Holokost
Holokost (Yunanca: ὁλόκαυστος, romanize: holókaustos), Yahudi Soykırımı veya Ha Şoa (İbranice: השואה, lit. "felaket"), Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanyası döneminde, Heinrich Himmler'in liderliğindeki SS güçleri tarafından işgal edilen sınırlar içerisinde yaklaşık 6 milyon Yahudi'nin—kaynaklara göre ölü sayısı değişir—sistemli bir şekilde öldürüldükleri soykırım.[2]
Holokost Yahudi Soykırımı Ha Şoa (השואה) | |
---|---|
II. Dünya Savaşı ve Yahudilere yönelik zulüm | |
Naziler tarafından Auschwitz toplama kampındaki gaz odalarına gönderilmek için seçilen Macar Yahudiler, Mayıs/Haziran 1944.[1] | |
Bölge | Nazi Almanyası geneli ve Alman işgal toprakları |
Tarih | 1941-45 |
Hedef | Yahudiler, Slavlar, Romanlar, eşcinseller, engelli siviller, esirler ve siyasi muhalifler |
Saldırı türü | Soykırım, etnik temizlik, tehcir, katliam |
Ölü | 10,500,000 – 12,000,000 |
İşleyen | Nazi Almanyası |
Katılımcı sayısı | 200,000 |
Bazı akademisyenler, Romanların toplu katliamının ve özürlü insanların öldürülmelerinin de bu tanıma katılmaları gerektiğini savunur[3][4] ve bazı bilim insanları da Holokost tanımının, Naziler tarafından öldürülen Sovyet tutsaklar, Polonyalılar ve eşcinselleri de içermesi gerektiğini savunmuştur.[5][6] Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından ortaya çıkan rakamlarla birlikte, yakın dönemdeki tahminler, 10-11 milyon civarında insanın Nazi rejimi tarafından öldürüldüğünü göstermektedir.[7]
Holokost öncesinde sayıları dokuz milyonu bulunan Avrupalı Yahudilerin aşağı yukarı üçte ikisi öldürüldü.[8] Bir milyon üzerinde Yahudi çocuk, aşağı yukarı iki milyon Yahudi kadın ve üç milyon Yahudi erkek Holokost’ta öldürüldü.[9][10] Almanya ve Almanların işgal ettiği sınırlar içerisindeki 40.000 üzerindeki bir tesis ağı, Yahudi ve diğer kurbanları; toplamak, hapsetmek ve öldürmek için kullanıldı.[11]
Holokost'a giden süreçte şiddet ve soykırım aşama aşama gerçekleşti. Yahudilerin sivil haklarını elinden alan, en meşhuru 1935 yılındaki Nürnberg Yasaları olan, birçok yasa, Avrupa’da II. Dünya Savaşı patlak vermeden yürürlüğe girdi. Toplama kampları, mahkûmların, ya bitkinlikten ya da hastalıktan ölene kadar köle gibi çalıştırılmaları için kurulmuştu. Almanya’nın her işgal ettiği yerde paramiliter grup (Almanca: Einsatzgruppen), Yahudileri ve politik muhalifleri, toplu infazlarla öldürdü.
İşgalciler, Yahudileri ve Romanları gettolara hapsedip nakliye trenleriyle ölüm kamplarına gönderilmeden önce bir arada tuttular. Yolculuk boyunca ölmeyenler ya ölene dek çalıştırıldı, ya tıbbi deneyler için kullanıldı, ya da sistematik bir şekilde gaz odalarında öldürüldü. Alman bürokrasisinin her kolu, soykırımın lojistiğine yardım etti ve Üçüncü Reich’ı, Holokost akademisyenlerinin belirttiği gibi bir Soykırım Devleti’ne dönüştürdü.[12]
Köken bilimi
Holokost sözcüğü, İbranice "olah" kavramının Yunanca çevirisidir. Olah, Yahudilikte tamamen yakılan bir tür adaktır.[13] Holokost sözcüğü (Yunanca: holókauston), "holos" (tüm, komple) ve kaustos (yakılmış, köz olmuş) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve tamamen yakılmış, yanıp kül olmuş anlamına gelir. Kaustos sözcüğünün kökü yakmak anlamına gelen kalein sözcüğüne dayanır.[14]
Kitab-ı Mukaddes'te de geçen, Shoah (שואה) sözcüğü "felaket" anlamına gelir ve bu sözcük 1940'larda, özellikle İsrail ve Avrupa’da, Holokost için kullanılan standart İbranice sözcük olmuştur.[15]
Tarihçe
1933 yılında Yahudilerin haklarının azaltılması ile adım adım başlayan felaket, sonunda Nazi hükûmetinin eline geçirebildiği bütün Avrupa Yahudilerini katletmesi ile sona erdi. Bu süreç kaba şekilde üç döneme ayrılabilir:
- Yahudilerin haklarının ellerinden alınması ve yüksek görevlerden uzaklaştırılmaları.
- Yahudilerin mallarının ve mülklerinin ellerinden alınması ve gettolarda yaşamaya zorlanmaları.
- "Nihai çözüm", toplanıp ölüm kamplarına götürülmeleri ve orada sistemli olarak büyük kapsamlı bir şekilde Gaz odalarında ya da farklı şekillerde öldürülüp cesetlerinin yakılması.
Belirgin özellikler
Kurumsal iş birliği
Michael Berenbaum Almanya’nın bir soykırım devleti olduğunu yazar[12] “Ülkenin bütün bürokratik kolları ölüm sürecinde etkili oldu. Mahalle kiliseleri ve içişleri bakanı, doğum kayıtlarını paylaşarak kimin Yahudi olduğunu paylaştı; Posta kurumu, sürgün ve vatandaşlık haklarının alınmasına dair kararları dağıttı; ekonomi bakanlığı Yahudilerin mallarına el koydu; Alman şirketleri Yahudi işçileri kovdu ve Yahudi hissedarların haklarını ellerinden aldı.”
Üniversiteler Yahudileri kabul etmedi ve hali hazırda eğitim görmekte olanlara diplomalarını vermedi ve Yahudi akademisyenleri kovdu; devlet ulaşım görevlileri, Yahudilerin kamplara gönderilmeleri için tren hazırladı; Alman ilâç şirketleri kamptaki mahkûmlar üzerinde ilâçları denedi; şirketler krematoryum inşası için ihaleye girdi; IBM’in Almanya şubesi, bütün kurbanların kayıtlarını muntazam bir şekilde kayıt altına alacak sistemi kullandı. Mahkûmlar ölüm kamplarına girdiklerinde kişisel eşyalarını görevlilere verdi. Bu eşyalar sınıflandırıldı ve Almanya’ya, tekrar kullanılmak ya da geri dönüşüm için gönderildi. Berenbaum, “Yahudi sorunu için son çözümün, failleri tarafından en büyük başarı” olarak görüldüğünü yazdı.[16] Gizli bir hesapla, Alman Millî Bankası, kurbanlardan ele geçirilen varlıkları hortumladı.
Saul Friedländer, “Avrupa’da ve Almanya’da hiçbir sosyal grup, hiçbir dini cemaat, hiçbir eğitim kurumu ya da hiçbir mesleki kuruluş, Yahudilere destek vermedi” diye yazdı.[17] Friedländer, gelişmiş ülkelerde muhalif olan büyük küçük güçlerin (kurumlar, kiliseler, sivil toplum kuruluşları, çıkar grupları, iş dünyası), Holokost döneminde Almanya’da engel olmaya çalışmamasından dolayı, Holokost’u farklı bulduğunu da yazdı.[17]
İdeoloji ve kapsamı
Diğer soykırımlarda, sınırların ve kaynakların kontrolü gibi faydacı değerlendirmeler, soykırım politikaları için oldukça önemliydi. İsrailli tarihçi ve bilim insanı Yehuda Bauer’e göre;
Holokost’un temel motivasyonu tamamen ideolojikti. İdeolojinin temeli, Yahudilerin uluslararası bir Yahudi komplosuyla dünyayı kontrol etmeyi istediklerine inanan Nazi inancına dayanır. Nazilere göre Yahudilerin bu kontrol planları, Aryan ırkın aynı planlarına engeldi. Hiçbir soykırım bu kadar tamamıyla efsanelere, halüsinasyonlara ve soyut kavramlara dayalı değildi ve diğer soykırımlar Holokost’a nazaran daha rasyonel pragmatik yollarla yapılmıştı.[18]
Alman tarihçi Eberhard Jäckel 1986 yılında, Holokost’un farklı özelliklerinden biri olarak şunu belirtti:
« Daha önce hiçbir devlet, liderinin yetkisiyle, belli bir insan grubunun (kadın, çocuk ve bebek te dahil, olmak üzere) olabildiğince çabuk öldürülmesi gerektiğine karar verip ilan etmemişti ve hiçbir devlet böyle bir kararı, devlet güçlerinin bütün uygun araçlarıyla yürütmemişti.[19] » |
Soykırım sistematik bir şekilde, Almanlar tarafından işgal edilmiş, günümüzde 35 farklı Avrupalı ülke olan sınırlar içinde yürütüldü.[20] En kötü etkilenen coğrafya, 1939 yılında yedi milyondan fazla Yahudi nüfusuna sahip olan Orta ve Doğu Avrupa’ydı.[20] Üç milyon Polonya’da ve bir milyon üzerinde Sovyetler Birliği’nde olmak üzere, beş milyona yakın Yahudi burada öldürüldü. Yüzbinlerce Yahudi, Hollanda, Fransa, Belçika, Yugoslavya ve Yunanistan’da öldürüldü. Wannsee Protokolü, Nazilerin soykırım planlarını İngiltere, İrlanda, İsviçre, Türkiye, İsveç, Portekiz ve İspanya gibi Avrupa’daki bütün tarafsız ülkelerde gerçekleştirmek istediklerini belirtmiştir.[21]
Üç ya da dört Yahudi büyüğe (babaanne-anneanne) sahip olan her Yahudi istisnasız bir şekilde öldürülmeliydi. Diğer soykırımlarda, insanlar ölümden din değiştirerek ya da bir şekilde asimile olarak kaçabildiler. Bu seçenek, Avrupa’daki Yahudiler için geçerli değildi[22] Tek istisna, ataları 18 Ocak 1871 öncesinde dönmüş olan Yahudiler içindi. Diğer bütün Yahudiler, Almanya’da ve Almanya’nın işgal ettiği yerde öldürülecekti.[23]
İmha kampları
Gaz odalarına sahip olup sistematik bir şekilde insanları öldürmeyi amaçlayan kampların olması, Holokost’un en farklı özelliklerinden biridir ve tarihte daha önce başka bir örneği olmamıştır. Daha önce kitle kitle insanları öldürmek için herhangi bir yer kullanılmamıştı. Bu tür kamplar, Auschwitz, Belzec, Chelmo, Jasenovac, Maıdanek, Maly Trostenets, Sobibor ve Treblinka’da kurulmuştur.
Tıbbî deneyler
Holokost’un belirgin özellikleri arasında, insanların tıbbi deneyler için kullanılmaları vardır. Raul Hilberg’e göre, “Alman doktorları, diğer çalışan kesime göre, daha fazla Nazileşmişti partiye üyelik açısından [24]” ve bâzıları, Auschwitz, Dachau, Buchenwald, Ravensbrück, Sachenhausen ve Natzweiler toplama kamplarında deneyler yürüttüler.[25]
Bu doktorlar arasındaki en meşhur olan, Doktor Joseph Mengele’ydi ve Mengele Auschwitz’te çalışıyordu. Deneyleri arasında, insanları basınçlı odalarda tutmak, insanlar üzerinde ilâç denemek, onları dondurmak, çocukların gözlerine kimyasallar enjekte ederek göz renklerini değiştirmeye çalışmak, sayısız uzuv kesmek ve ameliyatlar vardır.[25] Çalışmalarının bütün kapsamı hiçbir zaman bilinmeyecek çünkü kamyonlar dolusu evrak Kaiser Wilhelm Enstitüsü’nde, Doktor Otmar von Verschuer tarafından yok edildi.[26] Mengele’nin deneylerinden kurtulanlar neredeyse her zaman öldürüldü ya da parçalara ayrıldı.
Mengele genelde Roman çocuklar üzerinde çalıştı. Çocuklara, şekerler verirdi. Çocuklar Mengele’ye “Amca Mengele” derdi.[27] Vera Alexander, Auschwitz kampında 50 set Roman ikizi çocukla ilgileniyordu:
« İkizlerin arasında özellikle Guido ve İna’yı hatırlıyorum. Her ikisi de dört yaşındaydı. Bir gün Mengele ikisini de aldı. Döndüklerinde durumları çok kötüydü. Sırtlarından birbirlerine dikilmişlerdi (Siyam ikizi gibi) Yaraları iltihap kaplamıştı ve irin akıyordu yaralarından. Sabah akşam bağırdılar. Daha sonra anneleri Stella, çektikleri acıları sona erdirmek için, bir yerden morfin bulup çocukları öldürdü.[28] » |
Gelişimi ve yürütülmesi
Kökeni
Yehuda Bauer, Raul Hilberg ve Lucy Dawidowicz’e göre, orta çağ döneminden itibaren, Almanlar antisemitizmi toplum içinde barındırdılar ve Nazi ölü kamplarıyla orta çağdaki pogromlar arasında direkt bir bağlantı vardır.[29] [30][31] 19. yüzyılın ikinci yarısı, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’da, Houston Stewart ve Paul de Lagarde gibi bâzı düşünürler tarafından geliştirilen ırkçı hareketlerin ortaya çıkışına şahit oldu. Hareket, temelini biyolojiye bağlayan, yarı bilimsel bir ırkçılık ortaya koyarak, Yahudileri, Aryan ırkla ölümcül bir egemenlik savaşına girmiş bir ırk olarak gördü.[32] Bu ırkçı antisemitizm, Hristiyanlığa özgü antisemitizme ait bâzı ön yargıları içeriyordu fakat farklı olan yönü Yahudilik bir din olarak değil bir ırk olarak görülüyordu.[33]
Hareketin lideri Hermann Ahlwardt, 1895 yılındaki Reichstag (Almanya parlamentosu) konuşmasında, Yahudilerin avcılar olduklarını ve kolera basili olduklarını belirtti. Aynı konuşmasında Yahudilerin, Alman halkının iyiliği için yok edilmeleri gerektiğini söyledi.[34] Alldeutscher Verband grubunun lideri Heinrich Class, 1912 tarihli, ünlü Wenn ich der Kaiser wär (Eğer Kaiser ben olsaydım) adlı kitabında, Alman Yahudilerin vatandaşlıklarının ellerinden alınması gerektiğini ve yabancı statüsü (Fremdenrecht) verilmesi gerektiğini yazdı.[35] Ayrıca Class, Yahudilerin Alman toplumundan oldukça soyutlanmaları gerektiğini, toprak sahibi olmamaları gerektiğini, bir iş sahibi olmamaları gerektiğini ya da gazetecilik, bankacılık gibi işlere sahip olmamalarının gerekliliğini yazdı.[35] Class Yahudi’yi, 1871’de Alman İmparatorluğu’nun kurulduğu gün Yahudilik dinine mensup herkes ya da en az bir Yahudi ataya sahip kimseler olarak tanımladı.[35] Alman İmparatorluğu döneminde, ırkçı kavramlar ve yarı bilimsel ırkçılık olağan oldu ve Almanya’nın her yerinde kabul edilir oldu.[36] İnsanların eşit olmadığını savunan bu ideolojiyi eğitimli çalışan sınıf da kabul etmişti.[37] 1912 yılında ırkçı partiler Reichstag seçimlerinde yenilmiş olsa da, antisemitizm, birçok ana akım partinin içine yerleşmişti.[36] Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nazi Partisi, NSDAP) 1920’de kuruldu. Parti ırkçı hareketin antisemitizmini benimsedi.[38]
