Fransa Muharebesi

Fransa Savaşı (Kod adları: Beneluks ve Kuzey Fransa'ya saldırı: Fall Gelb, Tüm Fransa'ya saldırı: Fall Rot), II. Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının Fransa’yı istilasıyla sonuçlanan askerî harekâttır. Fransa Seferi, Alman ordularının Belçika topraklarına saldırdığı tarih olan 10 Mayıs 1940 tarihinde başlamış, daha önce Polonya seferlerinde kullanılan yıldırım savaşı taktiği ile çok kısa bir sürede, 22 Haziran 1940 tarihinde Fransa – Almanya arasında imzalanan ateşkes sözleşmesiyle kesin Alman zaferiyle sonuçlanmıştır.

Fransa Savaşı
II. Dünya Savaşı Batı Cephesi

Sol üst saat yönünde: Fransa'da bir kasabadan geçen Alman Panzer IV tankları; Alman askerler Arc de Triomphe Paris, 14 Haziran 1940 teslimi sonrası; Fransız Renault R35 tankları Sedan, Ardenler; İngiliz ve Fransız esirler Veules-les-Roses; Maginot Hattı surları içinde Fransız askerleri.
Tarih10 Mayıs – 25 Haziran 1940
Bölge
Sonuç Kesin Alman zaferi
Taraflar
Fransa
Birleşik Krallık
Kanada
Çekoslovakya
Polonya
Belçika
Hollanda
Lüksemburg
Almanya
İtalya
Komutanlar ve liderler
Maurice Gamelin
Maxime Weygand
Lord Gort (British Expeditionary Force)
III. Léopold
H.G. Winkelman
Władysław Sikorski
Gerd von Rundstedt (A Ordular Grubu)
Fedor von Bock (B Ordular Grubu)
Wilhelm von Leeb (C Ordular Grubu)
Umberto di Savoia (Batı Ordular Grubu)
Güçler
144 tümen,
13.974 top,
3.384 tank,
2.935 uçak
Toplam: 2.862.000
Almanya:
141 tümen,
7.378 top,
2.445 tank,
5.638 uçak
İtalya:
32 tümen
Toplam:
3.350.000 Alman,
700.000 İtalyan
Kayıplar
360.000 ölü ya da yaralı
1.900.000 esir
Almanya:
45.000 ölü,
110.000 yaralı
İtalya:
1.247 ölü ya da kayıp,
2.631 yaralı,
2.151 donma sıcaklığından hastanelik

Almanya’nın Savaş Planı

I. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın Fransa’yı istila planı, Majino Hattı’nın kuzeyini dolaşarak Belçika ve Hollanda topraklarından geniş bir yay çizip Fransa topraklarında ilerlemek şeklindeki Schlieffen Planı’dır.

1891’de Genelkurmay Başkanı olan Prusyalı general Kont Alfred von Schlieffen, I. Dünya Savaşı'nın Alman stratejistlerinin başında gelmekteydi.

Schlieffen Planı’na göre Fransa topraklarında ilerleyen asıl saldırı güçleri, Manş Denizi boyunca hızla güneye ilerlemeli ve böylece Fransızların ana güçleri, geniş bir kıskaç içine alınmalıydı. Diğer bir anlatımla, Fransa’nın istilasına ayrılan Alman kuvvetlerinin bir bölümü, Fransız mevzilerinin karşısında, Majino Hattı önünde pozisyon alacak, sabit çeneyi, deyim yerindeyse örsü oluşturacaktır. İkinci bölüm, çenenin hareketli parçası, çekiç işlevini üstlenecek, Hollanda ve Belçika üzerinden ilerleyerek Fransız birliklerini batıdan çevirecektir. Ancak Hitler herkes tarafından bilinen bu planı uygulamanın bir baskın niteliği taşımayacağını düşünecek kadar iyi bir stratejisttir. Zaten Alman istihbaratı da, Fransız ordularının önemli bir bölümünün ve Britanya Yurt Dışı Sefer Kuvveti (BEF: British Expeditionary Force)'nin, Fransa’nın kuzey topraklarında, Majino Hattı'nın bittiği nokta ile Manş denizi arasında yerleşmiş olduğunu göstermektedir. Bundan anlaşılacak olan şudur ki, Müttefikler tam da Schlieffen Planına dayanan bir saldırı beklemektedirler ve savunma düzenlerini buna göre kurmuşlardır.

