kıyılarından Atlantik Okyanus'u yönünde ilerlemeye başladı ve Sicilmassa'ya (şimdi Fas'ın Tafilatet ilinin Rissanı bölgesi) kadar ilerledi. Ceuta'da bulunan Visigot askeri valisi dolayısıyla o şehri alamadı ama Tanca'yı eline geçirdi. Karışık Hristiyan, yahudi ve mahalli dinlerde olan nüfusa İslam prensiplerini uygulamaya başladı.[10].
Vizigot Krallığı Ceuta Kontu olan "Don Julian" Musa ile müttefik oldu ve onu İber Yarımadası'na hücuma teşvik etti. Bunun nedeni açık değildir; ya Vizigot Kralı Rodrigo'nun Don Julian karısını ve kızını kandırıp Don Julian'ın namusuna dokunmasının öcünü almak ya Dön Julian'ın Rodrigo'nun krallığı gayrimeşru şekilde ele geçirdiğini düşünmesi ya da Don Julian'ın ve varislerine Ceuta hükümdarlığının ilelebet bağışlanması olduğu ortaya atılmıştır.
İspanyol kaynaklarına Dom Julian Musa'dan Berber asıllı eski kölesi olan Tarık bin Ziyad'ı bir Arap ordusu ile İber Yarımadası'na göndermesini talep etmiştir. Yine İspanyol kaynaklarına göre "Tarif" adlı bir Arap komutan 710'de 400 kişilik bir piyade ve 100 kişilik bir süvari birliği ile İber Yarımadası'nda Tarifa'deki sahile çıkmıştır. Fakat böyle bir adı taşıyan bir Arap komutanından Arap ve diğer Doğu Akdeniz tarihçileri hiç bahsetmektedirler. Bunun "Tarifa" adlı şehrin isminin açıklanması için sonradan ortaya atılıp yayılan hayal mahsulü bir mit olduğu da iddia edilmektedir.[11]
Elimizdeki Arapça ve diğer kaynaklara göre, 711 ilkbaharında Tarık bin Ziyad Don Julian'ın gönderdiği gemileri kullanarak çoğunluğu Berberlerden oluşan 1700 kişilik (günün Arap tarihçilerine göre 7.000 ile 12.000 arasında kişilik) bir ordu ile İber Yarımadası'na geçmiş ve şimdi "Cebel-i Tarık" olarak kendi adını alan bir tepe altında karaya çıkmıştır. 17. tarihçilerinden Makkari'nin bildirdiğine göre Tarık ordusu karaya çıktıktan sonra orduyu boğazdan nakleden gemileri yaktırmıştır. İslam tarihinin çok iyi bilinen ve iyi eğitim görenlerin hatırlayacağı üzere karadaki ordusuna şu şekilde bir konuşma yapmıştır:
Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzaki boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır.
19-21 Temmuz 711'de Tarık'ın Arap ordusu ile Kral Rodrigo'nun Vizigot ordusu arasında birkaç gün süren bir çarpışma yapıldı. Bu muharebenin sonunda Vizigot Kralı Rodrigo öldürüldü ve Vizigot ordusu büyük bir hezimete uğrayıp dağıldı. Bu muharebenin yapıldığı mevki tam bilinmemektedir. Muharebe mevkinin adını Arap kaynakları "Vadi Bakaa" olarak; İspanyol kaynakları "Guadalete" olarak vermekteydiler. Bu muharebeden sonra Tarık İber Yarımadası güneyine girerek Kurtuba, Toledo ve Sevil şehirlerini eline geçirmiştir ve çok büyük bir ganimet serveti toplamıştır.
Kendine bağlı olan bir komutan ve bir eski kölesi olan Tarık'ın bu başarılarını ve yeni kazandığı ganimet servetini çekemeyen Musa Bin Nusayr da 18.000 kişilik bir orduyla İber Yarımadası'na geçmiştir. Musa, Tarık'a İber Yarımadası'da daha fazla ilerleyip fetihler yapmamasını emretmiştir; ama Tarık fetihlerine devam etmiştir. Musa bin Nusayr ile Tarık bin Ziyat Talavare'de karşı karşıya geldiler. Musa, Tarık bin Ziyad'a buyruğunu dinlemediği gerekçesiyle askerin önünde büyük hakaretlerde bulundu ve hatta bazı kaynaklara göre onu kırbaçlattı. Musa bin Nusayr onu İspanya'daki Arap orduları komutanlığından attığını bildirdi ve yerine oğlu "Abdülaziz bin Musa"'yı vali ve komutan yaptı.[12]
Musa bin Nusayr Şam'a hemen döndü ve orada Tarık bin Ziyad'ın tutumunu halife I. Velid'e şikayet etti. I. Velid aynı zamanda Şam'a gelmiş olan Tarık bin Ziyad ile görüştü ve ona hak verdi. Fakat I. Velid Tarık bin Ziyad'ı tekrar İber Yarımadası'na geri göndermedi.
Emevilerin Endülüs valisi olarak Abdülazaiz bin Musa 714-716 döneminde İspanya'da valilik yaptı ve 715'te I. Velid öldüğünde Arap orduları Akdeniz kıyılarından ilerlemekteydiler. Birçok İber Yarımadası şehri ve kalesi çok az direniş gösterdi ve hemen Arap ordularına teslim olup yerleşkelerini Arap talanlarından kurtardılar.
