Refet Bele
İbrahim Refet Bele (1881, Selanik - 3 Ekim 1963, İstanbul), Türk asker ve siyasetçi. Kurtuluş Savaşı'na katılan ilk beş generalden birisidir (diğerleri Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir Paşa ve Rauf Orbay). Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.
Halaskâr Refet Bele | |
---|---|
TBMM Müdafaa-i Millîye Vekili | |
Görev süresi 5 Ağustos 1921 - 10 Ocak 1922 | |
TBMM Reisi | Mustafa Kemal Atatürk |
Yerine geldiği | Fevzi Çakmak |
Yerine gelen | Kâzım Özalp |
TBMM Dahiliye Umuru Vekili | |
Görev süresi 30 Haziran 1921 - 10 Ekim 1921 | |
TBMM Reisi | Mustafa Kemal Atatürk |
Yerine geldiği | Ata Atalay |
Yerine gelen | Fethi Okyar |
Görev süresi 6 Eylül 1920 - 18 Mart 1921 | |
TBMM Reisi | Mustafa Kemal Atatürk |
Yerine geldiği | Nazım Resmor |
Yerine gelen | Ata Atalay |
Türkiye Büyük Millet Meclisi 1., 2., 5., 6., 7. ve 8. dönem milletvekili | |
Seçim Bölgesi | 1920 - İzmir 1923 - İstanbul 1935 - İstanbul 1939 - İstanbul 1943 - İstanbul 1946 - İstanbul |
Jandarma Genel Komutanı | |
Görev süresi 17 Ekim 1918 - 16 Mayıs 1919 | |
Yerine geldiği | Rasim Bey |
Yerine gelen | Bahattin Ertürk |
Kişisel bilgiler | |
Doğum | İbrahim Refet 1881 Selanik, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 3 Ekim 1963 (82 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Partisi | Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924-1925) Cumhuriyet Halk Partisi (1935-1963) |
Evlilik(ler) | Perihan Bele |
Çocuk(lar) | Asuman Begüm |
Bitirdiği okul | Harp Okulu |
Mesleği | Asker, Diplomat, Siyasetçi |
Ödülleri | |
Askerî hizmeti | |
Bağlılığı | 1314-P. 39[1] Osmanlı (1899-1919) Türkiye (1919-1926) |
Hizmet yılları | 1899-1926 |
Rütbesi | Mirliva |
Komutası | 4. Ordu Karargâhı İstihbarat Bölümü, 10. Tümen, 3. Tümen, 11. Tümen, Kudüs Geri Bölge Müfettişi, 53. Tümen, 22. Kolordu (vekil), 20. Kolordu, Jandarma Genel Komutanı, 3. Kolordu İçişleri Bakanı, Batı Cephesi Güney Kısım Komutanlığı, İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, TBMM İstanbul Temsilcisi |
Çatışma/savaşları | Balkan Savaşları I. Dünya Savaşı Türk Kurtuluş Savaşı |
Gazze Savaşı'nda büyük başarılar gösterdi, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'a çıkarak Paşa'nın yakın çalışma arkadaşları arasına girdi ve Kurtuluş Savaşı'nı sonlandıran Mudanya Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Ankara Hükûmeti'nin İstanbul'daki temsilcisi sıfatıyla saltanatın kaldırıldığını Sultan Vahdettin'e tebliğ eden, 4 Kasım 1922 tarihinde İstanbul'un idaresine TBMM namına el koyan, Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılışından sonra Abdülmecid Efendi ile görüşen ve TBMM tarafından halife seçilmesi üzerine ona uyması gereken şartları tebliğ eden kişidir.
I. dönem İzmir, II. Dönem İstanbul milletvekilliklerinde bulunan Refet Bele, cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Paşa ile görüş ayrılıklarına düşmüş ve Türkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasına yer almıştır. İzmir suikastı sanıklarındandır. Suikast girişimi nedeniyle yargılanıp beraat ettikten sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün sağlığında tekrar milletvekili olabilen iki kişiden biridir (diğeri Ali Fuat Paşa).
Yaşamı
Ailesi ve öğrenim yılları
1881 yılında Selanik'te doğdu. Babası Mehmet Servet Bey, annesi Emine Adviye Hanım'dır.[2] Selanik'te yaşayan Rumeli kökenli bir aileye mensuptu.[3] Soyadı Kanunu'ndan sonra aldığı Bele soyadı, Bulgaristan’da dedesi Beleli Mehmet Bey'in sahip olduğu Bele kasabasından gelmiştir. Balkanlar'daki karışıklılar nedeniyle İstanbul'a gelen ailesi, bebekliğinde Selanik'e geri dönmüşlerdi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Selanik'te tamamladıktan sonra girdiği İstanbul'daki Harp Okulu'nda ileride Kurtuluş Savaşı'nın lideri olacak kişilerle birlikte okudu.