Majino Hattı, Fransa-Lüksemburg sınırında keskin bir dönüş yapmakta, Lüksemburg sınırı boyunca devam etmekte ve Lüksemburg, Belçika ve Fransa sınırlarının birleşim noktasında sona ermektedir. Hemen üstünde, Belçika sınırları içinde engebeli ve ormanlık bir arazi olan Arden Ormanları yer alır. Bu bölge askeri çevrelerde piyade birliklerinin ilerlemesi için bile hiç de uygun olmayan bir arazi olarak kabul edilir, dolayısıyla kimse buradan bir saldırı beklememektedir.

Daha sonraları “Sedan Planı” kod adını alacak olan plan, General Erich von Manstein tarafından oluşturulup ortaya atıldı. Von Manstein, güney Belçika ve Lüksemburg’dan Ardenler’den geçilerek batıya, Sedan yönüne zırhlı birliklerle saldırarak, -Maginot Hattı’nın sıyrılarak- geçilmesini ve Müttefik güçlerinin ikiye ayrılmasını içeren bir savaş planı hakkında General Heinz Guderian’ın görüşünü öğrenmek ister. Guderian anılarında bu görüşmeden söz eder ve Von Manstein’e yeterince güçlü bir zırhlı harekâtla bunun başarılabileceğine inandığını belirtir. Von Manstein bu planı general Von Rundstedt’in olumlu görüşü ile 4 Aralık 1939 günü Kara Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı’na sunar.

7 Şubat 1940’ta haritalar üzerinde yapılan bir harp oyununda Guderian, aynen Manstein Planı'na uyan bir harekât önerir: Meuse nehrini Sedan bölgesinde zırhlı birliklerle geçmek, fakat nehir geçişinde bir köprübaşı oluşturunca piyadeyi beklemeyerek geniş ve derin bir kama hâlinde düşman mevzilerine dalmak. General Halder karşı çıkar ama Guderian önerisinin değerini şiddetle savunur. Bölge hakkındaki detaylı istihbarat raporları da Guderian’ın görüşünü destekler tarzda olunca, öneri ister istemez dikkate alınır.

14 Şubat 1940’ta yapılan diğer bir savaş oyununun ardından yoğun tartışmalar yaşanır ve Guderian görüşlerini kabul ettirmekle kalmaz, Arden Ormanları’ndan yapılacak bir zırhlı birlik harekâtı için görevlendirilmesini de sağlar. Guderian, Sedan Planında 1., 2. ve 10. Zırhlı Tümenlerden, bir piyade alayından ve bir havan taburundan oluşan kolorduya komuta edecektir. Fakat hâlen bu plana Guderian, Von Manstein ve Hitler’den başka başarı şansı veren yoktur. Ancak bir uçak kazası sonucu Schlieffen Planı’nın dökümleri müttefiklerin eline geçmesi yüzünden Schlieffen Planı'nı artık uygulamaya olanak da yoktur. Müttefikler de zaten Schlieffen Planı’na hazırlıklıdırlar.

17 Kasım 1939’da Paris’te toplanan Müttefik Yüksek Savaş Kurulu, Belçika üzerinden bir Alman saldırısına karşı bir planı kabul etmişlerdi. D Planı olarak kayıtlara geçen bu plana göre, iki Fransız ordusu ile İngiliz Yurt Dışı Sefer Kuvveti, kuzeye hareket ederek Belçika’daki ana savunma hattını tutacaktır. Bu durum, Belçika’ya bir saldırı başladığında, Fransa’nın kuzeyindeki kuvvetler hızla daha kuzeye kayacağı ve o bölgenin boşalacağı anlamına gelmektedir, ki bu bölge tam da Sedan Planı’yla vurulacak bölgedir.

Her şeye rağmen bu plan da risksiz değildir. Schlieffen Planı’yla karşı karşıya olmadıklarını kısa sürede anlayan Fransız-İngiliz kuvvetleri, Alman kamasının sağ kanatlarına saldırabilir ve gerisiyle irtibatlarını kesebilirdi. Bunu engellemek için bu kuvvetleri bulundukları yere bağlamak gerekecektir, dolayısıyla vazgeçilmez Schlieffen Planı yeniden gündeme gelir. Genel strateji “Schlieffen Planı’na göre saldırmak, bunun gölgesinde Sedan Planını uygulamak” hâline gelmiştir. Gerçekte aynı anda iki savaş planı birlikte uygulamaya konulmuştur. Bu plan belki de savaş tarihinin en kusursuz planlarından birisidir. Hitler, sağ gösterip sol vurmuştur. Alman ordusu sağ gösterip, Belçika’ya saldıracak, Fransız-İngiliz güçleri bunu önlemek üzere Belçika’ya akarken sol yumruk, bir kama gibi girecek, müttefikler torbaya düşeceklerdir.