I. Velid'in ölümünden bir yıl sonra tüm Katalonya Arapların eline geçmiş ve daha batı'da Pampalona alınmıştı. 718'de Arap orduları İber Yarımadası'nın çok büyük bir kısmını ellerine geçirmişlerdi ve kuzeydeki Pireneler'i geçmeye hazırlanmaktaydılar.
Eserleri
Halife I. Velid bir bina yapıcısı olarak bilinmektedir.
Şam'da Vaftizci Yahya'ya adanmış olan bazilikanın yerine, Emevî Camii olarak bilinen büyük bir cami yaptırırdı.
Kudüs'te İkinci Halife Ömer tarafından yaptırılan küçük bir mescid yerine Emevi halifesi Abdülmelik Kubbet-üs-Sahra adlı çok ünlü binayı yaptırmaya başlatmıştır ve bundan 10 yıl sonra I. Velid bunun yanında müslümanlarca kutsal sayılan Mescid-i Aksa'yı yeniden yaptırmaya başlamış ve bu iki bina da I. Velid zamanında 705'te tamamlanmıştır.
707de I. Velid, Medinedeki Mescid-i Nebevî'nin eski binasını yıktırıp onun yerine İslam Peygamberi'nin mezarını da kapsayan daha büyük bir camii yaptırmıştır. Bu caminin büyüklüğü 84 m.x100 m. olup taştan temelleri, çatısını taşıyıp destekleyen taş sütunları ve tık tahtasından yapılmış tavanı ihtiva etmekteydi. Caminin duvarları, aynı halife tarafından yaptırılan Şam'daki Büyük Emevi Camii'nin ve Kudüs'teki Kubbet-üs-Sahra'nın üzerilerinde bulunanlara benzer, mozaiklerle kaplıydı. Bunları özel Mısır'dan getirilen Kipti ve Bizanslı mozaik ustaları tarafından yapıldığı bilinmektedir. Caminin içinde kıble duvarı önünde üzerinde küçük bir kubbe bulunan bir mihrap vardır. Caminin avlusunun ortası açık olup avlunun dört yanında kapalı galeri ve avlunun dört köşesinde de dört minare bulunmaktadır.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Şimdiki Özbekistan'da bulunan Buhara'ya yakınlarında bulunduğu bilenen fakat yeri tam olarak bilinmeyen bir kent.
- Muhammed bin Cerîr Taberî, La Chronique (Volume II, Les Omayyades), Actes-Sud, ISBN 2742733183 (Fransızca) say.140-142.
- say.147-148
- Bu şehrin günümüzde nerede bulunduğu bilinmemektedir.
- say.156-157
- say.157-161
- Aror şehri İndus Nehri'nin yatak değiştirmesi ile şimdi kaybolmuştur. Nehrin sol yakasında ve şimdiki "Rohri" şehrinin yakınlarında ve nehrin sağ yakasında bulunan "Şükkür" şehrinin karşısında bulunmaktaydı.
- Berzin'in Budist-İslam ilişkileri hakkındaki yazısı (İngilizce) (Erişim:12.9.2010)
- Say.137-139
- Jülien, Charles-André (1994) Histoire de l'Afrique du Nord (Des origines à 1830), Paris:Grande Bibliothèque Payot ISBN 2228887897 say. 358-360 (Fransızca)
- htm İspanya'nın Araplaraca fethi (İngilizce)
- Muhammed bin Cerîr Taberî, La Chronique (Volume II, Les Omayyades), Actes-Sud ISBN 2-7427-3318-3 say. 161
Dış bağlantılar
- Üçok, Bahriye (1979) İslam Tarihi Emeviler- Abbasiler, Devlet Kitaplari, Ankara: Milli Eğitim Basımevi (1.Basım:1968)
- Çağatay, Neşet (1993),Başlangıcından Abbasilere Kadar (Dinî-İçtimaî-İktisadî-Siyasî Açıdan) İslam Tarihi, Ankara:Türk Tarih Kurumu ISBN 9751605342
- Özkuyumcu, Nadir (2007) Mısır ve Kuzey Afrikanın Müslümanlar Tarafından Fethi, Manisa:Turizm ve Kültür Bakanlığı, ISBN 978-975-17-3326-9 Websitesi (Erişme tarihi:31.8.2009)
- Muhammed bin Cerîr Taberî
- Ed. Muḥammad Abū l-Faḍl Ibrāhīm) (1967-77), Taʾrīkh al-rusul wa l-mulūk Kahire:Dār al-maʿārif (Arapça).
- Hinds, Martin, (Ed.) (1990). The History of al-Ṭabarī, Volume 23: The Zenith of the Marwānid House: The Last Years of ʿAbd al-Malik and the Caliphate of al-Walīd, A.D. 700–715/A.H. 81–95. SUNY series in Near Eastern studies. (İngilizce). Albany, New York: State University of New York Press. ISBN 978-0-88706-721-1.
- Ed. Actes Sud/Sindbad Çev. H. Zotenberg, (1867), La Chronique: Histoire des envoyés de Dieu et des rois , Actes-Sud ISBN 2-7427-3317-5 (Fransızca)
- Muir, William (1924), The Caliphate; Its Rise, Decline and Fall, Edinburgh, Bölüm 51. Websitesi: 13 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) (Erişim tarihi: 30.8.2009)
- الأمويون/بنو أمية في دم (Arapça)(Erişme tarihi:27.8.2009)
I. Velîd | ||
Resmî unvanlar | ||
---|---|---|
Önce gelen Abdülmelik |
Emevî Halifesi 705 - 715 |
Sonra gelen Süleyman |