Anıtkabir tarihi

Türkiye'nin başkenti Ankara'nın Çankaya ilçesinde yer alan Mustafa Kemal Atatürk'ün anıt mezarını içeren yapı kompleksi Anıtkabir'in inşa fikri, Atatürk'ün 10 Kasım 1938'deki ölümünün ardından ortaya çıktı. Atatürk'ün naaşının ise, Ankara'da bir anıt mezar inşa edilene kadar Ankara Etnografya Müzesi'nde kalması kararlaştırılmıştı.

Anıtkabir'in anıt mezar bölümünün ön cephesinden görünümü

Anıt mezarın inşa edileceği yeri belirlemesi amacıyla hükûmet tarafından bir komisyon kuruldu. Hazırlanan rapor doğrultusunda, 17 Ocak 1939'daki Cumhuriyet Halk Partisi meclis grubu toplantısında yapının Rasattepe'ye inşa edilmesine karar verildi. Bu kararın ardından ilgili arazide kamulaştırma çalışmaları başlatılırken yapının tasarımının belirlenmesi amacıyla 1 Mart 1941'de uluslararası bir proje yarışması açıldı. 2 Mart 1942'de sona eren yarışma sonrasında yapılan değerlendirmeler sonucunda, Emin Onat ile Orhan Arda'nın projesinin, birtakım değişikliklerle uygulanmasına karar verildi. Sunulan ikinci projede bir kez daha yapılan değişikliklerin ardından mimarların oluşturduğu üçüncü proje, 4 Temmuz 1944'te Bayındırlık Bakanlığı ile mimarlar arasında imzalanan sözleşmeyle birlikte uygulama aşamasına geçti. 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen temel atma töreniyle inşaata başlandı.

Dört kısım hâlinde gerçekleştirilen inşaatın, arazideki toprak tesviye çalışmaları ile allenin istinat duvarlarının yapılmasını kapsayan ilk kısmını, 4 Eylül 1944'de açılan ihale sonucunda Hayri Kayadelen'e ait Nurhayr Şirketi üstlendi. 1945 yılı sonlarında tamamlanacak olan ilk kısım inşaat çalışmaları devam ettiği sırada, 18 Ağustos 1945'te, anıt mezat binası ile tören meydanını çevreleyen binaların yapılmasını kapsayan inşaatın ikinci kısmının ihalesi gerçekleştirildi. Bu kısmın inşasını Rar Türk üstlenirken zemin etüdünün hazırlanması, anıt mezarın temel sisteminin değiştirilmesi, betonarme ve statik hesaplarının yapılması ve bu hesap işlemleri ücretlerinin ödenmesi konularından dolayı bu kısmın başlangıcı gecikirken 1947'nin inşaat mevsiminde temel inşaatına başlandı. İkinci kısım inşaat devam ettiği sırada açılan ve 11 Eylül 1950'de sonuçlanan; Anıtkabir'e çıkan yollar, Aslanlı Yol ve tören alanının taş kaplama işleri, anıt mezar binasının üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsayan inşaatın üçüncü kısım ihalesini ise Amaç Ticaret kazandı.

1950 genel seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti hükûmeti döneminde, hem inşaatın daha hızlı sonuçlanması hem de tasarruf amacıyla Kasım 1950 itibarıyla projede birtakım değişiklikler yapıldı. 6 Haziran 1951'de gerçekleştirilen inşaatın dördüncü ve son kısmının ihalesini, Muzaffer Budak'ın şirketi kazandı. Bu kısım; Şeref Holü'nün döşemesi, tonozların alt döşemeleri, Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemeleri ve mermer işlerinin yapılmasını kapsamaktaydı. Kompleksteki heykel, kabartma ve yazıların konuları, oluşturulan komisyonlar tarafından belirlenirken bunların tasarımları ve uygulamaları için sırasıyla yarışma ve ihale yöntemleri izlendi. Mozaik ve fresk süslemeleri için ise komisyon kurulmamış ya da yarışma düzenlenmemişti. Yaşanan birtakım sorunlar ve aksaklıklar nedeniyle planlanandan geç olarak Ekim 1953'te tamamlandı. İnşaat sonunda projenin toplam maliyeti yaklaşık 20 milyon lirayı bulmuş ve proje için ayrılan 24 milyon liralık bütçeden yaklaşık 4 milyon lira tasarruf edilmişti. 10 Kasım 1953'te gerçekleştirilen bir törenle, Atatürk'ün naaşı buraya nakledildi. 1973'ten beri İsmet İnönü'nün kabrinin de yer aldığı Anıtkabir'e 1966'da defnedilen Cemal Gürsel ile 1960-1963 yılları arasında defnedilen on bir kişinin naaşları ise, 1988'de Anıtkabir'den kaldırıldı.

İnşaat öncesi

Arka plan ve anıt mezarın yerinin belirlenmesi

Atatürk'ün ölümünden sonra çekilen bir fotoğrafı (10 Kasım 1938)

Mustafa Kemal Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de, İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'nda ölümünün ardından, defin yeri konusunda basında çeşitli tartışmalar başladı.[1] 10 Kasım 1938 tarihli Kurun ile 11 Kasım 1938 Tan gazetelerinde Atatürk'ün nereye gömüleceğinin belli olmadığı ve bu kararı Türkiye Büyük Millet Meclisinin vereceği belirtilirken mezarın Çankaya Köşkü'nün yanı, Ankara Kalesi'nin ortası, ilk meclis binasının bahçesi, Atatürk Parkı ya da Orman Çiftliği'nde yapılmasının olası olduğu yazılmıştı.[1] Hükûmet tarafından 13 Kasım günü yapılan açıklamada, Atatürk için bir anıt mezar yapılıncaya kadar kendisinin naaşının Ankara Etnografya Müzesi'nde kalacağının kararlaştırıldığı bildirildi.[2] 15 Kasım tarihli Akşam'da, anıt mezarın Ankara Etnografya Müzesi'nin bulunduğu sırtta yapılmasının yüksek bir ihtimal olduğu yazıldı.[3] Defin işleminin Ankara dışındaki bir yerde yapılmasına yönelik tek öneri, İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ tarafından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a, defnin İstanbul'da gerçekleştirilmesine yönelik olarak yapılmışsa da bu öneri kabul görmemişti.[1] 19 Kasım'da İstanbul'dan Ankara'ya taşınan cenaze, 21 Kasım'da düzenlenen törenle müzeye konuldu.[2]

Atatürk'ün 28 Kasım'da açılan vasiyetinde kendisinin mezar yerine dair hiçbir ifade yer almazken hayatta olduğu dönemde bu konuya dair bazı sözlü ifadeleri ve hatıraları bulunmaktaydı.[4] Afet İnan'ın 26 Haziran 1950 tarihli Ulus gazetesinde aktardığı bir hatıraya göre, Recep Peker'in kabir yeri için Ulus Meydanı'ndan Ankara Garı'na inen yol üzerinde bulunan kavşağı öne sürmesine yönelik olarak Atatürk, "İyi ve kalabalık bir yer. Fakat ben, böyle bir yeri milletime vasiyet edemem." yanıtını vermişti. Aynı hatırada İnan, 1932 yazında gerçekleştirilen çok katılımcılı bir sohbet esnasında Atatürk'ün Çankaya'ya gömülmesini istediğini; ancak o günün gecesinde otomobille Çankaya'ya dönerken kendisine "beni milletim nereye isterse oraya gömsün, fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır" dediğini ifade etmekteydi.[5] 1959'da kaleme aldığı hatıratında Münir Hayri Egeli, Atatürk'ün Orman Çiftliği'ndeki bir tepede, dört yanı ve üstü kapalı olmayan ve kapısında "Gençliğe Hitabe"nin yazılı olduğu bir kabir istediğini belirtirken konuşmasını "Bütün bunlar benim fikrim. Türk milleti elbet bana münasip göreceği şekilde bir kabir yapar." şeklinde tamamladığını aktarmaktaydı.[5]

Atatürk'ün cenaze töreninden bir görünüm (19 Kasım 1938)

Başbakan Celâl Bayar, 29 Kasım'da gerçekleştirilen Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu toplantısında, anıt mezarın yerinin belirlenmesi için uzmanlardan oluşturulan komisyon tarafından düzenlenen raporun grup onayına sunulduktan sonra uygulamaya geçileceğini ifade etti.[6] Başbakanlık Müsteşarı Kemal Gedeleç başkanlığında; Millî Savunma Bakanlığından generaller Sabit ve Hakkı, Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürü Kazım, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Vehbi Demirel ve Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Müdürü Cevat Dursunoğlu'nun oluşturduğu komisyonun ilk toplantısı 6 Aralık 1938'de gerçekleştirildi. Bu toplantı sonunda komisyon, 16 Aralık 1938'de gerçekleştirmeyi planladıkları ikinci toplantıya Bruno Taut, Rudolf Belling, Léopold Lévy, Henri Prost, Clemens Holzmeister ve Hermann Jansen'in davet edilmesini ve bu heyetin görüşlerinin alınmasını kararlaştırdı.[7][8] Bakanlar Kurulu 24 Aralık'ta, bu heyetin görüşleri alınarak komisyon tarafından hazırlanan raporun incelenmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubuna sevkine karar verdi.[9][10] 3 Ocak 1939'da gerçekleştirilen meclis grubu toplantısında, ilgili raporu incelemekle görevlendirilen Falih Rıfkı Atay, Rasih Kaplan, Mazhar Germen, Süreyya Örgeevren, Refet Canıtez, İsmet Eker, Münir Çağıl, Mazhar Müfit Kansu, Necip Ali Küçüka, Nafi Atuf Kansu, Salah Cimcoz, Saim Uzel, Ferit Celal Güven, Tevfik Tarman ve Mithat Aydın'dan oluşan 15 kişilik CHP Anıtkabir Parti Grubu Komisyonu kuruldu. 5 Ocak'ta gerçekleştirilen komisyonun ilk toplantısında komisyon başkanlığına Münir Çağıl, kâtipliğine Ferit Celal Güven, raportörlüklerine ise Falih Rıfkı Atay, Süreyya Örgeevren ve Nafi Atuf Kansu seçildi.[11] Komisyon, yer tespiti için oluşturulan heyetin önerdiği dokuz noktada; Çankaya Köşkü'nün çevresinde, Etnografya Müzesi'nde, Yeşiltepe'de, Timurlenk (ya da Hıdırlık) Tepesi'nde, Gençlik Parkı'nda, Ankara Ziraat Mektebi'nde, Orman Çiftliği'nde, Mebusevleri'nde ve inşası devam eden yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının arkasındaki tepede inceleme gezileri gerçekleştirdi.[8][12] 5 Ocak'taki toplantıda, yer tespit heyetinin önerilerinin ötesine geçerek başka yerlerin de incelenmesi yönünde karar alındı.[13]

Anıtkabir'in inşası öncesinde Ankara'nın Rasattepe'den görünümü

17 Ocak'ta gerçekleştirilen komisyon toplantısında Mithat Aydın'ın sunduğu öneri doğrultusunda aynı gün, Rasattepe'de de incelemeler gerçekleştirildi.[14][15] Komisyon üyelerinden Süreyya Örgeevren, anıt mezar için Rasattepe'nin seçilmesi gerektiğini "Tepeye çıkılıp Ankara'ya bakılınca; bir ucu Dikmen, diğer ucu da Etlik Bağları olmak üzere nihayetlenen sevimli bir hilâlin tam ortasına düşen bir yıldız üzerinde bulunulduğunu vehleten his ve müşahede olunur. Yıldız nısıf dairenin her noktasına ne pek uzak ne pek yakındır." ifadeleriyle belirtmekteydi.[14][12] Atay, Cimcoz ve Güven, uzmanların Rasattepe'yi hiç düşünmediklerini ve daha ortaya atılan Rasattepe'yi reddettiklerini belirterek uzmanların bu kararına katıldıkları ve anıt mezarın Çankaya Tepesi'nde olması gerektiği yönünde görüş bildirdi. "Atatürk'ün hayatı boyunca Çankaya'dan ayrılmadığını, Çankaya'nın şehrin her tarafına hâkim olduğunu; Kurtuluş Savaşı, devletin kuruluşu ve inkılâpların hatıralarına ayrılmaz bir surette bağlı olduğunu, maddi ve manevi tüm şartları taşıdığını" ifade ederek Çankaya'daki eski köşkün arkasında su depolarının yer aldığı tepeyi önerdiler.[16] Aynı gün gerçekleştirilen oylamada 11 üyenin desteğini alan Rasattepe, anıt mezarın inşa edileceği yer olarak belirlendi.[8][17]

İnşaat arazisindeki ilk kamulaştırmalar

Anıt mezarın inşa edileceği arazinin bir bölümü özel şahıslara ait olduğundan bu arazinin kamulaştırılması ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Buna dair ilk açıklama 23 Mayıs 1939'da Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleştirilen bütçe görüşmeleri sırasında, Başbakan Refik Saydam'dan geldi. Saydam, Rasattepe'deki kadastro işlemleri ile haritaları yaptırdığını ve kullanılacak arazinin sınırlarının belirlendiğini açıkladı. Bütçede Anıtkabir için, 205.000 Türk liralık kısmı istimlâk bedeli, 45.000 Türk liralık kısmı ise uluslararası bir proje yarışması için olmak üzere toplam 250.000 Türk lirası ödenek ayrıldığını belirtti. Kamulaştırılması planlanan arazinin 287.000 m2 olduğunu ekleyen Saydam, bu arazi içerisinde devlete, belediyeye ya da şahıslara ait olan kısımlarının olduğunu söylerken "herhangi bir mahkemelik durum olmazsa" istimlâk için harcanacak parayı 205.000 Türk lirası olarak öngördüğünü ifade etti.[18]

İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin sınırlarını düzenleyen plan 23 Haziran 1939'da tamamlandı ve 7 Temmuz 1939'da Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı.[19] Kamulaştırma çalışmalarıyla ilgilenmesi amacıyla Başbakanlık Müsteşarı Vehbi Demirel'in başkanlığında kurulan komisyon, Ankara Belediyesine bir tebligat göndererek belirlenen plan çerçevesinde istimlâk işlemlerine başlanması talebinde bulundu. Belediye tarafından 9 Eylül günü yayımlanan ilanda, istimlâk edilecek alanların özel şahıslara ait olan kısımları için parsel numaraları, alanları, sahipleri ve ödenecek tutarları yer almaktaydı.[20]

26 Mart 1940'taki parti meclis grubu toplantısındaki konuşmasında Saydam, o tarih itibarıyla 280.000 m2 arazinin istimlâk edilse de arazinin Anıtkabir için yetersiz bulunduğunu ve 230.000 m2 arazinin daha istimlâk edileceğini duyurdu.[21] İnşaat arazinin daha geniş olduğu ikinci Anıtkabir planı, İçişleri Bakanlığı tarafından 5 Nisan 1940'ta tamamlandı. Bu plana göre arazi; 459.845 m2si özel şahıslara ait yerler, 43.135 m2si kapanan yollar ve yeşil alanlar, 28.312 m2si hazineye ait yerler, 3.044 m2si hazineye ait okul ve karakollar, 8.521 m2si ise önceki plandan kalan istimlâk edilmemiş özel şahıslara ait yerler olmak üzere toplamda 542.8572ydi. Kamulaştırma için 886.150 lira 32 kuruş ödenmesi planlanmıştı. Bu ikinci plan, 20 Nisan'da Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı.[22] Ankara Belediyesinin ikinci plana göre istimlâk sahiplerine yönelik ilanı 5 Eylül'de yayımlandı.[23] 1940 yılı bütçesinde inşaat sahasının istimlâkı için ayrılan bütçe 1.000.000 liraya çıkarıldı.[23]

Kasım 1944'teki Meclis görüşmelerinde Bayındırlık Bakanı Sırrı Day, Anıtkabir'in inşası için o zamana kadar 542.000 m2 arazinin istimlâk edildiğini, bunun 502.000 m2sinin özel şahıslardan alınıp kamulaştırıldığını, 28.000 m2lik kısmın hazineye ait olduğunu, 11.500 m2lik kısmın ise ihtilaflı olduğundan dolayı henüz istimlâk edilemediğini açıkladı.[24]

Proje süreci

Proje yarışması

Ulus gazetesinin Anıtkabir projesine ayırdığı sayfa (10 Kasım 1944)

Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin kamulaştırılmasıyla görevli olan ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinden oluşan komisyon 6 Ekim 1939'da, Anıtkabir'in tasarımının belirlenmesi için uluslararası bir proje yarışması düzenlenmesine karar verdi. 21 Kasım 1939'daki parti grubu toplantısında yaptığı konuşmada Refik Saydam, Anıtkabir'in inşa edileceği arazideki kamulaştırma çalışmalarının tamamlanmasının ardından Anıtkabir'in inşası için uluslararası bir proje yarışmasının düzenleneceğini belirtti. 26 Mart 1940'taki konuşmasında ise Saydam, uluslararası mimarlar tüzüğüne uygun olacak şekilde yarışma şartnamesinin ve teknik programın hazırlandığını açıkladı.[25] Başbakanlık Anıtkabir Komisyonunun 18 Şubat 1941'de yayımladığı tebliğ ile, "böyle önemli inşaat meydana getirmiş olan" Türk ve Türk olmayan mühendis, mimar ve heykeltıraşların katılımına açık ve başvuruların 31 Ekim 1941'de sona ereceği bir proje yarışması düzenlenmesine karar verildiği bildirildi.[26] İlerleyen dönemde ise yarışmaya başvuru için aranan şart kaldırılarak daha fazla Türk mimarın yarışmaya başvurma şansının önü açıldı.[27] Bayındırlık Bakanı Cevdet Kerim İncedayı'nın daha sonraları, 25 Aralık 1946'daki Meclis Genel Kurulunda kullandığı ifadelere göre öncelikle uluslararası bir yarışma açılması düşünülmüş; ancak "II. Dünya Savaşı'ndan dolayı katılımın az olması" ve "gelen tekliflerin tatmin edici olmaması"ndan ötürü ikinci bir yarışma açılmıştı.[28]

Yarışma, değişen maddelerden dolayı şartnamesinin yeniden düzenlenmesi nedeniyle 1 Mart 1941'de başladı. Şartnameye göre en az üç kişiden oluşan jüri, birincilik için hükûmete üç proje önerecek ve hükûmet de bu projelerden birisini seçecekti. Birinci projenin sahibine inşaatın kontrol hakkı ve inşaat bedeli üzerinden %3 oranında ücret, her ikisi de ikinci sayılacak olan jüri tarafından önerilen diğer iki projenin sahiplerine 3.000 lira, diğer projelerden bir veya birkaçına ise mansiyon ödülü olarak 1.000 lira ödenecekti.[29] Şartnameye göre inşaatın yaklaşık bedelinin 3.000.000 lirayı aşmaması gerekmekteydi.[30] Şartname, lahdin bulunacağı Şeref Holü yapısını Anıtkabir'in merkezi olarak gösterirken lahdin bulunduğu salonda Altı Ok'un sembolize edilmesini istemekteydi. Bu yapının dışında, "altın kitap" denilen özel defterin olduğu salon ve yarışmacının uygun gördüğü yerde bir Atatürk Müzesi planlanmaktaydı. Ziyaretçilerin giriş yaptığı bir ana şeref girişi ile anıtın önünde bir meydan yapılmasına da yer verilmişti. Ana yapıların dışında sığınak, otopark, idare, kapıcı odaları gibi müştemilat yapıları da şartnamede yer almaydı.[31]

Yarışmanın jüri üyeleri, planlanan bitiş tarihi olan Ekim 1941'e kadar belirlenememişti. O ay Ivar Tengbom ilk jüri üyesi olarak belirlendi.[32] 25 Ekim'de Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararla yarışma süresi 2 Mart 1942'ye kadar uzatıldı.[33] İlerleyen dönemde ise iki jüri üyesi daha, Károly Weichinger ve Paul Bonatz belirlendi.[33] Yarışmanın sona ermesinin ardından 11 Mart 1942'de ise Türk jüri üyeleri olarak Arif Hikmet Holtay, Muammer Çavuşoğlu ve Muhlis Sertel'in belirlenmesiyle toplam jüri üyesi sayısı altıya ulaştı.[34]

Projenin belirlenmesi

 
Johannes Krüger (üstte) ve Arnaldo Foschini'nin yarışmada ikincilik elde eden tasarımları

Yarışmaya Türkiye'den 25; Almanya'dan 11; İtalya'dan 9; Avusturya, Çekoslovakya, Fransa ve İsviçre'den ise birer adet olmak üzere toplam 49 proje gönderildi. Bu projelerden tekinin yarışma süresi bittikten sonra komisyona ulaşmasından, diğerinin ise projenin ambalajı üzerinde sahibinin kimliği yazılmamış olmasından ötürü diskalifiye edilmesiyle değerlendirilmeye alınacak 47 proje, 11 Mart 1942'de jüriye teslim edildi.[35] Ertesi gün ilk toplantısını gerçekleştiren jüri heyetinde başkanlığa Paul Bonatz, raportörlüğe ise Muammer Çavuşoğlu seçildi. İlk toplantıyı Başbakanlık binasında düzenleyen heyet, daha sonraki çalışmalarını Sergi Evi'nde gerçekleştirdi.[36][8] Değerlendirme esnasında jüri üyeleri, hangi projenin kime ait olduğunu bilmemekteydi.[8] Başvuran 17 proje, "yarışmanın yüksek amacını karşılamadıkları" gerekçesiyle ilk aşamada elendi. Kalan 30 projeyi inceleyen heyet, bunlarla ilgili görüşlerini belirttiği bir rapor hazırladı. 19 proje, bu raporda açıklanan gerekçelere dayanılarak elendi ve üçüncü incelemeye 11 proje kaldı.[37] 21 Mart'ta çalışmalarını tamamlayan jüri, değerlendirmelerini içeren raporu Başbakanlığa sundu.[36] Hükûmete önerilen raporda Johannes Krüger, Emin Onat ile Orhan Arda ve Arnaldo Foschini'ye ait projeler seçilmişti.[37] Üç projenin de direkt uygulanmalarına uygun olmadıkları, yeniden incelenmeleri ve birtakım değişikliklere gidilmesi gerekliliğinden bahsedilmekteydi.[35] Raporda ayrıca; Hamit Kemali Söylemezoğlu, Kemal Ahmet Arû ile Recai Akçay, Mehmet Ali Handan ile Feridun Akozan, Giovanni Muzio, Roland Rohn ve Giuseppe Vaccaro ile Gino Franzi tarafından oluşturulan projelere de mansiyon ödülü verilmesi önerilmekteydi. Rapordaki kararların tamamı oy birliği ile alınmıştı.[38] Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ve Başbakan Refik Saydam, 22 Mart günü Sergi Evi'ne giderek projeleri incelediler.[36] Hazırlanan raporun özeti, 23 Mart'ta tebliğ olarak Başbakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşıldı.[38]

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün başkanlığında 7 Mayıs'ta toplanan Bakanlar Kurulunda, Emin Onat ve Orhan Arda'nın projesi yarışmanın birincisi olarak belirlendi. Yarışma jürisi tarafından önerilen diğer iki proje ikinci kabul edilirken beş projeye ise mansiyon ödülü verildi. Ancak hükûmet, birinci seçtiği proje dahil hiçbir projenin uygulanmamasına karar vermişti. Yarışma şartnamesinin 20. maddesinin 2. fıkrasına göre proje sahiplerine de 4.000 lira tazminat verilecekti. Hükûmet tarafından 9 Haziran'da yayımladığı bildiri ile bu karar değiştirildi ve Onat ile Arda'nın projesinin birtakım düzenlemeler sonrasında uygulanmasının kararlaştırıldığı duyuruldu. Bu düzenlemeler, proje sahiplerinin de yer alacağı bir heyet tarafından yapılacaktı. 5 Nisan 1943'te Başbakanlık, jürinin eleştirileri doğrultusunda altı ay içerisinde yeni bir proje hazırlamalarını Onat ile Arda'ya tebliğ etti.[39]

Belirlenen projede yapılan değişiklikler

Yarışma sonucu seçilen Anıtkabir projesinin anıt mezar kısmının ilk hâli

Onat ile Arda, jüri raporu doğrultusunda projede birtakım değişiklikler yaptılar. İlk projede Rasattepe'nin yaklaşık olarak ortasında bulunan anıt mezar binasına, Ankara Kalesi yönünde, tepenin eteklerine kadar uzanan merdivenli bir eksenden giriş yapılıyordu. Merdivenler ile anıt mezar binası arasında ise toplanma alanı vardı. Anıt mezarın mümkün olduğunca tepenin doğu-kuzey sınırına doğru çekilmesiyle anıtın yönü de değişmiş oldu. Raporda, anıta ulaşan yolun merdivensiz olması önerilmekteydi. Bu öneri doğrultusunda projedeki merdivenler kaldırılarak anıt alanına girişi sağlayan kısım için, yaklaşık %5'lik bir eğimle tepenin çevresinde serbest bir şekilde kavis çizen şose yol uygulandı. Bu değişiklikle giriş, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'na uzanan merdivenli yerden Tandoğan Meydanı yönüne alındı. Bu yol, anıt mezar alanının kuzeyine ulaşıyordu. Şeref Holü için tepenin sırtına, batı-kuzey doğrultusunda 350 m kadar uzanan alan kullanılarak 180 m uzunluğunda bir alle planlandı. Mimarlar, burada servi kullanarak ziyaretçilerin şehir panoraması ile ilişkisini kesmeyi amaçlamaktaydılar. Allenin başlangıcında bulunan iki nöbet kulesine ise 4 m yüksekliğindeki merdivenlerle çıkılması planlanmıştı. Projede yapılan bu değişikliklerle Anıtkabir, tören meydanı ve alle olmak üzere ikiye ayrıldı.[40]

Projenin ilk hâlinde, anıt mezarı çevreleyen yaklaşık 3000 m uzunluğunda çevre duvarları bulunmaktaydı. Jüri raporunda bu duvarların "sadeleştirilmesinin daha iyi olacağı" belirtilmekteydi. Giriş yolu tepenin üst kısmına alınarak anıt mezarla bütünleştirilmesinden dolayı mimarlar, bu duvarları kaldırarak anıt mezarın etrafındaki parkı halka açık bir bahçeye dönüştürmeyi amaçladılar. Anıt mezarın, kaide duvarları ile dik hâle getirilen ön sırt üzerine oturtulmasıyla mimarlar, tepeyi çevreleyen kaide duvarları ile anıt mezarın, "günlük hayat ve çevreden de ayrılmasını ve daha anıtsal bir şekle bürünmesini" hedeflemişlerdi. Anıt mezarın yerleştirildiği ve birbirini dik bir şekilde kesen eksenlerden birisi alle üzerinde kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda Çankaya doğru açılırken diğeri Ankara Kalesi'ne uzanmaktaydı.[41]