Almanların saldırmayı düşündükleri Müttefik kara gücü, asker sayısı bakımından kendilerinden neredeyse 1,5 kat fazladır. İki tarafın tank sayıları birbirine yakınsa da, Fransız tanklarının daha üstün nitelikte olduğu kabul edilir. Bununla birlikte Fransız tanklarındaki telsizler tek yönlüdür, diğer bir deyimle telsizden tanklar gelen emirleri almakta ancak kendileri durum raporu verememektedirler; oysaki o tarihte tankların önemini kavramış olan almanların tank telsizleri ise iki yönlüdür. Yani hem emirleri tank personeli alabilmekte, hem de kendi durumları ile ilgili rapor verebilmektedir. Bunun anlamı da Alman komutanlarının tankları ve tank birliklerini, piyade ve diğer kuvvetlerden ayrı tek başına yönetme kabiliyetine sahip olması sonucunu doğurmaktadır. Fransızların, tankların değerini kavramaktaki bu ihmallerinin sonucu onlar için ölümcül olmuştur. Almanların tek üstün durumda olduğu unsur hava kuvvetleridir.

Bu şekliyle Sedan Planı, 24 Şubat 1940’ta resmen kabul edildi. Sedan Planına göre sağ kanattaki B Ordu Grubu, mareşal Von Bock’un komutasında, 4 zırhlı tümen ve 30 piyade tümeninden oluşurken, sol kanat ise mareşal Von Rundstedt komutasında A Ordular Grubudur. Bu grup 40 piyade tümeninden ve üç panzer kolordusunda 7 zırhlı tümenden oluşmaktaydı. Bu kanattaki asıl vurucu güç, general Kleist’ın ordusunda toplanmıştı ki Ardenler’den taarruz edecek olan bu panzer kolordularıdır. Guderian’ın 19. Panzer Kolordusu da Von Kleist’in emrindedir.

Sedan’dan Manş’a

Sağ üst köşeden saat yönünün tersine, Alman savaş planının evrimi
Fransa Seferi
'Sarı' harekatı
Alman askerkeri Pariste.

10 Mayıs 1940 sabahı Alman hava indirme birlikleri Lahey ve Rotterdam’daki ulaşım tesislerine bir baskın düzenledi. Aynı anda Alman birlikleri de Hollanda sınırını geçtiler. İki noktadan gelen bu şok darbe, Luftwaffe’nin yoğun saldırılarıyla da pekiştiriliyordu.

Sıradan bir gözlemci o gün Hollanda’da hemen her yere yağmur gibi Alman paraşütçülerinin yağdığına yeminler edebilirdi. 4.000 paraşütçü dışında diğerleri maketti oysa. Sadece 180 kayıp veren bu paraşütçüler, önemli köprüleri ele geçirmeyi başardılar.

Paraşütçülerin hedefi olan köprüler son anda Alman paraşütçüler tarafından kontrol altına alınabilmişti. Hatta bir tanesinin ateşlenmiş olan fitilinin, henüz inmiş paraşütçüler tarafından söndürüldüğü bilinir. Birkaç saniyelik bir olaydır bu ama Fransa Seferi’nin gidişatını belirgin biçimde etkilemiştir. Bu köprüler Belçikalılar tarafından atılabilmiş olsaydı, Alman panzerlerinin Belçika ovalarında ilerleyişi birkaç gün gecikirdi.

Dört bin Alman paraşütçü, nakliye uçaklarıyla sevk edilen 12 bin mevcutlu bir hafif piyade tümeniyle desteklenmişti. Yine de Almanlar bu köprüleri elde tutabilmek için epeyce terlemek zorunda kalacaklardır. Hollandalıların sert saldırılarına dayanmışlar, iki gün sonra ulaşan general Von Kuechier komutasındaki 18. ordunun bu köprülerden akmasına olanak sağlamışlardır.