1898 yılının sonunda piyade teğmen rütbesi ile mezun olup 3. Ordu emrine verildi. 1903 yılındaki Bulgar ayaklanmasının bastırılmasında rol aldı. 1903 yılında üsteğmen, 1906 yılında yüzbaşı oldu. 1908 yılında Hareket Ordusu Jandarma Taburu'na komuta etti. Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi oldu. İttihat ve Terakki'nin kurucularından Talat Paşa'nın en yakın arkadaşlarındandı. 31 Mart İsyanı'ndan sonra toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'nde cemiyetin siyasi parti haline gelmesi ve askerin politikadan çekilmesi gerektiğini savunan Mustafa Kemal'i destekledi.[2]
Ekim 1909 tarihinde başladığı Harp Akademisi’ne devam ederken önce Trablusgarp Savaşı'na sonra Balkan Savaşı'na katıldı. 1 Kasım 1912 tarihinde Harp Akademisi'ni birincilikle bitirip Genelkurmay Karargâhı'na atandı ve 1914 yılında I. Dünya Savaşı'na katıldı. Savaşta Sina-Filistin Cephesinde, özellikle İkinci Gazze Muharebesi'nde büyük yararlıklar gösterdi, birçok madalya ve nişan kazandı. Savaşın son günlerinde Dahiliye Vekili Sina'da başarı göstermiş olduğu için onun Jandarma Umum Kumandanı olmasını önerdi. Yıldırım Ordular Grubu komutanı Liman von Sanders, bir İngiliz saldırısı beklediği için onu göndermedi.
Kurtuluş Savaşı
İstanbul'daki Mücadeleler
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra İstanbul'a dönebildi. Üstlendiği Jandarma Genel Komutanlığı görevi, ülkeyi bir arada tutmaya çalışırken jandarmayı alternatif bir güç olarak gören milliyetçi subaylar için önemliydi.[2] İstanbul'un asayiş sorunu ile ilgilenirken bir yandan da Anadolu'ya silah gönderdi. Ahmed İzzet Paşa Kabinesinin kurulduğu bu günlerde; İstanbul'da kasten bir anarşi ortamı oluşturarak bir asayiş problemi ortaya çıkarmak ve dıştan yapılacak bir müdahaleye zemin hazırlanmak isteniyordu 19 Ocak 1919’da VI. Mehmed'in ve Damat Ferid Paşa'nın işine gelmediği için görevinden azledildi.
Jandarma Umum Kumandanı olarak görev yaptığı günlerden itibaren, Millî Mücadele planları için Mustafa Kemal Paşa'nın evinde yapılan toplantılara katılmaktaydı. Mustafa Kemal, Ali Fuat, Rauf, Kâzım Karabekir Beyler ile birlikte "Kurtuluş Savaşı'nın İlkleri" diye anılan grubun parçası oldu. Bu toplantılarda Anadolu'daki gücün başına Mustafa Kemal Paşa'nın geçmesini önerdi.
Anadolu'ya geçiş ve resmi görevden ayrılma
16 Mayıs 1919 tarihinde, 3. Ordu Müfettişi göreviyle ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlatma maksadıyla Anadolu'ya giden Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bandırma Vapuru'na binerek Samsun'a gitti. Bu yolculuğa katılmasını Mustafa Kemal Paşa istemişti. Gidiş izni yoktu ancak 15 Mayıs 1919 tarihinde İngilizlerden vize alabildi. Mustafa Kemal Paşa'ya İngilizlerin gemiyi batıracağını söyledi. 17 Mayıs tarihinde kendisi de 9. Ordu'ya bağlı, karargâhı Sivas'ta bulunan 3. Kolordu Komutanlığı ile görevlendirildi.
Samsun'a vardıktan sonra başlatılan Millî Mücadele'nin gerekçesini, amacını, yöntemini açıklayan bir belge niteliğindeki Amasya protokolünün hazırlandığı toplantılara katıldı. 21 Haziran 1919 tarihinde gizli bir genelge ile duyurulan protokolde imzası olanlardan birisiydi.
Amasya Genelgesi'nin imzalanmasının ardından Mustafa Kemal ve Rauf Bey ile birlikte Sivas'a gitti. Diğerleri Erzurum Kongresi'ne katılmak için yola devam ederken Sivas Kongresi hazırlıklarını tamamlamak için bu şehirde kaldı.