Projenin ilk hâlinde Şeref Holü'nün görünümü

Projede yapılan değişikliklerden birisi de alle ile ulaşılan tören meydanının, 90 × 150 m ve 47 × 70 m boyutlarında iki meydana ayrılmış olmasıydı. Büyük meydanın dört köşesinde birer kule yer alırken bu meydandan yüksekte yer alan ve bir taraftan müzeler, diğer taraftan idari binalarla çevrelenen küçük meydandan, ortasında bir kürsünün yer aldığı merdivenlerle anıt mezara çıkılmaktaydı.[42]

İlk projeye göre anıt mezarın üzerinde yer alan ve dış duvarlarında Kurtuluş Savaşı ile Atatürk Devrimlerini canlandıran kabartmaların bulunduğu ikinci bir kütle vardı. Jüri raporunda, anıt mezarın zemin katına giriş ve idare kısımları, müze girişi, güvenlik kıtasına ait odalar; birinci kata ise müzeler, dinlenme salonları, altın kitap salonu konulmuş olması nedeniyle esas anıtın çevresinin çok fazla ögeyle doldurulmuş olmasının uygunsuz olduğu belirtilmişti. Yapılan değişikliklerle anıt mezarın içinde bulunan müzeler ve idari kısımlar buradan kaldırılarak anıt mezar dışına alındı. İlk projede Şeref Holü'nün ortasında yer alan lahit, basamakla yükseltilerek yapının doğu-kuzey yönüne açılan ve Ankara Kalesi'ne bakan bir pencerenin önüne alındı. Şeref Holü'ne "daha ruhani bir hava verebilme amacıyla" lahdin bulunduğu kısmı aydınlatması ve diğer kısımları ise loş bırakması istenen tavanda açılmış delikler de yapılan değişikliklerle birlikte kaldırıldı.[43]

27 Ekim 1943'te Başbakanlık tarafından Eğitim Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığına gönderilen yazıda, Onat ve Arda'nın hazırladığı yeni projeyi incelemek ve buna dair bir rapor hazırlamak amacıyla, her iki bakanlıktan da Paul Bonatz ile birlikte çalışacak uzman bir temsilci talep edilmekteydi. Bayındırlık Bakanlığı 2 Kasım'da Yapı ve İmar İşleri Başkanı Sırrı Sayarı'yı, Eğitim Bakanlığı ise 5 Kasım tarihli yazısında Güzel Sanatlar Akademisi Mimari Şubesi Şefi Sedad Hakkı Eldem'i önerdi. Mimarların hazırladıkları ikinci proje ile bu projenin maketi, 8 Kasım 1943'te Başbakanlık Anıtkabir Komisyonuna teslim edildi. 12 Kasım'da yeni projeyi inceleyen komisyon; müzeler ve idare binalarının çıkartıldığı anıt mezarın uzun dikdörtgen formuna uyacak bir örtü sisteminin kubbe yerine etüt edilmesini talep ederken iki tören meydanı yerine tek meydanın mimari açıdan daha uygun olacağını bildirdi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü projeyi 17 Kasım'da, Bakanlar Kurulu ise projeyi ve komisyon raporunu 18 Kasım'da inceledi. Kurul, raporda yer alan değişikliklerden Onat ve Arda'nın kabul ettiklerinin gerçekleştirilmelerinin ardından projenin uygulanmasına karar verdi. Anıtkabir inşaatının yürütülmesi görevi, 20 Kasım tarihinde Bayındırlık Bakanlığına verildi. Başbakan Şükrü Saracoğlu o gün yaptığı açıklamada, mimarların proje üzerindeki değişiklikleri iki ayda bitireceklerini ve 1944 ilkbaharında inşaata başlanacağını söyledi.[44]

Onat ile Arda, Bakanlar Kurulunun kararı sonrasında projelerinde birtakım değişikliklere daha giderek üçüncü bir proje oluşturdular. İki bölüm hâlindeki tören meydanı birleştirilerek müze, kabul salonu, idari ve askerî kısımlara ait binalarla çevrelenen tek bir meydana dönüştürüldü. 180 m uzunluğundaki alle ise 220 m'ye çıkartılarak tören meydanını dik bir biçimde kesecek hâle getirildi. Bu yeni projenin maketi, 9 Nisan 1944'te açılan Cumhuriyet Bayındırlık Sergisinde sergilendi. 4 Temmuz 1944'te ise Onat ve Arda ile imzalanan sözleşmeyle birlikte projenin uygulanma aşamasına geçildi.[45]

İnşaat süreci

Temel atma ve inşaatın birinci kısmı

Temel atma töreninde ilk kazmayı vuran Şükrü Saracoğlu (9 Ekim 1944)

Ağustos 1944'te inşaat çalışmaları için bir program hazırlayan Bayındırlık Bakanlığı, inşaatın 1947'deki 7. Cumhuriyet Halk Partisi Olağan Kurultayına kadar bitirilmesini planlamıştı.[46] İnşaat için Bayındırlık Bakanlığına ilk etapta 1.000.000 liralık ödenek tahsis edildi. Bakanlık tarafından 4 Eylül 1944'te gerçekleştirilen ve inşaat arazisindeki toprak tesviye çalışmalarını kapsayan inşaatın birinci kısmının ihalesini, Hayri Kayadelen'e ait Nurhayr Şirketi kazandı. 9 Ekim 1944'te gerçekleştirilen Anıtkabir'in temel atma töreninde başbakan, bakanlar, sivil ve askerî bürokratlar yer almıştı.[47] 12 Ekim'de hükûmet, Anıtkabir inşaatına ödenek tahsisi yapmaya izin isteyen bir yasa tasarısı hazırladı. 1 Kasım'da Başbakanlık tarafından Meclise sunulan tasarıya göre 1945-1949 yılları arasındaki dönem için Bayındırlık Bakanlığına, her yıl 2.500.000 lirayı aşmamak kaydıyla 10.000.000 liraya kadar geçici taahhütlere girme yetkisi verilmekteydi.[48] 18 Kasım'daki Meclis Bütçe Komisyonunda görüşülen ve kabul edilen yasa tasarısı, 22 Kasım'da ise Meclis Genel Kurulunda kabul edildi.[49] 4677 sayılı Atatürk Anıtkabir'i İnşasına Dair Yasa, 4 Aralık 1944 tarihli T.C. Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.[50]

İnşaatın kontrol ve mühendislik hizmetini Bayındırlık Bakanlığına bağlı Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı yürütürken Orhan Arda'nın Mayıs 1945 sonunda inşaatın kontrolü için görev başına gelmesi ve devamlı olarak inşaat başında kalması kararlaştırıldı. İnşaatın kontrol şefliğine ise Ekrem Demirtaş getirilse de, Demirtaş'ın 29 Aralık 1945'te görevinden ayrılmasıyla yerine Sabiha Gürayman geçti.[51] Toprak tesviye çalışmaları ile allenin istinat duvarlarının yapılmasını kapsayan ve 1945 yılı sonunda tamamlanan inşaatın ilk kısmı için 900.000 lira ödendi.[52] Rasattepe'de yer alan gözlemevi, inşaat sırasında şantiye binası olarak kullanılmaktaydı.[53]

İnşaat sırasındaki arkeolojik buluntular

Rasattepe, yerel olarak Beştepeler adıyla anılan bir tümülüs alanıydı. Anıtkabir'in inşası sırasındaki toprak düzenlemeleri yapılırken kaldırılması ihtiyacı doğan tümülüslerle, Millî Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü ilgilenirken Türk Tarih Kurumu tarafından kazılar yapıldı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrenim üyesi Tahsin Özgüç, Türk Tarih Kurumu arkeologlarından Mahmut Akok ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Nezih Fıratlı'dan oluşan heyet denetiminde 1 Temmuz 1945'te başlayan kazılar, 20 Temmuz'da tamamlandı.[54]

İnşaat sahasında bulunan iki tümülüsün de MÖ 8. yüzyıla uzanan Frig döneminden kaldıkları tespit edildi. Bunlardan birisi 8,5 m yüksekliğinde, 50 m yarıçapında yığma bir tepeydi ve 2,5 × 3,5 m boyutunda, ardıçtan sandukası olan anıtsal bir mezar bulunmaktaydı. Diğeri ise 2 m yüksekliğinde olup, çapı 20–25 m kadardı. Bu tümülüsün içinde 4,8 × 3,8 m boyutunda, taştan bir mezar çukuru vardı. Kazılar esnasında mezar odalarının içinde birtakım eşyalar da bulundu. Kazı çalışması bölgenin, Frig döneminde bir nekropol alanı içinde olduğunu göstermekteydi.[55]

İnşaatın ikinci kısmı ihalesi ve ikinci kısım inşaatının başlaması

Anıt mezat binası ile tören meydanını çevreleyen binaların yapılmasını kapsayan inşaatın ikinci kısmının ihalesi için Emin Onat gözetiminde hazırlanan 10.000.000 liralık ihale evrakı, 12 Mayıs 1945'te Ankara'ya getirilerek kontrol şefi Ekrem Demirtaş'ın kontrolünün ardından Yapı ve İmar İşleri Başkanlığının onayına sunuldu. İhale öncesinde, 16 Temmuz 1945'te Bayındırlık Bakanlığı tarafından hükûmetten, değişken fiyat esasına göre sözleşme imzalama yetkisi istenmişti. 23 Ağustos 1945'te Bakanlar Kurulu tarafından bu yetki verildi. 18 Ağustos 1945'te, eksiltme yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleyi, 9.751.240,72 lira keşif tutarı üzerinde %21,66 tenzilatla Rar Türk adlı şirket kazandı. Bakanlık ile şirket arasında 20 Eylül 1945'te bir sözleşme imzalandı.[56] Zemin etüdünün hazırlanması, temel sisteminin değiştirilmesi, betonarme ve statik hesaplarının yapılması ve bu hesap işlemleri ücretlerinin ödenmesi konularından dolayı Anıtkabir'in inşasının başlangıcı gecikirken 1947'nin inşaat mevsiminde temel inşaatına başlandı. Bayındırlık Bakanlığının talebi doğrultusunda Ankara Valiliği, 1949 yılı sonuna kadar inşaatta kullanılması amacıyla Esenkent, Sincanköy ve Çubuk Çayı yatağında bulunan dört kum ve çakıl ocağını Rar Türk'e tahsis etti. 4 Kasım 1945'te, Karabük Demir Çelik Fabrikası'ndan inşaat için 35'er ton 14 ve 18 mm'lik donatı gönderildi. Yapı ve İmar İşleri Başkanlığının 11 Kasım 1947 tarihli yazısı ile inşaatta kullanılacak çimentonun da Sivas Çimento Fabrikası tarafından Rar Türk'e gönderilmesine izin verildi.[56]

Anıtkabir Proje Yarışması jürisinin "toprak renginden daha açık renkteki kesme taşların kullanılması" önerisi doğrultusunda, 1944 yılı itibarıyla Eskipazar'daki taş ocaklarından taş çıkarımına ve hazırlanmasına başlanmıştı. İnşaatın ikinci kısmı için yapılan sözleşmeye göre inşaatta, Eskipazar'dan çıkarılan traverten taşı kullanılacaktı. Çankırı Valiliği, Rar Türk'ün bu taş ocaklarından sarı traverten çıkarmasına 31 Ekim 1945'te ruhsat verdi. Buradan çıkarılan travertenler, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde incelendi ve hazırlanan 25 Nisan 1947 tarihli rapora göre taşlarda herhangi bir sorun tespit edilmedi. İnşaat Müteahhitliği tarafından Yapı ve İmar İşleri Başkanlığına gönderilen 3 Kasım 1948 tarihli yazıda, traverten taşlarının içlerinde delikler olduğu, yüzeyinde delik gözükmeyen travertenlerde ise işlenmeye başladıktan sonra delikler çıktığı ve bu durumun Rar Türk ile yapılan sözleşmede yer alan "oyuk ve delik taşlar katiyen kullanılmayacaktır" ifadesine aykırı olduğu belirtilmekteydi. Bunun üzerine durumu yerinde incelemesi üzerine Eskipazar'a gönderilen Erwin Lahn'ın yaptığı incelemeler sonrasında hazırladığı raporda, travertenin doğası gereği delikli olduğunun ve taşlarda anormal bir durumun görülmediğinin belirtilmesi üzerine Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı şartnamedeki ifadelerin, bünyesi ya da görünüşü bozuk olan travertenler için geçerli olması gerektiğini kararlaştırdı.[57] Anıtkabir'in inşaatında kullanılacak taş ve mermerler, ülkenin çeşitli yerlerinden getirildi. İnşaat için yeterli bir taş sanayii olmaması nedeniyle ülke genelinde taş ocakları arandı ve tespit edilen ocakların açılmalarının yanı sıra ocakların bulunduğu yerlerde yollar yapıldı, ocaklarda çalışacak işçiler yetiştirildi, taşlar ocaklardan Anıtkabir şantiyesine taşındı ve bu taşların kesimi için gerekli makineler ithal edildi.[58]