Köprüleri kontrol altına alan panzer birlikleri hızla Belçika savunmasına yüklendi. Öyle ki harekâtın ikinci günü Belçika kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Tam da İngiliz ve Fransız birliklerinin yardım için Belçika ovalarına ulaştıkları anda.

Müttefik kuvvetlerinin ilk tepkisi kuzeye, Belçika ve Hollanda topraklarına doğru ilerlemek olmuştu. Burada, bu tampon bölgede Alman ilerlemesi durdurulmalıydı. İlk iki gün Luftwaffe, müttefik kuvvetlere kayda değer bir akın düzenlemez. Sedan Planı gereği olarak rahatça ve olabildiğince hızlı ilerlemelerine izin verir. 12 Mayıs günü ise hava akınları başlar.

12 Mayıs'ta Guderian’ın zırhlı birlikleri Sedan kentini ve kalesini ele geçirirler. Meuse nehrinin doğu kıyılarına dayanmışlardır. O sırada Müttefikler savaşın gidişatından memnundurlar. Fransız ordusunun büyük bir bölümü, 1., 7. ve 9. ordular ile İngiliz Yurt Dışı Sefer Kuvveti, Belçikalıların cephe hattının güney ucundan Sedan’a kadar olan hattı tutmuşlardır.

Aynı gün Guderian, Meuse nehrini, piyade tümenlerini beklemeden, panzerleriyle geçmeyi önerir. General Von Kleist da buna onay verir. Piyade birlikleri olmadan zırhlı birliklerle girişilecek böyle bir harekâtın, yoğun hava desteğine ihtiyacı olacaktır.

13 Mayıs 1940'ta Alman öncü birliklerine bağlı piyadeler şişme botlarla Meuse nehrini geçmeye başladığında, o ana kadar sakin olan göklerden ateş yağmaya başlar. Luftwaffe’nin bin kadar taktik bombardıman uçağı bu bölgede de Fransız mevzilerini, özellikle topçu bataryalarını yoğun biçimde bombalamaya başlar. Alman tanksavar ve uçaksavar silahları da, Meuse nehrinin karşı kıyısındaki Fransız beton koruganlarını ve silah yuvalarını hedef alırlar. Neredeyse 70 km.lik bir cepheyi dört Fransız tümeni tutmaktadır. Bunlar, yaşı ileri askerlerden oluşan ihtiyat tümenleridir ve hemen hemen hiç tanksavar ve uçaksavar silahları yoktur. Daha önce de belirtildiği gibi kimse bu bölgeden bir saldırı beklememektedir.

Akşama doğru Guderian’ın öncü birlikleri Meuse nehrinde bir geçiş yeri elde ederler. Gün bitmeden Rommel’in 7. Zırhlı Tümeni de 70 km. batıda, Dinant’ta bir geçiş elde eder.

Aynı gece Alman istihkamcılar, zırhlı ve motorize araçların geçebilmesi için Meuse nehri üzerinde köprüler inşa etmektedirler. Ertesi sabah Guderian’ın zırhlı birlikleri karşı kıyıya geçmeye başlayacaktır.

14 Mayıs 1940, Fransa Seferinde bir dönüm noktasıdır. Kuzeyde, Hollanda teslim olur. Hükûmet üyeleri ve kraliçe, İngiltere’ye çekilirlerken, Ardenler’de de Guderian’ın 19. Zırhlı Kolordusuna bağlı iki zırhlı tümen Sedan’da Meuse nehrini öğleden sonra geçerek kuzey Fransa’nın düzlüklerine çıkmışlardır. Zamanla yapılan bir yarıştır bu, Fransızlar, “yumuşak karına” yönelen bu kamayı fark edip yedekleri bölgeye sürmeden önce panzerlerin nehri geçip bir köprü başı tesis etmeleri gerekmektedir.

Bu arada Rommel’in 7. Panzer Tümeni, kısa bir süre için kayıplara karışır. Ne Rommel’le ne de kurmay heyetiyle temas kurulamaz. Koskoca bir panzer tümeni, kuşatılıp imha mı edilmiştir, yardım istemeye bile zaman bulamadan. Gerçek neden sonra anlaşılır, Rommel öylesine hızlı manevralar yaparak ilerlemiştir ki, telsiz menzilinin dışına çıkmıştır. Rommel’in 7. Panzer Tümeni’nin adı Hayalet Tümene çıkar böylece. Rommel aynı şeyi Fransa Seferi’nin ikinci ayağında da yapacaktır, Güney Fransa’ya doğru zikzak manevraları çizerek ilerlerken koskoca bir tümen bir süre için kayıplara karışacaktır.