İngilizlerin Temmuz ayı başında Samsun bölgesine asker çıkarmaları üzerine Kavak civarına topçu birliği yerleştirip savaş düzeni almasıyla bu harekâtı durdurdu. Harbiye Nezareti'nden kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'nın emirlerini dinlememesi gerektiğini aksi halde bu durumun İngilizlere işgal hakkı tanıyacağını bildiren telgrafa uzun bir yanıt vererek "Mustafa Kemal'in Erzurum'da olduğunu, onun bu durumla ilişkisi olmadığını, bunun yurtsever herkesin yapacağı bir hareket olduğunu" bildirdi. 13 Temmuz 1919 tarihinde Takvim-i Vekayi'de yayımlanan yazı ile ordudaki görevinden alındı. Görevden alınacağını hisseden Refet Bey ise 12 Temmuz tarihinde Kavak’tan gönderdiği telgrafla istifasını bildirmişti. Böylece 3. Kolordu Komutanlığı görevini yerine atanan Miralay Selahattin Bey'e devretti.
Erzurum ve Sivas Kongreleri
Ordudan ayrıldıktan sonra Erzurum Kongresi’ne ve ardından Samsun delegesi olarak Sivas Kongresi'ne katıldı. Erzurum Kongresi sürerken bölgedeki askeri ve mülki makamlara Mustafa Kemal Paşa ve Refet Bey'in yakalanıp İstanbul'a gönderilmeleri emri iletilmiş ancak Kazım Karabekir Paşa, bu kişilerin tutumlarında kanunlara aykırı bir hal görülmediğini bildiren bir telgrafla yanıt vermişti.
Erzurum Kongresi'nde Millî Mücadele'yi sürdürebilmek için geçici bir hükûmet gibi çalışmak üzere 9 kişilik Heyet-i Temsiliye seçilmişti. Sivas'a geldiğinde, Heyet-i Temsiliye tarafından onuncu kişi olarak heyete dahil edildi. Onun önerisi ile kongrede temsilcisi olmayan bölgelerden 6 üye daha Kongre tarafından seçilerek heyetin üye sayısı 16'ya çıkarıldı. Sivas Kongresi'nde Amerikan mandasını savunan grupta yer aldı ve 8 Eylül günü uzun bir konuşma ile mandayı savundu.
Kongre sırasında Konya Valisi'nin İstanbul hükûmetine bağlı tutumunu devam ettirmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa tarafından Heyet-i Temsiliye adına Konya'ya gönderildi. Ancak henüz Ereğli'de iken valinin İstanbul'a kaçtığı, halkın seçtiği yeni valinin vali vekili olarak göreve başladığını öğrendi.
Aydın Cephesi Komutanlığı
Batı Anadolu Kuvâ-yi Milliyesi'nin komutanlığına Ali Fuat Paşa atanmıştı. Ali Fuat Paşa da efeler tarafından idare edilmekte olan Aydın Kuvâ-yi Milliyesi'ni idare edecek bir komutan ihtiyacını hissederek bu göreve Refet Bey'i önerdi. Konya'da bulunan Refet Bey, Heyet-i Temsiliye tarafından Aydın ve Salihli cephesine komutan olarak gönderildi. "Nazilli Komutanı Servet Bey" kod adı ile Nazilli'ye yerleşti. Cephede Demirci Mehmet Efe'nin Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye'ye karşı tereddütlerini giderip Kuvâ-yi Milliye taraftarı olmayan danışmanlarını görevden almasını sağladı. 1920 başlarından itibaren fiilen 23. ve 57. tümenlere komuta etti. Bu görevi Düzce Ayaklanması'na kadar devam ettirdi. Bir yandan da İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçırılması, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühimmatın Kuvâ-yi Milliye'ye kazandırılması ile ilgilendi.
Milletvekilliği, İçişleri Bakanlığı
Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı seçimleri sırasında İzmir milletvekili olarak seçildi ancak rahatsızlığını ileri sürerek İstanbul'a gitmedi. İstanbul'un işgali ve Mebusan Meclisi'nin feshedilmesi üzerine 19 Mart tarihinde başlayan 1. TBMM seçimlerinde İzmir milletvekili seçildi. İstanbul'un işgalinden sonra Konya valisinin ve komutan Fahrettin Bey'in İstanbul ile ilişkileri kesmemesi üzerine o sırada Nazilli'den sonra Konya'ya yöneldi. Vali, komutan ve şehrin ileri gelenlerinden oluşan bir heyeti emrivaki ile Ankara’ya götürdü. Buradaki görüşme sonucunda farklı görüşler giderilmiş ve Konya'nın da milletvekili seçmesi sağlanmıştı.