19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başlarında, Almanya’da muazzam bilimsel ve teknolojik gelişmeler oldu. Bu gelişmeler insanlara bir ütopyanın gerçekleşeceği hissini vermişti ve insanlar yakın zamanda bütün sosyal problemlerin çözüleceğini düşünüyordu.[39] Bunun yanı sıra, aynı dönemde, ırkçı, sosyal Darvinist ve öjenik dünya görüşü, bâzı insanların diğer insanlardan biyolojik olarak daha önemli olduğu görüşündeydi.[40] Tarihçi Detley Peukerte göre, Shoah, sadece antisemitizmden gelmiyordu ve birikmiş radikalleşmenin bir ürünüydü.[41] I. Dünya Savaşı’ndan sonra, savaş öncesindeki pozitifliğin yerini Alman bürokratların hayal kırıklığı aldı. Böylece biyolojik olarak uygun olanların çıkarları için uygun olmayanların dışlanması gerekiyordu.[42]
Büyük Buhran’ın getirdiği zorluklar, Almanya’daki birçok tıbbi kurumun, ötanazi kullanarak tedavisi mümkün olmayan fiziksel ve zihinsel özürlüleri öldürme fikrini desteklemesine neden oldu. Böylece bu insanlar için kullanılacak para, tedavi edilebilecek hastalar için kullanılacaktı.[43] Naziler 1933 yılında yönetime geldiğinde, Alman toplumunda, ırksal olarak “değerli” olan insanları koruyup “değersiz” olanları toplumdan arındırma fikri hâlihazırda sempatiyle karşılanmaktaydı.[44] Hitler Yahudilere karşı nefretiyle ilgili oldukça dobraydı. Mein Kampf adlı kitabında, Hitler, Yahudileri Almanya’nın politik, entelektüel ve kültürel hayatından uzaklaştırma istediğini belirtti. Hepsini öldürtmek istediği ile ilgili hiçbir işaret vermedi ama özel yaşamında bu konuyla ilgili daha açık olduğu bilinmekteydi. 1922 yılında, Hitler, o dönemde gazeteci olan Binbaşı Joseph Hell’e şöyle söyledi:
« Yönetime geldiğimde yapacağım ilk şey Yahudileri yok etmek olacak. Bunu yapacak güç elimde olduğunda, Marienplatz’da, trafiğin izin verdiği kadar yan yana darağacı yerleştireceğim. Sonra bütün Yahudiler istisnasız asılacak ve asıldıkları yerde kokana kadar ve hijyen şartları izin verene kadar kalacaklar. Onlar indirildiğinde diğer yığın ipe dizilecek ve Münih’teki son Yahudi ölene kadar devam edecek. Diğer şehirlerde de aynı şekilde, bütün Yahudiler ölene kadar bu sistem sürdürülecek.[45] » |
Alman tarihçi Hans Mommsen Almanya’da üç tip antisemitizmin olduğunu iddia etti:
« İnsanlar, Almanya’daki subaylar ve yöneticiler arasında sıklıkla görülen muhafazakâr kültürel antisemitizmle, ırkçı antisemitizmi, farkı anlamalı. Muhafazakâr olanlar kültürel kodun bir parçası olarak, güçlü elitin ileriki dönemde Yahudilere karşı gerçekleşen daha sert girişimleri hoş karşılamalarını sağladı. Muhafazakâr antisemitizmin yanı sıra, Almanya Katolik Kilisesinde daha sessiz bir Yahudi karşıtlığı vardı ve bu artan zulme karşı Katolik toplumunu korudu. Katolik Kilisesinin meşhur ötanazi protestosu daha sonra Holokost karşıtı hiçbir protestosuyla takip edilmedi. Alman antisemitizminin üçüncü ve en sert özelliği, Almanya’daki ırkçı antisemitizmin şiddet kullanımını desteklemesidir. Buna rağmen, Hitler bile 1938’lere kadar zorlu sürgünü daha tercih etmemişti ve bu dönemde henüz açıkça belirgin bir öldürme politikası yoktu. Bu tabii ki Nazilerin Yahudilere, Yahudi dükkânlarına ve kurumlarına karşı şiddet kullanmadığı anlamına gelmedi. Fakat savaşın ikinci yılına kadar hiçbir resmi yok etme programı yoktu. Bu tür program, her ne kadar ölümcül öğelere sahip olsa da, gettoların işe yaramaması sonucunda yürürlüğe girdi.[46] » |
Yasal baskı ve dış göç
Nazi Almanyası’nın kurulmasıyla birlikte, Nazi liderleri ulus toplumunun (Volksgemeinschaft) varlığını ilan etti. Nazi politikaları, nüfusu iki kategoriye ayırdı: Ulus toplumuna ait olan Volksgenossen ("millî yoldaşlar") ve ait olmayan yabancılar (Gemeinschaftsfremde). Nazi baskı kanunları, insanları üç tip düşmana ayırdı: Kanlarından dolayı ırksal düşman olan Yahudiler ve Çingeneler; Marksistler, liberaller, Hristiyanlar gibi politik muhalifler ve Nazilere tepki gösteren “âsî millî yoldaşlar”; ve diğer âsî millî yoldaşlar içinde bulunan ahlâk dışı homoseksüeller, tembeller ve suçlular.[47] Son iki grup, toplama kamplarına gönderilip tekrar eğitime tabi tutulmalıydı. Böylece millî topluma kabul edilebilir bireyler olarak değiştirilebilirlerdi. Bâzı ahlâk dışı kesim, genetik problemleri olduğundan kampların yanı sıra kısırlaştırılmalıydı.[47] Yahudiler gibi ırksal düşmanlar, ulus toplumuna hiçbir zaman dahil olamayacaklardı ve toplumdan sonsuza dek uzaklaştırılmalıydılar.[47] Alman tarihçi Detlev Peukert’e göre, Nazilerin amacı sürekli polisler tarafından izlenen bir hayalî ulus toplumu kurmak ve herhangi kurallara uymayan bir girişim tespit ettiklerinde bu girişime terörle cevap vermekti.[48] Peukert’in 1944 tarihli, Nazilerin toplumdaki yabancılara karşı düzenledikleri “muamele” kanunlarından yaptığı alıntılara göre, Nazilerin amacı, ulus toplumunun oluşması yolunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getiremeyen herkesi polis kontrolüne alıp takip etmek, eğer düzelmezlerse, toplama kamplarına almaktı.[49]
1933 Reichstag seçimlerine doğru, Naziler, muhaliflere karşı şiddetlerini artırdı. Yerel otoritelerin yardımıyla toplama kamplarını kurup yargı dışı mahkûmiyetlere, muhaliflerle başladılar. İlk kamplardan olan Dachau, 9 Mart 1933 tarihinde açıldı[50] ve başta kampa komünistler ve sosyal demokratlar getirildi.[51] Diğer ilk hapishaneler, Sturmabteilung (SA) tarafından yönetilen depo ve bodrumlarda ya da çok olmamakla birlikte, Schutzstaffel (SS) tarafından yönetilen depolarda kuruldu. Bu hapishanelerdeki kişiler, 1934 ortalarında daha büyük ve amaca yönelik olarak, şehir dışında kurulan, SS yönetimindeki kamplara gönderildi. Kampların ilk dönemdeki amacı, caydırıcılık oluşturarak, ulus toplumu kurallarına uymayan Almanları terbiye edip fikirlerini değiştirmekti.[52] Kampa gönderilenler arasındaki eğitimli kişilerin iradeleri kırılıp millî yoldaşlara katılmaları istendi. Biyolojik olarak uygun olmayanlar ise, kısırlaştırılacak ve daimi olarak kampta tutulacaktı. Bu kesimin, sürekli artan iş yüküyle çalışırken ölmeleri beklenecekti.[52] 1930'lar boyunca, Yahudilerin yasal, ekonomik ve sosyal hakları tek tek kısıtlandı. İsrailli tarihçi Saul Friedländer’in yazdıklarına göre Naziler, Almanya’nın gücünün kutsal Alman topraklarından ve kanının saflığından geldiğine inanıyordu.[53] 1 Nisan 1933’te Yahudi işyerlerine karşı boykot düzenlendi. Bu gerçekleşen ilk millî antisemitist kampanyaydı. Başta bir haftalık olması beklendi fakat yeterince destek olmadığından bir gün sonra durdu. 1933’te yürürlüğe giren birçok kanun Yahudilerin hayatını etkilemeye başladı. Sivil Hizmeti Yeniden Düzenleme kanunu, Yahudileri toplumdaki birçok alandan uzaklaştırdı. Bu Nazi Almanyası’ndaki ilk antisemitist kanundu. Çiftlik Kanunu, Yahudilerin çiftlik sahibi olmalarını veya çiftlikte çalışmalarını engelledi. Yahudi avukatlar barodan ihraç edildi. Yahudi avukatlar ve hâkimler, ofislerinden ve mahkemelerden dışarı atılarak dövüldü.[54] Başkan Paul von Hindenburg’un ısrarıyla, Hitler, I. Dünya Savaşı gazileri ve gazilerin çocukları olan memurları istisna olarak gösterdi ve görevlerinde kalmalarını sağladı. Hitler bu istisnayı 1937’de kaldırdı. Yahudiler, okullardan ve üniversitelerden, “Okullardaki Kalabalığı Engelleme” kanunuyla uzaklaştırıldı, Gazeteciler Birliğinden uzaklaştırıldılar ve gazete sahibi olmaktan veya editörlük yapmaktan men edildiler.[53] 27 Nisan 1933 tarihli Deutsche Allgemeine Zeitung şöyle yazdı:
« Kendine saygı duyan bir millet, önemli işlerini, ırksal açıdan yabancı olan insanların eline bırakamaz… Ülkede yüksek oranda yabancı kökenli insanlara izin vermek, farklı ırkların üstünlüğünü kabul etmektir ve bu davranıştan tamamıyla vazgeçilmelidir.[55] » |
.
Haziran 1933’te Kalıtımsal olarak Hastalıklı Zürriyetin Engellenmesi kanunu yürürlüğe girdi. Böylece yararsız insanlar kısırlaştırılacaktı. Bu büyük öjenik politika, 200 Kalıtımsal Sağlık Mahkemelerinin (Erbgesundheitsgerichte) kurulmasını sağladı. Mahkemenin kararlarıyla 400.000 kişi rızası olmadan kısırlaştırıldı.[55]
1935’te Hitler, Nürnberg Kanunlarını getirdi. Bu kanunlara göre, Yahudiler Aryan ırktan kişilerle cinsel ilişkiye giremeyecek ve evlenemeyecekti (Alman Onurunu ve Alman Kanını Koruma Kanunu). Yahudilerin Alman vatandaşlıklarını ellerinden alıp sivil haklarından mahrum bıraktı. Hitler “Kan Kanunu”nu özellikle tanımladı: “Problemin çözülmesi için kullanılan düzenlemenin işe yaramaması durumunda, problemin çözümü Nazi Partisinin Final Çözüm'üne (Almanca: Endlösung) bırakılacaktı”.[56] Final Çözüm (Almanca: Endlösung), Naziler için Yahudilerin yok edilmesini anlatan üstü kapalı bir tanımdı. Ocak 1939’daki bir konuşmasında Hitler, şunları söyledi: “Eğer Avrupa’daki ve Avrupa dışındaki Yahudiler, milletleri tekrar bir Dünya Savaşı’nın içine sokarsa, sonucu dünyanın Bolşevik hale gelip Yahudilerin zafer kazanması olmayacak. Tam aksine Avrupa’daki Yahudi ırkının sona ermesine (Almanca: Vernichtung) sebep olacak.[57]”. Konuşmasından alınan çekimler, 1940 yapımı Yahudi Göçebe (Almanca: Der ewige Jude) adlı bir Nazi propaganda filminin finali olarak kullanıldı. Bu filmin amacı Avrupa’daki Yahudilerin temizlenmesini mantıksal bir temele bağlamayı amaçladı.[58]
Yahudi entelektüeller ülkeyi terk eden ilk kişiler oldu. Filozof Walter Benjamin, 18 Mart 1933 tarihinde Paris’e göçtü. Roman yazarı Leon Feuchtwanger İsviçre’ye göçtü. Koro şefi Bruno Walter, Berlin Filarmoni Salonu’nda bir defa daha konser verirse, binanın yakılacağı tehdidini aldıktan sonra ülkeyi terk etti. Albert Einstein 30 Ocak 1933’te Amerika’da bir gezideydi. Belçika Ostende’ye döndü ve Almanya’ya daha sonra hiç adım atmadı. Einstein Almanya’da gerçekleşenleri kitlesel delilik olarak adlandırdı. Kaiser Wilhelm Topluluğu'ndan ve Prusya Bilim Akademisi'nden kovuldu. Ayrıca vatandaşlığı iptal edildi.[59] Almanya, 1938 yılında Avusturya’yı topraklarına kattığında, Sigmund Freud ve ailesi Viyana’dan İngiltere’ye göçtü. Saul Friedländer, Prusya Sanat Akademisi fahri başkanı Max Liebermann’ın görevinden istifa ettiğinde kimsenin sempati göstermediğini ve iki yıl sonraki ölümüne kadar sürekli dışlandığını yazdı.
Kristal Gece (Almanca: Kristallnacht) – 1938
10 Kasım 1938 günü Alman Nazilerince, Yahudi ev, işyerleri ve sinagoglarına yapılmış kanlı ve ölümcül saldırıların adıdır. Pogrom (katliam/kıyım) gecesi ya da Kasım pogromları olarak da anılır. Almanca: Reichskristallnacht "Kristal" adı, saldırıdan sonra sokakları kaplayan cam kırıklarının ışıltılarından esinlenilerek verilmiştir. Bu saldırıların bahanesi Paris'teki bir suikasttı. 1938'de Almanya ülkede yaşayan 17 bin Polonyalı Yahudi'yi sınır dışı etti. Polonya tarafından da ülkeye kabul edilmeyen bu kişiler iki ülke arasında sıkışıp kaldı, çoğu soğuk, açlık ve hastalıktan yaşamını yitirdi. Bu kaderi paylaşanların arasında kendi ailesinin de bulunduğunu öğrenen 17 yaşındaki Herşel Grynszpan, Paris'teki Alman Büyükelçiliği'ni basarak karşısına ilk çıkan kişi Konsolos yardımcısı Ernst von Rath'ı vurdu.[60] Hitler'in sağ kolu Göbbels, bunun planlanarak düzenlenmiş bir Yahudi komplosu olduğunu öne sürerek Alman ırkının öcünü alması gerektiğini konuşmalarında halka empoze etti. Yahudilere karşı arada sırada yapılan saldırıları öven Göbbels, partisinin bu tür saldırı girişimlerinin olmayacağını, ancak bu tür olayların olması halinde asla müdahale edilmeyeceğini basın yoluyla duyurdu. Sivil ajanların da halkı kışkırtmasıyla Kasım'ın 9'unu 10'una bağlayan gece kanlı saldırılara göz yumuldu. Polis ve itfaiye olaylara kasıtlı olarak müdahale etmedi. Olaylar yer yer 13 Kasım'a kadar sürmüştür. Gecenin sonunda 91 Yahudi öldürülmüş,[60] yüzlercesi ağır yaralanmış, Yahudilere ait 7.500 dolayında işyeri yağmalanmış, tahminen 177 sinagog yakılıp yıkılmış, pek çok mezarlık tahrip edilmişti. 30.000 Yahudi Dachau, Sachsenhausen, Buchenwald ve Oranieburg toplama kamplarına gönderildi. Birkaç hafta kaldıktan sonra, eğer göç edeceklerinin ve mal varlıklarını Nazilere vereceklerinin garantisini verirlerse bırakıldılar[61] Lua hatası 11 satırında Modül:Dil: Girilen dil kodu veritabanında bulunamadı. Lütfen Modül:Dil/veri'yi kontrol edin.. ’tan hemen sonra, 11 Kasım 1938 tarihli Yahudilerin silahlanmamasına yönelik düzenleme yürürlüğe girdi ve Yahudilerin silah taşımasını yasakladı (1938 Alman Silah Kanunu).[62] Bütün maddî zararlardan Yahudiler sorumlu tutuldu ve bütün Yahudiler yüksek miktarda tazminat ödemeye zorlandı.[60] Olaylar derhal pek çok ülkede tepkiyle karşılandı. ABD, 14 Kasım günü büyükelçisini Berlin'den geri çekti. Kristal Gece, Yahudi Soykırımı'nın başlangıcı idi.