17 Mayıs 1940 sabahının erken saatlerinde, Kara Kuvvetleri Yüksek Komutanlığı’nın –dolayısıyla Hitler'in-, ileri harekâtın durdurulması yönündeki emri ile ordu komutanı Von Kleist çıkagelir. Emirlere uymadığı gerekçesiyle –ileri harekâtını başına buyruk sürdürmektedir- sıkı bir zılgıt yiyen general Guderian, görevden alınmasını ister. Önce bu öneriye şaşıran Von Kleist, hemen kendini toparlayıp kabul eder. Neyse ki aynı gün A Ordular Grubu komutanı mareşal Von Rundstedt devreye girer. Guderian görevde kalmıştır, üstüne üstlük bir cebr’i keşif emri almıştır. Guderian bu emri biraz esnek yorumlar ve üst komutanlık da sessiz kalır bu yorumlayışa. Böylece harekâtın tüm sorumluluğu Guderian’ın üzerine yıkılmış olmaktadır. Eğer başarısız olursa, ondan başka kimse sorumlu tutulamayacaktır. Guderian’ın buna bir itirazı olmaz. Zırhlı savaşı kuramına ve kendine, sarsılmaz bir güveni vardır.

Fransız cephesinde tam bir bozgun yaşanmaktadır. Ardı arkası kesilmeyen hava saldırıları öncelikle topçu bataryalarını hedef alırken, saatte 50 km. hızla ilerleyen çok sayıdaki panzerin karşısında direnmek olanaksızdır. Böylece canını kurtarmak için panik hâlinde kaçışan askerler, aynı durumdaki sivillerle birlikte ulaşım hatlarını tıkarlar. Sivil halkın büyük bir kısmı kendi korkuları dolayısıyla kaçmaktadırlar ama, birkaç kentin halkı da, Fransız radyolarıyla aynı frekansta yayın yapan Alman radyolarından Fransızca olarak verilen “kenti boşaltın” alarmının kurbanıdırlar.

Alman ordusu, 21 Mayıs 1940'ta kuzeye dönerek torbanın içindeki müttefik birliklerinin deniz bağlantısını kesmeye çalışır. Boulogne ve Pas-de-Calais birbiri ardına düşer. Guderian, elindeki 3. Zırhlı Tümenini doğrudan Dunkerque’e sürmeyi planlamıştır ama bu tümen aynı gün elinden alınmıştır.

Hitler ve kurmayları Eyfel Kulesi'nin önünde, 23 Haziran 1940

22 Mayıs 1940'ta Guderian’ın öncü birlikleri Manş kıyısındaki son liman olan Dunkerque’e 16 km. kadar yaklaşmış durumdadır. Dunkerque Almanların eline geçtiğinde İngiliz Yurt Dışı Sefer Kuvveti’nin deniz bağlantısı kesilecek, ikmalsiz, takviyesiz olarak Alman panzerleri tarafından kuşatılmış olacaklardır.

Guderian’ın 19. Zırhlı Kolordusu, gerçekten de bir kama gibi Fransa topraklarına dalmış, Müttefik güçlerini ikiye ayırmıştır. Kuzeydeki birlikler bir yandan general Von Bock’un orduları tarafından cepheden sıkıştırılmış, diğer yandan da güneyden çevrilmişlerdir. Tam anlamıyla kuşatılmış durumdadırlar.

Bütün bunlar, 12 gün gibi inanılmaz derecede kısa bir sürede olup bitmiştir. Ne var ki Alman Üst Komutanlığı’nın işi değildir bu. Sedan Planı uygulamaya konulmuş, ama daha Mouse’u geçiş anında orijinal planın uygulanmasından vazgeçilmiştir. Sedan Planı, zırhlı birliklerin hızla Manş Kanalına ilerlemesine dayanıyordu. Oysa 15 Mayıs 1940'ta general Von Kleist, Guderian’ın 19. Kolordusu’nu durdurmaya kalkacaktır. 17 Mayısta da bu kez Hitler’in dur emri gelir. Hemen ardından da Guderian’ı biraz serbest bırakıp, onun cüretkarlıklarına göz yumarlar. Görünen o ki, Fransa Seferinin, en azından ilk ayağında Alman ordularının sağlamış oldukları başarıyı, Hitler’e ya da Alman Yüksek Komutanlığına atfetmek pek doğru olmayacaktır. Guderian, onları ve savaşı sürüklemiş görünmektedir. Pek çok tarihçi de bu kanıdadır.

