Goeben ve Breslau'nun takibi

Goeben ve Breslau'nun takibi, I. Dünya Savaşı'nın başlarında Akdeniz'de gerçekleşen, Birleşik Krallık'ın Kraliyet Donanması'na bağlı gemilerin Almanya'nın İmparatorluk Donanması'na ait SMS Goeben ve SMS Breslau'yu önlemeye çalıştıkları deniz muharebesidir. Alman Akdeniz Tümeni'ni oluşturan Moltke sınıfı muharebe kruvazörü SMS Goeben ve Magdeburg sınıfı hafif kruvazör SMS Breslau, savaşın başlaması ile Akdeniz'de sıkışmıştı. Alman gemileri aldıkları emirler doğrultusunda Birleşik Krallık filosunun yakın takibine rağmen Çanakkale Boğazı'ndan geçerek İstanbul'a ulaşmayı başardı. İstanbul'a ulaşan gemiler, Osmanlı İmparatorluğu'na devredilerek sırasıyla Yavuz Sultan Selim ve Midilli adlarını aldı. Gemilerin mürettebatı ise Amiral Wilhelm Souchon komutasındaki Alman denizcilerden oluşmaya devam etmişti. Souchon başkanlığındaki komuta heyetinin sonraki süreçte Karadeniz'e çıkarak emrindeki diğer Osmanlı gemileriyle birlikte Rus limanlarını topa tuttuğu Karadeniz Baskını, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri saflarında girmesine yol açtı.

Goeben ve Breslau'nun takibi
(Yavuz ve Midilli Olayı)
I. Dünya Savaşı

Britanya gemileri, Alman gemilerini kovalarken (Ağustos 1914)
Tarih4-10 Ağustos 1914
Bölge
Sonuç Alman gemileri İstanbul'a ulaştı
Taraflar
Britanya İmparatorluğu
Fransa
Alman İmparatorluğu
Komutanlar ve liderler
Archibald Berkeley Milne
Ernest Troubridge
Augustin Boué de Lapeyrère
Wilhelm Souchon
Güçler
3 muharebe kruvazörü
4 zırhlı kruvazör
4 hafif kruvazör
14 muhrip
1 muharebe kruvazörü
1 hafif kruvazör
Kayıplar
Yok 4 denizci[1]

Takip, kansız bir "muharebe" olmasına rağmen Britanyalıların başarısızlığı, siyasi ve askerî sonuçlara yol açtı. Kısa vadede, takibi komuta eden iki Britanyalı amiralin kariyerlerini sona erdirmiştir. Uzun vadede ise Amirallik Birinci Lordu Winston Churchill, birkaç yıl sonra yazdığı anılarında Goeben'in Osmanlıları savaşa girmeye zorlayarak "Doğu ve Orta Doğu için bir geminin daha önce hiç getirmediği kadar fazla katliam, sefalet ve yıkım getirdiği" görüşünü dile getirmiştir.

Arka plan

Almanya

Ekim 1912'de başlayan Birinci Balkan Savaşı'nın ardından Kasım ayında Alman Genelkurmay Başkanlığı, Almanya'ya Akdeniz'de güç yansıtma yeteneği kazandırmak için bir Akdeniz filosuna ihtiyaç duyulduğunu belirlemişti. Bu esnada Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul'a yaklaşan Bulgar ordusunun şehri ele geçirmesi ve Bulgarlarla dost olan Rusların İstanbul'a gelmesine yol açması riskine karşı 1878 Berlin Kongresi'nde yer alan devletlerin gemilerinden oluşan uluslararası bir filonun yardımını istedi. Rusya dahil dokuz devlet bu istek üzerine kendi çıkarlarını korumak üzere gemilerini göndereceğini açıkladı. Amiral Alfred von Tirpitz Almanya'nın en yeni gemileri olan ve deniz denemelerinde bulunan zırhlı muharebe kruvazörü Goeben ile deneme seferlerini yeni bitiren hafif kruvazör Breslau'nun İstanbul'a gönderilmesini, bu sayede hem gemilerin tecrübe seferlerinin tamamlanmasını hem de Almanya'nın güç gösterisinde bulunmasını önerdi. Öneriyi kabul eden II. Wilhelm'in emriyle Breslau 5 Kasım'da Kiel'den, Goeben ise 6 Kasım'da Wilhelmshaven'den İstanbul'a doğru yola çıktı. Gemiler 15 Kasım 1912’de İstanbul'a vardı. Bulgar kuvvetlerinin Çatalca'ya dek gelmesine rağmen Osmanlı ordusu İstanbul'u korumayı başardı. Uluslararası filo yeni yıla dek İstanbul'da kaldı.[2][3]