İskân düzenlemeleri ve sürgünler
Savaştan önce, Naziler, Almanya’daki (ve daha sonra bütün Avrupa’daki) Yahudilerin Avrupa’dan uzaklaştırılmasını dikkate aldı. Hitler’in 1938-39 yıllarındaki Schacht Plânı’nı kabul etmesi ve Schacht planının boşa çıkmasından sonra uzun bir süreç içerisinde Yahudilerin binlerce sayıdaki Hitler’in kıskaçlarından kaçıyor olmaları, o dönemde Yahudilerin sistematik bir şekilde yok edilmesi planının olmadığını gösterdi.[63] Tanganvika ve Güney Batı Afrika gibi eski Almanya kolonilerinin, Yahudilerin yerleştirilmesi için tekrar ele geçirilmesi girişimi Hitler tarafından durduruldu. Hitler’e göre, birçok Alman kahramanının kanlarının döküldüğü topraklar, Almanya’nın en büyük düşmanları için yerleşim yeri olamazdı.[64] Bu konuyla ilgili diğer eski kolonyal güçlerle diplomatik yoldan anlaşmaya çalışıldı. Birleşik Krallık ve Fransa’dan Yahudileri kolonilerine kabul etmeleri istendi.[65] Yahudilerin yeniden iskan edilmeleri için uygun görülen olasılıklar arasında, İngiliz Filistini,[66] İtalyan Habeşistanı,[66] İngiliz Rodezya’sı (günümüzde Zimbabwe)[67], Fransız Madagaskarı[66] ve Avustralya[68] vardı. Bu yerlerin arasında, Madagaskar en ciddi olarak tartışılan opsiyondu. Heydrich, Madagaskar’ı sınırsal “Final Çözüm” olarak gördü. Adanın uzakta olması ve adadaki zorlu koşullar, ölümleri hızlandıracaktı.[69] 1938’de Hitler’in onayıyla yeniden yerleştirme planı yürürlüğe girdi ve Adolf Eichmann’ın ofisi tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu süreç, Yahudilerin 1941 yılında toplu şekilde öldürülmelerinin başlamasına kadar devam etti. Bu plan, Holokost’a giden yolda psikolojik bir hazırlık gerçekleştirmişti.[70] Madagaskar Plânı’nın sona ermesi, 10 Şubat 1942 tarihinde duyuruldu. Resmî açıklamada, Sovyetler Birliği’ne karşı verilen savaştan dolayı, Yahudiler doğuya gönderilecekti.[71] Nazi bürokratlar, Yahudileri Sibirya’ya gönderme planı da yaptılar.[72] Filistin, Nazi yeniden yerleştirme politikasının ciddi sonuçlar verdiği ve sonuca ulaştığı tek yer oldu. Ha Avara Anlaşmasıyla, İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar, 60.000 Yahudi ve 100 milyon dolar Almanya’dan Filistin’e gitti. Bu anlaşma Siyonist Federasyonu ve Nazi Hükûmeti arasında yapıldı.[73][74]
Almanya işgali altındaki Polonya’da
Almanya’nın 1939 Eylül'ünde Polonya’yı işgal etmesi, “Yahudi Sorunu”nun ivediliğini artırdı. Polonya’da iki milyon Yahudi (nüfusun %9'unu oluşturmaktaydı) yaşamaktaydı. Bu insanlar yüzyıllar boyunca Polonya’da yaşamışlardı. Himmler’in sağ kolu Reinhard Heydrich, Polonyalı Yahudilerin büyük şehirlerde gettolarda toplanmasını ve hepsinin Alman Savaş endüstrisi için çalışmalarını önerdi. Gettolar tren yollarının çakıştığı yerlerde yapılmalıydı, böylece Heydrich’in deyimiyle gettolardaki Yahudiler daha kolay kontrol edilebilecek ve zamanı geldiğinde kolayca transfer edilebileceklerdi.[75] 1961’deki sorgulamada, Adolf Eichmann, bu “transferin” imha anlamına geldiğini belirtti.[76] Eylül’de Himmler, Heydrich’i Reich Güvenlik Baş Dairesi’nin (Reichssicherheitshauptamt - RSHA) başkanı olarak atadı. Bu kurum yedi departmana sahipti. Bu departmanların içinde, Güvenlik Polisi (SD) ve Gestapo vardı.[77] Bu iki bölüm işgal edilmiş Polonya’da SS’in işlerini gözetlemekle ve Heydrich raporundaki, Yahudilere karşı politikaları yürütmekle hükümlüydüler. Yahudilerin ilk sistematik şekilde öldürülmeleri, Tannenberg Operasyonu’nda Selbschutz birimleri tarafından gerçekleştirildi. Yahudiler daha sonra gettolara dolduruldu ve hepsi Fritz Sauckel liderliğindeki Reich İş Gücü Ofisi gözetiminde çalıştırılmaya başlandı. Burada binlerce Yahudi kötü muameleden, hastalıktan, açlıktan ve yorgunluktan öldü, ama hâlâ sistematik öldürmeye yönelik herhangi bir program yoktu. Zorlu çalışmaların Yahudileri öldüreceği Naziler için aşikârdı ve Vernichtung durch Arbeit ("çalıştırarak yok etme”) oldukça sık kullanılan bir tanımdı. 1941 yılında, SS hiyerarşisinin, Alman kontrolünde bütün Yahudileri öldürecek politikayı yürürlüğe sokma isteği açıkça ortayken, Nazi rejimi içerisinde bu politikaya karşı olan muhalifler vardı. Bu muhalefetin sebebi insani değil, ekonomikti. Almanya savaş endüstrisini ve Alman ordusunun ekonomi departmanını yöneten Hermann Göring, bir milyondan fazla çalışabilir bedenin, Sovyetler Birliği'ne savaş açacak Almanya’nın savaş eforuna yararlı olacağı düşüncesindeydi.
Diğer işgal altındaki ülkelerde
Almanya 1940 yılında Norveç’i, Hollanda’yı, Lüksemburg’u, Belçika’yı ve Fransa’yı ve 1941 yılında Yugoslavya ve Yunanistan’ı işgal ettiğinde, antisemit politikalar bu ülkelerde de uygulandı fakat uygulamanın hızı ve şiddeti ülkeden ülkeye, ülkenin yerel politik durumlarına göre değişti. Yahudiler ekonomik ve kültürel hayattan men edilmişti ve birçok kısıtlayıcı kanunla hayatları zorlaştırılmıştı fakat gönderilmeleri 1942’den önce gerçekleşmedi. İşgal altındaki Fransa’yı yöneten Vichy rejimi, Fransız Yahudilerin zulme uğramaları için yardımcı oldu. Almanya’nın müttefikleri olan İtalya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Finlandiya, antisemit politikaları yürürlüğe sokma konusunda baskı altında tutuluyorlardı fakat zorlanana kadar bu politikaları gerçekleştirmediler. Alman kuklası bir rejim tarafından yönetilen Hırvatistan, aktif bir şekilde Yahudilere karşı kendi politikalarıyla savaş açtı. 10 Kasım 1941 tarihindeki bir kanunla Yahudilerin mal varlıklarına ve Yahudi şirketlerine yönelik bir el koyma sürecini başlatıldı.
Genel Hükûmet ve Nisko Plânı
28 Eylül 1939 tarihinde Almanya, Lublin bölgesinin kontrolünü, Alman-Sovyet anlaşması kapsamında, Litvanya’yı vererek ele geçirdi.[78] Nisko Plânı’na göre, bölgede Lublin-Lipowa rezerv alanı kurulacaktı. Bu alan Almanya, Avusturya, Bohemya ve Moravya Protektorası’ndan Yahudileri temizlemekle sorumlu olan Adolf Eichmann tarafından tayin edildi.[79] İlk Yahudiler üç haftadan az bir süre sonra, 18 Kasım 1939 tarihinde Lublin’e gönderildi. Yahudilerle dolu ilk tren, Avusturya ve Bohemya-Moravya Protektorası’ndandı.[80] 30 Ocak 1940 tarihinde, 78.000 Yahudi, Almanya, Avusturya ve Çekoslovakya’dan Lublin’e gönderildi.[81] 12 ve 13 Şubat 1940'ta Pomeranyalı Yahudiler, Lublin’e gönderildi. Böylece Pomeranyalı Nazi valisi Franz Schwede-Coburg, kendi bölgesinin Yahudilerden tamamen temizlemiş (Judenrein) olduğunu deklare eden ilk kişi oldu.[82] 24 Mart 1940 tarihinde Göring, Nisko Plânı’nı durdurdu ve nisan ayında sona erdirdi.[83] Nisana kadar, toplam 95.000 Yahudi Lublin’e sürgün edilmişti ve birçoğu açlıktan ölmüştü.[84]
Temmuz 1940'ta, Genel Hükûmet altındaki artan popülasyonu yönetmek zorlaştığından Hitler sürgünleri durdurdu.[85]
1940 Ekiminde, valiler Josef Bürckel ve Robert Heinrich Wagner, Bürckel operasyonuyla, kendi bölgelerindeki ve Alsace-Lorraine’deki Yahudileri, Fransa’nın işgal edilmemiş bölgelerine sürmek istedi.[86] Sadece Hristiyanlarla evli olan Yahudiler sürülmemişti.[86] Operasyondan etkilenen 6.500 Yahudi, toplanmadan iki saat önce durumla ilgili bildirildi (22-23 Ekim 1940 geceleri). Dokuz tren Fransa uyarılmadan sınırı geçti ve gelen Yahudileri kabul etmek istemeyen Fransızlar mutsuzdu.[86] Sürülen kişiler kendi eşyalarını alamadılar ve bu eşyalar Alman yöneticiler tarafından ele geçirildi.[86] Alman Dışişleri bakanı Joachim von Ribbentrop, Vichy Hükûmeti'nin sürgünlerle ilgili şikâyetlerine karşı oldukça yavaş hareket aldı.[86] Bunun sonucu, sürülen Yahudiler Vichy Hükûmeti tarafından gurs, Rivesaltes ve Les Milles kamplarında kötü muameleye tabi tutuldu ve hepsi Almanya’ya geri dönme umuduyla bekledi.[86] 1940 ve 1941 boyunca, çok sayıda Yahudi’nin işgal altındaki Polonya’da katledilmesi süreci ve Genel Hükûmet bölgesine Yahudilerin sürülme süreci devam etti. Aralık 1939 tarihine gelindiğinde, Genel Hükûmet bölgesinde, 3,5 milyon Yahudi toplanmıştı.
Toplama ve çalışma kampları
Nazi Almanyası’nın kurulmasından beri, toplama kampları, hapishane olarak kuruldular. Bu kamplardaki ölüm 50% gibi yüksek bir oranda olsa da, bu kamplar öldürme merkezleri olarak kurulmadılar (1942’ye doğru, Naziler tarafından işgal edilmiş olan Polonya’da, altı imha kampı toplu ölümler için kurulmuştu). 1939’dan sonra, kamplar, Yahudi ve Savaş tutsaklarının öldürüldüğü ve az yemekle ve işkenceyle çalıştırıldığı kamplar haline geldi.[87] Tahminlere göre, Almanlar, çoğunluğunun Doğu Avrupa’da olduğu 15.000 kamp ve alt kamp kurdu[88][89] Yeni kamplar, yoğun oranda Yahudilerin, Polonyalı entelektüellerin, komünistlerin ve Romanların olduğu yerlerde kuruldu. Yahudilerin transferleri, eski tren kompartımanlarıyla kötü şartlarda gerçekleşti ve birçok Yahudi gidecekleri yerlere ulaşmadan öldü. Çalıştırarak imha etme, sistematik bir ölüm politikası haline geldi ve bu yöntemle, mahkûmlar durmadan, fiziksel olarak tükenene kadar çalıştırıldılar. Tükenen ve çalışamayacak duruma gelen mahkûmlar, yeni gelenlere yer açmak için ya vurularak ya da gaz odalarına gönderilerek öldürüldü. Bâzı kamplar, ulaşan mahkûmları dövmelerle numaralandırdı.[90][91] Çalışabilecekler 12-14 saat sürecek mesailerine gönderilirdi. Çalışma öncesinde ve sonrasında, düzenli olarak saatler süren yoklamalar yapılırdı ve birçok mahkûm birçok nedenden dolayı ölürdü[92] Mahkûmlar çalışarak savaşa yarayacak birçok şey ürettiler. Örneğin, Mittelbau-Dora kampında mahkûmlar V-2 roketi ürettiler.
Gettolar (1940–1945)
Polonya’nın işgalinden sonra, Naziler, Yahudilerin ve Romanların ölüm kamplarına gönderilmeden önce tutulup kontrol altında kalmaları için gettolar inşa etti. 29 Eylül 1939 tarihinde ilk girişim olarak, Heyrich’ten Almanca: Einsatzgruppen başkanlarına gelen bir mektupla konseylerin kurulması emrini verdi.[93] Her getto, Almanca: Judenrat (Yahudi Konseyi) adlı, Almanlar tarafından seçilmiş, Yahudi toplumundaki liderler tarafından kurulan konseylerle yönetildi. Bu konsey, günlük işleri düzenleyip gıda, su, ısınma, ilâç ve barınak dağıtımından sorumlu oldu. Konseyin stratejisi, Nazi yöneticileriyle işbirliği yaparak, kayıpları oldukça aza indirmekti. Rica ederek ve Nazi muamelelerini kabul ederek, merhamet ve daha iyi koşullar için çalıştılar.[94] Konseyler ayrıca ölüm kamplarına transferler için hazırlık yapmak zorundaydı.[95] Böylece konseyin cesaretini ve karakterini ortaya koyan noktalar, transferler için istenen listelerin hazırlandığı zamanlardı. Almanca: Judenrat üyeleri daha önce denenmiş ve test edilmiş erteleme, rüşvet, engel olmaya çalışma, yalvarma metotlarını kullandılar ama eninde sonunda bir karar alınmalıydı. Chaim Rumkowski gibi bâzıları, Almanca: Judenrat’ın kurban edilebilecek kişilerle, kurtarılması gereken kişiler arasındaki ayrımı yapmakla sorumlu olduğunu belirtti. Dr. Joseph Parnas gibi liste oluşturmaya karşı çıkan Almanca: Judenrat liderleri vurularak öldürüldü. 14 Ekim 1942 tarihinde, Byroza’daki bütün Almanca: Judenrat üyeleri, Nazilerle listeler için işbirliği yapmamak adına intihar etti[96]
Varşova gettosu 380.000 kişiyle en geniş olandı; Łódź gettosu 160.000 kişiyle ikinci en geniş gettoydu. Gettolar oldukça geniş ve kalabalık hapishanelerdi ve Michael Berenbaum’un deyimiyle gettolar, yavaş ve pasif ölüm araçlarıydı.[97] Varşova gettosu Polonya başkenti popülasyonunun 30%’unu içinde bulundurmasına rağmen, bütün şehir alanının 2,4%’sini kapsıyordu. Oda başına ortalama 9,2 kişi düşüyordu.[98]
1940 ve 1942 arasında, açlık ve hastalık (özellikle tifo) binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. 1941’de 43.000 üzerinde Yahudi gettoda öldü.[98] 1942’de toplam getto nüfusunun yarısından fazlası öldü.[97]
« “Almanlar geldi, polisler geldi ve evlerinin kapılarına vurmaya başladılar: ‘Almanca: Raus raus raus, Juden raus!’… Bir bebek ağlamaya başladı… Başka bir bebek ağlamaya başladı. Annesi idrarını eline yapıp çocuğa içirerek susturmaya çalıştı… Polis gittiğinde, annelere dışarı çıkmalarını söyledim. Bir bebek ölmüştü… Annesi korktuğundan istemeyerek bebeğini boğmuştu.” » | |
19 Temmuz 1942 tarihinde, Himmler transferlerin başlamasını emretti ve üç gün sonra, Varşova gettosundan transferler başladı ve sonraki 52 gün boyunca, 12 Eylül'e kadar 300.000 Yahudi Treblinka ölüm kampına trenlerle gönderildi. Birçok getto tamamıyla boşaltılmıştı. İlk getto ayaklanması 1942 Eylül'ünde, Polonya’nın güneydoğusunda bulunan Łachwa adlı küçük bir kasabada başladı. 1943 yılında, daha büyük silahlı ayaklanmalar gerçekleşti. Varşova Gettosu Ayaklanması ve Białystok Gettosu Ayaklanması Yahudiler için, güçlü Naziler karşısında yenilgiyle sonuçlandı. Hayatta kalan Yahudiler ya öldürüldü ya da ölüm kamplarına gönderildi.[100]
Pogromlar (1939–1942)
II. Dünya Savaşı döneminde yerel nüfuslar tarafından gerçekleştirilen pogromlar oldu. Bâzıları spontane bir şekilde oldu, bâzıları da Nazilerin teşvikiyle oldu. Bu pogromlar arasında, 30 Haziran 1941 tarihinde Romanya’da gerçekleşen Laşi Pogromu (14.000 Yahudi öldürüldü) Romanyalılar ve polis tarafından gerçekleştirildi. Temmuz 1941’de gerçekleşen Jedwabne pogromunda 1.600 civarında Yahudi yerel Polonyalılar tarafından öldürüldü.[101][102]
Ölüm mangaları (1941–1943)
1941 yılında Almanya’nın Sovyetler Birliği'ni işgal etmesiyle, yeni bir safha başladı. Naziler Litvanya’yı işgal ettikten sonra Holokost daha yoğunlaştı ve ülkenin Yahudilerinin 80%’i olan 220.000 kişi yıl bitmeden katledildi.[103][104] 1942 başlarında işgal edilen, Belarus, Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna, Moldova ve Rusya’nın batı kısmındaki Leniningrad-Moscow-Rostow’da toplam üç milyon Yahudi vardı.
Sovyet sınırlarından işgal edilen bâzı yerlerde yerel nüfus Yahudilerin ve diğer insanların öldürülmesinde yardımcı oldu.[105] Litvanya, Letonya ve batı Ukrayna’da, Almanya işgalinin başından beri Yahudilerin öldürülmesinde oldukça aktif rol oynamışlardır.[105] Leton Arais Taburu, bu yardım birimlerine bir örnekti.[105] Buna ek olarak, Leton Ve Litvanyalı ülkelerinin yanı sıra, Belarus ve Ukrayna’daki Yahudilerin öldürülmesine de yardımcı oldu ve Polonya’daki imha kamplarında güvenlik görevlisi olarak çalıştılar.[105] Bu yerel katılımcıları Almanlar organize ediyordu.[105]
Toplu kıyımların birçoğu halka açık bir şekilde gerçekleştirildi.[105] Naziler öldürmeleri, partizan ve haydutlara karşı operasyon olarak tanımladılar ama Alman tarihçi Andreas Hillgruber’e göre, “savaş suçu” veya “insanlık suçu” bu ölümler için daha uygun isimlerdi.[106] Hillgruber’e göre, 2,2 milyon korunmasız ve masum kadın, erkek ve çocuğun ırksal ideolojilerle öldürülmesi hiçbir şekilde açıklanamazdı ve Almanca: Einsatzgruppen’i partizanlığa karşı bir tepki olarak gören alman generaller aslında yalan söylüyorlardı.[107]
Ordu, SS güçleriyle, Yahudi karşıtı ve partizanlara karşı operasyonlarda sıkı işbirliği yapmaktaydı.[108]1941 yılı ortasında, Herman Fegelain liderliğindeki SS süvari tugayı, Pripyat bataklığında gerçekleşen bir anti partizan operasyonda, 699 Kızıl Ordu Askeri, 1.100 Partizan ve 14.178 Yahudi öldürdü.[108] Operasyon öncesinde Fegelain, bütün ergin Yahudilerin vurulmasını ve kadın ve çocukların bataklıklara sürülmesini emretti. Operasyondan sonra, Ordu Grup Merkezinin arka taraflarını komuta eden General Max von Schenkendorff, 10 Ağustos 1941 tarihinde, Fegelein’in emrinin bütün Wehrmacht Güvenlik Bölümlerince her yerde gerçekleşmesini emretti ve 24 Eylül 1941 tarihinde bir seminer organize ederek, Yahudilerin en iyi nasıl ve verimli şekilde öldürülebilecekleri üzerinde tartıştı.[108] Seminer 322 nolu taburun Knjashizy adlı köyde 32 Yahudi’yi öldürmesiyle bitti. Bu 32 kişinin öldürülmesindeki amaç toplanan taburlara, nasıl partizanları ayırt edebileceklerini öğretmekti.[109] 322 nolu taburun kayıtları şöyle yazdı:
« “Yapılanlar önce egzersiz olarak organize edildi. Böylece gerçek hayat koşullarında nasıl partizanların gidilecek yerlerde bulunacağı gösterilecekti. Tatbikat esnasında incelenen halk arasında partizanlar bulunamadı fakat 13 Yahudi, 27 Yahudi kadın ve 11 Yahudi çocuk bulundu. Bunların içinden güvenlik güçlerinin emriyle 13 Yahudi ve 19 Yahudi kadın öldürüldü.[109] » |
.”