Zemin etüdü çalışmaları

18 Aralık'ta Bayındırlık Bakanlığı, Anıtkabir'in inşa edileceği arazinin deprem ve zemin mekaniği yönlerinden etüt ettirilmesine karar verdi.[59] Bu bağlamda, arazinin incelenmesi için Bayındırlık Bakanlığı Yapı İşleri Başkanlığı tarafından 23 Ocak 1945'te açılan ihaleyi, 26 bin lira karşılığında Hamdi Peynircioğlu kazandı. 24 Ocak'ta başlanan zemin etüdü çalışmaları kapsamında, ihale şartnamesi gereğince, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından bir muayene kuyusu ile iki sondaj kuyusu açıldı. Arazinin jeolojik oluşumunu ise Malik Sayar inceledi. Peynircioğlu, çalışmaları sonrasında hazırladığı raporu 20 Mayıs 1945'te sundu. Toprak ve yeraltı sularının kimyasal özelliklerinin yer aldığı analiz raporu ise 1 Aralık 1945'te teslim edildi.[60] Zemin etüdü raporuna göre toprak altında, 1 cm2sinin 3,7 kg olduğu bir kil tabakası bulunmaktaydı, 155 m derinlikte kaya bir tabakaya ve 1-1,5 m genişliklerinde, 1–2 m yüksekliklerinde ve 6–10 m derinliklerinde galeri şeklinde boşluklara rastlanılmıştı. Anıtkabir'in inşası sırasında yapının 46 cm, inşaattan 20-30 yıl sonra ise 42 cm olmak üzere toplam 88 cm toprak içine gömüleceği hesaplandı. Yapıda uygulanması planlanan radye temelin bu zemin yapısı için uygunsuz olduğu ve başka bir temel sisteminin uygulanması gerektiği belirtilmekteydi. Bayındırlık Bakanlığı, 2,5 m kalınlığında, 4.200 m2lik betonarme bir temel üzerine inşa edilmesi planlanan Anıtkabir'in raporda belirtildiği üzere 56 × 70,9 m boyutlarında rijit bir betonarme kirişli plak üzerine inşa edilmesine karar verdi.[61]

Zemin etüdü raporu sonrasında projede yapılmak istenen değişiklikler, hukuki bir sürecin yaşanmasına yol açtı. Proje Yarışması şartnamesine göre proje sahiplerine toplam inşaat bedelinin %3'ünün ödenmesi kararlaştırılmıştı. Olası inşaat bedeli 3.000.000 lira olarak belirlense de, 1944'te olası bedel 10.000.000 lira olarak tespit edildi. Onat ve Arda ile Bakanlık arasında yapılan görüşmeler sonrasında imzalanan sözleşme sonrasında mimarların, inşaat bedelinin 3.000.000 lirasına kadar olan kısımdan %3, geri kalan 7.000.000 liralık kısımdan ise %2 oranında ücret ücret alması konusunda anlaşıldı. Bunun yanında mimarlar, betonarme ve statik hesaplar için betonarmenin metreküpü başına %1,75'i oranında da bir ücret de alacaklardı. Ancak Sayıştay, yarışma şartnamesinin 18. maddesine dayanarak yapının betonarme ve statik hesaplamalarının da mimarların görevleri arasında olduğu gerekçesiyle sözleşmeyi tescil etmedi. Bakanlık ile gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrasında mimarlar, herhangi bir ücret almadan betonarme ve statik hesaplamalarını yapmayı kabul etti ve bu hesaplamaları yapması için İstanbul'daki bir mühendislik şirketiyle 7.500 lira karşılığında anlaştı. Zemin etüdü raporunun hazırlanması kararının alınmasıyla birlikte hesaplama işlemleri duraklatıldı.[62]

Etüt çalışmaları sonrasında Bakanlık, betonarme ve statik hesaplamalarının tekrar yapılması talebinde bulundu. Mimarlar ise 17 Aralık 1945 tarihli dilekçelerinde, yeni temel sistemine göre yapılacak hesaplamaların daha fazla maliyeti olduğunu ve kendilerinin maddi imkânlarının bunu karşılamak için yeterli olmadığını belirttiler. Bunun üzerine Bakanlık, 18 Aralık 1945 tarihli bir yazı ile durumu Danıştay'a bildirdi. 17 Ocak 1946'da Danıştay, yapının temel sisteminin değişmesinden dolayı mimarlara ek ödemelerin takdim edileceği bir ek sözleşmenin yapılmasını kabul etti. Bu karar üzerine Bayındırlık Bakanlığı tarafından; Bayındırlık Bakanlığı müsteşarı, Yapı ve İmar İşleri daire başkanı, Bayındırlık Bakanlığı yetkilileri, Emin Onat, Hamdi Peynircioğlu ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinin katılımıyla 12 Şubat 1946'da gerçekleştirdiği toplantıda, yapılan incelemeler doğrultusunda Anıtkabir'in Rasattepe'de inşa edilmesinin uygun olduğu ve anıt mezar binasının zemine yapacağı basıncın azaltılması, yapının depreme karşı dayanıklılığının artırılması, esnekliğin ve yekpareliğin sağlanması amacıyla yapının kombine kâgir ve betonarme bir sistemle inşa edilmesi gerektiği kaydedildi. Ertesi gün gerçekleştirdiği ikinci toplantıda komisyon, önceki gün alınan kararlara göre anıt mezar binası için yeni bir proje oluşturulmasına ve bu projeye göre temel hesaplamalarının yapılmasını kararlaştırdı.[63]

Komisyonun kararları doğrultusunda mimarlar, projenin temelinde birtakım değişiklikler yaptı. Değişikliklerle birlikte anıt mezarın, toprak zeminde yer alan temel yerine içi kemerli bölmelerle ayrılmış bir betonarme kısım üzerine inşa edilecekti. Bakanlık, bu hesaplamaların giderlerini, Anıtkabir inşaatının ikinci kısmının inşası için sözleşme imzalanan Rar Türk için ayrılan ödenekten karşılamak istese de Sayıştay, şirket ile imzalanan sözleşmenin 10. maddesi gereğince, bütçeye konulan ödeneğin başka hizmetlere harcanamayacağını belirterek betonarme ve statik hesapları için buradan ödeme yapılmasına izin vermedi. Bunun üzerine Rar Türk ile imzalanan sözleşmenin ilgili maddesini düzenleyen ek bir sözleşme oluşturan bakanlığın bu sözleşmenin onayı amacıyla 27 Mayıs 1946'da başvurduğu Danıştay, 8 Temmuz 1946'da ek sözleşmeyi uygun buldu. Ek sözleşme, incelenmesi ve gereğinin yapılması için 24 Ekim 1946'da Maliye Bakanlığına gönderildi. Aynı tarihte Bayındırlık Bakanlığı, Onat ve Arda ile betonarme ve statik hesaplarına dair yapılacak ek sözleşmeyi de Maliye Bakanlığına gönderdi. Maliye Bakanlığının incelemesi sonrasında her iki ek sözleşme de 19 Aralık 1946'da Cumhurbaşkanı İnönü tarafından onandı.[64]

Zemin etüdü sonrasındaki sorunlar ve inşaat arazisindeki üçüncü kamulaştırmalar

Ocak 1946'ya kadar şantiyeye çeşitli inşaat malzemeleri nakleden Rar Türk, zemin etüdü sonrasında temel sisteminin değiştirilmesi kararlaştırıldıktan sonra, yeni projede ihtiyaç duyulandan daha fazla beton ve demir satın aldıklarından dolayı zarar ettiklerini belirterek Bayındırlık Bakanlığından fiyat farkı talep etti. Bakanlık, bu isteği uygun görerek 240.000 lira fiyat farkı ödenmesi için ek sözleşme hazırlayarak bunu Danıştay Başkanlığının incelemesine sundu. Danıştay'ın ek sözleşmeyi onaylamaması üzerine Bayındırlık Bakanı Cevdet Kerim İncedayı, 17 Haziran 1947'deki Meclis Genel Kurulunda, Danıştay kararının şirketi zarara uğratacağını ve işin sürüncemede kalarak şirketle sözleşmenin feshedilmesi hâlinde hükûmetin tahminen 1,5 milyon lira zarara uğrayacağını ifade ederek ek sözleşmeyi yeniden incelemesi üzerine Danıştay'a gönderdi. Danıştay tarafından 7 Temmuz 1947'de, idarenin proje üzerinde her türlü tadilatı yapmaya yetkili olmasından dolayı şirket tarafından talep edilen fiyat farkının ödenmesinin mümkün olmadığı kararı alındı. Bu kararın ardından Bakanlık, istenilen şartlar dahilinde iş programının verilmesini 16 Temmuz 1947'de Rar Türk'ten talep etse de şirket, 28 Temmuz 1947 tarihli yazısında iddiasını tekrarlayarak yapılacak işlerin ihale bedelinin %20'sinden fazla olduğunu ve bundan dolayı iş programındaki süre içinde planlanan işlerin bitirilmesinin mümkün olmadığını belirtti. Bakanlık ise, şartnamenin üçüncü maddesine dayanarak 21 Haziran 1946 tarihinde tebliğ ettiği işlerin ihale bedeli içinde olduğunu öne sürdü. Rar Türk'ün iddialarını yersiz bulan Bakanlık, on gün içinde iş programının verilmemesi ve yirmi gün içinde çalışmanın istenilen seviyeye gelmemesi durumunda, 16 Temmuz 1947 tarihli tebligat uyarınca hukuki yollara başvuracağını belirtti.[65]

Bakanlar Kurulu tarafından 27 Haziran 1947'de, inşaat sahası için 29.848 m2lik arazinin daha kamulaştırılması gerektiği kararı alındı. Daha sonradan buna 23.422 m2 daha eklendi. Ancak 1947'de kamulaştırma kararı alınan arazinin özel şahıslara ait olan bölümlerinden 65.120 m2lik alan 1950'ye kadar istimlâk edilememiş olduğundan, 21 Eylül 1950'de hükûmet tarafından tasarruf etme amacıyla bu arsaların kamulaştırma planından çıkarılmasına karar verildi. Bayındırlık Bakanı Fahri Belen tarafından yapılan açıklamada, o tarihe kadar Anıtkabir'in inşasının 569.965 m2lik arazide gerçekleştirildiği, bu arazinin 43.135 m2sinin belediyeden, 446.007 m2sinin özel şahıslardan, 53.715 m2sinin ise hazineden bedelsiz olarak alındığı belirtildi. Belen, özel şahıslara ait 309 parsel arsa karşılığı olarak 1.018.856 lira ödendiğini ve Anıtkabir arazisi için harcanan toplam paranın ise 1.175.927 lira olduğunu ifade etti.[66]

27 Kasım 1947'deki bir röportajında Emin Onat; Anıtkabir inşaatının toprak hafriyatı, anıt mezar kısmının alt betonu ve yalıtımı, askerî kısmının temelleri, zemin kat betonarmesi, giriş kısmının merdivenlerinin betonarme kısmının tamamlandığını belirtti.[67] Bayındırlık Bakanlığı, Anıtkabir inşaatı için 1946'da 1.791.872 lira harcarken 1947'de bu miktar 452.801 liraydı. 1947 Yılı Bütçe Kanunu'nda yapılan değişiklikle Anıtkabir inşaatı ödeneğinden 2 milyon lira, Millî Savunma Bakanlığına aktarıldı.[67]

İnşaatın tekrar başlaması ve anlaşmazlıkların giderilmesi

15 Mayıs 1948 tarihli gazeteler, Rar Türk ile Bakanlık arasındaki anlaşmazlığın giderildiğini ve inşaatın tekrar başladığını yazdı. Ancak Rar Türk, Bayındırlık Bakanlığı aleyhine 1949 yılında 2 milyon liralık bir tazminat davası açacaktı.[68] İnşaatın tekrar başlamasının ardından burada çalışmak için yetkililerden izin alan Ankara Üniversitesi Yüksek Talebe Birliği öğrencileri de 17 Mayıs 1948'den itibaren inşaatta belli bir süre çalışmışlardı.[68] 30 Temmuz 1948'de inşaatı gezen Bayındırlık Bakanı Nihat Erim, 1948 sonuna kadar anıt mezarın betonarme temelinin, allenin, nöbetçi kulelerinin ve askerî kısmın tamamlanacağını, yardımcı binalara başlanacağını, bahçe ve ağaçlandırma çalışmalarına devam edileceğini; 1949'da ise anıt mezarın ara katı ile yardımcı binaların tamamlanmasıyla birlikte 10 milyon liralık ödeneğin biteceğini, inşaatın kalan işleri için de 14 milyon liralık ödeneğin gerektiğini açıkladı.[68] 26 Şubat 1949'da ise Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan, inşaatın üç yıl içinde bitirileceğini söyledi.[69]

10 Kasım 1949 tarihli Ulus gazetesindeki bilgilere göre alle ve allenin başındaki iki giriş kulesinin inşaatları tamamlanırken yolun iki yanına mermerden yapılan 24 adet aslan heykelinin konulması planlanmaktaydı. Muhafız bölüğünün kullanacağı 650 m2lik bölümün kaba inşaatı bitirilmiş ve çatı örtüsü yapılmaya başlanmıştı. Anıt mezarın karşısındaki 84 m'lik kolonatın betonarme temel ve döşeme işleri ile dış cephesinin taş kaplaması tamamlanırken üst kısmında bulunan taş kolonları ve kemerlerinin inşaatları devam etmekteydi. İdare ve müze binalarının da temeli ile ara kat betonarme döşemeleri tamamlanmıştı. Anıt mezarın 11 m yüksekliğindeki betonarme temeli ile bu temelin üstündeki 3.500 m2lik betonarme döşemesi de bitirilmişti. Temel üstünden başlayan ve şeref salonun altına denk gelen muhtelif taş, tonoz ve kemerlerden oluşan ara kat duvarları 2 m'ye kadar yükseltilmiş, anıt mezar temelinin yanındaki 11 m'lik duvarlar yapılmış ve sarı taş duvarlarının 1.000 m'lik kısmı tamamlanırken ara kat kolonlarının demir montajının yapımına başlanmıştı.[69] İnşaat için 1948'de 2.413.088, 1949'da ise 2.721.905 lira harcama yapıldı. 1946-1949 yılları arasında tamamlanan Anıtkabir ikinci kısım inşaatı için toplam 6.370.668 lira harcanmıştı.[68]