Hilafet yanlıları tarafından nisan ayında Düzce’de başlatılan ve gittikçe yayılan isyanın bastırılmasında, ardından Haziran ayında başgösteren Yozgat İsyanının bastırılmasında görev aldı. Ağustos ayında Ankara’ya döndü. Bu arada 14 Temmuz tarihinde verilen ve 25 Temmuz tarihinde padişah tarafından onaylanan bir kararla idama mahkûm edildi.
İzmir milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. 4 Eylül 1920 tarihinde Yeşil Ordu Cemiyeti'nin siyasi kanadının meclisteki destekçi grubu Halk Zümresinin adayı Tokat milletvekili Nazım Bey'in yerine Mustafa Kemal Paşa tarafından Dahiliye Vekâleti'ne aday olarak gösterildi. Nazım Bey 98, Refet Bey 65 oy aldı. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, seçimi kazanan Nazım Bey'in istifasını isteyince Nazım Bey bu görevden çekildi. 6 Eylül 1920 tarihinde Dahiliye Vekilliğine getirildi. İçişleri Bakanı iken Konya'da çıkan Delibaş Mehmet ayaklanmasını bastırmak üzere görevlendirildi. Bu görevi başarıyla tamamladıktan sonra Ankara'ya döndü. Bakan sıfatını 18 Mart 1921 tarihindeki istifasına kadar taşımıştı ancak sürekli cephede görev yaptığı için bakanlığa Dr. Adnan Bey vekalet etmekteydi.
İçişleri Bakanı olduğu dönemde, Mustafa Kemal Paşa'nın diktatör olacağından şüphelenen Eyüp Sabri Akgöl, Adnan Adıvar, Şeyh Servet, Hakkı Behiç Bayiç, Nazım Abalıoğlu, Yunus Nadi Abalıoğlu gibi Yeşil Ordu'nun mensupları, Yeşil Ordu dağıtılınca 1920'nin temmuz ayında sol bir oluşum olan Halk Zümresi'ni kurdular. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle 18 Ekim 1920 tarihinde kurulan danışıklı bir parti olan Türkiye Komünist Fırkası kuruldu. Mustafa Kemal Paşa Halk Zümresi içindeki ılımlıları ikna edip bu partiyi kurdurdu. Milliyetçi hareketin daha fazla Sovyet desteğine ihtiyacı vardı. Bu nedenle sol kanadı bastırma politikası gütmedi. Bu partiyi kontrol altında tutmak için de Refet Paşa ve diğer paşaları bu partiye üye yaptırdı. Ancak Refet Bele'nin parti ile ilgili hiçbir faaliyeti olmadı.
Güney Cephesi Komutanlığı ve Ayaklanmalar
22 Haziran 1920 tarihinde başlayan Yunan saldırısı ile Balıkesir ve Bursa’nın işgal edilmesi üzerine, ancak düzenli ordunun Yunan kuvvetleri ile başa çıkabileceğine karar verilmiş; Kuvâ-yi Milliye'nin tasfiye edilip düzenli ordu kurulmasına başlanmıştı. Bu sırada batı cephesi kuzey ve güney olarak ikiye bölündü; kuzey cephesi komutanlığına İsmet Bey (İnönü), güney cephesi komutanlığına Refet Bey getirildi.
Refet Bey, Ankara Genelkurmayının acilen süvari birliği kurması istemi üzerine Demirci Mehmet Efe, Sarı Efe Edip, Yörük Ali Efe gibi millî müfrezelerden bir süvari birliği kurmaya başladı. Milis kuvvetlerin sona erdirildiğini kendisini de Atlı Takip Kuvvetleri Komutanlığına atadığını Isparta da bulunan Demirci Mehmet Efe'ye bildirdi. Ankara'daki Genelkurmay'ı, düzenli ordu birliklerine katılmayı reddeden Demirci Mehmet Efe'nin Çerkez Ethem'in güçleri ile birleşme konusunda mektuplaştıkları konusunda bilgilendirip, Demirci Mehmet Efe'ye karşı hemen harekete geçilmesi konusunda uyardı. Mustafa Kemal onayı ile Refet Bey, 700 kişilik askeri ile 800 kişiden oluşan Demirci Mehmet Efe'nin birliğini 16 Aralık 1920 tarihinde İğdecik köyünde bastı. Bu çatışmada Demirci Mehmet Efe yakın adamları ile Uluborlu'ya kaçtı; 18 Aralık 1920 tarihine kadar 700 kadar adamı yakalandı.