Mogilev’deki bu seminerde öğrendiklerini göz önünde bulundurarak, bir Wehrmact subayı adamlarına “Partizan neredeyse, orada bir Yahudi vardır ve Yahudi neredeyse orada bir partizan vardır” dedi.[109] 24 Kasım 1941 tarihli emirde, 707. Bölük komutanını şunları belirtti:
« “Yahudiler ve Çingeneler”… Emredildiği gibi, Yahudiler yok edilmeli girilen her yerde ve Çingenelerinde sonu gelmelidir. Büyük çapta Yahudilere karşı operasyon düzenlemek bölük birimlerinin işi değildir. Bu görev, siviller ve polis tarafından yerine getirilmekte. Eğer herhangi bir Yahudi grubuyla karşılaşırsa, duruma göre, bölük birimleri tarafından yok edilebilirler ya da yakınlarda bulunan gettolara gönderilebilirler. Daha sonra bu gettolardan, sivil birimlere ya da SD’ye verilirler.[110] » |
Wehrmacht savaş suçları üzerinde uzmanlaşmış olan Alman tarihçi Jürgen Förster, Wehrmacht’ın Holokost’ta önemli bir rol oynadığını ve Shoah’yı sadece SS’in işi olarak görmenin yanlış olacağını belirtti.[111]
Raul Hilberg, Alman (Almanca: Einsatzgruppen) kumandanlarının sıradan vatandaşlar olduğunu, çoğunun bir mesleğe sahip olduğunu, birçoğunun entelektüel insanlar olduğu ve bütün yeteneklerini, eğitimlerini ve bilgilerini iyi katiller olmak için kullandıklarını yazmıştır[112]
İşgal edilen Sovyet topraklarındaki geniş çapta gerçekleşen Yahudi infazları, Heydrich altındaki SS kuvvetlerinin görev grubuna verilmişti. Bu gruplar 1939 yılında Polonya’da daha kısıtlı bir şekilde kullanılmıştı ama gelinen noktada daha büyük bir kapsamda görevlendirildiler. (Almanca: Einsatzgruppe A) Baltık bölgede görevlendirilmişti, (Almanca: Einsatzgruppe B) Belarus’ta, (Almanca: Einsatzgruppe C) Ukrayna’nın orta ve kuzey kesimlerinde ve (Almanca: Einsatzgruppe D) Moldova ve Ukrayna’nın güneyi, Kırım ve 194 boyunca kuzey Kafkaslarda görevlendirilmişti.[113] Otto Ohlendorf’a göre (mahkemesi esnasında belirttiği üzere), (“Almanca: Einsatzgruppen) orduların arkasında, Yahudileri, Çingeneleri, Komünistleri, aktif Komünistleri ve güvenliği bozacak herkesi öldürerek koruma görevinde bulundular.” Pratikte, kurbanları tamamen korunmasız Yahudi sivillerdi (operasyonlar esnasında hiçbir Einsatzgruppe üyesi öldürülmedi.) 1941 Eylül'üne doğru, yukarıda belirtilen dört Einsatzgruppen, sırasıyla, 125.000, 45.000, 75.000 ve 55.000 kişiyi öldürdü. Genelde hepsini şehir dışlarında toplu mezarlara koyarak üzerlerine el bombası atıldı.
Birleşik Devletler Holokost Anma Müzesinde, Ukrayna Piryatin’de Einsatzgruppen’den kurtulan (6 Nisan 1942 tarihinde 1.600 Yahudi’yi öldürdükleri operasyondan) birinin hikâyesi vardır:
« “Onları öldürürken gördüm. Öğleden sonra saat 5’e “çukurları doldurma” emri geldi. Çığlıklar ve yakarma sesleri geliyordu bu çukurlardan. Aniden, komşum Ruderman’ın topraktan çıktığını gördüm… Gözleri kanlıydı ve “bitirin beni” diye bağırıyordu… Ayağının dibinde ölü bir kadın vardı ve altından 4-5 yaşlarında bir çocuk sürünerek çıktı ve “anne” diye bağırıyordu. Sadece bunları gördüm çünkü hemen sonrasında bilincimi yitirdim.”[114] » |
Sovyetler Birliği'ndeki en kötü Yahudi katliamı, Kiev dışındaki Babi Yar adlı vadide gerçekleşti. 30 Eylül 1941 tarihinde 33.771 Yahudi tek bir operasyonla öldürüldü. Kiev’deki bütün Yahudi infazları, askerî yönetici General Friedrich Eberhardt, Güney Polis Komutanı (SS-Obergruppenführer) Friedrich Jeckeln ve Almanca: Einsatzgruppe C Komutanı Otto Rasch tarafından emredildi. SS ve SD nin karışımı ve güvenlik polisleri, Ukraynalı polislere infazlar için yardım etti. Direkt infazlara katılmasalar da 6. Ordu askerleri, Kiev’deki Yahudilerin toplanıp Babi Yar’da öldürülmelerinde büyük rol oynadılar.[115] Pazartesi günü Kiev’deki Yahudiler Mezarlığın yanında toplandı. Trene binmeyi bekliyorlardı. Kalabalık çok büyüktü ve bu nedenle hiçbiri ne olup biteceğini bilemediler. Makineli silahların seslerini duyduklarında çok geçti. Kaçmak için hiç şans yoktu. Askerlerin oluşturduğu koridorlardan 10'ar kişilik gruplar olarak hareket ettirilip vuruldular. Olayı gören bir kamyon şoförü şöyle anlattı:
« Sırayla, valizlerini, ceketlerini, ayakkabılarını ve elbiselerini ve iç çamaşırlarını çıkardılar… Soyunduklarında, 150 metre uzunluğunda ve 30 metre genişliğinde ve 15 metre uzunluğundaki hendeğe yönetildiler… En alta ulaştıklarında, Schulpolizei hali hazır ölü olan Yahudilerin üzerine yatmaları için zorladı… Cesetler resmen katman katmandı. Bir polis gelip her Yahudi’yi boynundan vurdu… Hepsini tek tek vurarak öldürdü.[116] » |
Himmler 1941 Ağustosunda Minsk’e gitti ve 100 Yahudi’nin öldürüldüğüne bizzat şahit oldu. Karl Wolff’un günlüğünde anlattığı olayda: “Himmler’in yüzü yeşildi. Cebinden bir mendil çıkardı ve yanağına sıçrayan beyin parçasını sildi. Sonra kustu. Tekrar doğrulduğunda, SS adamlarına, uymaları gereken kurallar hakkında dersler verdi.”
Yeni kitle katliamı metotları
Aralık 1939 itibarıyla, Naziler, yeni toplu infaz yöntemi olan gazla öldürmeye başladı.[117] İlk olarak, deneysel gaz kamyonetleri tecrübe edildi. Pomeranya’daki akıl hastalarında, Doğu Prusya ve Polonya’da Action T4 adlı operasyonlarla denendi.[117] 1941 Kasımı itibarıyla, Sachsenhausen toplama kampında 100 kişiyi alabilecek kamyonetlerde kullanılmaya başlandı. İlk denemelerde gaz silindirleri kullanılırken, bu büyük araçlarda, araçların egzozları kullanıldı[117] Bu kamyonetler Chełmno toplama kampına Aralık 1941’de götürüldü ve diğer 15 kamyonette Sovyetler Birliği'nden alınan topraklarda Almanca: Einsatzgruppen tarafından kullanıldı.[117] Bu kamyonetler Reich Ana Güvenlik Ofisi tarafından kontrol edildi ve 500.000 civarında Yahudi, Roman ve diğer insanların öldürülmesinde kullanıldı. Kamyonetler iyice gözlemlendi ve bir ay sonunda, raporlar, 97.000 kişinin, makineler sorun vermeden üç araçla öldürülebileceği ortaya çıktı.[118] Yeni bir imha yöntemine duyulan ihtiyaç Hans Frank tarafından dile getirildi ve bu ihtiyaçla birlikte SS daha geniş kapsamlı infazlar için gaz odalarını kullanmaya başladı. Gaz odalarının Christian Wirth tarafından icat edildiği bilinir.
Wannsee Konferansı ve Final Çözüm (1942–1945)
|
|
|
|
|
Wannsee Konferansı, 20 Ocak 1942 tarihinde, Berlin Wannsee’de Reinhard Heydrich tarafından toplandı. Konferansa içlerinde devlet sekreterlerinin, kıdemli subayların, parti liderlerinin, SS yetkililerinin ve Yahudilerle ilgili politikalardan sorumlu devlet görevlilerinin olduğu 15 Nazi lideri katıldı. Toplantının ana nedeni “Avrupa’daki Yahudi problemine” çözüm bulmak için tartışmaktı. Heydrich, Hitler’in emri olan “Avrupa’daki Yahudi problemine çözüm bulmak” amacıyla, işgal edilen yerlerdeki toplu ölümleri planlamak istedi… Böylece bürokratlar, bu çözüm için gerekli bilgiyi ve sorumluluğu paylaşacaktı.[121]
Eichmann tarafından hazırlanan belgeler bu güne kadar hayatta kaldı, fakat Heydrich’in talimatıyla örtmeceli bir dille yazıldı. Bu nedenle toplantıda kullanılan asıl kelimeler bilinmemekte.[122] Buna rağmen, Heydrich’in toplantıda, Yahudilerin doğuya sürülmesi politikasının, başka ülkeleri gönderilmeleri politikasıyla yer değiştirdiğini ve bu politikanın da son çözümden önceki bir adım olduğunu söyledi. Son çözüm, sadece Almanlar tarafından kontrol edilen yerlerdeki değil, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük ülkelerdeki aşağı yukarı 11 milyon Yahudi’yi içerecekti.[123] Kendini açıklar şekilde, Heydrich’in planladığı “son çözüm” Yahudileri ya çalıştırarak ya da toplu infazlarla yok edecekti.[124]
Yetkililer Genel Hükûmet bölgesinde 2,3 milyon, Macaristan’da 850.000, diğer işgal edilmiş yerlerde 11.000 ve iki milyonu Sovyetler tarafından yönetilen yerlerde olmak üzere beş milyon kadar Yahudi de Sovyetler Birliği'nde vardı. 6,5 milyon Yahudi, Polonya’daki ölüm kamplarına (Vernichtungslager) trenlerle gönderilecekti ve topluca gazla öldürülecekti. Auschwitz gibi bâzı kamplarda, çalışabilecekler bir süre hayatta kalacaktı fakat sonunda bütün Yahudiler öldürülecekti. Göring’in temsilcisi, Dr. Erich Neumann, bâzı endüstri işçileri için istisna elde etti.[125]
Alman halkı
Ian Kershaw, 1983 yılında yayınladığı Nazi Almanyası’ndaki Politik Muhalefet ve Popüler Fikir kitabında, Nazi dönemi Bavyera’sındaki günlük hayatı (Alltagsgeschichte) inceledi.[126] Birçok Bavyeralı’nın tavırlarını inceleyen Kershaw, genel bakış açısının, Yahudilere olanlar karşısında vurdumduymazlık olduğunu belirtti.[127] Kershaw’a göre, Bavyeralılar, Shoah hakkında yeterince bilgiye sahip değillerdi ve Yahudi problemi için yürürlüğe konulan son çözümden ziyade, daha çok savaşla ilgileniyorlardı.[127] Kershaw, “Auschwitz’e giden yol nefretle inşa edildi ama vurdumduymazlıkla döşendi” diye belirtti.[128][129]
Kershaw’ın, Bavyeralıların ve diğer birçok Alman’ın Shoah’ya karşı vurdumduymaz olduğu kanısı, Nazi Almanyası popüler fikir uzmanı İsrailli tarihçi Otto Dov Kulka ve Kanadalı Michael Kater tarafından tepki aldı. Kater’a göre, Kershaw; Almanya’daki antisemitizmin büyüklüğünü göz ardı etmişti. Yahudilere karşı yapılan bütün girişimler birçok Nazi tarafından biliniyordu ve diğer insanların bilmemesinin imkânı yoktu ve ayrıca, Yahudilerin yaşadıklarını organize eden Nazilerdeki antisemitizm tabii ki tepeden gelme değildi, aksine toplumun içinde gelişmişti.[130] Kulka, Almanların çoğunun, Kershaw’ın gösterdiğinden daha antisemitist olduğunu ve vurdumduymazlıktan ziyade, “pasif uymacılık”ın daha uygun bir açıklama terimi olduğunu belirtti.[131] Alman tarihçi Chrisof Dipper, 1983 yılında yazdığı yazıda, Nazi karşıtı muhafazakârların da antisemitist olduğunu yazdı.[130] Alman popülasyonun büyük bir kısmı, bir “Yahudi Problemi”nin olduğuna ve çözülmesi gerektiğine inanıyordu. 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre, sadece Berlin’de 3.000 ve Hamburg’da 1.300 kamp bulunuyordu ve Alman nüfusunun olup bitenlerden haberdar olmamaları imkânsızdı.[11] Robert Gellately, Alman nüfusunun olup bitenden haberdar olduğunu belirtti. Gellately’e göre, Naziler medya aracılığıyla sivillere birçok şeyi ilettiler ve Almanlar, gaz odaları dışında her şeyi biliyorlardı.[132]
Motivasyon
Tarihçi Hans Buchheim, 1965 yılındaki “emir ve uyma” yazısında, Yahudileri öldürmek için kimseye baskı uygulanmadığını ve Yahudileri katleden herkesin kendi kişisel iradesiyle bunları gerçekleştirdiğini yazdı.[133] Buchheim SS emirlerine uymayan ve Yahudilerin ölümlerine katılmayan hiç kimsenin öldürülmediğini ve toplama kamplarına gönderildiklerine dair hiçbir delil olmadığını yazdı.[133] Buccheim’a göre, bâzı kişiler yapılanları hoş görmese bile grubun değerlerine sahip çıkmak ve arkadaşları arasında zayıf görünmemek için emirleri uyguladı.[134]
1992 deki kitabı Sıradan Adamlar: 101 numaralı Polis Taburu ve Polonya’da son Çözüm kitabında, Christopher Browning, Yahudileri toplayıp öldüren ve ölüm kamplarına gönderen, 101 no lu tabur (Ordnungspolizei) üzerinde bir çalışma yaptı. Taburdakiler, Hamburglu, orta yaşta, çalışan sınıftan insanlardı ve askerî görev için uygun değillerdi. Soykırım için de özel bir eğitim almamışlardı. Komutanları, bu insanlara, eğer yapılanları çok kötü bulurlarsa katılmamaları seçeneğini sundu. Çoğunluğu bu seçeneği kullanmadı. 500 kişilik taburdan, 15 kişiden azı bu seçeneği kullanmak istedi.[135] Stanley Milgram’dan esinlenen Browning, taburdaki kişilerin itaat ve çevrelerindeki insanların baskılarından dolayı katliamlara katıldıklarını ve kana susamışlıktan dolayı katılmadıklarını belirtti. Kitabın genel olarak anlatmak istediği, insanlar görev için bir gruba katıldıklarında, grubun çoğunluğu, otoritenin verdiği emirlere, emirleri ahlâkî bulmasalar da uyarlar. Bu durum, Milgram’ın deneyindeki hipotezle aynıdır.