4677 sayılı Atatürk Anıtkabir'i İnşasına Dair Yasa ile inşaat için sağlanan 10.000.000 liralık ödeneğin 1950 itibarıyla tükenmesi dolayısıyla Başbakanlık, inşaat için 14.000.000 liralık ek ödeneği düzenleyen yasayı 1 Şubat 1950'de Meclis'e sundu. Yasa teklifi yazısında, inşaatın durumu ve 1950 yılı sonuna kadar yapılacaklar da yazılıydı. Bu yazıya göre anıt mezar temel kısmı inşaatı tamamen bitirilmişti ve sene sonuna kadar anıt mezar ara katı ile yardımcı binalardan asker, ara kat ve idare binalarının çatıya kadar, müze kabul kısımlarının birinci kata kadar olan kaba işlerinin, alle ve giriş kulelerinin inşaatlarının tamamlanacağı belirtilmekteydi. Sonrasında ise 65.000 m2lik sahanın kamulaştırılması, anıt mezarda ara kattan üstteki kısmın inşası, yardımcı binaların kaba inşaatının tamamlanması, binaların her türlü kaplama, doğrama, tesisat ve süsleme işleri ile döşemelerinin yapılması, parkın toprak işleri, istinat duvarları, yolların ağaçlandırılması ve her çeşit tesisatın ikmali yapılacağı ifade edilmekteydi. 4 Şubat 1950'de Meclis Bayındırlık Komisyonunda görüşülerek kabul edilen ve Bütçe Komisyonuna sevk edilen yasa tasarısı, 16 Şubat'ta da burada kabul edilerek Meclis Genel Kuruluna gönderildi. Tasarı, 1 Mart'taki Meclis Genel Kurulunda görüşülüp kabul edildi ve 4 Mart tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yasalaştı.[70]

Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan'ın 3 Nisan 1950'de Başbakanlığa gönderdiği yazıda, anıt mezarın temel ve ara katı ile diğer binaların çatıya kadar kaba işlerin tamamlanmak üzere olduğu, ilerleyen günlerde üçüncü kısım inşaat için ihaleye girileceği ve bundan dolayı kabartmaların, heykellerin, Anıtkabir'e yazılacak yazıların ve müze kısmında yer alacak eşyaların belirlenmesi gerektiği bildirilmekteydi. Adalan yazısında, bir sonraki aşamadaki işlerin yapılabilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı, Ankara Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumundan seçilecek üyeler ile Bayındırlık Bakanlığı temsilcisi ve proje mimarlarından oluşacak bir komisyon kurulmasını önerdi. Bu öneri doğrultusunda Ankara Üniversitesi'nden Ekrem Akurgal, Türk Tarih Kurumundan Halil Demircioğlu, Bayındırlık Bakanlığına bağlı Yapı ve İmar İşleri Başkanı Selahattin Onat, inşaatın kontrol şefi Sabiha Gürayman ve proje mimarlarından Orhan Arda'dan oluşan komisyon, ilk toplantısını 3 Mayıs 1950'de gerçekleştirdi. Bu toplantıda inşaat sahası inceledikten sonra konunun; Ankara Üniversitesi Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinden birer temsilci ile İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinden iki temsilcinin yanı sıra Millî Eğitim Bakanlığının isimlerini belirleyeceği "Atatürk İnkılapları ile yakın ilgisi olan üç düşünce adamının" da olacağı daha çok üyeli bir komisyon tarafından ele alınmasına karar verildi. Ancak hedeflenen komisyon toplantısı, 14 Mayıs 1950'de gerçekleştirilen genel seçimlerin sonrasına kaldı.[71]

İktidarın değişmesi ile projedeki tasarruf amaçlı değişiklikler

1944 tarihli Anıtkabir maketi. Anıt mezar kısmının üzerinde yer alması planlanan; ancak tasarruf amacıyla yapılan değişiklikler sonrasında kaldırılan bölüm de bulunmaktadır.[72]

Seçimler sonrasında iktidara gelen Demokrat Parti, cumhuriyetin 1923'teki ilanından beri Cumhuriyet Halk Partisi dışında hükûmet kuran ilk parti olmuştu. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve Bayındırlık Bakanı Fahri Belen, hükûmetin mecliste güvenoyu almasından 6 gün sonra, 6 Haziran 1950'de Anıtkabir inşaatını ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında mimar ve mühendisler tarafından, inşaatın en erken 1952'de biteceğini ifade edildi. Ziyaretin ardından, inşaatın sonuçlandırılmasını hedefleyen Belen'in başkanlığında, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı Muammer Çavuşoğlu, Paul Bonatz, Sedad Hakkı Eldem, Emin Onat ve Orhan Arda'nın yer aldığı bir komisyon kuruldu. Menderes ise yaptığı açıklamada, daha önceden istimlâk edilmesi kararlaştırılan arazilerin istimlâk edilmeyeceğini ve bu sayede hem 6-7 milyon lira tasarruf sağlanacağını hem de daha çabuk ilerlemesinden ötürü inşaatın "birkaç ayda" bitirileceğini öne sürdü. İnşaatın daha hızlı tamamlanması ve masraflardan tasarruf amacıyla projede birtakım değişiklikler yapıldı. Ağustos 1950'de Bayındırlık Bakanlığı yetkilileri, anıt mezar binasındaki lahdin bulunduğu bölümün üzerinin tamamen açık ve kolonatsız yapılmasını planlamaktaydı.[73]

Komisyon tarafından hazırlanan rapor, 20 Kasım 1950'de yetkililere iletildi. Maliyeti düşürmek için üç seçeneğin değerlendirildiği raporda, anıt mezar kısmının yapılmasından tamamıyla vazgeçilmesi düşüncesi "Ulu Önderin kişiliğine uygun düşmeyeceği", anıt mezarın yalnızca dış kolonları ve kirişlerinin yapılması düşüncesinin ise "yarım kalmış ve geçici bir eser olacağı" gerekçesiyle uygunsuz bulunmaktaydı. Raporda tavsiye edilen seçenek ise, anıt mezarın kolonat üstünde yükselen kısmının kaldırılması yönündeydi. Dış mimaride önerilen bu değişiklik, iç mimaride de birtakım değişiklikler yapılmasına yol açtı. Tonozlu ve üstü kapalı bir Şeref Holü yerine lahdin açıkta bulunması, asıl mezarın ise lahdin yer aldığı platformun bir kat aşağısında bir yerde ve toprakta olması önerilmekteydi.[74] Bayındırlık Bakanlığı tarafından 27 Kasım 1950'de Bakanlar Kurulunun onayına sunulan rapor, 29 Kasım 1950'deki Bakanlar Kurulu toplantısında kabul edildi. Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytinoğlu tarafından 30 Aralık 1950'de düzenlenen basın toplantısında, yapılan değişikliklerle projenin "iki yıl daha erken" olmak üzere Kasım 1952'de bitirileceği ve inşa ve kamulaştırma bedelinden yaklaşık 7.000.000 lira tasarruf edileceği belirtildi.[75]

Rar Türk ile olan anlaşmazlığın çözümü amacıyla Bayındırlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığına gönderdiği 21 Temmuz 1950 tarihli yazıyla, Rar Türk ile bir ek sözleşme yapılması yönündeki görüşünü sordu. Maliye Bakanlığının olumlu yanıtının ardından, Bayındırlık Bakanlığının teklifi üzerine, Bakanlar Kurulunun 21 Eylül 1950'deki toplantısında ek sözleşme yapılması kararlaştırıldı. Bu karar üzerine şirkete Rar Türk'e 3.420.584 lira ek ödeme yapıldı.[76]

Lahdin bulunduğu anıt mezar binasının ara katının inşası 1950 sonunda bitirildi.[77] Mart 1951'de anıt mezar binasının temel beton inşaatı tamamlandı ve burayı yardımcı binalara bağlayan antrelerin yapımına başlandı.[77] 18 Nisan 1951'de gerçekleştirilen basın açıklamasında Kemal Zeytinoğlu, inşaatın 1952 sonunda tamamlanacağı yönündeki ifadesini yinelerken Emin Onat ise bitiş tarihini 1953 olarak verdi. Aynı açıklamada Onat'ın, anıt mezarın tavanının kapalı olarak inşa edileceğini ve tavanın altın yaldızlarla süsleneceğini ifade etmesiyle tavan kısmı bir kez daha değiştirilmiş oldu.[78] 35 m olan anıt mezarın yüksekliği 28 m olarak değiştirilirken üzerindeki dört duvardan oluşan ikinci kattan vazgeçilmesi ile yüksekliği 17 m'ye indi. Şeref Holü'nün taş tonozlu kubbesi değiştirilerek betonarme bir kubbe kullanıldı.[79] Anıtkabir inşaatına ait işlerin İhale Kanunun 135. maddesi hükümlerinden istisnası hakkındaki kanun tasarısının gerekçesinde, projedeki değişiklik sonrasında inşaatın 10 Kasım 1951'de tamamlanacağı belirtilmekteydi. Aynı kanunun 16 Mayıs 1951 tarihli Bütçe Komisyonu raporunda ise bu değişiklikle inşaatta 6 milyon lira tasarruf sağlandığı ve inşaatın Kasım 1952'de tamamlanacağı ifade edilmişti. 1 Kasım 1951'deki konuşmasında Celâl Bayar, 15 Ocak 1952'deki konuşmasında ise Kemal Zeytinoğlu; inşaatın Kasım 1952'de tamamlanacağını söyledi. İnşaat için 1944 yılında 10, 1950 yılında ise 14 milyon lira olmak üzere toplam 24 milyon lira bütçe ayrılmıştı.[80]

İnşaatın üçüncü kısmı ihalesi ve üçüncü kısım inşaatı

İkinci kısım inşaatın devam ettiği sırada, üçüncü kısım inşaatı için açılan ihaleyi 11 Eylül 1950'de, 2.381.987 lira keşif bedeli ile Amaç Ticaret kazandı. Üçüncü kısım inşaat; Anıtkabir'e çıkan yollar, Aslanlı Yol ve tören alanının taş kaplama işleri, anıt mezar binasının üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsamaktaydı. Tören alanında kullanılan kırmızı travertenler Boğazköprü'deki, siyah travertenler ise Kumarlı mevkiindeki taş ocağından getirildi. 1951 inşaat mevsiminin başında Anıtkabir'in yardımcı binalarını kapsayan muhafız, kabul, şeref ve müze salonlarının çatılarının kapanmasına başlanırken Aslanlı Yol'un üzerindeki son detaylar yapıldı. 3 Ağustos 1951 tarihli yazıyla alınan izin sonrasında Almanya'dan ithal edilen 100 ton kurşun levha, anıt mezar binası ile yardımcı binaların çatılarının kaplamasında kullanıldı.[77]

İnşaatın dördüncü kısmının ihalesi ve inşası

6 Haziran 1951'de gerçekleştirilen inşaatın dördüncü ve son kısmının ihalesine Rar Türk, Amaç Ticaret ve Muzaffer Budak katıldı. İhaleyi, 3.090.194 liralık keşif bedeli üzerinden %11,65 indirim yapan Muzaffer Budak'ın şirketi kazandı. Dördüncü kısım inşaat; Şeref Holü'nün döşemesi, tonozların alt döşemeleri, Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemeleri ve mermer işlerinin yapılmasını kapsamaktaydı.[81] Şirketin 24 Temmuz 1951'de Bayındırlık Bakanlığına verdiği dilekçede yer alan anıt mezarın kolonları üzerine yapılacak lento taşlarının Eskipazar'daki traverten taş ocaklarından temininin mümkün olmamasından dolayı Kayseri'deki taş ocaklarından getirilmesi yönündeki teklifinin kabul edilmesi sonrasında buradan getirilen bej travertenler kullanıldı. Bu taşlar ayrıca; merdiven basamakları döşemeleri, tören alanı ve Aslanlı Yol'da da tercih edildi. İnşaatta; Hasandere'den getirilen yeşil mermer, Hatay'dan getirilen kırmızı mermer, Afyonkarahisar'dan getirilen kaplan postu mermer, Çanakkale'den getirilen krem mermer, Adana'dan getirilen siyah mermer ve Haymana ile Polatlı'dan getirilen bej travertenler de kullanıldı.[82][83] Lahdin yapımında kullanılan mermer ise Bahçe'deki Gavur Dağları'ndan getirildi.[82]