Bunların suç işlememiş olanları düzenli orduya alındı. Refet bey 1956'da İğdecik baskınını yapan Şerif bey ile yaptığı söyleşide 8 senelik arkadaşını öldürmek istemediğini anlatmıştır. Demirci Mehmet Efe 30 Aralık 1920 tarihinde teslim oldu. Olayın ardından Demirci Mehmet Efe’nin servetine el koymakla suçlanıp, bu konuda mecliste yapılan görüşmede kendisini savunmak zorunda kaldı. Savunmasında hazinesini Isparta'daki devlet kasasına koymayı düşündüğünü fakat baskın olur diye kendisinin sakladığını belirtti. Sakladığı hazineyi Demirci Mehmet Efe'ye verdiğini söyledi.
Çerkez Ethem ile Refet Bey'in arası Yozgat Ayaklanması'nın bastırılması sırasında açılmaya başladı. Çerkez Ethem Yozgat'a 300 kişilik müfrezesi ile giren Refet Bey'i isyancılarla çatışmamakla suçladı ve bu konuda Mustafa Kemal'e bir telgraf çekti. Bu arada Refet Bey halkın şikayeti üzerine zorla asker için halktan adam toplayan Çerkez Ethem'in adamlarını engelledi. Bu olaydan sonra Ankara'ya giden Refet Bey, Çerkez Ethem'in birliklerine katılmak isteyen kişilere engel oldu. Bu olaya kızan Çerkez Ethem Refet Bey'e hakaret dolu bir mektup yazdı. 23 Ocak 1920 tarihinde Salihli yöresinde çetecilik yapan ve düzenli orduya katılmayı reddeden Çerkez Ethem’in birliklerinin büyük kısmını silahlarıyla teslim aldı. Çerkez Ethem Batı cephesinin iki komutanlığa ayrılmasını istemedi ve bu cephenin de komutanlığına İsmet İnönü'nün getirilmesini istedi.
Mustafa Kemal ile yaptığı özel görüşmede Refet Bey'e güveni olmadığını söyledi. Aralık 1920'nin başlarında Çerkez Ethem padişaha bağlılığını bildiren bir telgraf çekti.Ankara'daki Bakanlar Kurulu kardeş kanı akmaması için bir "Nasihat Heyeti" gönderilmesine karar verildi. Heyet Refet Bey ve Fahrettin Bey'in görevden alınmasını isteyince Mustafa Kemal Nasihat Heyeti'nin gönderilmesi engeller ve Çerkez Ethem kayıtsız şartsız millî kuvvetlere katılırsa affedeceğini bildirir. Çerkez Ethem bu teklifi reddeder. 3 Ocak 1921 tarihinde Refet Bey ve İsmet Bey'in kuvvetleri Çerkez Ethem'in kuvvetlerine hücum eder ama fazla dirençle karşılaşmazlar ve asilerin çoğu millî orduya katılır. Çerkez Ethem ve kardeşleri ise Yunanlara sığınıp kaçtılar. Mustafa Kemal, Nutuk’ta Çerkez Ethem ve kardeşlerinin canlarını kurtarabilmelerinden ötürü Refet Bele'yi eleştirdi. Refet Bele sonraki yıllarda yaptığı bir söyleşide Çerkez Ethem'in kaçarken hiçbir asker ve cephaneyi götürmediğini, yakalanan askerlerin ifadesine göre Çerkez Ethem'in askerlerine millî orduya katılmalarını nasihat ettiğini söyler.
Çerkez Ethem Ayaklanmasını fırsat bilen Yunan kuvvetleri 6-11 Ocak 1921 tarihleri arasında gerçekleştirdiği taarruzun Türk kuvvetleri tarafından püskürtülmesinden sonra Mirliva rütbesine terfi etti ve Paşa oldu. 18 Mart 1921 tarihinde İçişleri Bakanlığı görevinin daha fazla vekaleten idare edilmesi mümkün olmadığından ötürü bakanlıktan çekildi.
