Refik Saydam

İbrahim Refik Saydam (8 Eylül 1881, İstanbul - 8 Temmuz 1942, İstanbul), Türk hekim ve siyasetçi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 4. başbakanıdır.

İbrahim Refik Saydam
4. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Görev süresi
25 Ocak 1939 - 8 Temmuz 1942
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü
Yerine geldiği Celâl Bayar
Yerine gelen Şükrü Saraçoğlu
Türkiye İçişleri Bakanı
Görev süresi
11 Kasım 1938 - 25 Ocak 1939
Başbakan Celâl Bayar
Yerine geldiği Şükrü Kaya
Yerine gelen Faik Öztrak
Türkiye Sağlık Bakanı
Görev süresi
4 Mart 1925 - 25 Ekim 1937
Başbakan İsmet İnönü
Yerine geldiği Mazhar Germen
Yerine gelen Ahmet Hulusi Alataş
Türkiye Sağlık Bakanı
Görev süresi
30 Ekim 1923 - 21 Kasım 1924
Başbakan İsmet İnönü
Yerine geldiği Rıza Nur
Yerine gelen Mazhar Germen
TBMM Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekili
Görev süresi
10 Mart 1921 - 20 Aralık 1921
Başbakan Fevzi Çakmak
Yerine geldiği Adnan Adıvar
Yerine gelen Rıza Nur
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri
Görev süresi
25 Ocak 1939 - 12 Kasım 1941
Genel Başkan İsmet İnönü
Yerine geldiği Şükrü Kaya
Yerine gelen Faik Öztrak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
1., 2., 3., 4., 5. ve 6. dönem milletvekili
Seçim Bölgesi 1920 – Doğubayazıt
1923 – İstanbul
1927 – İstanbul
1931 – İstanbul
1935 – İstanbul
1939 – İstanbul
Kişisel bilgiler
Doğum İbrahim Refik
8 Eylül 1881
İstanbul, Osmanlı Devleti
Ölüm 8 Temmuz 1942 (60 yaşında)
İstanbul, Türkiye
Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Bitirdiği okul Kuleli Askeri Lisesi, Gülhane Askerî Tıp Akademisi
Mesleği Doktor, Asker
Dini İslam
Ödülleri
İmzası
Askerî hizmeti
Bağlılığı  Osmanlı (1892-1919)
 Türkiye (1919-1926)
Hizmet yılları 1892-1926
Rütbesi Tabip Binbaşı
Çatışma/savaşları Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Türk Kurtuluş Savaşı

Yaşamı

8 Eylül 1881 günü İstanbul'un Fatih ilçesinde, Çırçır Mahallesi'nde dünyaya geldi[1]. Mahalle mektebinin ardından 1892 yılında Fatih Askeri Rüştiyesi'ne ve 1896 yılında İstanbul Kuleli Askeri İdadisi'ne girdi.

22 Ekim 1905 tarihinde Askeri Tıbbiye'den Tabip Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Üç yıl Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde çalıştı. 1910 yılında eğitim için yurt dışına gitti. Almanya'da Berlin askeri tıp akademisinde Brandenburg, Danzig, Spandau ve Charité'de eğitim gördü. Balkan Savaşı'nın çıkacağı belli olunca 1912 yılında İstanbul'a döndü.

Balkan Savaşı yılları

Balkan Savaşı'nda Antalya'da ve Çatalca cephesinde Kolera hastalığını önleyici çalışmalar yaptı. 1914 yılında atandığı sahra genel sağlık müfettiş muavinliği sırasında bakteriyoloji enstitüsünü örgütleyerek tifo, dizanteri, veba ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteri serumlarının burada üretilmesini ve I. Dünya Savaşı boyunca ordu ihtiyacının karşılanmasını sağladı. Salgın hastalıklarla mücadelesini Hasankale'de cephe hizmetinde sürdürdü.

Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne [2] geçti ve I. Dünya Savaşı'nda Alman ordusunda ve Türk Kurtuluş Savaşı'nda kullanıldı.

Millî Mücadeleye katılması

1919'da 9. Ordu Sağlık Müfettiş Muavinliği görevi ile Mustafa Kemal Paşa'nın yanında Samsun'a çıktı. Erzurum'da Mustafa Kemal Paşa'nın karargâhı dağıtıldıktan sonra Erzurum askeri hastanesi bulaşıcı hastalıklar servisi şefliğine atandı. Fakat bu görevi kabul etmeyerek ordudan ayrıldı. Erzurum ve Sivas kongrelerine katıldı.