Rus tarihçi Sergei Kudryashov, Reinhard operasyonu kapsamındaki ölüm kamplarında personel olan, Trawniki SS bölüğü üzerinde çalışma yaptı. Bâzı Trawniki korumaları, Kızıl Ordu'da görevli olup Savaş tutsağı olarak mahkûm tutulan askerlerdi. Bu askerler, tutsaklıktan kurtulmak için, SS’e gönüllü olarak katıldı.[136] Holokost tarihçisi Christopher R. Browning, bu gönüllülerin, ne kadar anti-komünist hisler taşıdıklarına göre ayırt edildiklerini belirtti.[137] Çoğunluğu Ukraynalı, Leton ve Litvanyalıydı bu kişilerin[137] Kudryashov’a göre, bu kişilerde Nasyonal Sosyalizme karşı bir sempati yoktu ve mahkûm edilmeden önce hepsinin komünist olduğunu belirtti.[137] Buna rağmen, Trewniki adamları, Yahudilerin ölümlerinde aktif rol oynadı.[138] SS’in verdiği emirleri harfiyen yerine getirdiler ve her biri düzinelerce Yahudi öldürdü.[138] Browning’den sonra, Kudryashov, Trawniki adamlarının normal vatandaşlardan, istekli katillere dönüşmenin örnekleri olduğunu belirtti.[139]
Trawniki adamları (Trawnikimänner), son çözüm için bütün büyük ölüm merkezlerinde görevlendirildiler, eğitimleri bu yönde yapıldı. Bu kişiler Yahudilerin Belzec, Sobibor, Treblinka II,Varşova (üç defa), Częstochowa, Lublin, Lvov, Radom, Kraków,Białystok (iki defa), Majdanek, Auschwitz ve Trawniki’deki toplu katledilmelerinde görev aldılar.[137][140]
İmha kampları
Kamp adı | Ölü sayısı | Koordinatlar | Ref. |
---|---|---|---|
Auschwitz II | 1.000.000 | 50°2′9″K 19°10′42″D | [142][143] |
Belzec | 600,000 | 50°22′18″K 23°27′27″D | [144] |
Chełmno | 320,000 | 52°9′27″K 18°43′43″D | [145] |
Jasenovac | 58–97,000 | 45°16′54″K 16°56′6″D | [146][147] |
Majdanek | 360,000 | 51°13′13″K 22°36′0″D | [148] |
Maly Trostinets | 65,000 | 53°51′4″K 27°42′17″D | [149][150] |
Sobibor | 250,000 | 51°26′50″K 23°35′37″D | [151] |
Treblinka | 870,000 | 52°37′35″K 22°2′49″D | [152] |
1942 yılında, Auschwitz’ın yanı sıra, diğer beş kamp, Reinhard planını yürütmek amacıyla, imha kampı Vernichtungslager) olarak ilan edildi[153][154] Bu kamplardan ikisi (Chełmno.[155] ve Majdanek) hali hazırda çalışma kampı olarak görev görmekteydi ve şimdi de imha tesisleri bu kamplara eklenmişti. Üç yeni kamp, sadece öldürme amaçlı inşa edildi ve Yahudileri oldukça çabuk bir şekilde öldürmeye tasarlandı. Bu kamplar, Belzec, Sobibor ve Treblinka’da kuruldu. Belarus’taki Maly Trostinets kampı da bu iş için kullanıldı ve Jasenovac kampı da etnik Sırpların genelde öldürüldüğü bir kamp oldu.
İmha kampları sık sık Dachau ve Belsen’deki toplama kamplarıyla karıştırılır. Ama toplama kampları, sadece insanları (genelde Komünist ve homoseksüeller) tutsak edip çalıştırmak için vardı ve genelde çoğunlukla Almanya içindeydiler. Bütün Nazi kamplarında ölüm oranı oldukça fazlaydı. Ölüm nedenleri, yorgunluk, açlık ve hastalıktı ama sadece imha kampları toplu ölümler için tasarlanmıştı.
« Trenlerle gelen Yahudilerin vardığı rampa diye adlandırılan bir yer vardı. Gece gündüz bu kamplara varmaktaydılar. Bazen günde birken diğer günler günde beş defa kampa ulaşan tren seferleri olurdu… Devamlı olarak, Avrupa’nın kalbinden insanlar gelip yok oluyorlardı. Biliyordum ki kampa varan o kitlelerin 90%'ı birkaç saat içinde yok olacaklardı gazlanarak. —Rudolf Vrba, 18 Ağustos 1942 tarihinden 7 Haziran 1943 tarihine kadar Auschwitz’deki Yahudi rampasında çalışan biri.[97] İmha kampları SS subayları tarafından yönetilmekteydi fakat genelde bu kamplar, Ukraynalı ya da Baltık yardımcı gruplar tarafından korundu. » |
Gaz odaları
Gaz odaları olan imha kamplarına, kurbanlar trenle geldi. Bazen trenle gelen herkes doğrudan gaz odalarına gönderildi, ama genelde kamptaki doktorlar, gelenleri seçim için toparladılar bir yerde ve çok az bir yüzde çalışmaya uygun bulunarak çalışma alanlarına gönderildi. Gelenlerin çoğunluğu platformlardan bir kabul alanına alınırdılar ve burada bütün kıyafetleri ve diğer eşyaları, savaşa destek için Naziler tarafından ele geçirilirdi. Hepsi tamamen çıplak bir şekilde gaz odalarına gönderilirdi. Genelde bu odaların duş ve dezenfektasyon odaları olduğu söylenirdi ve odaların dışındaki kapılarda “duş” ve “sauna” yazıları vardı. Bazen ellerine sabun ve havlu tutuşturulurdu ve eşyalarını koydukları yerleri hatırlamaları söylenirdi paniği engellemek için. Susayıp su isteyenlere acele etmeleri gerektiğini ve kampta onları kahvenin beklediğini söylerlerdi.[156]
Auschwitz komutanı Rudolf Höss’e göre, birinci sığınak 800 ve ikinci sığınak 1.200 kişi içine alabiliyordu.[157] Odalar dolduğunda ve kapıları tamamen kapatıldığında, odaların içine katı Zyklon-B topakları duvardaki deliklerden atılırdı. Bu topaklar, zehirli Hidrojen Siyanür yayardı. Odaların içindeki herkes 20 dakika içerisinde ölürdü. Ölümlerin hızı, kişilerin duvardaki gaz deliklerine ne kadar yakın olduklarına göre değişirdi. Höss’e göre, kurbanların üçte biri hemen ölürdü.[158] SS doktoru Johann Kremer, gaz odasını sürecini takip ederdi ve ifadesine göre, deliklerden insanların çığlıkları duyulurdu ve hayatları için çırpındıkları çok açıktı.[159] Odadan çıkarılırken, eğer oda çok sıkı doluysa -ki genelde öyleydi, kurbanların çoğu iki büklüm bulunurdu; vücutlarında kırmızı, pembe ve yeşil benekler vardı; bâzılarının ağzında köpük vardı ve bâzılarının kulaklarından kan gelirdi[158]
Gaz odadan vakumla çekilirdi, cesetler odalardan alınırdı (bu süreç dört saat kadar sürerdi), altın dişler ve dolgular, dişçi mahkûmlar tarafından alınırdı ve kadınların saçları kesilirdi.[159][160] Odanın tabanı temizlenirdi ve duvarları tertemiz yıkanırdı.[159] Bu işler, Sonderkommando olarak adlandırılan Yahudi mahkûmlar tarafından yapılırdı. Krematoryumda çalışan Yahudilerden bâzıları krematoryumun çatısında, bâzıları da gaz odalarında yatardı.[161] Sonderkommando işini bitirdiğinde, SS kontrol ederdi ve kurbanların ağızlarına altınlar tamamen alındımı diye bakardı. Eğer içlerinde kayıp olursa, Sonderkommando lardan sorumlu olan canlı canlı fırının içine atılırdı.[162]
İlk önce, cesetler oldukça derin çukurlara gömülürdü ve alçıyla kaplanırdı ama Eylül ve Kasım 1942 arasında, Himmler’in emriyle, çukurlardan çıkartılıp yakıldılar. 1943 başında, yeni gaz odaları ve krematoryumlar, artan sayıları karşılamak için inşa edildi.[163]
« “Treblinka üzerinden geliştirmeler yaptık. Treblinka’daki 10 gaz odasının her biri 200 kişiyi alabiliyordu ama biz odaları 2000 kişi alacak şekilde tasarladık. Kurbanlarımızı, gelen trenlerden Auschwitz doktorları seçerdi. Çalışmaya uygun olanlar, kampa gönderilirdi ve diğerleri hemen imha alanlarına gönderilirdi. Çok küçük olduklarından ve çalışamayacaklarından, çocuklar istisnasız bir şekilde öldürüldü. Treblinka’dan farklı olarak, biz kurbanları kaderleriyle ilgili kandırabiliyorduk, ama Treblinka’da hemen her kurban öldürüleceğini biliyordu. Yapılanları gizlilik içinde yürütmemiz gerekiyordu fakat yanan cesetlerden gelen pis ve mide bulandırıcı koku bütün kampı ve çevredeki alanları kaplıyordu. Bu nedenle çevredeki halk Auschwitz’te olup bitenleri biliyordu. » | |
(Rudolf Höss, Auschwitz kampı komutanı, Nürnberg ifadesi.[164]) |
Yahudi ayaklanmaları
Dünyanın en bilindik Holokost çalışmacılarından bilim insanı Raul Hilberg, yeni ufuklar açan çalışması Avrupalı Yahudilerin Yok Edilmeleri'nde şunları belirtmiştir:
« Yahudilerin tepkileri, direnmeden yoksun olarak karakterize edilebilir. Oldukça belirgin Alman propagandası karşısında, Yahudilerin ayaklanmasını kanıtlayan aleni veya gizli kanıtlar, oldukça azdır. Avrupa’nın her tarafında aktif bir direniş organize edilmemişti ve hiçbir silahlı girişim yapılmamıştı. Psikolojik savaş bile yapılmamıştı. Tamamıyla hazırlıksız yakalandılar.
… Alman tarafından kayıpları göz önünde bulundurulduğunda, Yahudilerin silahlı ayaklanmalarının olduğundan söz edilemez. …Bütün katliamların en önemli öğelerinden biri, Yahudilerin katılımlarıyla, en basit olarak kişilerin olanlara sessiz kalarak kabul etmeleriydi. Bunun yanı sıra Almanca: Judenrat gibi konseylerin katkısı da göz önünde bulundurulmalıdır. … Yahudilerin eylemsizliklerini değiştirmeye çalışan Yahudi direniş kuruluşları Yahudilerin kuzular gibi kurban edilmeye doğru gitmemelerini söyledi. …Batı Almanya’daki bir hapishane de, iki toplama kampını yöneten Franz Stangl’a, Yahudi kurbanlara karşı tepkisi soruldu. Kısa süre önce lemmings hakkında bir kitap okuduğunu ve ona Treblinka’yı hatırlattığını söyledi.[165] » |
Peter Longerich, önemli çalışmasında, benzer gözlemler belirtmiştir: “Yahudiler tarafında, pratik olarak hiç ayaklanma yoktu.”.[166] Hilberg, Yahudi tepkisizliğini ve itaatkârlığını, Holokostla ilgili sorumlu tutar. Yüzyıllarca, baskı uygulayan yöneticilere itaat ederek ve emirlere uyarak problemlerin dinmesi ve azalmasını bekledi Yahudiler. “Sıkıntı dönemlerinde birçok Yahudi kaybı oldu, fakat Yahudi toplumu tekrar küllerinden doğdu. Yahudiler hiçbir zaman yok edilemedi. Holokost döneminde durumun farklı olduğunun farkına çok geç vardılar.”[167]
Varşova’da olanlar üzerine çalışan Timothy Snyder, Yahudilerin ancak geniş çaplı transferlerden sonra, 1942 yazında, silahlı direnişin gerekli olduğu kanısına vardıklarını belirtti.[168] 1943 yılında gerçekleşen ve en büyük silahlı direniş olan, Varşova Gettosu Ayaklanmasında sadece küçük bir azınlık olarak kalan Polonyalı Yahudiler vardı.[166] Yehuda Bauer ve diğer tarihçiler, ayaklanmanın sadece fiziksel olmadığını ve Yahudilere bu utanç verici ve insanlık dışı koşullarda tekrar asalet ve insanlık veren her türlü aktivitenin olduğunu belirtmiştir.[169]
« Her gettoda, her trende, bütün çalışma kamplarında ve hatta ölüm kamplarında bile direniş isteği güçlüydü ve birçok farklı hal aldı. Bulunan her silahla saldırmak, bireysel meydan okumalar ve protestolar, ölüm korkusu olsa bile gizlice su ve gıda sağlamak, Almanların çaresizlik ve panik karşısında sevinmelerini engellemek. Pasif kalma bile bir direniş türüydü. Şerefle ölmek bir türüydü. Merhametsizliğe ve karşı duruş, hayvanların seviyesine inmeyi kabul etmemek, işkenceleri sessizce yaşamak da direnişin parçalarıydı. Olanlar hakkında şahitlik yapmak, zafere katkıda bulunmaktı. Hayata kalmaya çalışmak insanlık ruhu için bir zaferdi. » | |
(—Martin Gilbert. Holokost: Yahudi Trajedisi.[170]) |
Yahudi ayaklanmasının en meşhur örnekleri; Varşova Gettosu Ayaklanması, Bialystok Gettosu Ayaklanması ve Çestohova Gettosu Ayaklanması'dır. Varşova Gettosu Ayaklanması bunların en sertiydi. Ocak 1943’te birkaç bin Yahudi çok güçlü olmayan silahlarla dört hafta boyunca, SS’e karşı direndi. Fakat dört hafta sonunda SS in oldukça daha güçlü silahlarına dayanamayıp kaybettiler. Yahudilerin bildirdiklerine göre 100 civarında Almanı öldürmüştü fakat Almanlar 17 kişinin öldüğünü ve 93 kişinin yaralandığını iddia etti. 13.000 Yahudi öldürülmüştü, 57.885 Yahudi de imha kamplarına gönderilerek gaz odalarında öldürüldü Almanların kayıtlarına göre. Direnişi daha sonra Mayıs 1943’te Treblinka imha kampı ayaklanması takip etti. 200 mahkûm kamptan kaçtı. Mahkûmlar görevlilerden daha fazla sayıyla direnip görevlileri öldürdü ve kamptaki binaları ateşe verdi. 900 kamp mahkûmu da öldürülmüştü. İki hafta sonra Białystok Gettosunda da ayaklanma oldu.
Eylül ayında kısa süren Vilna Gettosu ayaklanması gerçekleşti. Ekim ayında 600 Yahudi mahkûm Sobibor İmha kampından kaçmaya çalıştı. Mahkûmlar 11 Alman SS görevlisini ve birkaç kamp gardiyanını öldürdü. Öldürülenler bulunduğunda, kaçmaya çalışan mahkûmların üzerine ateş açıldı ve 300 mahkûm kaçmaya çalışırken öldürüldü. Kaçanlar büyük bir kısmı kampında etrafındaki mayın tarlalarında öldürüldü ya da bulunup infaz edildi. 60 civarında mahkûm hayatta kaldı ve Sovyet partizanlarına katıldı 7 Ekim 1944’te 250 Yahudi kamp çalışanı, Auschwitz’te gardiyanlara saldırdı ve dört numaralı krematoryumu patlayıcılarla havaya uçurdu. Patlayıcıları kadın mahkûmlar yakındaki fabrikadan içeri sokmuştu. Üç Alman gardiyan öldürülmüştü. Bu Yahudiler topluca kaçmaya çalıştı fakat bir süre sonra hepsi öldürüldü. Tahminlere göre 20.000–30.000 arasında Yahudi partizan, aktif bir şekilde Nazilere ve Doğu Avrupa’daki yandaşlarına karşı savaştı.[171][172] Gerilla savaşına girip Nazilere karşı sabotaj girişimlerinde bulundular, getto ayaklanmalarını kışkırttılar ve mahkûmlara yiyecek sağladılar. Litvanya’da 3.000 Alman askeri öldürdüler. 1,4 milyon Yahudi asker, müttefikler ordusunda savaştı.[173] Bunların 40%’ı Kızıl Ordu’da savaştı.[174] Kızıl Ordu’da savaşan 200.000 Yahudi asker öldü.[175] İşgal altındaki Polonya’da ve Sovyet sınırlarında, binlerce Yahudi, her zaman kabul edilmeseler de bataklıklara ve ormanlara kaçarak partizanlara katıldı. Yahudilerin çok sayıda olduğu Litvanya ve Belarus’ta Yahudi partizanlar binlerce Yahudi’nin hayatını kurtardı. Budapeşte gibi bâzı şehirlerde böyle gelişmeler için hiç şans yoktu. Amsterdam’da ve Hollanda’nın birçok yerinde, Yahudiler Hollanda direnişinin içinde yer aldı.[176] 1944 Varşova Ayaklanmasında, 1943 Varşova Gettosu Ayaklanmasından daha fazla insan vardı.[177]
Fransız Yahudiler, Fransız Direnişinde oldukça aktif rol aldı. Gerilla savaşıyla, Nazilere ve Vichy Hükûmeti’ne karşı savaştılar. Müttefiklerin Fransa’da daha güçlü saldırılar yapmalarına yardımcı oldular ve birçok Fransa şehrinin kurtulmasına katkı sağladılar. Yahudiler Fransa toplumunun 1%’ini oluşturmalarına rağmen, Fransa direnişinin 15-20%’sini oluşturdular (208). Siyonist Yahudiler Yahudi Ordusunu (Armee Juive) kurdu ve direnişe Siyonist bayrakla katıldı. Ayrıca Yahudilerin ülke dışına kaçmalarına yardımcı oldu. Daha sonra diğer Yahudilerle Paris, Lyon, Toulouse, Grenoble ve Nice şehirlerinin kurtulmasına yardımcı oldular.[178]
« Birçok insan Yahudilerin ölümlerine kurbanlık kuzular gittiğini düşünür ama bu doğru değildir. Uzun yıllardır birçok Yahudiyle beraber çalıştım direnişte ve açıkça söyleyebilirim ki benden daha çok risk aldılar. – Pieter Meerburg.[179] » |
Yahudilerin büyük bir kısmı için, direniş, erteleme, kaytarma, ikna etme, pazarlık etme ve mümkün olduğunda Almanlara rüşvet verme gibi pasif formlar aldı. Tarihten gelen, Avrupa’daki Yahudilerin anlaşma yöntemine gitmeleri, direnişlerini oldukça sona bırakmalarına neden oldu Holokost’ta. Varşova gettosu ayaklanması, Yahudi nüfusunun 500.000’den 100.000’e azalmasından sonra, Yahudilerin artık anlaşacak bir şeylerin kalmadığına ikna olduklarında gerçekleşti. Paul Johnson şunları yazdı:
Yahudiler bir milenyum boyunca zulme maruz kaldılar ve tecrübelerinden, direnişin hayat kurtarmaktan ziyade hayatların son bulmasına neden olduğunu öğrendiler. Tarihleri, dinleri, folklorları, sosyal yapıları ve hatta konuştukları sözcükler, onları anlaşmaya, ödemeye, yalvarmaya, protesto etmeye ve kavga etmemeye alıştırdı.[180]
Yahudi toplumu, Holokost süresince, Almanların gündemi hakkında yalanlara maruz kaldı ve kandırılarak olan bitenden haberdar olamadı. Dış dünyadaki ve içteki birçok habere ulaşmaları engellendi. Almanlar Yahudilere, çalışma kamplarına gittiklerini söyledi ve gaz odalarına girene kadar yalanlarla gerçeği sakladı. Resimlerde de görüldüğü gibi, Yahudiler trenlerden valizlerle inip gaz odalarına bunlarla gittiler. Ölüm kamplarda Yahudilerin başlarına nelerin geldiği çok yavaş bir şekilde gettolara iletildi ve çoğu zaman anlatılanlara gettolardakiler inanmadı.