Alman donanması, Uzak Doğu'daki kolonilerini koruyan filosu ve çeşitli görevlerde yer alan birkaç hafif kruvazör dışında genel olarak Alman sularında konuşlanmıştı. Almanların Akdeniz'de küçük bir deniz gücü bulundurmaları Britanya ve Fransa için çok kayda değer bir durum değildi; bu devletlerin Akdeniz'deki odak noktası İtalya ve Avusturya-Macaristan donanmalarıydı. Britanya ile Fransa'nın 10 Şubat 1913'teki anlaşmalarına göre Akdeniz'i koruma sorumluluğu ağırlıklı olarak Fransızlara düşerken, Britanyalılar Manş Denizi ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını Alman güçlerine karşı koruyacaktı.[4] Fransızlar Akdeniz'de İtalya'nın batısı, Britanyalılar ise doğusundan sorumluyken, gereken durumlarda Britanya gemileri Fransız komutasına girecek; ayrıca her iki ülke savaş durumunda birbirlerinin deniz üslerini kullanabilecekti.[5]

Nisan 1913'ten itibaren Goeben, Arnavutluk sularına yelken açmadan önce Venedik, Pula ve Napoli de dahil olmak üzere birçok Akdeniz limanını ziyaret ederken, Akdeniz Filosu hafif kruvazörler Strassburg ve Dresden ile takviye edildi. Bu seferin ardından Goeben Pula'ya geri döndü ve 21 Ağustos-16 Ekim tarihleri arasında bakım için orada kaldı.[2][3] 29 Haziran 1913'te İkinci Balkan Savaşı'nın başlaması ile Alman Akdeniz Filosu'nun bölgede kalmaya devam etmesi gerekti. Savaşın bitişinin ardından Strassburg ve Dresden Almanya'ya geri döndü, 23 Ekim 1913'te Koramiral Wilhelm Souchon filo komutasını devraldı. Souchon, filoyu devraldığı andan itibaren olası bir savaşta Akdeniz'de en fazla etkiyi nasıl yapacağını araştırmaya başlamış, diplomatik yaklaşımı ile dost ve düşman kuvvetler ve komutanları; dost, tarafsız ve düşman limanlar; kanallar, akıntılar, demir atma alanları gibi birçok konuda bilgi toplamaya başlamıştı.[6] Goeben ve Breslau, Akdeniz'deki faaliyetlerini sürdürdüler ve Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından önce yaklaşık 80 liman ziyaret ettiler.[2] Bu ziyaretlerde hem Almanya güç gösterisinde bulunuyor, hem de savaşa hazırlık için istihbarat toplanıyordu. Souchon'un çabaları ile Alman, İtalyan ve Avusturya-Macaristan donanma kurmayları ortak işaretler, kodlar, tanıma simgeleri ve taktik planlar hazırlamıştı.[7] 22 Mayıs'ta Alman gücünün İstanbul'a rutin bir ziyareti esnasında kıyıdaki bir kışlada çıkan yangına, o esnada kömür ikmali yapan gemilerden 150 Alman denizci gönüllü olarak müdahale etti. Müdahale esnasında üç Alman denizci öldü ve dördü yaralandı. Ölen denizcilerin cenazesi yoğun katılım gördü.[8]