Yunan kuvvetlerinin Mart ayında başlattıkları yeni taarruz II. İnönü Muharebesi zaferi ile sonuçlanmıştı. Ne var ki bu zafer sonrasında Refet Bey komutasında gerçekleşen Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri'nde kesin bir sonuç alınamadı. Mustafa Kemal Paşa bu savaşları yenilgi olarak gördü. Batı Cephesi'ni tek komuta altına almaya karar vererek, Güney Cephesi'ni Batı Cephesi ile birleştirdi. Cephenin komutanlığı İsmet Paşa'ya verdi. Refet Paşa’ya Millî Savunma Bakanlığı teklif ettiyse de o reddederek Genelkurmay Başkanı olmayı istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Cepheden ayrılarak Kastamonu'da bir sayfiye yeri olan Ecevit tesislerinde dinlenmeye çekildi.[2] Refet Paşa’nın bu sırada İnebolu’da İstanbul'daki Müttefik orduları başkomutan General Harrington tarafından görevlendirilmiş bir İngiliz subayı ile yaptığı görüşmeler Anadolu'nun sesini İngiltere'ye duyurmak açısından faydalı olmuştur.
İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıkları
Kastamonu'daki dinlenme döneminden sonra 30 Haziran 1921 tarihinde ikinci defa Dahiliye Vekilliğine seçildi. Yunan taarruzu sırasında meydan gelmiş ve bastırılmış olan Koçigiri ayaklanmasından sonra Dersim halkının ayrı yönetim isteği gündeme gelince şiddetle karşı çıktı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutan olduğu 5 Ağustos 1921 tarihinde ek olarak Millî Müdafaa Vekâleti'ni de üstlendi. Ordunun silah ve donatım ihtiyaçlarını sür'atle karşılamak için çok büyük çaba gösterdi. Kilimlerden asker kaputu, gaz tenekelerinden ilaç kutusu, sapan demirlerinden kılıç yaptırmak gibi fikirleri uyguladı. Bu çabalarıyla ordunun zafere ulaşmasına yaptığı büyük katkı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa'dan takdir aldı. 10 Ocak 1922 tarihinde sağlık durumunu gerekçe göstererek Millî Müdafaa Vekaleti görevinden ayrıldı.
Bakanlıktan ayrıldıktan sonra Hilâl-i Ahmer (Türk Kızılay Derneği) Başkanlığı'nı üstlendi. Yeni savaş hazırlığı sırasında 1. Ordu Komutanlığı görevini kabul etmedi. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nin kazanılmasının ardından gerçekleşen Mudanya Mütarekesi görüşmeleri sırasında gerektiğinde delegasyona yardım etmek için Mudanya'da kalması uygun görüldü.
İstanbul temsilcisi
Mudanya Mütarekesi gereği Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye'yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal'in isteği ile Refet Paşa görevlendirildi. 19 Ekim tarihinde TBMM Muhafız Grubu'ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal vapuru ile Mudanya'dan ayrılıp İstanbul'a geldi. Onun gelişi ile Ankara hükûmetinin İstanbul temsilciliği görevi, o güne kadar temsilciliği yürütmüş olan Hamit Bey'den kendisine geçti.
Bu arada İtilaf Devletleri'nin nota vermesi basına yansımıştı. Bu tartışma konusu olunca Refet Paşa basına Ankara hükûmetinin bazı isteklerde bulunduğu açıklamasını yaptı. Refet Paşa karargâhını hazırlanmış olan Şark Mahfili'ne kurdu. Daha sonra 8 Kasım da Bab-ı Ali Sadaret Dairesi'ne yerleşti. Bu arada İstanbul'daki Felah Grubu'nu lağvedip buradaki subayları karargâhına aldı. Gümrük tarifelerini değiştirdi. Bazı mallarda gümrük vergisini düşürdü veya yükseltti. Bazı kuruluşların mal varlığına el koydu. Bazı işgal yasaklarını kaldırdı, bazılarını hafifletti. İşgal kuvvetlerinin basın sansürünü kaldırdı ve kendi yeni kurallar koydu. Karargâhında sansür kurulu kurdu. İstanbul basınının Ankara hükûmeti ile ilgili karşıt yayınları sansürlendi. Ankara'dan gelen emirle Renin gazetesini kapattı. Bu gazete eski adı olan Tanin ile yayın hayatına devam etti. İşgal kuvvetlerinin olağanüstü hâl mahkemeleri kaldırıldı, burada yargılananların yargısı Türk mahkemelerine kaydırıldı. General Harrington takviye kuvvetleri gönderilmemesi konusunda Lord Curzon ve hükûmetini eleştirirken Lord Curzon da Harrington'ın Refet Paşa'nın karşısında sıkı duramadığından yakındı.