Bu noktaya gelindiğinde Müttefikler açısından durumun en vahim yanı da, Dunkerque de Almanların eline geçecek olursa, denizden tahliye olanaklarını da yitirecek olmalarıdır. İki ateş arasında kaçınılmaz olarak imha edileceklerdir. Ancak bir mucize onları kurtarabilir. O mucize de gerçekleşiverir.

22 Mayıs 1940'ta, tam da Guderian’ın önünde Dunkerque’e 16 km kalmışken, Hitler'in emriyle Guderian olduğu yerde çakılır kalır. Luftwaffe'nin komutanı Hermann Göring, Luftwaffe'nin zaferdeki payını artırmak ve prestij kazanmak için Dunkerque'e sıkışan İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin sadece hava akınlarıyla imha edilebileceğine Hitler'i ikna etmiştir. Hitler'in Göring'e bu güvenişi ve kuvvetlerini çakılı durumda tutması kendisinin bu savaş sonrası İngiltere savaşını kaybetmesindeki temel nedenlerden biri olacaktır. Zira buradan kaçıp kurtulan Fransız ve İngiliz kuvvetleri derhal silahlanıp Almanlar için savaşın ileriki aşamalarında büyük tehlikeler yaratmışlardır. Dunkerque'te bu birlikler imha edilse veya esir alınsa İngiltere Alman saldırılarına rahatlıkla açık bir konuma gelecek ve kıyılarını savunacak askeri bir birlik kalmayacaktı.

Her şey bir yana o tarihte hiç kimse, Müttefiklerin Dunkerque’den tahliyesinin kısa sürede sağlanabileceğini düşünmüyordu. Ama İngilizler denizden tahliyeyi umulmadık derecede kısa bir süre içinde tamamlayacaklardır.

Kuzeyde kuşatılan Müttefik kuvvetleri için ilk yapılacak şey, Dunkerque limanını mutlaka elde tutmaktır. Eğer Fransa topraklarında kalınacaksa Dunkerque, ikmal ve takviye için tek şanslarıdır. Eğer kalınmayacaksa, denizden tahliyenin yapılabileceği tek liman. O halde hiç zaman kaybedilmeden öncelikle Dunkerque’e çekilinmelidir ve öyle yaparlar. Kısa bir durum değerlendirmesinin ardından, Dunkerque’de direnme olanağı olmadığına karar verilecek ve denizden tahliye edilecektir. 25 Mayıs 1940 akşamı general Gort, birliklerine Dunkerque’e çekilme emri verecektir.

Hitler'in, Guderian’ı durduran emrinin hemen ertesi günü, İngiltere limanlarından irili ufaklı 900 dolayında tekne Dunkerque’e hareket eder. Aralarında küçük motorlar ve yatlardan, balıkçı teknelerine ve şileplere kadar çeşitli tonajda tekneler bulunmaktadır. Teknesi olan her İngiliz vatandaşı, kurtarabileceği kadar vatandaşını alabilmek için denize açılır. İngiliz birlikleri tahliye edilirken, 1. ve 7. Fransız orduları umutsuzca savaşmaya devam ederler.

27 Mayıs 1940 günü, Belçika cephesi general Bock’un saldırısı altında çöker ve Belçika hükûmeti ateşkes istemek zorunda kalır. Böylece Müttefiklerin bir kanadı çökmüştür. Müttefiklerin, bu boşluğu dolduracak yedekleri de yoktur.

Luftwaffe’nin ilk yoğun hava akını 29 Mayıs 1940'ta olur. Dar liman şeridinde İngilizler yoğun Luftwaffe bombardımanına, Alman topçusunun ateşine ve iki günlük molanın ardından üzerlerine çullanan panzerlere karşı cesaretle savaşırlar. Alman avcı uçakları, çevrede İngiliz uçağı göremediklerinde, ki bu sıklıkla olan bir şeydir, pike yapıp makineli tüfekleriyle kumsaldaki askerleri tararlar.