Mayıs 1914'te Souchon, Tirpitz'e gönderdiği bir mesajda Goeben'in 24 kazanındaki teknik sorunlardan bahsederek geminin iki ay içinde denize uygun olmayan bir duruma düşeceğini belirtmişti.[7] Deniz Kuvvetleri, Goeben'in yerine Ekim 1914'te kardeş gemi Moltke'yi geçirmeyi amaçladı; ancak 28 Haziran 1914’te Bosna'daki Veliaht Prens Franz Ferdinand suikastı ve ardından Büyük Güçler arasındaki gerilimlerin artması bunu imkânsız hale getirdi.[9][7] Suikastın hemen ardından Amiral Wilhelm Souchon, İttifak Devletleri ve Üçlü İtilaf arasında savaşın yakın olduğunu doğru bir şekilde değerlendirdi. Alman İmparatorluk Deniz Kuvvetleri'nin Akdeniz'deki tek kuvveti Souchon kumandası altındaki Goeben ve Breslau gemileriydi. Herhangi bir savaş halinde filonun görevi Cezayir'den Fransız sömürge askerlerini taşıyan gemilerini engellemekti. Sonuç olarak, gemilerine tamir için Pula'ya gitmelerini emretti.[2] Donanma mühendisleri gemi üzerinde çalışmak için Almanya'dan Pula'ya geldi.[10] Temmuz ortasından itibaren hızla tamamlanan tamirlerde Goeben'deki diğer onarımlara ek olarak 4.460 kazan borusu değiştirildi.[8] Çalışmaların tamamlanmasının ardından gemiler önce Trieste,[8] ardından Fransız limanları Bone ve Phillipville'e doğru yola çıktılar.[11]

Osmanlı Devleti

1909 sonrasında Osmanlı hükûmeti gücü artan Yunan donanmasına, özellikle yeni zırhlı kruvazörleri Georgios Averof'a karşı koymak için yabancı tersanelerden savaş gemileri satın alma üzerine ciddi planlar yapmaya başlamıştı. Geçici bir çözüm olarak 1910 yılında Almanya'dan Brandenburg sınıfı iki zırhlı savaş gemisi satın alınarak Barbaros Hayreddin ve Turgut Reis adlarıyla donanmaya katıldı.[12]

1911'de Osmanlı hükûmeti Vickers firmasıyla iki yeni zırhlı savaş gemisinin inşası için görüşmeye başladı. Bu amaçla daha önce Osmanlı hükûmeti için donanma danışmanlığı yapan Douglas Gamble iki yeni tasarım hazırladı. İlk tasarım Mehmed Reşad V adıyla 8 Haziran 1911'de sipariş edildi, geminin adı yapımı esnasında Reşadiye olarak değiştirildi.[13] Yunan Donanması Osmanlılara cevap olarak 1912 yılında Salamis zırhlısını sipariş etti,[14] bu durum Osmanlıların Rio de Janeiro'yu satın alma teklifini yenilemesine sebep oldu. Osmanlı hükûmeti gemiyi satın alarak Sultân Osmân-ı Evvel olarak adlandırmak üzere Ocak 1914'te Birleşik Krallık'la anlaşma imzaladı.[15][16] Bu esnada, 1912'deki Trablusgarp Savaşı esnasında Britanya, Osmanlılara bağlı olan Mısır Hidivliği'ni tarafsızlığa zorlamış, Osmanlılar Trablusgarp'a karadan ve denizden asker sevkiyatında ciddi sorunlarla karşılaşmışlardı. İtalyanlar ayrıca On İki Ada'yı ele geçirmişti. Patlak veren I. Balkan Savaşı, Osmanlıları 18 Ekim 1912'de İtalyanlarla barış imzalamaya ve Sirenayka ile Trablusgarp'ı kaybetmeye zorlamıştı.[17]