Zirvesi
Reinhard Heydrich Haziran 1942'de Prag'da öldürüldü ve yerine Ernst Kaltenbrunner geçti. Kaltenbrunner ve Eichmann, Himmler’in yakından takibiyle, Final Çözüm'ün doruk noktasını yönetti. 1943 ve 1944'te imha kampları durmadan çalışarak birçok kişinin hayatlarına son verdi. 1944 baharında, her gün 8.000 kadar Yahudi Auschwitz kampında öldürülüyordu.[181]
Savaş endüstrisine yardımları büyük olmalarına rağmen, 1943'te birçok Yahudi Gettosu boşaltıldı ve popülasyonları imha kamplarına gönderildi. Bunların arasında en genişi 1943’te Varşova Gettosundan 100.000 Yahudi’nin imha kamplarına gönderilmesiydi. Bu olay, Varşova gettosu ayaklanmasını ateşledi ve ayaklanma gaddarlıkla sona erdirildi. 42.000 Yahudi, 3-4 Kasım 1943’te Hasat Festivali Operasyonunda vuruldu.[182] Aynı zamanda, trenlerde batıdan Yahudileri Güney Avrupa’ya getiriyorlardı. Sovyet sınırlarındaki imhalar, yine aynı sınırlarda SS ve yerel güçler tarafından gerçekleştiriliyordu. 1943 sonlarında Almanlar Sovyet sınırlarının büyük bir kısmından geri itilmişti. Alman tren yollarının önceliği Yahudileri imha kamplarına taşımaktı. Bir süre sonra, ekonomi yöneticileri, kaynakların, ekonomiye yarayan yetenekli Yahudileri öldürmek için kullanılmasına karşı şikâyet ettiler. 1944’e doğru Nazi fanatizmiyle kör olmayan her Alman, Almanya’nın savaşı kaybettiğini biliyordu. Birçok subay, Almanya’nın başına gelecekler ve kişisel olarak başlarına gelecekleri düşünüp korkmaya başlamıştı fakat Himmler ve SS’e karşı direnmek imkânsızdı.
Ekim 1943’te, Himmler, Poznan’da toplanan kıdemli Nazi subaylarına bir konuşma yaptı. Burada her zamankinden daha açık bir şekilde Avrupa’daki Yahudileri yok etmek istediğini belirtti ve Yahudi probleminin hayatındaki en zor sorunlarından biri olduğunu belirtti. Anne, çocuk bütün Yahudilerin dünyadan yok edilmelerinin önemli olduğunu anlattı. Bu konuşmayı dinleyenler arasında, Amiral Karl Dönitz ve Silahlı Kuvvetler Bakanı Albert Speer vardı. Dönitz, Final Çözüm'den haberdar olmadığını Nürnberg mahkemelerinde anlattı. Speer, öte yandan, “Anlamadıysam, anlamak istemediğim içindi” dedi.[183] Mahkemeler esnasında, konuşmaya ait yazı bilinmiyordu.
19 Mart 1944’te Hitler, Macaristan’ın asker tarafından işgal edilmesini emretti ve Eichmann’ı, Macaristan’da bulunan 800.000 Yahudi’nin imha kamplarında gönderilmesini yönetmesi için Macaristan’a gönderdi. Hitler kişisel olarak, Macar Amiral Miklos Horthy’e şikâyet etti. 18 Mart 1944’te şunları bildirdi:
« Macaristan, Yahudi problemi hakkında bir şey yapmadı ve büyük rakamlardaki Yahudilerle ilgili adım atmak için hazır değildi.Evans 2002, s. 102-103 » |
Yahudilerin yarısından fazlası Auschwitz’e gönderildi. Komutan Rudolf Höss, üç ayda 400.000 Macar Yahudi’nin öldürüldüğünü yargılanırken bildirdi.
“Yarar için kan”
Macaristan’daki Yahudileri öldürmeyi amaçlayan operasyon, Nazi hiyerarşisinde muhalefetle karşılandı ve bâzı kişiler, Hitler’in müttefiklerle, hayatların karşılığında barışçıl bir anlaşma isteyerek görüşmesini önerdi. İstanbul’da Himmler’in ajanları, İngiliz ajanları ve Yahudi kurumların temsilcileri resmi olmayan görüşmeler yapıyordu. Bir noktada, Eichmann bir milyon Yahudi’ye karşı 10.000 kamyon istedi (sonra bu istek Yarar için Kan olarak adlandırıldı) fakat bu çapta bir anlaşmanın gerçekleşmesi imkânsızdı.
Kaçışlar, gerçekleşenler hakkındaki yayınlar (Nisan–Haziran 1944)
Kamplardan kaçışlar azdı fakat biliniyorlardı. 1940'ta, bir Auschwitz komutanı şunları belirtti, “yerel nüfus fanatik Polonyalı ve nefret ettikleri SS’e karşı her türlü müdahaleye karşı hazırlardı. Kamptan kaçan herkes ulaştıkları ilk çiftlikte yardım alabileceklerine emindi”.[184] Ruth Linn, öte yandan, kaçan Yahudilerin yerel halka güvenemediklerini belirtti.[185] Şubat 1942’de Chełmno imha kampından kaçan mahkûm Jacop Grojanowski, Varşova Gettosuna ulaştı ve Oneg Şabat grubuna Chełmno kampı hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Verdiği bilgiler (Grojanowski raporu) getto dışına çıkarıldı ve Polonya’daki yeraltı gruplarına oradan da Haziran 1942’de İngiltere’ye ulaştırıldı. Rapora o noktada ne olduğuna dair bir bilgi bulunmamakta.[186][187] Bu arada, 1 Şubat'ta Birleşik Devletler Savaş İstihbarat Ofisi, Yahudi imha kamplarıyla ilgili bilgileri dağıtmama kararı aldı. Nedeni bu bilgilerin insanları yanlış yönlendirip savaşın sadece bir Yahudi problemi olmasını düşünmelerine sebep olacaktı.[188]
Aralık 1942’de Batılı müttefikler, Birleşmiş Milletler Ortak Deklarasyonunu yayınladılar. Bu deklarasyonda, Hitler’in Yahudileri yok etme isteklerinin Avrupa’da gerçekleştiğini ve gerçekleşen bu vahşetin mümkün olan en güçlü ifadelerle kınandığını belirttiler.[189]
1942’de Jan Karski, Polonyalı, İngiliz ve ABD hükûmetlerine, Polonya’daki durumu, özellikle Varşova Gettosunun yok edilmesini ve Holokost’u raporladı. Sürgündeki Polonyalı politikacılarla ve birçok parti üyeleriyle görüştü. İngiliz dış işleri sorumlusu Anthony Eden’e konuştu ve Varşova ve Belzec’te gördüklerini anlattı.[190] 1943’te Londra’da, meşhur gazeteci Arthur Koestler ile görüştü. Sonra Amerika’ya giderek, başkan Franklin D. Roosevelt’le görüştü. Verdiği raporlar, batının bilgilendirilmesindeki anahtar girişimlerdi.
Temmuz 1943’te Karski, yine Roosevelt’e Polonya’da olanları anlattı. Ayrıca içlerinde Felix Frankfurter, Cordell Hull, William Joseph Donovan ve Stephen Wise’nin olduğu önemli liderlerle de görüştü. Karski ayrıca raporlarını medyayla, rahiplerle ve Hollywood film endüstrisi ve artistleriyle paylaştı. Pek başarıya ulaşamadı. Konuştuğu birçok insan ona inanmadı ya da abartılarla dolu, sürgündeki Polonyalı politikacıların propagandası olarak gördü.[191][192][193] Yahudilerin gaz odalarında öldürüldükleri, yasadışı gazetelerde de yer aldı. Ama anlatılanlar o kadar inanılmazdı ki, birçok insan bunları savaş propagandası olarak algıladı.
Eylül 1940'ta Witold Pilecki gönüllü olarak Auschwitz’e gitti ve bir örgüt oluşturdu. Dışarı sızdırdığı raporlar, Batıyı Auschwitz hakkında bilgilendiren ana kaynak oldu. Pilecki Auschwitz’ten kaçtı ve hazırladığı rapor Ağustos 1942’de iki kısımlık bir rapor olarak Londra’daki Strateji Ofisine gönderildi. Raporda gaz odaları, seçmeler ve kısırlaştırma girişimleri hakkında bilgiler ve detaylar vardı. Raporda, Birkenau’da üç krematoryum vardı ve günde 10.000 kişinin yakılmasında kullanılabiliyor, kampta bir günde 30.000 Yahudi’nin gazlanabiliyordu.
Pilecki’nin kaçışından önce, Auschwitz 20 Haziran 1942 tarihinde inanılmaz bir kaçışa sahne oldu. Ukraynalı Eugeniusz Bendera ve Kazimierz Piechowski, Stanisław Gustaw Jaster ve Józef Lempart adlı üç Polonyalı SS kıyafeti giyerek ve bir SS aracını alarak kamptan kaçtı. Yanlarından Pilecki’nin Holokost hakkındaki raporu vardı. Almanlar daha sonra hiçbirini yakalayamadılar.[194]
Rudolf Vrba ve Alfred Wetzler, 1944’te Auschwitz’ten kaçtılar ve Slovakya’ya gittiler. Yayınladıkları 32 sayfalık Vrba-Wetzler raporunda Auschwitz’teki toplu katliamların nasıl gerçekleştiğini daha detaylı anlattılar. İyi hafızasından dolayı kamptaki süreci en derin detayları yazdı Vrba ve diğer raporlarla karşılaştırıldıklarında tutarlı olması, detaylarından dolayı raporu müttefikler için daha değerli kıldı. 27 Mayıs 1944’te Auschwitz’ten kaçan Arnost Rosin ve Czesław Mordowicz, Slovakya’da paylaştıkları raporda diğerlerine ek olarak, 100.000 Macar Yahudi’nin inanılmaz hızlı bir şekilde insan vücudundan çıkan yağların yardımıyla yakıldıklarını belirtti.[195]
BBC ve New York Times, Vrba-Wetzler raporundan kısımları 15 Haziran,[196] 3 Temmuz[197] ve 6 Temmuz’da yayınladı[198]
Ölüm yürüyüşleri (1944–1945)
1944 ortalarında, Son Çözüm tam gazla yürütülüyordu. Nazi rejiminin ulaşabileceği yerlerdeki bütün Yahudi toplumu imha kamplarında yok edilmişti. Fransa’da bu sayı 25% ve Polonya’da 90%’dı. Himmler bir konuşmasında, Yahudi probleminin Almanya ve Almanya’nın işgal ettiği yerlerde genel olarak çözüldüğünü belirtti.[199] 1944’te bu süreç, Alman askerlerinin yenilgileriyle daha zor bir hal aldı. Haziran ayında, müttefikler Fransa topraklarına indi. Hava saldırıları tren ulaşımını zorladı. Bu dönemde, Sovyet Orduları yaklaştığında doğu Polonya’daki kamplar boşaltılıp kapatılmışlardı ve hayatta kalan mahkûmlar, Almanya’ya daha yakın kamplara gönderilmişlerdi. Auschwitz, Sovyet kuvvetlerinin yaklaşmasıyla kapatıldı. Son 13 kadın mahkûm 25 Kasım 1944 tarihinde Auschwitz’te öldürüldü.[200]
Kamplarda neler olduğunu anlatacak bütün deliller yok edilmeye çalışıldı. Gaz odaları bozulup aletler çözüldü. Krematoryumlar patlatıldı. Toplu mezarlar açıldı ve cesetler yakıldı. Polonyalı çiftçilerden bu alanlara ekin ekmeleri istendi, böylece olanlar hakkında kimsenin hiçbir fikri olmayacaktı. Savaşın son haftalarına kadar, Yahudiler kamptan kampa zorla söylenen ölüm yürüyüşleriyle gönderilip durdular.[201] Halihazırda hasta ve yıllarında verdiği yorgunluktan bitkin olan Yahudiler uzun uzun yürütüldü karlı havalarda ve daha sonra yük trenleriyle aç susuz diğer kamplara gönderildi. Duraksayan ve bitap düşenler silahlarla vuruldu. 250.000 Yahudi bu yürüyüşlerde öldü.[202] En meşhur ve en geniş ölüm yürüyüşleri Ocak 1945’te Sovyet ordusunun Polonya’ya girmesiyle gerçekleşti. Sovyetler Auschwitz’e ulaşmadan dokuz gün önce SS 60.000 Yahudi’yi Wodzislaw’a doğru trenlere bindirmek amaçlı yürüttü. Yolda 15.000 Yahudi öldü.