Heykel, kabartma ve yazıların belirlenmesi ve uygulanması

 
Aslanlı Yol'un girişinde yer alan erkek (üstte) ve kadın heykel grupları

Anıtkabir'de yer alacak kabartma, heykel, yazı ve müze kısmında yer alacak eşyaların belirlenmesi ile ilgili kurulan komisyon, 3 Mayıs 1950'de gerçekleştirdiği ilk toplantısında, daha fazla üyeye ihtiyaç duyulduğunu kararlaştırdı. 31 Ağustos 1951'deki ikinci toplantısında, Anıtkabir'e konulacak heykel, kabartma ve yazıların konularının Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan ve Atatürk Devrimleri ile ilgili hayatı ve hareketleri düşünülerek seçilmesine karar verildi. Yazıların seçilmesi için Enver Ziya Karal, Afet İnan, Mükerrem Kâmil Su, Faik Reşit Unat ve Enver Behnan Şapolyo'nun oluşturduğu bir alt komisyon kurulması kararlaştırıldı. Heykel ve kabartmalar hakkında ise sanatçılara üslup yönünden komutlar verecek yetkiyi kendilerinde görmediğini belirten komisyon, bunların tespiti için ise Ahmet Hamdi Tanpınar, Ekrem Akurgal, Rudolf Belling, Hamit Kemali Söylemezoğlu, Emin Onat ve Orhan Arda'dan meydana gelen bir alt komisyon kurulmasına kararı verdi.[84]

Belirlenen yeni üyelerin de yer aldığı 1 Eylül 1951 tarihli toplantıda, Anıtkabir'de yer alacak heykel ve kabartmaların; yapının mimarisine uygun, istenilen konuyu olduğu gibi tekrarlamayan, anıtsal ve temsili eserler olmaları istedi. Eserlerin konuları belirlenirken üslup yönünden de sanatçılar yönlendirildi. Allenin başında, iki kaide üzerinde "Atatürk'e saygı ve anıta gidenleri onun manevi huzuruna hazırlamak için" birer heykel grubu veya kabartma yapılması kararlaştırıldı. Bu eserlerin, "sükûn ve istiğrak havasını tamamlamaları, Atatürk'ün ölümü veya ebediliği düşüncesini, Atatürk'ün kurtardığı ve yetiştirdiği nesillerin bu ölümden duydukları derin acıları da ifade etmeleri" amaçlanmaktaydı. Allenin iki yanında, "kuvvet ve sükûnet telkin eden" oturmuş ve yatmış pozisyonda 24 aslan heykeli bulunmasına karar verildi. Anıt mezara çıkan merdivenin iki yanına, teki Sakarya Meydan Muharebesi'ni diğeri ise Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni temsil eden birer kabartma kompozisyonunun işlenmesi, Şeref Holü'nün yan duvarlarına Atatürk Devrimleri konulu birer kabartma yapılması belirlendi. Anıt mezarın giriş kapısının bir tarafına "Gençliğe Hitabe"nin, diğer tarafına ise "Onuncu Yıl Nutku"nun yazılmasına karar verildi. Anıtkabir'de yer alan on kuleye ise Hürriyet, İstiklâl, Mehmetçik, Zafer, Müdafaa-ı Hukuk, Cumhuriyet, Barış, 23 Nisan, Misak-ı Millî ve İnkılâp isimleri verildi ve kulelere yapılacak kabartmaların, taşıdığı isme göre seçilmesi kararlaştırıldı.[85]

Anıtkabir'de yer alacak yazıların metinlerini belirlemekle görevli alt komisyon; 14, 17 ve 24 Aralık 1951 tarihlerindeki toplantılarının ardından 7 Ocak 1952'deki toplantısında kararlarını içeren bir rapor hazırladı. Komisyon, yazılacak metinlerde yalnızca Atatürk'ün sözlerinin yer almasına karar verdi. Kulelere yazılacak yazıların kule isimlerine göre seçilmesi belirlendi. Anıtkabir projesine göre lahdin arkasındaki pencerenin üzerine Atatürk'ün "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" sözünün yazılması planlanırken komisyon bu yönde bir karar almadı.[86]

 
İstiklâl Kulesi'nin iç duvarı (üstte) ile Misak-ı Millî Kulesi'nin dış duvarındaki kabartmalar

Konusu belirlenmiş olan 19 heykel ve kabartma için, yalnızca Türk sanatçıların katılımına açık bir yarışma yapıldı. Yarışma başlamadan önce kabartmalar için hazırlanan şartnameye göre, kulelerin dışındaki kabartmaların derinliği taş yüzeyinden 3 cm, kule içinde ise 10 cm olacak ve alçıdan yapılan modeller taş tekniğine uygun olarak işlenecekti. Yarışma için oluşturulan jüride Yapı ve İmar İşleri Dairesi Başkanı Selahattin Onat, Millî Eğitim Bakanlığından edebiyat öğretmeni Ahmet Kutsi Tecer, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden Paul Bonatz, Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümünden Rudolf Belling, Türk Ressamlar Birliğinden ressam Mahmut Cûda, Türkiye Yüksek Mühendisler Birliğinden mimar ve mühendis Mukbil Gökdoğan, Türk Yüksek Mimarlar Birliğinden mimar Bahaettin Rahmi Bediz ve Anıtkabir mimarları Emin Onat ile Orhan Arda yer almaktaydı.[87]

173 eserin gönderildiği yarışma, 19 Ocak 1952'de sona erdi. 26 Ocak 1952'de açıklanan sonuçlara göre girişte bulunan kadın ve erkek heykel grupları ile alledeki aslan heykellerini Hüseyin Anka Özkan'ın; anıt mezara çıkan merdivenlerin sağında bulunan Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartmayı İlhan Koman'ın, solunda bulunan Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartma ile İstiklâl, Mehmetçik ve Hürriyet kulelerindeki kabartmaları Zühtü Müridoğlu'nun; hitabet kürsüsü ve bayrak direğinin altındaki kabartmayı Kenan Yontunç'un; İnkılap, Barış, Müdafaa-ı Hukuk ve Misak-ı Millî kulelerindeki kabartmaları Nusret Suman'ın yapmasına karar verilirken 23 Nisan Kulesi kabartması için birinciliğe layık eser bulunamadığından ikinci olan Hakkı Atamulu'nun eseri uygulandı. Cumhuriyet ve Zafer kuleleri için ise "konuyu başarı ile temsil eden" bir eser bulunamadığından bu kulelere kabartma yapılmasından vazgeçildi. 1 Eylül 1951'deki toplantıda lahdin bulunduğu Şeref Holü'nün yan duvarlarına yapılması belirlenen kabartmaların yapımından ise, konuyu başarı ile temsil eden eser bulunamadığı gerekçesiyle iptal edildi.[88]

8 Ağustos 1952'de Bakanlar Kurulu, yarışmada derece alanlara çeşitli ebatta modellerin yaptırılması işinin pazarlıkla ihale edilmesi konusunda Yapı ve İmar İşleri Eksiltme Komisyonunu yetkilendirdi. 26 Ağustos 1952'de ise heykel ve kabartmaların taşa uygulanması için, yarışmada derece almış Türk sanatçılar ile Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin "bu alandaki tanınmış şirketlerin" katılımına açık uluslararası ihale başlatılması kararlaştırdı. İhaleyi kazanan İtalya merkezli MARMI kazanırken birkaç kabartmayı yapacak olan Nusret Suman da şirketin taşeronu oldu.[89]

Aslanlı Yol'daki aslan heykellerinden birisinin görünümü

Heykel grupları ile aslan heykelleri için Hüseyin Özkan ile 8 Ekim 1952'de sözleşme imzalandı. 29 Haziran 1953'te jüri tarafından heykellerin 1:1 ölçekli modelleri kontrol edilerek kabul edilirken kadın ve erkek heykel grupları 5 Eylül 1953'te yerlerine monte edildi.[90] Müdafaa-ı Hukuk, Barış, Misak-ı Millî ve İnkılap konulu kabartmaların motifleri 1 Temmuz 1952'de hazırladı. Bu çalışmaların modelleri, jüri tarafından 21 Kasım 1952'de kabul edildi. Müdafaa-ı Hukuk Kulesi'ndeki kabartma Nusret Suman; Barış, Misak-ı Millî ve İnkılap kulelerindeki kabartmalar ise MARMI tarafından uygulandı.[91] İstiklâl, Hürriyet ve Mehmetçik kuleleri ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi kabartmalarını yapan Zühtü Müridoğlu, kulelerin kabartmalarını 29 Mayıs 1953'e kadar teslim edilebileceğini bildirdi. Heykel ve kabartmaların kontrolünü yapan Belling, Arda ve Onat'tan oluşan kurulun 11 Temmuz 1953 tarihli raporunda, Başkomutanlık Meydan Muharebesi konulu kabartmanın ilk yarısı ile Mehmetçik Kulesi'nin kabartmasını Ankara'ya göndereceğini, muharebe konulu kabartmanın ikinci yarısının ise yaklaşık üç hafta sonra tamamlanarak gönderileceğini Bayındırlıkla Bakanlığına iletti. Sakarya Meydan Muharebesi konulu kabartma için Bakanlık ile İlhan Koman arasında 6 Ekim 1952'de bir sözleşme yapıldı. Koman, kabartmanın ilk yarısını 28 Mayıs 1953'te Ankara'ya gönderirken ikinci kısmını 15 Temmuz 1953'te tamamladı. 23 Nisan Kulesi'ndeki kabartma için Bakanlık ile Hakkı Atamulu arasında 10 Aralık 1952'de bir sözleşme imzalandı. Kenan Yontunç tarafından hazırlanan bayrak kaidesindeki kabartma ile hitabet kürsüsü süslemelerin modellerini jüri, 7 Mayıs 1952'te kabul etti.[92]

Anıt mezar binasının dış cephesinde yer alan "Onuncu Yıl Nutku" metni

Müdafaa-ı Hukuk Kulesi'nin dışına uygulanan kabartmayı 29 Haziran 1953'te inceleyen Belling, Arda ve Onat'tan oluşan kurul, kabartmanın derinliği az buldu ve kabartmanın, anıtın dış mimarisinde "beklenilen etkiyi gösteremediği" ifade ederek kabartmaların yakından görünebilecek bir ölçüde yapılmasını talep etti. Bu kabartmanın ardından Hürriyet, İstiklâl, Mehmetçik, 23 Nisan ve Misak-ı Millî kulelerinin dış yüzeyine yapılacak kabartmaların kulelerin iç kısımlarına ve İtalyan uzmanlar tarafından yapılmaları kararlaştırıldı. Bununla birlikte bayrak direği kaidesindeki kabartma ile hitabet kürsüsü süslemesini Nusret Suman'ın uygulamasına karar verildi. Müdafaa-ı Hukuk Kulesi'nin haricinde yalnızca Mehmetçik Kulesi'nin dış yüzeyine kabartma uygulaması yapıldı.[93] MARMI'nin yaptığı heykel ve kabartma uygulamaları sırasında yaşanan bazı hataların giderilmesi ve ince işlerdeki değişiklikler ise Nisan-Mayıs 1954 tarihleri arasında gerçekleştirildi.[94]

4 Haziran 1953'te hükûmet tarafından, komisyon raporunda belirtilen yerlere belirlenen sözlerin yazımı için, Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı üyesi şirketler ile Türk sanatçıların başvurusuna açık uluslararası bir ihale açılması kararı alındı. Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı tarafından 17 Temmuz 1953'te gerçekleştirilen ihaleyi, Emin Barın kazandı. Anıt mezarın girişindeki "Gençliğe Hitabe" ile "Onuncu Yıl Nutku" metinlerinin üzerleri, Sabri İrteş tarafından altın varak ile kaplandı. Müdafaa-ı Hukuk, Misak-ı Millî, Barış ve 23 Nisan kulelerindeki yazılar mermer panolara, diğer kulelerdekiler ise traverten duvarların üzerine oyuldu.[95]

Mozaik, freskler ve diğer ayrıntıların belirlenmesi ve uygulanması

Anıtkabir'de kullanılacak mozaik motiflerinin belirlenmesi için proje mimarları tarafından Nezih Eldem görevlendirildi. Şeref Holü'nün giriş bölümü ile iç kısmının tavanında, Atatürk'ün lahdinin bulunduğu bölümün tavanında, Şeref Holü'nün yan galerilerini örten çapraz tonozların yüzeyinde, Atatürk'ün mezar odasında ve kulelerin pencerelerin üst kısımlarındaki kemer aynalıklarda mozaik süslemeler kullanıldı. Şeref Holü'nün orta bölümünde yer alan mozaikler dışındaki Anıtkabir'deki mozaik süslemelerin tamamının tasarımını Eldem yaptı. Şeref Holü'nün tavanında yer alacak mozaik motifler için ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ndeki 15. ve 16. yüzyıl Türk halı ve kilimlerinden alınmış on bir motifin birleştirilmesi ile bir kompozisyon oluşturuldu. Türkiye'de mozaik süsleme uygulamasının o dönemde yapılamaması nedeniyle Ekim 1951'de Bayındırlık Bakanlığı, Avrupa ülkelerinin büyükelçilerine gönderdiği yazı ile ülkelerindeki mozaik işlerini yapan firmaların bildirilmesi talebinde bulundu. 6 Şubat 1952'de Bakanlar Kurulu, mozaik uygulamalarının yapılmasıyla ilgili bir ihale açılmasını kararlaştırdı. İhale yapılmadan önce, 1 Mart 1952'de, Alman ve İtalyan firmalarından alınan mozaik örnekleri üzerinde yapılan incelemeler sonrasında İtalyan şirketinin mozaiklerinin kullanılmasına karar verildi. Mozaik uygulamaları için İtalya'ya gönderilen ve yaklaşık 2,5 yıl burada kalan Nezih Eldem, burada tüm mozaiklerin 1:1 ölçekli çizimini yaptı. Çizimlere göre İtalya'da üretilen ve parça parça Ankara'ya gönderilen mozaiklerin montajına, Ankara'daki İtalyan ekip tarafından 22 Temmuz 1952'de başladı ve uygulama çalışmaları 10 Kasım 1953'e kadar sürdü.[96][97] Bu çalışmalar sonunda 1644 m2lik alan mozaikle kaplandı.[98]