28 Haziran 1914'te Arşidük Franz Ferdinand’a suikast düzenlemesinin ardında artan ve I. Dünya Savaşı'na yol açacak olan uluslararası gerginlik, Britanyalıların Osmanlı gemilerine el koyma düşüncesine itti. Osmanlılar ile yapılan sözleşme hükümleri gereği Birleşik Krallık ulusal bir acil durumda gemileri geri satın alma hakkını saklı tutuyordu; ancak Türklerin bu durumu kabul etmesi mümkün görünmüyordu. Osmanlı hükûmeti iki gemi için toplam 6 milyon İngiliz sterlini ödeme yapmış, bu paranın bir kısmı Fransız bankacılardan borç alınmış, bir kısmı ise halktan toplanan bağışlar, vergiler ve memur maaşlarından karşılanmıştı. İki geminin alımı ulusal bir mesele haline gelmişti.[18] Temmuz 1914'ün başında Reşadiye hizmete hazırdı; ancak Birleşik Krallık hükûmeti Osmanlılara iki geminin birden teslim edileceğini söylerken, yapımcı tersanelere teslimat için aceleye gerek olmadığının sinyalini vermişti.[18] 21 Temmuz 1914'te Birleşik Krallık, Reşadiye ve Sultan Osman-ı Evvel'in teslimini ertelediler. Donanmanın başı Winston Churchill, Kraliyet Donanması'na 29 Temmuz'da iki geminin alıkoyulmasını ve Osmanlı donanma personelinin gemilere binmesinin önlemesini emretti; iki gün sonra Britanyalı denizciler gemilere çıkarak resmi şekilde el koydular. Birleşik Krallık henüz savaşta olmadığından bu eylemler yasa dışıydı; yine de Birleşik Krallık hükûmeti Osmanlılara bir emrivaki yapmaya kararlıydı. 3 Ağustos'ta, Birleşik Krallık'ın Osmanlı İmparatorluğu büyükelçisi, Birleşik Krallık hükûmetinin gemilere el koyduğunu bildirdi.[19] Gemileri teslim almaya giden birliğin komutanı Rauf Bey (Orbay) eli boş dönmüştü. Churchill iki ülkenin arasındaki ilişkilerde oluşan hasarı azaltma umuduyla, Osmanlı Devleti'nin savaşta tarafsız kalması şartıyla savaşın sonunda iki dretnotun tamir edilmiş halde teslim edilmesi veya değerlerinin geri ödenmesi, bu esnada gemilerin kullanımı karşılığı her gün için 1.000 İngiliz sterlini ödenmesi teklifinde bulundu bu teklif kabul görmedi.[20] Birleşik Krallık'ın parası ödenmiş savaş gemilerine el koyması Osmanlı halkında büyük tepki uyandırdı. "Halkın gemilerinin" kaybedilmesi Enver Paşa, Talat Paşa ve diğer Alman yanlısı bakanlarca İttifak Devletleri'ne halk desteği toplamada kullanıldı.[21]

İlk temas

Souchon, 29 Temmuz'da Pula'dan ayrılarak Adriyatik Denizi'ne açıldı ve Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos'ta İtalya'nın güney ucundaki Brindisi'de demirleyerek Breslau ile buluştu. Gemilerin kömür rezervleri azalmıştı; ancak İtalyanlar denizin çok dalgalı olmasını bahane ederek ikmale yanaşmıyorlardı; Souchon bu durumu doğru şekilde İtalya'nın Üçlü İttifak'tan ayrılmayı hedeflediğine yorarak Taranto üzerinden Sicilya'daki Messina'ya geçti. Souchon Messina'ya vardığında İtalya tarafsızlığını ilan etmişti, bu sebeple İtalyanlar kömür ikmali yapmayı kabul etmediler. Bunun üzerine Souchon, limanda bulunan Alman ticaret gemilerindeki yaklaşık 2.000 ton kömür ile ikmal yaptı.[22][23] Elinde spesifik bir emir olmayan ama savaşın başlamak üzere olduğunun farkında olan Souchon, gemilerini Afrika sahillerine yakın bir konuma alarak savaş başladığında Cezayir'den Toulon'a gidecek Fransız asker taşıma gemilerine saldırmak için uygun bir pozisyona geçti. Savaş ilan edildiğinde Fransız Cezayiri'ndeki Bône ve Philippeville asker yükleme noktalarını vurmayı planlıyordu. 2 Ağustos gecesi Messina'dan demir alarak Cezayir sahiline doğru yola çıktı. Goeben Philippeville'e doğru yol alırken, Breslau ayrılarak Bône'a doğru yola çıktı.[22]