Mudanya Mütarekesi'nde olmamasına rağmen Gelibolu'nun Türk idaresi altına alınmasını sağladı. Antlaşmaya göre Türkler asayiş için 8.000 kişilik jandarma çıkarttı. Refet Paşa asayiş için bu miktar jandarmanın yetersiz olduğunu İtilaf Devletleri'ne kabul ettirip ek jandarma birliği çıkartmıştır. Jandarma iki kıtaya ayrıldı. Sabit jandarma en yüksek yerel mülki amire bağlı kalarak iç güvenliği sağlayacak, seyyar jandarma kıtası da eşkıyalık ve çeteciliği önleyecekti.
2 Kasım 1922 tarihinde Ankara Hükûmeti'nin Sağlık Bakanı ve Sinop milletvekili olan Dr. Rıza Nur ve arkadaşlarının saltanatın kaldırılması için verdiği tasarı kabul edilince bu haberi Sultan VI. Mehmed Vahdettin'e bildirme görevi verildi. Saraya gidip bu haberi Sultan Vahdettin'e verdi. İstanbul'daki işgal kuvvetleri başkomutanı General Harrington Sultan Vahdettin'in ülkeden ayrılışını bir mektup ile Refet Paşa'ya bildirdi. İşgal kuvvetleri komutanlığına da yetkinin Ankara Hükûmeti'nde olduğunu bildirdi. Ankara'dan gelen emir ile veliaht Abdülmecid ile görüşüp halifeliği kabul edip etmemesi konusunu görüştü. Bu konuda padişahlık hevesinde olmaması için teminat senedi imzalattı. Ankara ayrıca Kutsal Emanetler'in kaçırılmaması için korunması emrini verdi. Veliaht bu görüşmede halife olarak tahta geçmek istediğini söyledi.
4 Kasım 1922 tarihinde Ahmet Tevfik Paşa hükûmeti istifa etti. Resmî Gazete Takvim-i Vekayi son sayısını çıkardı. 5 Kasım 1922 tarihinde Refet Paşa İstanbul'daki bakanlıklara görevlerini bırakmaları emrini verdi. Halife Abdülmecid'e aşırı saygı göstermesi ve Konya adında bir at hediye etmesi Mustafa Kemal'i rahatsız etti. Bu olaydan hemen sonra İstanbul'daki görevine son verildi. Mustafa Kemal Nutuk'ta bu konudan bahsetmiştir. 29 Kasım 1922 tarihinde Doğu Trakya'nın tamamı TBMM hükûmeti idaresine alındığında kendisine verilen temsil görevi sona ermişti. İstanbul temsilciliği görevine Adnan Bey getirildi. Edirne Valisi Şakir Bey de Trakya'nın teslim alınmasını gerçekleştirdi. Kendisi ise Trakya'da bir ordu kurmakla görevlendirildi. Karargâhını Tekirdağ'a kurdu. Bölgenin işgal hasar raporunu hazırladı. Bu rapora göre 130.000 Türk katledilmiş, çok önemli miktarda mal ve eşya zayiatı verilmişti. Bu zararlar Yunanlar Trakya'yı boşaltıp İtilaf Devletleri heyetlerine teslim ederken verilmiş, çoğu götürülmüştü. Oysa Mudanya Antlaşması'na göre işgal kuvvetleri çekilirken İtilaf Devletleri önlem alacaklardı fakat hiçbir şekilde almadılar.
Bu arada Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Paşa'nın emri ile komitacı Fuat Balkan 1923 yılı Ocak ayından itibaren Refet Paşa'ya bağlandı ve en az haftada bir kez rapor verdi. Lozan Antlaşması görüşmeleri başlayınca Refet Paşa Fuat Balkan'a tahsisat verilmeyeceğini ve müfrezesinin lağvedileceğinin karara bağlandığını bildirdi. Aralık 1922'de Lozan Konferansı'nın kesilmesinin gündeme gelmesi üzerine 21 Aralık 1922 tarihinde askeri tedbirler alınmaya başlandı. Bu harekâta göre ordular önce boğazı tutacak, düşman gemilerinin geçişini engelleyecek, Anadolu yakasındaki İngilizler denize dökülecekler, Refet Paşa da kuvvetleri ile İngiliz kuvvetlerini imha ve esir edecekti. 23 Nisan 1923 tarihinde ikinci dönem müzakereler başlayınca bu plan durduruldu. Trakya'daki görevini sürdürürken meclis seçimlerine katıldı ve II. dönem meclis seçimlerinde İstanbul milletvekili seçildi. 8 Ekim 1923 tarihinde ordudaki görevi sona erdikten sonra milletvekilliği görevine devam etti.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Millî Mücadele sonrasında köklü ve hızlı devrim hareketlerinden rahatsızlık duyan Refet Bey, 9 Kasım 1924 tarihinde Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım tarihinde kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurucuları arasında yer aldı. Mustafa Kemal Büyük Nutkunda sık sık İstiklal Savaşı'nı birlikte başlattıkları Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay gibi kendisini de eleştirdi. 1922-1923 yıllarında Sovyetler Birliği'nin Ankara büyükelçisi Semyon Aralov yazdığı kitabında Rauf Orbay ve Refet Bele'nin Sovyetler'e karşı olup komprador burjuvazinin temsilcisi olduğunu yazdı.