Kurtuluş
23 Temmuz 1944 tarihinde ilk büyük kamp, ilerleyen Sovyet askerleri tarafından bulunan Majdanek kampıydı. 20 Ocak 1945 tarihinde Chełmno Sovyetler tarafından kurtarıldı. 27 Ocak 1945’te Sovyetler Auschwitz’i kurtardı.[203] Buchenwald, Amerikalılar tarafından 11 Nisan’da özgür bırakıldı.[204] Bergen-Belsen 15 Nisan’da İngilizler tarafından,[205] Dachau 29 Nisan’da Amerikalılar tarafından,[206] Ravensbrück Sovyetler tarafından aynı günde,Mauhausen Amerikalılar tarafından 5 Mayıs'ta ve Theresienstadt Sovyetler tarafından 8 Mayıs'ta kurtarıldı.[207] Treblinka, Sobibor ve Belzec Naziler tarafından 1943 yılında yok edilmişti. Albay William W. Quinn, Dachau’da şunları söyledi: “taburlarımız sesler duydu ve dayanılmaz kokuları hissetti. Vahşet o kadar büyüktü ki normal bir akıl anlamakta zorluk çekiyordu.[208][209]
Sovyetlerin keşfettikleri kampların çoğunluğu boşaltılmıştı. Auschwitz’te sadece 7.600 mahkûm sağ bulundu.[210] İçlerindeki 180 çocuk doktorlar tarafından deneylerde kullanılmıştı. 60.000 mahkûm Bergen-Belsen’de İngilizlerce bulundu.[211] 13.000 ceset gömülü bulundu ve 10.000 civarında Yahudi ilerleyen haftalarda tifo ve yetersiz beslenmeden öldü[212] İngiliz kuvvetleri, SS i zorlayarak cesetleri toplayıp toplu mezarlara gömmelerini istedi.[213]
Kurbanlar ve toplam ölü sayısı
Kurbanlar | Ölü Sayısı | Ref. |
---|---|---|
Yahudiler | 5,5 milyon | [214] |
Sovyet Savaş tutsakları | 2–3 milyon | [215] |
Etnik Polonyalılar | 1,8–2 milyon | [216][217] |
Rumenler | 220.000–1,500.000 | [218][219] |
Özürlüler | 200.000–250.000 | [220] |
Masonlar | 80.000–200.000 | [221][222] |
Slovenler | 20.000–25.000 | [223] |
Homoseksüeller | 5.000–15.000 | [224] |
Yehovaa Şahitleri |
2,500–5.000 | [225] |
Kurbanların sayısı, “Holokost” un hangi anlamda kullanıldığına göre değişir. Donald Niewyk ve Francis Nicosia Holokost’a Kolombiya Rehberi adlı kitaplarında, Holokost’un genelde beş milyondan fazla Avrupalı Yahudi’nin kitleler halinde öldürülmesi için kullanıldığını belirttiler.[226] Daha sonra, herkesin bu tanımı tatmin edici bulmadıklarını yazdılar.[227] Martin Gilbert’a göre, toplam sayı altı milyonun biraz altında ve bu sayı içerisindeki Yahudiler, Avrupa’daki 7,3 milyon Yahudi’nin yüzde 78’iydi[228] Timothy D. Snyder, Holokost’un iki anlamda kullanıldığını yazdı. Birisi, Nazi Almanyası’nın savaş dönemdeki bütün öldürme politikalarına verilen ad, diğeri ise Yahudilerin Nazi rejimi boyunca maruz kaldıkları zulme verilen addı.[229] Daha geniş tanımlar, yaklaşık üç milyon olan Sovyet savaş mahkûmlarını, iki milyon etnik Polonyalıyı, 1.500.000 civarında Rumen’i, 200.000 özürlü, politik ve dini muhalifleri, 15.000 homoseksüeli ve 5.000 Yehova Şahidini içererek, toplam sayıyı 11 milyona çıkarır. En geniş tanım, altı milyon Sovyet vatandaşını da içerir ve 17 milyona çıkarır kurban sayısını.[226] Birleşik Devletler Holokost Anma Müzesinin yaptığı bir araştırma projesinin sonuçlarına göre, 15–20 milyon arasında insan öldürüldü ya da tutsak edildi[11]. R.J. Rummel, Nazi Almanyası’ndaki toplam ölü sayısının 21 milyon olduğunu belirtti.[230]
Yahudiler
Ülke | Tahmin edilen Savaş öncesi Yahudi popülasyonu |
Tahmini ölü sayısı |
Yüzdelik oran |
---|---|---|---|
Polonya | 3.300.000 | 3.000.000 | 90 |
Baltık Ülkeleri | 253.000 | 228.000 | 90 |
Almanya ve Avusturya | 240.000 | 210.000 | 90 |
Bohemya ve Moravya | 90.000 | 80.000 | 89 |
Slovakya | 90.000 | 75.000 | 83 |
Yunanistan | 70.000 | 54.000 | 77 |
Hollanda | 140.000 | 105.000 | 75 |
Macaristan | 650.000 | 450.000 | 70 |
Belarus | 375.000 | 245.000 | 65 |
Ukrayna | 1.500.000 | 900.000 | 60 |
Belçika | 65.000 | 40.000 | 60 |
Yugoslavya | 43.000 | 26.000 | 60 |
Romanya | 600.000 | 300.000 | 50 |
Norveç | 2.173 | 890 | 41 |
Fransa | 350.000 | 90.000 | 26 |
Bulgaristan | 64.000 | 14.000 | 22 |
İtalya | 40.000 | 8.000 | 20 |
Lüksemburg | 5.000 | 1.000 | 20 |
Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti | 975.000 | 107.000 | 11 |
Danimarka | 8.000 | 52 | <1 |
Toplam | 8.861.800 | 5.933.900 | 67 |
1945 yılından beri, altı milyon, genelde Holokost süresince öldürülen Yahudilerin toplam sayısı olarak kullanıldı. Kudüs’teki Yad Vashem Holokost Şehitleri ve Kahramanları Anma Otoritesi, öldürülen Yahudilerle ilgili kesin bir sayının olmadığını belirtti. En çok kullanılan sayı olan altı milyon, kıdemli SS yetkililerinden Adolf Eichmann’a dayandırılır.[231] İlk tahminler arasında, Gerald Reitinger’in Final Çözüm (1953) adlı kitabındaki tahminler 4,2-4,5 milyon aralığındaydı,[232] Raul Hilberg’e göre 5,1 ve Jacob Lestschinsky’ye göre 5,95 idi. Holokost Ansiklopedisinde, Yisrael Gutman ve Robert Rozett sayının 5,59 ve 5,86 milyon arasında olduğunu belirtti.[233] Berlin Teknik Üniversitesi’nde Wolfgang Benz’e göre, sayı 5,29–6,2 arasındaydı.[234][235] Yad Vashem’e göre, istatistikler, savaş öncesi ve sonrasındaki nüfus sayımlarının karşılaştırılmasından ve Nazi sürgün ve infaz belgelerinden ortaya çıkmıştır[234] Shoah Kurbanlarının isimlerinin olduğu Yad Vashem veri tabanında üç milyona yakın Holokost kurbanının adı bulunmaktadır ve veri tabanına çevrimiçi ulaşılabilir. Yad Vashem tarihi dokümanlarından ve tanıkların bilgilerinden günümüzde hâlâ bilgi toplamakta.[236]
Hilberg’in 5,1 milyon olan tahmini, Avrupa Yahudilerinin Yok Edilmesi kitabının üçüncü baskısında, daha derin açıklanır. 800.000 kişi gettolardan ve genel mahrumiyetten, 1.400.000 kişi açık havada kurşuna dizilerek ve 2.900.000 civarında kişi de kamplarda öldü. Hilberg’e göre, Polonya’daki ölü Yahudi sayısı 3.000.000 civarındaydı.[237] Hilberg’in verdiği rakamların genelde muhafazakâr olarak bilinir, çünkü genelde bu sayılar sadece resmi olarak kayıtlara alınmış kişileri içerir ve istatistiki ayarlamalara yer verilmemiştir.[238] İngiliz tarihçi Martin Gilbert, ölen Yahudi sayısının minimum 5,75 milyon olduğunu belirtmiştir.[239] Lucy S Daidowicz, savaş öncesi nüfus sayımını kullanarak, toplam sayının 5.934 olduğunu belirtti[240] Almanya tarafından direkt ve a endirekt şekilde kontrol edilen sınırlarda, 8–10 milyon Yahudi vardı (sayının belirsizliği, Sovyetler Birliği’ndeki Yahudilerin sayısının bilinmemesiydi). Holokost süresince öldürülen Yahudiler, böylece Yahudilerin 60–75%'iydi. Polonya’daki 3,3 milyon Yahudi’nin 90%’ından fazlası öldürüldü. Letonya ve Litvanya’da da aynı oranlarda Yahudi öldürüldü, ama Estonya’daki Yahudiler zamanında ülkeyi terk etti. 1933 yılında Almanya ve Avusturya’daki toplam 750.000 Yahudiden sadece çeyreği hayatta kaldı. Aslında birçok Yahudi 1939 öncesinde Çekoslovakya, Fransa ya da Hollanda’ya göç etti fakat bilindiği gibi daha sonra bu ülkelerin Nazi Almanyası tarafından işgal edilmesiyle daha sonra ölümlerine gönderildiler. Çekoslovakya, Yunanistan, Hollanda ve Yugoslavya’da Yahudileri 70%’i öldürüldü. Romanya, Belçika ve Macaristan’da 50–70% arası öldürüldü. Aynı miktarda Yahudi’nin Belarus ve Ukrayna da öldürüldüğü bilinir fakat bu oranlar bu ülkeler için kesin değildir. Daha az oranda kayba sahip ülkeler arasında, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, İtalya ve Norveç vardır. Arnavutluk, Almanlar tarafından işgal edilip 1945 yılında 1939’dan daha fazla sayıda Yahudi’ye sahip tek ülkedir. Ülke içerisindeki ve göç eden Yahudilere sahte kimlikler verildi, birçoğu gerektiğinde saklandı ve genelde 60%’ı Müslüman olan köylerde onurlu bir şekilde misafir edildiler.[241] Bu tahminler göz önünde bulundurulduğunda ölenlerin 80-90%’ı Yahudiydi. Polonya’daki ölen Yahudilerin neredeyse hepsi kamplarda öldü[214].
Ülkelere göre
1990'larda Doğu Avrupa’daki devletlerin arşivlerini açmalarıyla, Hilberg, Dawidowicz ve Gilbert tarafından belirtilen ölü rakamları tekrar ayarlandı. Yukarıda da belirtildiği gibi, Wolfgang Benz daha güncel verilerle birlikte bir çalışma yürüttü ve 1999 yılındaki sonucuyla şunları belirtti:
« 1942 yılında, Wannsee Konferansı’nda alınan Avrupa’daki Yahudilerin yok edilmesi kararı başarıyla gerçekleşmemiştir. Ama altı milyon hayatın sona ermesi, Holokost’u İnsanlık tarihinde eşsiz bir suç yaptı. Öldürülenlerin sayısı bunu yeterince anlatamaz. Çünkü sayılar oldukça soyut. Buna rağmen, soykırımın boyutlarını ortaya dökmek gerekirse: Almanya’da 165.000 Yahudi, Avusturya’da 65.000, Fransa’da ve Belçika’da 32.000, Hollanda’da 100.000, Yunanistan ve Yugoslavya’da 60.000, 140.000’dan fazla Çekoslovakya’da, 500.000 Macaristan’da, Sovyetler Birliği’nde 2,2 milyon ve Polonya’da 2,7 milyon Yahudi öldürülmüştür. Bu rakamlara, Romanya ve Transnistria’daki pogromlar ve katliamlarda ölenleri (200.000 üzerinde) ve Arnavutluk, Norveç, Danimarka, İtalya, Lüksemburg ve Bulgaristan’dan sürülüp öldürülenleri eklemek lazım. —[242] » |
Yiddiş üzerine etkileri
Holokost’ta öldürülen Yahudilerin ciddi çoğunluğu Yiddiş dili konuştuğundan, Holokost, Yiddiş dili ve kültürü üzerinde ciddi ve kalıcı bir etkisi oldu. II. Dünya Savaşı arifesinde, Dünya’da 11–13 milyon Yiddiş konuşan Yahudi vardı.[243] Holokost bu sayıyı oldukça azalttı çünkü hem de dindar hem de laik, günlük hayatta Yiddiş kullanan birçok Yahudi öldürüldü. Holokost’ta öldürülen Yahudilerin 85%’i Yiddiş konuşuyordu.[244] Yiddiş konuşmayan, Yunanistan ve Balkanlardaki, Ladino konuşan toplum da ayrıca Holokost’ta yok edildi.
İlgili filmler
Ayrıca bakınız
Wikimedia Commons'ta Holokost ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur.
Notlar
Kaynakça
- "The Auschwitz Album" 10 Ocak 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Yad Vashem. Erişim tarihi: 24 Eylül 2012.
- "Holokost" ibaresinin bulunabileceği bazı kaynaklar şunlardır: Bauer 2002, Cesarani 2004, Dawidowicz 1981, Evans 2002, Gilbert 1986, Hilberg 1996, Longerich 2010, Phayer 2000, Zuccotti 1999.
- Friedlander 1995, s. xii-xiii
- Niewyk 2012, s. 191.
- Davies, Norman; Lukas, Richard C. (2001). The forgotten Holocaust: the Poles under German occupation, 1939–1944. New York: Hippocrene. ISBN 0-7818-0901-0.
- Wytwycky, Bohdan (1980). The Other Holocaust: Many Circles of Hell. The Novak Report.
- The historian Timothy Snyder has argued the importance of giving different names to those atrocities: "The point is not that the Nazi extermination of European Jews can never and in no way be usefully compared to other crimes. The point is that the word "Holocaust" means precisely that, and not something else, and we have to preserve the terms to have a chance of understanding the history. Germany implemented other policies of mass murder besides the Holocaust; we should and do give them other names." Snyder on Savegry
- Dawidowicz 1975, s. 403
- Hedgepeth & Saidel 2010, s. 16.
- Fitzgerald 2011, s. 4.
- Eric Lichtblau (1 Mart 2013). "The Holocaust Just Got More Shocking". The New York Times. 2 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mart 2013.
- Berenbaum 2005, s. 103.
- "Holocaust." Britannica.com. Erişim: 18 Kasım 2013.
- Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003, Holocaust maddesi
- "What is the Origin of the Term Holocaust?" 6 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Britannica.com. Retrieved 25 September 2012.
- Berenbaum 2005, s. 104.
- Friedländer 2007, s. xxi
- Bauer 2002, s. 48.
- Maier 1988, s. 53.
- "Holocaust Map of Concentration and Death Camps" 21 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. History1900s.about.com. 16 June 2010. Retrieved 2010-07-31.
- Dear & Foot 2001.
- For a summary of this point, see: Bauer, Yehuda (27 January 1998). "Address to the Bundestag" 3 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Israeli Ministry of Foreign Affairs. Retrieved 21 September 2012.
- Bauer 2002, s. 49.
- Hilberg 1995, s. 66.
- Harran 2000, s. 384.
- Müller-Hill 1998, s. 22.
- Berenbaum 2005, ss. 194-195.
- Berenbaum 2005, s. 194–5.
- Bauer 1982, s. Sayfa belirt.
- Hilberg 2003.
- Dawidowicz 1975, s. 47
- Fischer 2002, ss. 47-49.
- Gramel 1992, ss. 53-4.
- Gramel 1992, s. 61.
- Friedländer 1997, s. 76
- Evans 1989, s. 69.
- Friedlander 1994, s. 495–6.
- Fischer 2002, ss. 47-51.
- Peukert 1994, ss. 280-284.
- Peukert 1994, ss. 279-280.
- Peukert 1994, s. 280.
- Peukert 1994, s. 288.
- Burleigh 2000, ss. 47-48.
- Peukert 1994, s. 289.
- Fleming 1987, s. 17.
- Mommsen, Hans (12 December 1997) "Interview with Hans Mommsen" 1 Şubat 2013 tarihinde WebCite sitesinde arşivlendi. Yad Vashem. Retrieved 26 September 2012.
- Noakes & Pridham 1983, s. 499.
- Peukert 1987, s. 220.
- Peukert 1987, s. 221.
- Gilbert 1986, s. 32
- Longerich 2012, s. 155.
- Peukert 1987, s. 214.
- Friedländer 1997, s. 33
- Friedländer 1997, s. 29
- Friedländer 1997, s. 30-31
- Kershaw 1998, s. 570.
- Berenbaum 2005, s. 57.
- Michael & Doerr 2002, s. 154.
- Friedländer 1997, s. 1
- Benz 2007, s. 97.
- Buchholz 1999, s. 510.
- Halbrook 2000, s. 528.
- Bauer 1989, p. 7. For details of the original Schacht Plân, see "Schacht 'ransom' Plân Seen Doomed to Failure; Opposed in Britain". Jewish Telegraphic Agency. 18 December 1938. Retrieved 30 September 2012.
- Brechtken 1998, ss. 200-1.
- Brechtken 1998, s. 196ff.
- Brechtken 1998, s. 205.
- Poprzeczny 2004, s. 150.
- Brechtken 1998, s. 197.
- Naimark 2001, s. 73.
- Browning 2004, s. 81.
- Hildebrand 2005, s. 70.
- Cesarani, David (17 Şubat 2011). "From Persecution to Genocide". BBC History. 1 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2012.
- Nicosia 2000.
- Black 2001.
- Browning 2004, s. 111.
- Cesarani 2005, s. 99.
- Lumsden 2002, ss. 83, 84.
- Niewyk & Nicosia 2000, s. 232.
- Cesarani 2005, ss. 9, 77-78.
- Niewyk & Nicosia 2000, s. 153.
- Kats 1970, s. 35.
- Yad ṿa-shem, rashut ha-zikaron la-Shoʾah ṿela-gevurah, Yad Vashem studies XXXI, Yad Vashem Martyrs' and Heroes' Remembrance Authority, 2003, p.322
- Niewyk & Nicosia 2000, s. 154.
- Dwork and Jan van Pelt, Holocaust: A History, 208.
- Rubenstein, Richard L. (2003). "War and the Final solution". Approaches to Auschwitz (2nd bas.). Westminster John Knox Press. s. 164. ISBN 978-0-664-22353-3.
- Krausnick 1968, s. 57.
- Harran 2000, s. 321.
- "Concentration Camp Listing" 14 Ocak 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Jewish Virtual Library.
- "The Forgotten Camps" 2 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- Longerich 2010, s. 314-320
- Bloxham 2000, ss. 1-37.
- ""Just a Normal Day in the Camps", JewishGen,2007-01-06". Jewishgen.org. 30 Mart 1999. 24 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- Trunk 1996, s. 1–6.
- Hilberg 1995, s. 170.
- Hilberg 1995, s. 106.
- Berenbaum 2005, ss. 81-3.
- Berenbaum 2005, s. 114.
- "Deportations to and from the Warsaw Ghetto" 21 Eylül 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- Berenbaum 2005, ss. 115-6.
- Berenbaum 2005, s. 116.
- The inscription on the memorial stone raised in the place of the barn at Jedwabne read: "Place of torture and execution of the Jewish population. The Gestapo and Nazi gendarmerie burned 1,600 people alive on 10 July 1941." (Lehçe: Miejsce kaźni ludności żydowskiej. Gestapo i żandarmeria hitlerowska spaliła żywcem 1600 osób 10.VII.1941.). In 2001 the stone was removed and deposited in the Polish Army Museum in Białystok.
- Gross, Jan Tomasz (2001). Neighbors: the destruction of the Jewish community in Jedwabne, Poland. Princeton, N.J: Princeton University Press. ISBN 0-691-08667-2.p.7
- Porat 2002, s. 161.
- Kwiet 1998, s. 4.
- Matthäus 2004, s. 268–276.
- Hillgruber, Andreas "War in the East and the Extermination of the Jews" pp. 85–114 from The Nazi Holocaust Part 3, The "Final Solution": The Implementation of Mass Murder Volume 1 edited by Michael Marrus, Mecler: Westpoint, CT 1989 pp. 102–103.
- Hillgruber, Andreas "War in the East and the Extermination of the Jews" pp. 85–114 from The Nazi Holocaust Part 3, The "Final Solution": The Implementation of Mass Murder Volume 1 edited by Michael Marrus, Mecler: Westpoint, CT 1989 p. 103.