İzleyen dört gün boyunca Luftwaffe’nin sürekli akınları nedeniyle tahliye çok yavaş ilerler. RAF’ın savunma çabaları da Alman uçaklarının sayı üstünlüğü ve üslerinin görece daha yakın olması dolayısıyla daha uzun süre havada kalabilmeleri sonucu yeterince koruma sağlayamaz.

Karada bu can pazarı sürerken deniz de çok sakin değildir. Alman uçakları, kıyıya yanaşmaya çalışan ya da askerleri İngiltere’ye götürmek için denize yeniden açılan teknelere saldırmaktadırlar. Stukalar büyükçe teknelere bomba bırakmaktadırlar. Avcı uçakları dişlerine kestirdikleri motorlara, yatlara, diğer gemilerin güvertelerine makineli tüfekleriyle, 20 mm.lik toplarıyla saldırmaktadırlar. Altı İngiliz destroyerinin de aralarında olduğu irili ufaklı 230 dolayında tekne sulara gömülür. Sahile yanaşan ya da ayrılan tekneler, yüzen cesetlerin arasında geçmektedirler.

Bu kurtarma operasyonu tarihe “dinamo planı” kod adıyla geçecektir.

2 Haziran 1940 gecesi İngilizler kıtadan ayrılır. Fransa’nın kuzeyinde direnmeye devam eden Fransız ordularının “kılıç artığı” da 4 Haziran 1940 günü teslim olur.

Fransa Seferi’nin birinci ayağının sonudur bu. Fransa’ya intikal eden İngiliz ordusu, Belçika ve Hollanda orduları ve 3 Fransız ordusu saf dışı bırakılmıştır. Almanya’nın insan kayıpları ise 10 bin ölü ve 50 bin yaralı ya da kayıptır.

Dunkerque tahliyesi sonunda 225 bin İngiliz ve Kanadalı, 120 bin Fransız askeri olmak üzere 345 bin asker, ölüm çemberinden kurtarılmıştır. Bu sayı Dunkerque’te kuşatılan Müttefik askerlerinin yaklaşık olarak yüzde 80'idir. Ancak tahliye edilenlerin çoğu İngiliz askerdi. İngilizlerin kendilerine ihanet edip kaçtığını düşünen esir Fransız askerler İngiliz askerlere saldırmıştır Almanlar kavgaları önlemek için Fransız ve İngiliz esirleri farklı yerlere nakletmiştir.[1] Yüze yakın tank ve bine yakın top da Dunkerque kumsallarında ya harap olmuştur ya da Almanlara terk edilmiştir.

Fransa Seferi’nde İkinci Ayak

Hitler'in Paris ziyareti (solda Albert Speer, sağda Walter Frentz, 23 Haziran 1940, Palais de Chaillot, Paris)
Hitler ve generallari, Compiegne Ormanı’nda tarihî vagonda ateşkes imzalamadan önce Mareşal Ferdinand Foch’un heykeline bakarken
Savaş sonrası Fransa yönetimi: Sarı renkli: Almanya'nın işgal bölgesi, Açık yeşil: İtalya'nın işgal bölgesi, Mavi: Almanya'ya ilhak edilen Elsaß-Lothringen bölgesi, Turuncu: Almanya'nın rezerv işgal bölgesi, Mor: Brüksel askerî valiliğine ilhak edilen bölge

Fransa Seferi’nin ikinci ayağı 5 Haziran 1940’ta Almanların Manş tarafından güneye doğru yaptıkları saldırıyla başlar. Esasen üç ana kol üzerinden saldırmayı planlamışlardı: Fransa’nın batı topraklarından, Paris’in hemen doğusundan ve Maginot Hattı’nın gerisini yalayarak İsviçre sınırına. Doğal olarak her ana saldırı kolu da başlangıçta güneye doğru akacaktı. Ancak, Paris’in kuzeyindeki sert Fransız direnişi Almanların işlerini biraz güçleştiriyordu. Fransızlar zaman zaman zırhlı birlikleriyle karşı taarruzlara girişirlerse de pek başarılı olamazlar. General Weygand’ın tüm çabalarına karşın Fransızların cepheye sürebildikleri güçler, Alman kuvvetlerinden sayıca çok azdır.