Anıt mezar kısmını çevreleyen kolonlar, yardımcı binalarının önünde bulunan revaklar ve kulelerin tavanlarında fresk tekniğinde süslemeler yapılmıştı. Fresklerin yapımı için 84.260 lira keşif bedeliyle 27 Mart 1953'te açılan ihaleyi Tarık Levendoğlu kazandı. 11 Nisan 1953'te imzalanan sözleşmenin şartnamesinde, fresk motiflerinin idare tarafından verileceği de belirtilmekteydi. Fresk çalışmalarına 30 Nisan 1953'te başlandı. 1 Temmuz 1953'te revak tavanları, 5 Ağustos 1953'te Şeref Holü'nün kolonları, 10 Kasım 1953 itibarıyla ise tüm fresk çalışmaları tamamlandı.[99] 11 Eylül 1954'te, anıt mezar binasının kuru fresk işleri ve demir merdivenler işi için ihale başlatıldı.[100]

Tören alanının zemininde, çeşitli renklerdeki travertenlerle oluşturulan kilim motifleri kullanıldı. Kuleler ve Şeref Holü dış duvarlarının çatı ile birleştikleri yerlerde, yapıları çevreleyen kornişler yapıldı. Tören meydanını çevreleyen bina ve kulelere, yağmur suyunun boşaltılması için traverten çörtenler eklendi. Kule duvarlarında çeşitli geleneksel Türk motiflerinin yanı sıra kuş sarayı da uygulandı.[101] Şeref Holü'nde yer alan 12 adet aplik meşale, Ankara Teknik Öğretmen Okulu atölyelerinde yaptırıldı. Esas projeye göre Şeref Holü'nde Altı Ok'u temsil eden altı meşale, Demokrat Parti döneminde on ikiye yükseltilmişti. Şeref Holü kapısı ve lahdin arkasındaki pencere ile bütün kapı ve pencere parmaklıkları yaptırıldı. Bronz kapı ve parmaklıklar için önce Almanya merkezli bir şirketle anlaşılsa da, "işlerin beklenilen şekilde ilerlemesi" gerekçesiyle bu anlaşma feshedilerek 26 Şubat 1953'te, İtalya merkezli bir şirketle sözleşme imzalandı ve tüm parmaklıkların imalatı ve teslimi için 359.900 lira ödendi. Bunların montajı ise Nisan 1954'ten sonra gerçekleştirildi.[102]

Peyzaj ve ağaçlandırma çalışmaları

Anıtkabir ve çevresinin havadan görünümü

Anıtkabir inşaatı öncesinde Rasattepe, ağacın bulunmadığı çorak bir araziydi. İnşaatın temeli atılmadan önce, Ağustos 1944'te, bölgenin ağaçlandırmasını sağlamak amacıyla 80.000 liralık su tesisatı çalışmaları yapılmıştı. Anıtkabir ve çevresinin peyzaj planlamasına 1946'da, Sadri Aran önderliğinde başlandı. Bonatz'ın önerileri doğrultusunda şekillenen peyzaj projesine göre, Anıtkabir'in yer aldığı Rasattepe merkez kabul edilerek eteklerinden başlanacak şekilde tepenin çevresi ağaçlandırılarak yeşil bir kuşak oluşturulacak ve bu kuşakta birtakım üniversite ve kültür yapıları yer alacaktı. Plana göre eteklerdeki yüksek ve büyük hacimli yeşil ağaçlar, anıta yaklaşıldıkça kısalıp küçülecek ve renkleri bozlaşarak "anıtın heybetli yapısı önünde sönüp silinecek"ti. Aslanlı Yol ise iki tarafı servi ağaçlarından oluşan yeşil çitlerle şehir peyzajından ayrılacaktı. Uygulama sırasında ise Aslanlı Yol'un iki tarafına dört sıra hâlinde dikilen kavak (Populus) ağaçları, istenilenden fazla büyüyerek anıt mezarın görünüşünü engelledikleri gerekçesiyle 1960'larda sökülerek yerine kurşun kalem ardıçları (Juniperus virginiana) dikilmişti.[103][104]

İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi profesörlerin oluşturduğu bir deprem komisyonunun 11 Aralık 1948'de oluşturduğu raporda, Rasattepe'nin yamaç ve eteklerinin ağaçlandırılarak toprağın aşınmaya karşı korunması gerektiği bildirilmekteydi. 4 Mart 1948'de gerçekleştirilen Bayındırlık Bakanı Kasım Gülek ile Sadri Aran'ın da katıldığı toplantıda; Anıtkabir'deki peyzaj çalışmalarına başlanması, projeye uygun olarak ihtiyaç duyulan ağaç ve süs bitkilerinin Çubuk Barajı fidanlığı ile Ankara dışındaki fidanlıklardan getirilmesi, Anıtkabir içinde bir fidanlık kurulması kararlaştırıldı. Peyzaj çalışmalarının başlamasından önce, Ankara Belediyesi tarafından 3.000 m3 dolgu toprağı getirilerek parkın tesviye işi tamamlandı. Mayıs 1948'de bir fidanlık kuruldu ve bölgedeki ağaçlandırma çalışmalarına başlandı.[105] Sadri Aran'ın hazırladığı plana göre yapılan peyzaj ve ağaçlandırma çalışmaları kapsamında Kasım 1952'ye kadar 160.000 m2lik arazi ağaçlandırıldı, 100.000 m2lik arazinin toprak tesviyesi tamamlandı, 20.000 m2lik alanda bir fidanlık kuruldu. 10 Kasım 1953'e kadar 43.925 fidan dikildi. 1953 sonrasında da buradaki ağaçlandırma ve peyzaj çalışmalarına düzenli olarak devam edildi.[106]

Atatürk'ün naaşının nakli

İnşaatın tamamlanması ve Atatürk'ün naaşının nakli

Anıtkabir'in inşasının 26 Ekim 1953'te tamamlandığı duyuruldu.[100] İnşaat sonunda projenin toplam maliyeti yaklaşık 20 milyon lirayı bulmuş ve proje için ayrılan 24 milyon liralık bütçeden yaklaşık 4 milyon lira tasarruf edilmişti.[80] Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e taşınması için başlanan hazırlıklar kapsamında, törenden birkaç gün önce şantiye binaları yıktırıldı, Anıtkabir'e çıkan otomobil yolları tamamlandı ve Anıtkabir tören için hazırlandı.[100] 10 Kasım 1953 sabahında Etnografya Müzesi'nden alınan Atatürk'ün naaşının yer aldığı tabut, Türk askerlerin ittiği ve çektiği bir top arabasına konuldu. Bankalar Caddesi'nden yola çıkan top arabası, önce Ulus Meydanı'na ulaştı. Devamında İkinci Türkiye Büyük Meclisi Binası'na, oradan da Ankara Garı'na gelen top arabası, Tandoğan Meydanı'nı geçerek saat 12.50'de Anıtkabir'in girişine, 12.50'de ise Şeref Holü'nün önündeki merdivenlere getirildi.[107] Bu noktada, anıt mezar önünde yer alan katafalka konulan naaş, sonrasında ise anıt mezar binasındaki mezar odasına defnedildi.[108]

Nakil sonrasındaki çalışmalar ve kamulaştırmalar

Yardımcı binalarının kalorifer, elektrik, havalandırma ve sıhhi tesisat işlerine dair ihale, 24 Şubat 1955'te Bakanlar Kurulunda onaylandı.[100] Anıtkabir inşaatının tamamlanmamış bölümleri ve diğer masrafları karşılamak için 1955 yılında 1.500.000 liralık bütçe ayrıldı.[100] 3 Kasım 1955'te Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Anıtkabir'in Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesine dair Anıt-Kabir'in her türlü hizmetlerinin Maarif Vekâletince İfasına Dair Kanun, 9 Temmuz 1956'deki meclis genel kurulunda görüşülerek kabul edildi ve 14 Temmuz 1956 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.[109]

İnşası tamamlandığında Anıtkabir'in toplam arazisi 670.000 m2yi kapsarken esas yapı 22.000 m2lik alana sahipti. Atatürk'ün naaşının Anıtkabir'e taşınması sonrasında da kamulaştırma çalışmaları devam etti. 1964'te, Akdeniz Caddesi ile Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi'nin kesiştiği yerdeki iki parsellik alan; 1982'de ise kamulaştırma ile Mebusevleri ile Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi arasında kalan 31.800 m2lik alan kamulaştırıldı.[66]

Sonraki çalışmalar

Diğer defin işlemleri

 
Naaşı Eylül 1966'de Anıtkabir'e defnedilen ve Ağustos 1988'e kadar burada kalan Cemal Gürsel (üstte) ile Aralık 1973'te defnedilen İsmet İnönü

27 Mayıs Darbesi sonrasında ülkede yönetimine geçen Millî Birlik Komitesi, 3 Haziran 1960'ta yayımladığı tebliğ ile 28 Nisan-27 Mayıs 1960 tarihleri arasında "özgürlük uğruna yaptıkları gösteriler" sırasında ölenlerin "Hürriyet Şehitleri" olarak kabul edildiğini ilan ederken olaylarda öldükleri belirlenen kişilerin, Anıtkabir içerisinde kurulacak Hürriyet Şehitliği'ne defnedileceklerini açıkladı. Bu bağlamda Turan Emeksiz, Ali İhsan Kalmaz, Nedim Özpolat, Ersan Özey ve Gültekin Sökmen'in defin işlemleri, 10 Haziran 1960'ta gerçekleşti.[110]

20 Mayıs 1963'te gerçekleşen askerî darbe teşebbüsü esnasında çıkan çatışmalarda hükûmete bağlı taraftan ölenlerin, Millî Güvenlik Kurulunun 23 Mayıs 1963 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda şehit ilan edilerek Anıtkabir'deki şehitliğe defnedilmeleri belirlendi. Millî Savunma Bakanlığının 25 Mayıs 1963 tarihli açıklamasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından Cafer Atilla, Hasar Aktor, Mustafa Gültekin, Mustafa Çakar ve Mustafa Şahin'in buraya defnedildikleri duyuruldu. İlerleyen günlerde hayatını kaybeden Fehmi Erol ise 29 Mayıs 1963'te buraya defnedildi.[111]

Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in 14 Eylül 1966'da hayatını kaybetmesi sonrasında, 15 Eylül 1966'daki Bakanlar Kurulu toplantısında Gürsel'in Anıtkabir'e defnedilmesi kararlaştırıldı. 18 Eylül 1966'da gerçekleştirilen devlet töreni sonrasında Gürsel'in naaşı, Hürriyet Şehitliği'ne defnedildi.[112] Ancak bir süre boyunca Gürsel'in kabri inşa edilmedi. 14 Eylül 1971'de Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş, Bayındırlık Bakanlığı tarafından yapılan etüt çalışmalarının bitmek üzere olduğunu ve Anıtkabir'in mimari özelliğini bozmayacak bir kabrin yapılacağını ifade etti.[113] Ankara Milletvekili Suna Tural'ın soru önergesine Başbakan Nihat Erim'in 16 Ağustos 1971'de verdiği yazılı cevapta, Cemal Gürsel ve diğer üst düzey devlet adamları için bir "Devlet Büyükleri Mezarlığı"nın oluşturulması için çalışmalar yapıldığını belirterek Gürsel'in naaşının olduğu yere yekpare taştan bir mezar yapılmasının, bu kabirle Anıtkabir çıkış merdivenleri arasındaki asfalt yolun kaldırılarak zemini taş kaplama bir platform hâline getirilmesinin ve diğer mezarların başka bir yere naklinin uygun görüldüğünü söyledi.[113]

İsmet İnönü'nün 25 Aralık 1973'teki vefatının ardından Naim Talu önderliğindeki Bakanlar Kurulunun Pembe Köşk'te gerçekleştirdiği toplantıda, İnönü'nün naaşının Anıtkabir'e defnedilmesi kararı çıktı.[114] İnönü'nün defnedileceği yeri belirleme amacıyla 26 Aralık 1973'te Anıtkabir'i ziyaret eden Başbakan Talu, Bakanlar Kurulu, genelkurmay başkanı, Bayındırlık Bakanlığı yetkilileri, mimarlar ve İsmet İnönü'nün oğlu Erdal İnönü ile kızı Özden Toker, defin işleminin, anıt mezarın tam karşısına denk gelen revaklı bölümün ortasına yapılmasını kararlaştırdı. Ertesi gün gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu toplantısında bu karar resmîleştirildi ve 28 Aralık 1973'te gerçekleştirilen devlet töreni ile defin işlemi gerçekleştirildi.[115]

10 Kasım 1981'de yürürlüğe giren 2549 sayılı Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun ile birlikte Anıtkabir'de Atatürk'ün yanı sıra yalnızca İnönü'nün mezarının kalması yasalaştı.[113][116] Kanun hazırlandığı sırada İnönü'nün naaşının da Devlet Mezarlığı'na nakli planlansa da, fikri alınan İnönü ailesinin, naaşın Anıtkabir'de kalması yönündeki fikirlerini iletmesinin ardından kanun da bu fikre uygun olarak çıkarılmıştı.[117] Anıtkabir'e 27 Mayıs 1960 ve 21 Mayıs 1963'ten sonra defnedilen on bir kişinin mezarı 24 Ağustos 1988'de açılarak naaşları Cebeci Askerî Şehitliği'ne, Gürsel'in ise mezarı 27 Ağustos 1988'de açıldı ve naaşı, 30 Ağustos 1988'de Devlet Mezarlığı'na defnedildi.[118]