Savaş öncesinde Britanya ve Fransa arasında yapılan bir anlaşma sebebiyle Fransa'nın Atlas Okyanusu sahillerinin güvenliğini Britanya Donanması sağlamakta, Fransa ise gemilerini Akdeniz'de konuşlandırmaktaydı. Fransız donanmasından üç filo Fransız nakliye gemilerini korumakla görevliydi.[24] Bu esnada Britanya filosu, Amirallik'ten birbiriyle çelişen emirler alıyordu. 30 Temmuz'da Milne'e gelen emir Fransızların Afrika'dan asker sevkiyatını korumaya yardımcı olması ve Alman gemilerine karşı hazırlıklı olması; ancak Almanlarla kendi seçtikleri şartlar altında muharebeye girmeleri yönündeydi. 2 Ağustos'ta "Goeben'in 2 muharabe kruvazörü tarafından gölgelenmesi" emri geldi. Milne, Tümamiral Ernest Troubridge'i Indomitable, Indefatigable, dört zırhlı kruvazör, hafif kruvazör Gloucester ve sekiz muhripten oluşan bir filoyla Adriyatik çıkışını gözetlemekle görevlendirdi. Ancak bu esnada Souchon çoktan Adriyatik'ten çıkmıştı. Aynı gün Taranto'daki Britanya elçiliği Goeben ve Breslau'nun bölgede görüldüğünü bildirdi; Amirallik bunu gemilerin Atlas Okyanusu'na çıkarak Britanya ticaret gemilerine saldırmayı hedeflediğine yorumladı. Troubridge'in gemileri Indomitable ve Indefatigable ayrılarak Cebelitarık'a doğru yola çıktılar. 3 Ağustos'ta ise savaşın başlamak üzere olduğu belirtilerek "Adriyatik çıkışında Goeben'in gözetlenerek takip edilmesi" emri ulaştı. Son durumda Milne'in görevi Fransız asker nakliyesini korumak, Avusturyalıları Adriyatik'te tutmak, Goeben'in Atlas Okyanusu'na çıkmasını engellemek ve yakalayıp batırmak olmak üzere dört parçadan oluşuyordu.[22]

2 Ağustos günü saat 18.53'te Fransız komutan Amiral de Lapeyrère, Goeben'in Tunus sularından telsiz yayını yaptığı bilgisini aldı. Almanların Kuzey Afrika'dan gelecek asker nakliye gemilerine saldırabileceğini düşünen de Lapeyrère, saat 19.00'da eskort gemiler gelene dek tüm asker nakliyelerinin durdurulması emrini verdi ve Paris'i bilgilendirdi. 3 Ağustos saat 01.30'da ise Paris'ten Alman gemilerinin Messina'ya vardığını öğrendi[25] ve saat 04.00'te tüm Fransız filosunu güneye, Cezayir'e doğru yola çıkardı. Fransız donanmasının ana odak noktası Kuzey Afrika'daki birliklerini Avrupa'ya mümkün olduğunca hızlı taşımak için gereken güvenliği sağlamaktı. de Lapeyrère gerektiğinde Alman gemileriyle başa çıkabileceğini düşünüyordu; Goeben ve Breslau'nun asker dolu gemilere saldırması riskine karşı ihtiyati olarak asker sevkiyatını birkaç gün bekletti. Bu esnada Britanyalılar ile iletişim eksikliği sebebiyle Milne de Fransız taşıma gemilerini korumaya çalışıyordu.[24][22]