General Weygand, doğu-batı doğrultusunda uzanan Somme ve Aisne nehirlerinin hemen gerisinde derinliği olan, Weygand Hattı olarak tarihe geçen bir savunma hattı oluşturur.

Almanlar, ilk iki gün ciddi bir Fransız direnişiyle karşılaşırlar. Ancak 7 Haziran 1940 günü Fransız savunması çöker. Almanlar, 9 Haziran’da Seine Nehri’ni de ciddi bir direnişle karşılaşmadan geçerler.

General Weygand’ın savaşla ilgili tüm umutları sönmüştür. 7 Haziran’da hükûmete barış görüşmelerine başlanmasını önerir. Gerçekten üç koldan saldıran Almanlar, yer yer sert direnişlerle karşılaşıyor olsalar bile cephedeki duruma tümüyle hakimdirler. Birkaç gün gecikmeyle de olsa harekât planlarını sürdürürlar ve Fransızlar, son güçlerini de tüketirken cepheleri birbiri ardına çöker.

Almanlar 14 Haziran 1940’ta Paris’e girdiler. Paris, hasar görmemesi için Fransız askerleri tarafından direniş gösterilmeden boşaltılmıştır. 16 Haziran’da başbakan Reynaud istifa etmiştir. Yeni kabineyi kuran mareşal Petain, aynı gün Hitler’e mütareke talebini iletti. Hitler mütareke görüşmelerinin Compiegne Ormanı’nda, özel olarak istediği bir vagonda yapılmasında ısrar etmişti. Savaş, 22 Haziran'da imzalanan Fransa Antlaşması ile resmen sona ermiştir.

Bu vagon, Almanya ile Fransa arasında 11 Kasım 1918’de yapılan ateşkes antlaşmasını imzalandığı, Şark Ekspresi’nin 2419 numaralı vagonudur. Fransızlar, I. Dünya Savaşı’nın ardından tarihi öneminden dolayı müzeye alınan söz konusu vagonu bulunduğu müzeden çıkarıp istenilen yere getirmişlerdir ve Hitler, mütareke görüşmelerini bu vagonda yapmıştır. Söz konusu vagon, daha sonra Almanya'ya götürüldü. 1945 yılında Almanya’nın teslim olmasından kısa bir süre önce bu vagon bir SS birliği tarafından imha edildi. Böylece Almanya ikinci defa bu tarihi vagonda anlaşma imzalama ihtimalinden kurtuldu.

Fransızlar 22 Haziran’da Almanya’nın koşullarını kabul ederek teslim olurlar ve ateşkes 25 Haziran günü 01:35’te yürürlüğe girer. Teslim şartlarına göre kuzey Fransa ve Manş Denizi kıyılarını oluşturan topraklar Almanya’ya bırakılacak, geri kalan güney toprakları işgal edilmeyecektir. Bu Fransa topraklarının yaklaşık olarak yüzde altmışıdır. Silahlı kuvvetler dağıtılacak ve silahları Almanlara teslim edilecekti. Deniz kuvvetleri de silahtan arındırılacak, Almanya ve İtalya’nın gözetiminde tutulacak, ancak her iki ülke de bu silahları herhangi bir çatışmada kullanmayacaktı.

Dış bağlantılar

Wikimedia Commons'ta Fransa Muharebesi ile ilgili çoklu ortam kategorisi bulunur.

Kaynakça

  • İkinci Dünya Savaşı, Cilt 1 - İbrahim Artunç
  • 20. Yüzyıl Savaşları, Cilt 1 - Mehmet Tanju Akad
  • HART, Liddell (2014), 2. Dünya Savaşı Tarihi 1 (Çev. M. Kerim Bağrıaçık), 2. Baskı, İstanbul: YKY Yayınevi.
  • HART, Liddell (1998), Bir Askerin Anıları (Çev. Korgeneral İhsan GÜRKAN), 3. Baskı, İstanbul: Kastaş Yayınevi.
  • MACKSEV Kenneth (1975), Panzer Birlikleri (Çev. Şahin Selçuk Erengün), 12. Baskı, İstanbul: Baskan Yayınları.
  • SHIRER, William S. (1970), Nazi İmparatorluğu Doğuşu, Yükselişi ve Çöküşü (Çev. Rasih Güran), 2. Baskı, İstanbul: İnkılap yayınevi.
  1. Liddel Hart,İkinci Dünya Savaşı tarihî
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.