Siyaset yaşamı

1920 yılında TBMM'ye Doğubayazıt mebusu olarak seçildi. Aynı zamanda Millî Savunma Vekaleti'ne bağlı Sıhhiye Dairesi Başkanı olarak görev yaptı. TBMM'nin II. döneminden itibaren İstanbul mebusu olarak görev yaptı. 10 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafından Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekilliği görevine seçildi. Bu görevini 20 Aralık 1921 tarihine kadar sürdürdü.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra 30 Ekim 1923 tarihinde 1. İsmet Paşa Hükûmeti'nde Sağlık Bakanı olarak görevlendirildi. Bu görevini 2. İsmet Paşa Hükûmeti'nde de 21 Kasım 1924 tarihine kadar sürdürdü. 4 Mart 1925 tarihinde 3. İsmet Paşa Hükûmeti'nde yeniden Sağlık Bakanlığı görevine atandı. Bu görevini 25 Ekim 1937 tarihine kadar sürdürdü.

Kesintilerle 14 yıl süren Sağlık Bakanlığı döneminde sağlık hizmetlerinin temellerini attı. 1924 yılında Ankara'da ve daha sonra Erzurum, Diyarbakır, Sivas ve diğer birçok ilde memleket hastaneleri, doğum ve çocuk bakım evleri açtı. Ayrıca bu konuda nitelikli eleman yetiştirilmesine önem vererek sağlık kursları, tıp öğrenci yurtları 1928 yılında Hıfzısıhha Enstitüsü ve Mektebi'ni, İstanbul ve Ankara'da veremle savaş dispanserlerini kurdu. Birçok aşı ve serum burada başarıyla üretildi. Tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanos, kuduz aşıları seri üretime geçildi. 1940'ta Çin'e Kolera salgını için aşı ihraç edildi. 1928 yılında kurulan Hıfzısıhha Enstitüsü'nün aşı üretimi 1997 yılında durdurulmuş, 2011 yılında da Enstitü kapatılmıştır.

Refik Saydam döneminde sağlık alanında yapılan bir diğer önemli katkı da ülkenin sağlık envanterinin çıkarılmasıydı.[3] Yaklaşık 2 yıl süren, örneklem yoluyla seçilmiş yüzlerce köyde yapılan tarama ve anketler neticesinde hazırlanan envanter ülkenin sağlık politikası oluşturabilmesinde çok önemli katkılar sağlamıştır.

Soyadı Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından "Saydam" soyadı verildi. 1931-1938 yılları arasında zaman zaman Millî Eğitim ve Maliye Bakanlıklarına vekalet etti. Atatürk'ün ölümünden sonra İçişleri Bakanlığı, CHP Genel Sekreterliği, 15 yıl Kızılay Başkanlığı ve ayrıca 1939 yılının Ocak ayından ölümüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak görev yaptı.

Refik Saydam'ın başbakanlık dönemi, hem Türkiye hem de dünya açısından çok zorlu bir döneme denk gelmiştir. Dünya tarihinin gördüğü en büyük savaş olan 2. Dünya Savaşı başlamış, Türkiye bu savaşa fiilen girmemiş olsa bile iktisadi ve siyasi bakımdan etkilerini fazlasıyla hissetmiştir. Türkiye'nin tarafsızlığı siyaset dilinde "silahlı tarafsızlık" olarak tanımlanmaktadır ve bu tür bir tarafsızlık da her an baskına uğrayabileceğini göz önünde bulundurarak güçlü bir ordu beslemeyi gerektirmekteydi. Ankara'nın önünde ise bu ağır savunma giderlerini -halkı bunaltmak pahasına alınacak çok sıkı ekonomik önlemlerle finanse etmekten başka çare yoktu.[4]