Alman gemileri 3 Ağustos günü gizlilik içinde batıya doğru yol alırken saat 18.00'de telsizden Almanya'nın Fransa'ya savaş açtığı haberini aldı. 4 Ağustos'ta 02:35'te gemiler Cezayir sahiline yaklaşırken Amiral Alfred von Tirpitz'ten gelen emir, "İttihat ve Terakki hükûmeti ile ittifak 3 Ağustos günü sonuçlandı. İstanbul'a doğru yola çıkın" şeklindeydi. Hedeflerine çok yakın olan Souchon, emri bir süreliğine göz ardı ederek saldırıya devam etti. Hedeflerine yaklaşırken tanınmamak için Rus bayrağı çeken gemiler, şafak vakti yaptıkları bombardımanın ardından bölgeden ayrılarak kömür almak için Messina limanına doğru yola çıktılar.[22]

Bone ve Phillipville'in vurulmasına dek Milne, Alman gemilerinin nerede olduğunu bilmiyordu. 4 Ağustos sabahı 09.30'da[lower-alpha 1] Souchon, Britanya muharebe kruvazörleri Indomitable ve Indefatigable ile temas sağladı. 22 deniz mili hızla ilerleyen Britanya gemileri, 20 deniz mili hızla ilerleyen Alman gemilerinin tersi yönde, birbirine yaklaşık 8 km mesafeden geçtiler. Fransa'nın aksine Büyük Britanya henüz Almanya'ya savaş ilan etmemişti, bu sebeple Britanya gemileri hemen çatışmaya girmeyip dönerek Alman gemilerini yaklaşık 10 km geriden takibe başladılar ve amiralliğe telsizle haber verdiler. Alman gemileri hızlarını arttırarak mesafeyi açmaya çalışırken, Britanyalılar onları takibe başladılar.[26] Aynı günün akşamı Almanya'nın Belçika'yı işgal etmesinin ardından savaş ilanı gerçekleşecekti. Birleşik Krallık gemileri Goeben ve Breslau'yu altı saat boyunca gölgelemesine[lower-alpha 2] rağmen Alman gemilerinin hızına yetişemeyerek geride kaldılar. Milne gerçekleşen teması ve pozisyonunu donanma karargâhına bildirdi; ancak Alman gemilerinin beklenenin aksine doğuya doğru gittiklerini belirtmedi. Almanların Fransız asker nakliye gemilerini hedef almasını bekleyen Churchill bu sebeple Milne'e, saldırıya uğramaları durumunda çatışmaya girme izni verdi. Britanya kabinesinin bir toplantısında savaş ilanına kadar çatışmaya girilmemesi kararı çıkması üzerine saat 14.05'te Churchill çatışma iznini geri çekti.[22]

Goeben'in tasarım hızı 27 knot (50 km/sa; 31 mph) idi; ancak hasarlı kazanları sebebiyle yalnızca 24 knot (44 km/sa; 28 mph) hıza ulaşabiliyordu. Bu hız da sadece makinelerin limitlerde kullanımı ve denizcilerin mümkün olan en yüksek çabayı sarf etmesiyle mümkündü; takip esnasında kazan dairesindeki dört kürekçi sıcak buhar ile haşlanarak öldü. Her iki Britanya savaş gemisi de kazanları ile ilgili sorunlar yaşıyor ve Goeben'in hızına yetişemiyordu. Öğleden sonra boyunca Akdeniz'de hava kapanmaya başlamıştı. Saat 15.00'te HMS Dublin iki Britanya muharebe kruvazörüne katıldı ve bir süre Goeben'in sancağında seyretti. Saat 15.45'te Goeben ve Breslau sis içine daldı; 16.00'da Goeben sadece ufukta bir izdi. İlerleyen saatlerde hafif kruvazör HMS Dublin Alman gemileriyle teması sürdürürken Indomitable ve Indefatigable geride kalmıştı. HMS Dublin de saat 19.37'de karanlığın çökmesi ve sis yüzünden Sicilya'nın kuzey sahilindeki San Vito Burnu civarında teması kaybetti. Saat 21.52'de Milne'in emriyle Dublin de takibi bıraktı. Goeben ve Breslau ertesi sabah Messina'ya döndü; bu esnada gece 01.15'te Malta'dan gelen bir sinyal ile Milne, Britanya ve Almanya arasında savaşın resmen başladığı bilgisini aldı.[22]