- Förster 1998, s. 276.
- Förster 1998, s. 277.
- Förster 1998, s. 278.
- Förster 1998, s. 280.
- Hilberg 2003, s. 291.
- Browning 2004, s. 225.
- Berenbaum 2005, s. 93.
- Murray & Millett 2000, s. 141.
- Berenbaum 2005, ss. 97-98.
- Benz 2007, s. 98.
- Kogon, Langbein & Rueckerl 1993.
- "Letter from Reinhard Heydrich to Martin Luther, Foreign Office, February 26, 1942, regarding the minutes of the Wannsee Conference (İngilizce)". www.ghwk.de. 2005. 2 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2014.
- Morris, Errol (12 Mayıs 1999). "Mr. Death: The Rise and Fall of Fred A. Leuchter, Jr". Fourth Floor Productions. 30 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2012.
- Longerich 2010, s. 305
- Longerich 2010, s. 306
- Longerich 2010, s. 307
- Longerich 2010, s. 308
- Cesarani 2005, ss. 113-114.
- Marrus 2000, s. 89.
- Marrus 2000, s. 89–90.
- Marrus 2000, s. 91.
- Evans 1989, s. 71.
- Marrus 2000, s. 92.
- Marrus 2000, s. 93.
- Ezard, John (17 February 2001). "Germans knew of Holocaust horror about death camps" 6 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. The Guardian. Retrieved 23 September 2012.
- Buchheim 1968, ss. 372-3.
- Buchheim 1968, ss. 386-7.
- Browning 1992, s. 57.
- Kudryashov 2004, ss. 232-32.
- Christopher R. Browning (1992; 1998). "Arrival in Poland" (PDF). Ordinary Men: Reserve Police Battalion 101 and the Final Solution in Poland. Penguin Books. ss. 52, 77, 79, 80. 19 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF file, direct download 7.91 MB complete) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2013.
Also: PDF cache archived by WebCite.
Tarih değerini gözden geçirin:|tarih=
(yardım) - Kudryashov 2004, s. 234.
- Kudryashov 2004, ss. 226-7, 234-5.
- Mgr Stanisław Jabłoński (1927–2002). "Hitlerowski obóz w Trawnikach". The camp history (Lehçe). Trawniki official website. 3 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Nisan 2013.
- Source: Yad Vashem 4 Şubat 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Retrieved 7 May 2007
- Per Yadvashem.org 21 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Auschwitz II total numbers are "between 1.3M–1.5M", so we use the middle value 1.4M as estimate here.
- Coordinates from: Auschwitz concentration camp
- Coordinates from: Belzec extermination camp
- Coordinates from: Chełmno extermination camp
- Jasenovac 11 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Yad Vashem.
- Coordinates from: Jasenovac concentration camp
- Coordinates from: Majdanek
- Maly Trostinets 17 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Yad Vashem.
- Coordinates from: Maly Trostenets extermination camp
- Coordinates from: Sobibor extermination camp
- Coordinates from: Treblinka extermination camp
- "Aktion Reinhard" (PDF). Yad Vashem. 23 Ocak 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Haziran 2013.
- Although Chełmno was not technically part of Operation Reinhard, it began functioning as an extermination camp in December 1941.Yadvashem.org 18 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Chełmno, which used gas vans rather than gas chambers to commit mass murder, had its roots in the extension of the Euthanasia Program to the Warthegau and the subsequent liquidation of large numbers of that region's Jews beginning in September 1941. See Montague 2012, pp. 9–48].
- Piper 1998, s. 173.
- Piper 1998, s. 162.
- Piper 1998, s. 170.
- Piper 1998, s. 163.
- Also in Goldensohn, Leon. Nuremberg Interviews, Vintage paperback 2005, p. 298: Goldensohn, an American psychiatrist, interviewed Rudolf Höss at Nuremberg on April 8, 1946. Höß told him: "We cut the hair from women after they had been exterminated in the gas chambers. The hair was then sent to factories, where it was woven into special fittings for gaskets." Höß said that only women's hair was cut and only after they were dead. He said he had first received the order to do this in 1943.
- Piper 1998, s. 172.
- Piper 1998, s. 171.
- Piper 1998, s. 164.
- Pelt 2002, s. 4.
- Hilberg 2003, s. 1104–1105, 1111.
- Longerich 2010, s. 341
- Hilberg 2003, ss. 1112-1118.
- Snyder 2010, s. 283.
-
- Bauer, Yehuda. Forms of Jewish Resistance During the Holocaust. In The Nazi Holocaust: Historical Articles on the Destruction of European Jews. Vol. 7: Jewish Resistance to the Holocaust, edited by Michael R. Marrus, 34–48. Westport, Connecticut: Meckler, 1989.
- Bauer, Yehuda, They chose life: Jewish resistance in the Holocaust, New York, The American Jewish Committee, 1973.
- Jewish Resistance During the Holocaust 9 Mart 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Israel Gutman. Yad Vashem.
- Resistance During the Holocaust 2 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. U.S. Holocaust Memorial Museum
- Jewish Resistance. A Working Bibliography. 20 Ağustos 2011 tarihinde WebCite sitesinde arşivlendi The Miles Lerman Center for the Study of Jewish Resistance. Center for Advanced Holocaust Studies. U.S. Holocaust Memorial Museum
- Gilbert 1986, s. 828
- Kennedy 2007, s. 780.
- "Resistance During the Holocaust" 2 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- Lador-Lederer 1980, s. http://www.jewishagency.org/JewishAgency/English/Jewish+Education/Compelling+Content/Eye+on+Israel/Current+Issues/Jewish+Soldiers+and+Prisoners+of+War+during+World+War+II.htm#_ftnref1 75 n.15.
- Lador-Lederer 1980, s. 75 n.15.
- Pinkus 1990, s. 261.
- Klempner 2006, ss. 145-146.
- Snyder 2010, s. 320.
- Zuccotti 1999, s. 274
- Klempner 2006, s. 145.
- Wood & Jankowski 1994.
- "Killing Centers" 6 Mayıs 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- "Aktion 'Erntefest' (Operation 'Harvest Festival')" 10 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- Fest 1999, s. 329.
- Swiebocki 1998, s. 505.
- Linn 2004, s. 20.
- "Grojanowski Report" (PDF). Yad Vashem. 12 Kasım 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2012.
- Farbstein 1998.
- Memorandum, Arthur Sweetser to Leo Rosten, 1 February 1942, quoted in Eric Hanin, "War on Our Minds: The American Mass Media in World War II" (Ph.D. dissertation, University of Rochester, 1976), ch. 4, n. 6
- Lemkin 2005, s. 89 n.45.
- Karski 2001, ss. 552-564.
- "FZP.net.pl". FZP.net.pl. 6 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- "Wspomnienia o Janie Karskim". google.com. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- "PolishDailyNews.com". PolishDailyNews.com. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- "Auschwitz-Birkenau – The Film about the Amazing Escape from Auschwitz—Now Available on DVD". En.auschwitz.org.pl. 13 Ocak 2009. 5 Ekim 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- Vrba 2006.
- According to Linn 2004, p. 30, the BBC first broadcast information from the report on 18 June, not 15 June.
- Brigham, Daniel T. (3 July 1944). "Inquiry confirms Nazi death camps" 20 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. The New York Times. Retrieved 2 October 2012.
- Brigham, Daniel T. (6 July 1944). "Two death camps places of horror" 20 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. The New York Times. Retrieved 2 October 2012.
- Longerich 2012, s. 695.
- Czech 1989, p. 920, 933, which uses information from a series called Hefte von Auschwitz, and cited in Kárný 1998, p. 564. The original German is: 25. November Im KL Auschwitz II kommen 24 weibliche Häftlinge ums Leben, von denen 13 unmittelbar getötet werden.
- "Maps of the Death Marches" 16 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012. According to Krakowski 1989, p. 476, death marches were a frequent occurrence throughout the war. The inaugural one commenced on 14 January 1940 in occupied Poland, when the SS escorted 800 Jewish POWs from the Polish army from Lublin to Biała Podłaska—a distance of 100km in a matter of days in the depths of Polish winter. Massacred all along the way, less than 5% of the 800 survived the journey.
- Friedländer 2007, s. 649
- Hitchcock 2009, s. 283.
- Hitchcock 2009, s. 297.
- Hitchcock 2009, s. 340.
- Gilbert 1986, s. 798
- Stone, Dan G.; Wood, Angela (2007). Holocaust: The events and their impact on real people, in conjunction with the USC Shoah Foundation Institute for Visual History and Education. s. 144. ISBN 0-7566-2535-1.
- OSS Section, Seventh Army (1945), Dachau, United States Army, s. 2
- A film with scenes from the liberation of Dachau, Buchenwald, Belsen and other Nazi concentration camps, supervised by the British Ministry of Information and the American Office of War Information, was begun but never finished or shown. It lay in archives until first aired on PBS's Frontline on 7 May 1985. The film, partly edited by Alfred Hitchcock, can be seen online at Memory of the Camps 21 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- Hitchcock 2009, s. 289.
- "The 11th Armoured Division (Great Britain)" 16 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- "Bergen-Belsen" 15 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved 27 September 2012.
- Wiesel 2002, s. 41.
- Dawidowicz, Lucy. The War Against the Jews, Bantam, 1986.p. 403
- Berenbaum 2005, s. 125.
- 1.8–1.9 million non-Jewish Polish citizens are estimated to have died as a result of the Nazi occupation and the war. Estimates are from Polish scholar, Franciszek Piper, the chief historian at Auschwitz. Poles: Victims of the Nazi Era 12 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. at the United States Holocaust Memorial Museum.
- Piotrowski, Tadeusz. "Project InPosterum: Poland WWII Casualties" 14 Kasım 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Retrieved 15 March 2007; and Łuczak, Czesław. "Szanse i trudności bilansu demograficznego Polski w latach 1939–1945", Dzieje Najnowsze, issue 1994/2.
- "Genocide of European Roma (Gypsies)" 2 Eylül 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Holocaust Encyclopedia. United States Holocaust Memorial Museum. Retrieved September 27, 2012. The USHMM places the scholarly estimates at 220,000–500,000. According to Berenbaum 2005, p. 126, "serious scholars estimate that between 90,000 and 220,000 were killed under German rule."
- Hancock 2004, ss. 383-96.
- Ryan & Schuchman 2002, s. 62.
- "GrandLodgeScotland.com". GrandLodgeScotland.com. 31 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2010.
- Freemasons for Dummies, by Christopher Hodapp 19 Eylül 2000 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Wiley Publishing Inc., Indianapolis, 2005, page 85, sec. Hitler and the Nazis
- The number of Slovenes estimated to have died as a result of the Nazi occupation (not including those killed by Slovene collaboration forces and other Nazi allies) is estimated between 20,000 and 25,000 people. This number only includes civilians: Slovene partisan POWs who died and resistance fighters killed in action are not included (their number is estimated at 27,000). These numbers however include only Slovenes from present-day Slovenya: it does not include Carinthian Slovene victims, nor Slovene victims from areas in present-day Italy and Croatia. These numbers are result of a 10-year long research by the Institute for Contemporary History (Inštitut za novejšo zgodovino) from Ljubljana, Slovenia. The partial results of the research have been released in 2008 in the volume Žrtve vojne in revolucije v Sloveniji (Ljubljana: Institute for Conetmporary History, 2008), and officially presented at the Slovenian National Council ([File:ttp://www.ds-rs.si/?q=publikacije/zborniki/Zrtve_vojne 12 Kasım 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.]). The volume is also available online: [File:http://www.ds-rs.si/dokumenti/publikacije/Zbornik_05-1.pdf 19 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.]
- The Holocaust Chronicle, Publications International Ltd., p. 108.
- Shulman, William L. A State of Terror: Germany 1933–1939. Bayside, New York: Holocaust Resource Center and Archives.
- Niewyk & Nicosia 2000, ss. 45-52.
- Donald L. Niewyk, Francis R. Nicosia (2000). The Columbia Guide to the Holocaust. Columbia University Press. s. 49. ISBN 0231112009.
Those who offer explicit or implicit arguments for including them among the victims of the Holocaust, such as Bohdan Wytwycky in The Other Holocaust and Christian Streit and Jürgen Forster in The Policies of Genocide, point out that the appallingly high losses among Soviet prisoners of war were racially determined. The Germans did not usually mistreat prisoners from other Allied countries, but in the Nazi view Soviet prisoners were Slavic "subhumans" who had no right to live. … Those who would include Polish and Soviet civilian losses in the Holocaust include Bohdan Wytwycky in The Other Holocaust, Richard C. Lukas in The Forgotten Holocaust: The Poles Under German Rule, 1939–1944, and Ihor Kamenetsky in Secret Nazi Plâns for Eastern Europe.
- Gilbert 1988, ss. 242-4.
- Snyder 2010, s. 412.
- Dear & Foot 2001, s. 341.
- Wilhelm Höttl, an SS officer and a Doctor of History, testified at the Nuremberg Trials and Eichmann's trial that at a meeting he had with Eichmann in Budapest in late August 1944, "Eichmann … told me that, according to his information, some 6,000,000 (six million) Jews had perished until then – 4,000,000 (four million) in extermination camps and the remaining 2,000,000 (two million) through shooting by the Operations Units and other causes, such as disease, etc." 5 Haziran 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 9 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 17 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Reitlinger, Gerald. The Final Solution. The Attempt to Exterminate the Jews of Europe, 1939–1945. New York: Beechhurst Press. Review by Friedman, Philip (1954). "Review of The Final Solution". Jewish Social Studies. 16 (2). ss. 186-189 [p. 189]. JSTOR 4465231. See also a review by Hyamson, Albert M. (1953). "International Affairs". 29 (4). ss. 494-495. JSTOR 2606046.
- Israel Gutman. Encyclopedia of the Holocaust, Macmillan Reference Books; Reference edition (1 October 1995.
- "How many Jews were murdered in the Holocaust?" 14 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., FAQs about the Holocaust, Yad Vashem.
- Benz, Wolfgang (1996). Dimension des Völkermords. Die Zahl der jüdischen Opfer des Nationalsozialismus. Dtv. ISBN 3-423-04690-2.
- About: The Central Database of Shoah Victims Names, Yad Vashem web site.
- Hilberg 2003, ss. 1320-1321.
- Piper 1998, s. 71.
- Martin Gilbert (2002). The Routledge atlas of the Holocaust, 3rd Ed. Londra: Routledge. s. 245. ISBN 0-415-28145-8.
By the most exact estimates of recent research, the number of Jews killed in Europe between September 1939 and May 1945 was nearly six million. This estimate is a minimum; the deaths shown opposite total just over 5,750,000, and are based on such country-by-country and region-by-region records as survive.
- Dawidowicz, Lucy S. (1986). The war against the Jews, 1933–1945. New York: Bantam Books. ISBN 0-553-34302-5.p. 403
- Shoah Research Center;– Albania 24 Mayıs 2012 tarihinde WebCite sitesinde arşivlendi The Jews of Albania during the Zogist and Second World War Periods 27 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. and see also Norman H. Gershman's book Besa: Muslims Who Saved Jews in World War II – for reviews etc. (all consulted 24 June 2010)
- Benz, Wolfgang (1999). Wolfgang Holokost: Alman Tarihçi Soykırımı İnceliyor. New York: Columbia University Press. ss. 152-153. ISBN 0-231-11214-9.
- Jacobs 2005, s. 3.
- Salomo Birnbaum, Grammatik der jiddischen Sprache (4., erg. Aufl., Hamburg: Buske, 1984), p. 3.
- (İngilizce)Dean, Martin: Robbing the Jews - The Cofiscation of Jewish Property in the Holocaust, 1935 - 1945, Cambridge University Press, 2008.
Bibliyografya
- Cesarani, David, (Ed.) (2004). The Holocaust - Critical Concepts in Historical Studies. Routledge. ISBN 9780415275095.
- Dawidowicz, Lucy S. (1975). The War Against the Jews, 1933-1945. New York: Holt, Rinehart and Winston.
- Dawidowicz, Lucy S. (1981). The Holocaust and the Historians. Harvard University Press. ISBN 9780674405677.
- Evans, Richard J. (2002). Telling Lies About Hitler: The Holocaust, History and the David Irving Trial. Verso. ISBN 9781859844175.
- Friedlander, Henry (1995). Archives of the Holocaust: American Jewish Joint Distribution Committee. Garland.
- Friedländer, Saul (1997). Nazi Germany and the Jews, 1. cilt. Weidenfeld & Nicolson. ISBN 9780297818823.
- Friedländer, Saul (2007). The Years of Extermination: Nazi Germany and the Jews, 1939-1945. HarperCollins. ISBN 9780060190439.
- Gilbert, Martin (1986). The Holocaust: The Jewish Tragedy. Collins. ISBN 9780002163057.
- Hilberg, Raul (1996). The Politics of Memory: The Journey of a Holocaust Historian. Ivan R. Dee. ISBN 9781566631167.
- Longerich, Peter (2010). Holocaust: The Nazi Persecution and Murder of the Jews. OUP Oxford. ISBN 9780191613470.
- Phayer, Michael (2000). The Catholic Church and the Holocaust, 1930-1965. Indiana University Press. ISBN 9780253337252.
- Zuccotti, Susan (1999). The Holocaust, the French, and the Jews. University of Nebraska Press. ISBN 9780803299146.