2. Dünya Savaşı Yılları

2. Dünya Savaşı başlamadan hemen önce, 1938 yılında devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vefat etmiş ve devlet başkanlığı görevini İsmet İnönü devralmıştır. Başbakanlık makamında da değişiklik yapılmış ve Celal Bayar yerine Refik Saydam göreve gelmiştir. Savaş başlarken 16 yaşında olan Türkiye Cumhuriyeti, sanayileşme, eğitim, demiryolları, elektrifikasyon gibi alanlarda atılımlar yapmaya başlamış olsa da üretiminin büyük kısmı halen tarım ürünlerinden oluşmaktaydı. Ayrıca 1929 Buhranı sonrasında tarım ürünlerindeki fiyat düşüşü paralelinde hem devletin gelirleri azalmış hem de nüfusun %75'ini oluşturan köylülerin halihazırda varolan geçim sıkıntısı daha da artmıştı.[5] Üstelik savaş ihtimaline karşılık 1 milyon erkek askere alınmış, böylece hem üretim kaybı yaşanmış hem de askerlerin beslenmesi devlet bütçesi üzerindeki baskıyı arttırmıştı.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Refik Saydam, Türkiye'nin savaşa girmemesi konusunda fikir birliği içindeydi. Balkan Savaşlarını, 1. Dünya Savaşı'nı ve İstiklal Savaşı'nı yaşamış yönetim kadrosu hem savaşın zorluklarını çok iyi biliyor ve ondan korkuyor hem de ülkenin iktisadi ve askeri açıdan savaşa hazır olmadığını biliyorlardı.[6] Bu çerçevede, Türkiye'nin stratejisi tarafsızlığını korumak olarak çizilmişti ancak olası bir saldırı ihtimaline yönelik olarak maliyeti yüksek de olsa her türlü önlemi almak mecburiyetinde kalmışlardı. Bu maliyetleri karşılarken halkın da sıkıntılarını hafifletebilmek adına bütçe denkliği, paranın değerinin korunması ve enflasyona mani olunması ana ilkeler olarak benimsenmişti. Bağımsızlık mücadelesini yaşamış yöneticiler için ülkenin iktisadi bağımsızlığı, siyasi bağımsızlığı sağlayabilmenin ana koşulu olarak görülüyordu. Ayrıca Halkçılık ilkesinin başarıyla uygulanabilmesi için Devletçilik ilkesinin daha duyarlı uygulanması gerektiği düşünülmüş ve bu nedenle ekonomiye devletin doğrudan müdahalesi arttırılmıştır.[4]

Nitekim, dünyanın ve Türkiye'nin koşullarının çok zorlu olmasına rağmen Refik Saydam belirlediği ana ilkelerde başarılı olmuştur. Türkiye, fiilen savaşa girmemeyi başarmıştır. Refik Saydam'ın öldüğü 1942 yılına kadar bütçede denklik sağlanmış, Türk Lirası Avrupa para birimlerine kıyasla daha az değer kaybetmiş ve tüketim malları kıtlığı yaşanmasına rağmen fiyat istikrarı sağlanabilmiştir.[7]

Refik Saydam, 8 Temmuz 1942 tarihinde İstanbul'a yaptığı inceleme gezisi sırasında ölmüştür. Sonrasında kurulan Şükrü Saraçoğlu Hükûmeti, iktisat politikasında hızla önemli değişiklikler yaptı. Daha çok özel sektörün girişimlerine ve piyasada oluşacak fiyat dengelerine bağlı bir politika izlemeye yöneldi.[4] Buna bağlı olarak, enflasyonist akımlar güçlenmiş, tedavüldeki para artmış ve devleti olağanüstü gelir aramak zorunda bırakmıştır. Bu ihtiyaç da Varlık Vergisi uygulamasına yol açmıştır.[8]

Refik Saydam'ın vefatı sonrasında ortaya çıkan bu geçiş, Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihinde, iktisadi sistemde farklılaşma olarak ilk ve asıl kırılma noktasını oluşturdu. Bu noktadan sonraki gelişmeler 1950 seçimlerini ve yeniden Celal Bayar’ın görüşleri önderliğinde sosyal ve iktisadi iktidarını gündeme getirecektir. O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal ve iktisadi anlayışında ilk temel kırılma noktası 1950 seçimleri değil, 1942’de Dr. Refik Saydam’ın ölümüdür.[4]

Ölümü

3 Temmuz 1942 günü trenle Ankara’dan İstanbul’a hareket etti. 7 Temmuz 1942 Çarşamba günü, öğleden önce vilâyete gelerek ithalât ve ihracat firma sahipleriyle görüştü. O gün, akşam yemeğini ilgili Bakanlık görevlilerinin ve Vali Dr. Lütfi Kırdar'ın da bulunduğu Taksim Gazinosu’nda yedi. Gece saat 21.20 sıralarında kaldığı Pera Palas Oteline gitmek üzere ayrılırken uğurlayanların ellerini sıktı. Neşeliydi. Bunda, meseleleri çözeceğine olan inancının da payı vardı. Yanındakilere: - "İşte geldik gidiyoruz, şen olsun Halep şehri!" esprisini de yaptı.