Takip

Goeben ve Breslau'nun takip edildiği güzergah

Souchon'un gemileri 5 Ağustos şafağında Messina'ya vardı burası Almanlar için güvenli bir sığınak değildi. Düşman gemileri liman çıkışında beklemekte, İtalyan yetkililer uluslararası tarafsızlık kurallarına göre 24 saat içinde ayrılması için ısrar etmekte ve kömür tedarikini geciktirmekteydi. Gemilerinin ikmal edilmesi için limandaki Alman ticari gemilerinin güvertelerinin sökülmesi ve kömürlerin depolara kürekle doldurulması gerekiyordu. İtalyan kömür gemileri öğleden sonra varmış; ancak akşama dek gemilerin mürettebatı ve ticaret gemilerinden gelen 400 gönüllünün yardımına rağmen sadece 1.400 ton kömür yüklenebilmişti; bu miktar İstanbul'a ulaşmak için yeterli değildi.[27]

Tirpitz'den gelen diğer mesajlar, durumunu daha da zor bir hale getirmişti. Mesajlar Avusturya-Macaristan'ın Akdeniz'de donanmaya yardımda bulunmayacağını belirtmekte, Osmanlı İmparatorluğu'nun ise hâlâ tarafsız olduğunu ve İstanbul'a gitmemesini salık vermekteydi. Diğer alternatifini Pula'ya sığınmak ve belki de savaşın geri kalanı boyunca kapana kısılı kalmak olarak gören Souchon İstanbul'a yol almaya karar verdi. Amacı, "Osmanlı İmparatorluğu'nu, istemeseler bile, savaşı kadim düşmanları Rusya'ya karşı Karadeniz'e yaymaya zorlamak" idi. Saat 11.00'de Alman Donanma Komutanlığından gelen telsizle İstanbul'a gitmesinin çeşitli sebeplerle henüz uygun olmadığı ve Avusturya donanmasından aktif destek beklememesi gerektiği nereye gideceğine kendisinin karar verebileceği bilgisini aldı. Souchon'un harekât planına göre iki gemi akşam 17:00'de demir alacak, liman dışında düşman zırhlısı yoksa Adriyatik'e doğru kuzeye dönülecek, karanlık çökünce güneydoğuya doğru geniş bir dönüş ile düşmandan kaçılarak Ege Denizi'ndeki bir Yunan kömür ikmal gemisine ulaşılmaya çalışılacaktı. Gemiler 6 Ağustos akşamı planlandığı saatte limanın güney çıkışından Messina Boğazı'na çatışmaya hazır halde çıktılar.[27]

Bu esnada Britanya donanma karargahı Milne'ye İtalyan tarafsızlığına saygı duymasını ve Messina Boğazı'nın girişine engel olan İtalyan sahilinden 6 deniz mili (11 km) uzakta uluslararası sularda kalmasını emretti. Bunun üzerine Milne, boğazın çıkışlarına nöbetçiler gönderdi. Milne'in kuvvetleri doğrudan liman çıkışında beklemiyordu. Hâlen Souchon'u batıya, Atlas Okyanusu'na doğru yönelmesini ve Fransız asker nakliye operasyonuna saldırmasını bekleyen Milne, en güçlü gemileri olan Inflexible ve Indefatigable muharebe kruvazörlerini boğazın Batı Akdeniz'e açılan kuzey çıkışına konuşlandırdı, boğazın güney çıkışını ise tek bir hafif kruvazörle, HMS Gloucester ile korumaktaydı, Indomitable gemisini ise kömür ikmali yapması için güneydeki Malta yerine batıdaki Bizerte'ye göndermişti. Milne, elindeki bilgilere göre Alman gemilerinin batıya yönelmesini bekliyordu; bu amaçla en güçlü gemilerini Sicilya'nın batısına almıştı. Bu sayede düşmanın yaklaşmasını önceden haber alarak elindeki sayısal açıdan daha yüksek ateş gücünü kullanmayı amaçlıyordu. Bu planlar Amirallik tarafından da onaylanmıştı.[27]