Partinin kapatılmasından sonra, Atatürk'e karşı yapılan İzmir Suikastı girişimi nedeniyle kendisi de Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay ile birlikte tutuklandı, Refet Paşanın tutuklanma nedeni suikastın en önemli organizatörlerinden İzmit milletvekili Şükrü Bey'in tutuklanmasından hemen sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucularının Refet Paşa'nın evinde buluşmasıdır. Refet Paşa mahkemede, Şükrü Bey'in milletvekili olarak tutuklanmasının önemli bir konu yüzünden olabileceğini düşündükleri için bu toplantıyı yaptıklarını söyledi. Yargılandığı İstiklal Mahkemesi'nden beraat etti. Refet Paşa İstanbul'da Kalamış'taki köşkünde oturuyordu.
1 Kasım 1926 tarihinde milletvekilliğinden istifa etti. 8 Aralık 1926 tarihinde kendi isteğiyle askerlikten emekliye ayrıldı. 1935 yılına kadar siyasetten uzak kaldı.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilliği
II. Dünya Savaşı başlamadan önce İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasetini eleştirdikleri için anlaşmazlığa düştüğü silah arkadaşları ile temasa geçip ılımlı siyaset izlemeye başladı. 1939 seçimlerinde Kılıç Ali ve Şükrü Kaya gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşları TBMM'ye giremezken Kâzım Karabekir, Hüseyin Cahit Yalçın, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi muhalifler İsmet İnönü'nün yeni siyaseti ile TBMM'ye girdi. VI., VII., ve VIII. Dönemlerde de İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM'deki yerini 1950'ye kadar korudu.
8 Nisan 1950 tarihinde Beyrut'taki Birleşmiş Milletler Ortadoğu Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı Türkiye Delegeliğine atandı. 22 Şubat 1961 tarihinde bu görevden ayrıldı. Lübnan'da "El Pasha" lakabı ile tanındı.
1949 yılında Perihan Hanım ile evlendi. Birleşmiş Milletler’de görev yaptığı 1953 yılında dünyaya gelen Zeynep Asuman Begüm adlı bir kızı vardır.
1909 yılında kurulan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın üyesiydi. 1935 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle bu locaların kapatılmasıyla üyeliği düştü.
Vefatı
Ölümünden birkaç gün önce geçirdiği beyin kanaması sonucu 2 Ekim 1963 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Kabri İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır. Kendisinin vasiyeti ve ailesinin isteğinden dolayı kabri Devlet Mezarlığı'na nakledilmedi. Perihan Bele ile evli ve Asuman Begüm İlban'ın babasıydı.
Kaynakça
- T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları, Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 1972, s. 91.
- Halit Kaya, Refet Bele’nin Askeri ve Siyasi Hayatı, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2008
- Halit Kaya. "REFET BELE'NİN ASKERÎ VE SİYASİ HAYATI (1881–1963)" (PDF). T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRK İNKILAP TARİHİ ENSTİTÜSÜ.
Siyasi görevi | ||
---|---|---|
Önce gelen: Fevzi Çakmak |
TBMM Müdafaa-i Millîye Vekili 5 Ağustos 1921 - 10 Ocak 1922 |
Sonra gelen: Kâzım Özalp |
Önce gelen: Ata Atalay |
TBMM Dahiliye Umuru Vekili 30 Haziran 1921 - 10 Ekim 1921 |
Sonra gelen: Fethi Okyar |
Önce gelen: Nazım Resmor |
TBMM Dahiliye Umuru Vekili 6 Eylül 1920 - 18 Mart 1921 |
Sonra gelen: Ata Atalay |
Askerî görevi | ||
Önce gelen: Rasim Bey |
Türk Jandarma Genel Komutanı 17 Ekim 1918 - 16 Mayıs 1919 |
Sonra gelen: Bahattin Ertürk |