Ekleme, onarım ve restorasyon çalışmaları

26 Ağustos 2002'de sonlanan yenileme çalışmalarının ardından Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'nden bir görünüm

1977'de, Şeref Holü'ndeki pencerelere cam takıldı.[119] Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümüne denk gelen 1981 yılında, Türkiye'nin 67 ilinin yanı sıra Kıbrıs'tan getirilen topraklar, pirinç vazolara konularak Atatürk'ün naaşının etrafına yerleştirildi. İl sayısı arttıkça buradaki toprak dolu vazo sayısı da artış gösterdi ve Azerbaycan'dan gelen toprakla birlikte zaman içerisinde bu sayı 83'e ulaştı.[120] Aynı yıl, Şeref Holü'nün iç kısmında, kapının sağındaki duvara Atatürk'ün 29 Ekim 1938 tarihli Türk ordusuna son mesajının, solundaki duvara ise İnönü'nün Atatürk'ün ölümü üzerine yayımladığı 21 Kasım 1938 tarihli Türk milletine yönelik taziye mesajının metni eklendi.[121]

2524 sayılı Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun'un 2. maddesi maddesi uyarınca hazırlanan ve 9 Nisan 1982'de yürürlüğe giren yönetmelik gereğince, Anıtkabir'de birtakım onarım ve restorasyon çalışmalarının yapılması belirlendi. Bu çalışmaların; Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilcisi, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu temsilcisi, Vakıflar Genel Müdürlüğünden bir uzman ya da temsilci, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Restorasyon Kürsüsünden bir uzman, Anıtkabir Komutanlığı sanat tarihi uzmanı, Bayındırlık Bakanlığından bir temsilci, Millî Savunma Bakanlığından bir temsilci ile kurulun gerekli göreceği yerli ve yabancı uzman ve temsilcilerden oluşan bir kurul tarafından yapılması belirtilmekteydi.[122]

Ekim 2013'te değiştirilinceye kadar kullanılan bayrak direği (Ekim 2005)

3 Ağustos 1982'de, Mehmetçik ve Müdafaa-i Hukuk kulelerine cam ve kapı eklenirken bu kuleler sırasıyla danışma bürosu ve sergi salonu olarak düzenlendi.[119] 20 Ocak 1983'te Barış Parkı içerisinde inşasına başlanan Muhafız Bölüğünün iskan ettiği bina, 13 Eylül 1984'te hizmete girdi.[119]

Anıtkabir'in uygun bir projesi olmamasından ötürü 1984'te, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Millî Savunma Bakanlığı arasında yapılan sözleşmeyle, Anıtkabir'in rölöve projesi hazırlanmaya başladı. Bundan sonra yapılan onarım ve restorasyon çalışmalarında da bu proje esas alınacaktı.[123] 1990'ların ortasına kadar süren kısmi onarım ve restorasyon çalışmaları kapsamında, Haziran 1983-Ekim 1986 arasında, tasarımını Orhan Arda'nın oğlu Ömer Arda'nın üstlendiği, Anıtkabir arazisinin sınırlarını çevreleyen ve yaklaşık 1,5 m yüksekliğindeki, traverten kaplı beton bir duvar inşa edildi.[124][125][119] Ekim 1986'da Tandoğan, Akdeniz Caddesi ve Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi giriş nizamiyelerinin inşası tamamlandı.[119] 29 Ekim 1988'de, Anıtkabir'in her gece aydınlatılmasına olanak sağlayan bir aydınlatma sistemi hizmete girdi.[119] 19 Mayıs 1989'da başlayan ve 1990 yılı sonunda sona eren çalışmalar kapsamında Barış Parkı içerisine emniyet yolu yapıldı.[119] 19 Mayıs 1993'te, Misak-ı Millî Kulesi'nin altındaki boş mekânın düzenlenmesi sonucu oluşturulan konferans salonu hizmete girdi.[119]

2000'de başlanan değerlendirmeler sonucunda, anıt mezar kısmının altında yer alan yaklaşık 3.000 m2lik alanın müze olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar verildi. Bu kapsamda yapılan çalışmalar sonrasında müze olarak düzenlenen bu kısım, 26 Ağustos 2002'de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi adıyla açıldı.[126]

20 Eylül 2013'te Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından yapılan incelemeler sonucunda Anıtkabir'deki bayrak direğinin meteorolojik etkilerden ötürü zarar gördüğünün tespit edildiği ve direğin yenileceği belirtildi.[127] 28 Ekim 2013'te gerçekleştirilen törenle bayrak direği değiştirildi.[128]

Kaynakça

Özel
  1. Boran 2011a, s. 151.
  2. Boran 2011a, ss. 149-150.
  3. "Atatürk anıtı". Akşam. Ankara. 15 Kasım 1938. s. 7.
  4. Boran 2011a, ss. 153, 155.
  5. Boran 2011a, s. 155.
  6. Boran 2011a, s. 154.
  7. "Anıt-Kabir yerini tespit hazırlığı". Ulus. 8 Aralık 1938. s. 1.
  8. Wilson, Christopher S. (Haziran 2009). "Representing National Identity and Memory in the Mausoleum of Mustafa Kemal Atatürk". Journal of the Society of Architectural Historians (İngilizce). Berkeley, Kaliforniya: University of California Press. 68 (2): 224-253. JSTOR 10.1525/jsah.2009.68.2.224.
  9. "Atatürk Anıt-Kabri". Kurun. Anadolu Ajansı. 25 Aralık 1938. s. 2.
  10. "Atatürk kabrı". Akşam. Anadolu Ajansı. 25 Aralık 1938. s. 2.
  11. Boran 2011a, s. 157.
  12. Boran 2011a, s. 158.
  13. Wilson 2015, ss. 90-91.
  14. Wilson 2015, s. 91.
  15. Boran 2011a, ss. 158-159.
  16. Boran 2011a, s. 159.
  17. Boran 2011a, ss. 158, 161.
  18. Boran 2011b, ss. 77-78.
  19. Boran 2011b, s. 78.
  20. Boran 2011b, ss. 78-79.
  21. Boran 2011b, s. 79.
  22. Boran 2011b, ss. 79-80.
  23. Boran 2011b, s. 80.
  24. Boran 2011b, ss. 80-81.
  25. Boran 2011b, s. 91.
  26. Boran 2011b, ss. 93-94.
  27. "Anıt - Kabir Müsabakaya konuldu". Arkitekt, 121-122. İstanbul. 1941. s. 43.
  28. Boran 2011b, s. 94.
  29. Boran 2011b, s. 95.
  30. Boran 2011b, s. 97.
  31. Boran 2011b, ss. 97-99.
  32. Boran 2011b, ss. 100-101.
  33. Boran 2011b, s. 101.
  34. Boran 2011b, ss. 102-103.
  35. Boran 2011b, ss. 107-108.
  36. Boran 2011b, s. 104.
  37. Boran 2011b, s. 107.
  38. Boran 2011b, s. 108.
  39. Boran 2011b, ss. 119-121.
  40. Boran 2011b, ss. 121-122.
  41. Boran 2011b, s. 122.
  42. Boran 2011b, ss. 122-123.
  43. Boran 2011b, s. 123.
  44. Boran 2011b, ss. 124-125.
  45. Boran 2011b, ss. 125-126.
  46. Boran 2011b, s. 149.
  47. Boran 2011b, ss. 128.
  48. Boran 2011b, ss. 129.
  49. Boran 2011b, ss. 129, 131.
  50. Boran 2011b, s. 131.
  51. Boran 2011b, ss. 149-150.
  52. Boran 2011b, s. 150.
  53. Boran 2011a, s. 162.
  54. Boran 2011a, ss. 162-163.
  55. Boran 2011a, s. 163.
  56. Boran 2011b, ss. 150-151.
  57. Boran 2011b, ss. 151-152.
  58. Boran 2011b, ss. 152-153.
  59. Boran 2011b, s. 136.
  60. Boran 2011b, ss. 137-138.
  61. Boran 2011b, ss. 138-139.
  62. Boran 2011b, ss. 140-141.
  63. Boran 2011b, ss. 141-144.
  64. Boran 2011b, ss. 144-146.
  65. Boran 2011b, ss. 154-155.
  66. Boran 2011b, s. 81.
  67. Boran 2011b, s. 156.
  68. Boran 2011b, s. 157.
  69. Boran 2011b, s. 158.
  70. Boran 2011b, ss. 158-160.
  71. Boran 2011b, ss. 160-161.
  72. Wilson 2015, s. 114.
  73. Boran 2011b, ss. 165-166.
  74. Boran 2011b, s. 166.
  75. Boran 2011b, ss. 166-167.
  76. Boran 2011b, ss. 188-189.
  77. Boran 2011b, s. 190.
  78. Boran 2011b, ss. 167-168.
  79. Boran 2011b, ss. 168-169.
  80. Boran 2011b, s. 168.
  81. Boran 2011b, s. 193.
  82. Boran 2011b, s. 194.
  83. Genelkurmay 1994, s. 36.
  84. Boran 2011b, s. 171.
  85. Boran 2011b, ss. 171-172.
  86. Boran 2011b, s. 172.
  87. Boran 2011b, s. 174.
  88. Boran 2011b, ss. 174-175.
  89. Boran 2011b, s. 176.
  90. Boran 2011b, ss. 176-177.
  91. Boran 2011b, s. 177.
  92. Boran 2011b, ss. 177-178.
  93. Boran 2011b, s. 178.
  94. Boran 2011b, s. 179.
  95. Boran 2011b, ss. 172-173.
  96. Boran 2011b, ss. 179-181.
  97. Çakmakoğlu Kuru, Alev (Nisan 2017). "Anıtkabir'deki renkli taş süslemeler -İkonografik bir yaklaşım-". Sanat Tarihi Dergisi. 26 (1). ss. 69-93. doi:10.29135/std.290790. ISSN 1300-5707.
  98. Osmanağaoğlu İlmen 2007, s. 11.
  99. Boran 2011b, s. 181.
  100. Boran 2011b, s. 196.
  101. Boran 2011b, ss. 181-182.
  102. Boran 2011b, s. 182.
  103. Boran 2011b, s. 184.
  104. Wilson 2015, s. 151.
  105. Boran 2011b, ss. 184-185.
  106. Boran 2011b, ss. 185-187.
  107. Wilson 2015, ss. 81-92.
  108. Boran 2011b, ss. 212-214.
  109. Boran 2011b, ss. 196-197.
  110. Boran 2011b, ss. 293-295.
  111. Boran 2011b, s. 321.
  112. Boran 2011b, ss. 322-323.
  113. Boran 2011b, s. 324.
  114. Boran 2011b, s. 326.
  115. Boran 2011b, ss. 326-327.
  116. "Devlet Mezarlığı Hakkında Kanun" (PDF). T.C. Resmî Gazete (17510). 10 Kasım 1981. s. 3.
  117. Evren, Kenan (30 Aralık 1990). "İnönü'nün durumu". Milliyet. s. 9.
  118. Boran 2011b, s. 325.
  119. Genelkurmay 1994, s. 91.
  120. Wilson 2015, s. 153.
  121. Wilson 2015, s. 154.
  122. "Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Yönetmelik". 9 Nisan 1982 tarihli 2524 sayılı yasa Anıtkabir Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanunun 2. maddesinin. yönetmeliği (PDF). Türkiye Büyük Millet Meclisi. s. 1169-1178-1.
  123. Altan Ergut 2009, s. 4.
  124. Altan Ergut 2009, s. 5.
  125. Wilson 2015, s. 155.
  126. "Anıtkabir'e yeni müze". Türkiye. 27 Ağustos 2002. 31 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Nisan 2020.
  127. "Anıtkabir'de 63 yıllık bayrak direği yenilenecek". Ankara: Anadolu Ajansı. 20 Eylül 2013. 23 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2020.
  128. "Anıtkabir'deki 63 yıllık bayrak direği yenilendi". Sabah. 28 Ekim 2013. 7 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2020.
Genel
  • Altan Ergut, Elvan (10 Kasım 2009). Anıtkabir Yapı Kompleksi (PDF). TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Bina Kimlikleri Çalışma Grubu 4.
  • Boran, Tunç (2011a). "Anıtkabir'in inşa edildiği Rasattepe'nin tespit edilme süreci ve morfolojik değişimi". İdealkent. 2 (4). Ankara. ss. 148-173. ISSN 1307-9905.
  • Boran, Tunç (2011b). Mekân ve Siyaset İlişkisi Bağlamında Anıtkabir (1938-1973) (Doktora tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü.
  • Anıtkabir Tarihçesi. Ankara: Genelkurmay Basımevi. 1994.
  • Kuban, Doğan (2010). "Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı". 100 Yılda İki Mimar: Emin Onat ve Sedad Hakkı Eldem Sempozyumu. İstanbul: Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi. s. 100-106. ISBN 9944898880.
  • Osmanağaoğlu İlmen, Canan (Haziran 2007). Tasarımları ve Eğitimciliği Işığında Nezih Eldem'in Mimarlık Anlayışı (Yüksek lisans tezi). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
  • Wilson, Christopher S. (2015). Anıtkabir'in Ötesi: Atatürk'ün Mezar Mimarisi. Koç Üniversitesi Yayınları. ISBN 9786055250485.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.