Saat 23.30'da otele gelerek istirahata çekilen Başbakan Refik Saydam, yaklaşık 15 dakika sonra saat 23.45'de kalp bölgesinde hissettiği şiddetli bir ağrı üzerine zili çalarak Özel Kalem Müdürü Hakkı Şükrü Bey'i sordurdu. Hakkı Şükrü Bey bir fevkalâdelik olduğunu sezip derhal pijamasıyla Başbakan'ın odasına girdiğinde Dr. Refik Saydam, sakin ve her zamanki nezaketi içinde “Bana bir fenalık geldi, bir anjin nöbeti beni sıkıştırıyor. Bir doktor bulsak fena olmaz, fakat ortalığı telaşa vermeyin!” dedi.

Ölüm raporunda da belirtildiği gibi Başbakan Dr. Refik Saydam, müdahale edileme

Başbakan Dr. R. Saydam'ın ölümü sebebiyle 8 Temmuz 1942 günü bütün Türkiye mateme girdi. Bayraklar yarıya indirildi. 9 Temmuz günü, naaşının bulunduğu Beyoğlu İlkyardım Hastanesi’nde yapılan dinî merasimden sonra bayrağa sarılı tabutu, top arabasında, Taksim-İstiklâl Caddesi yoluyla Karaköy'den vapurla Haydarpaşa'ya getirildi. Özel bir trenle, saat 13.05'de Ankara'ya hareket etti. Cenazesi yol boyunca, gece ve gündüz, geçtiği bütün şehir ve kasabalarda hazin törenlerle karşılandı ve uğurlandı.

Cenazeyi taşıyan özel tren 10 Temmuz 1942 Cuma günü saat 09.00'da Ankara garına girdi. Hacı Bayram Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra cenaze alayı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı önüne geldi. Burada yapılan törenden sonra, Cebeci Asrî Mezarlığı’nda ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.[9]

Kaynakça

  1. Refik Saydam Hakkında Bir Doküman; Hazırlayanlar: Y.S. Aydıntuğ, H. Kayhan, A. Altunsoy, M. Uçar
  2. "A Famous Turkish Physician from Military Medical School: Dr. Refik Saydam and His Public Health Works" (PDF). 21 Şubat 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2019.
  3. "Refik Saydam". 22 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2020.
  4. "REFİK SAYDAM HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNDE TÜRKİYE'NİN EKONOMİ POLİTİKASI (1939- 1942)". Erişim tarihi: 24 Ekim 2020. 35. harf sırasında bulunan |başlık= parametresi line feed character içeriyor (yardım)
  5. İkinci Adam. Remzi Kitabevi. ss. 130-150.
  6. İkinci Adam. Remzi Kitabevi. s. 137.
  7. İkinci Adam. Remzi Kitabevi. ss. 225-228.
  8. İkinci Adam. Remzi Kitabevi. s. 228.
  9. "Hıffızsıhha'nın duayeni: Dr. Refik Saydam". 27 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2020.


Siyasi görevi
Önce gelen:
Celâl Bayar
4. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
25 Ocak 1939 - 8 Temmuz 1942
Sonra gelen:
Şükrü Saraçoğlu
Önce gelen:
Şükrü Kaya
Türkiye İçişleri Bakanı
11 Kasım 1938 - 25 Ocak 1939
Sonra gelen:
Faik Öztrak
Önce gelen:
Reşit Galip
Türkiye Millî Eğitim Bakanı (vekil)
13 Ağustos 1933 - 26 Ekim 1933
Sonra gelen:
Yusuf Hikmet Bayur
Önce gelen:
Cemal Hüsnü Taray
Türkiye Millî Eğitim Bakanı (vekil)
17 Eylül 1930 - 26 Eylül 1930
Sonra gelen:
Esat Sagay
Önce gelen:
Mazhar Germen
Türkiye Sağlık Bakanı
4 Mart 1925 - 25 Ekim 1937
Sonra gelen:
Ahmet Hulusi Alataş
Önce gelen:
Rıza Nur
Türkiye Sağlık Bakanı
30 Ekim 1923 - 21 Kasım 1924
Sonra gelen:
Mazhar Germen
Önce gelen:
Adnan Adıvar
TBMM Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekili
10 Mart 1921 - 20 Aralık 1921
Sonra gelen:
Rıza Nur
Parti siyasi görevi
Önce gelen:
Şükrü Kaya
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri
25 Ocak 1939 - 12 Kasım 1941
Sonra gelen:
Faik Öztrak
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.