Milne'e 5 Ağustos'ta Adriyatik Denizi'ndeki Avusturya filosunu gözlemlemeye çalışması ve Alman gemilerinin bu filoya katılmasını önleme talimatı verildi. Milne, zırhlı kruvazörlerini batıda tutarak HMS Dublin'i, Adriyatik'te bulunan ve Goeben ile Breslau'yu yakalayabileceğine inandığı Troubridge'in kruvazör filosuna katılmak üzere gönderdi. Troubridge'e Avusturya filosuyla çatışmaya girmemesi yönünde bir uyarı olarak "kendisinden üstün kuvvetlerle ciddi şekilde temasa girmeme" talimatı verilmişti. Goeben ve Breslau, 6 Ağustos'ta Doğu Akdeniz'e çıktığında HMS Gloucester ile karşılaştılar; ancak Gloucester yetersiz silahlarından dolayı çatışmaya girmeyerek Alman gemilerini gölgelemeye ve Goeben'in elektronik karıştırma çabalarına rağmen rotalarını ve pozisyonlarını telsizle ana filoya bildirmeye başladı. Gloucester, önce 22.46'da Almanların rotasını güneye, gece yarısından hemen önce ise güneydoğuya, Ege Denizi'ne doğru çevirdiğini bildirdi.[28]

Troubridge'in filosu, zırhlı kruvazörler Defence, Black Prince, Warrior, Duke of Edinburgh ve torpidolarla donatılmış sekiz destroyerden oluşuyordu. Kruvazörlerin 9,2 in (230 mm) çapındaki toplarına karşılık Goeben 11 in (280 mm) toplar taşıyor; kruvazörlerin 6 in (150 mm) kalınlığındaki zırhlarına karşılık ise Goeben'i 11 in (280 mm) kalınlığında bir zırh koruyordu. Troubridge'in filosunun Goeben'in silahlarına karşı koymak için zırh koruması yetersizdi, toplarının menzilleri ise Goeben'den daha kısaydı. Ayrıca kruvazörlerin görece küçük topları ve Goeben'in kalın zırhı, Alman gemilerine yakın mesafeden atışlarda bile ciddi hasar verme şansını çok azaltıyordu.[29] Buna ek olarak Britanya gemileri, Goeben'in hasarlı kazanlarına rağmen birkaç mil daha yavaştı,[30] bu durum Alman gemilerinin Birleşik Krallık filosunu önceden tespit etmesi halinde çatışmanın menzilini istedikleri gibi belirleyebileceği anlamına geliyordu. Sonuç olarak Troubridge tek şansının Goeben'i şafakta, uygun gözlem koşullarında, Goeben doğuda kalacak şekilde yakalayıp temasa geçmek ve tercihen destroyerleri ile torpido saldırısı düzenlemek olduğunu değerlendirdi destroyerlerinin en az beşi tam yol giden kruvazörlere ayak uydurmaya yetecek kadar kömüre sahip değildi. 7 Ağustos sabah 04.00'te Troubridge, Alman gemilerini gün aydınlanmadan önce yakalayamayacağını fark etti; hava aydınlandıktan sonra Goeben'in üstün top menzili ve hızı sebebiyle inisiyatifi kaybedeceğini düşünüyordu. Bir değerlendirmenin ardından Churchill'in muğlak "üstün kuvvetle çatışmama" emrini düşünerek Milne'e takibi bırakma niyetinin sinyalini gönderdi. Troubridge saat 10.00'a dek bir cevap almadı, bunun ardından yakıt ikmali için Zante'ye yol almaya başladı.[31]

Bu esnada Alman gemileri doğuya doğru yolculuğuna devam ediyordu. Gün doğumunda gerilerinde takipte olan Gloucester'in dumanını gördüler. Britanya muharebe kruvazörlerinin geri döndüğünden habersiz olan Souchon, hızı arttırarak arayı açmak için Goeben'in mürettebatını bir kez daha kömür görevine koydu. Bu esnada patlayan bazı kazan boruları sebebiyle dört mürettebat sıcak buharla yanarak öldü. Britanya gemisi peşindeyken kömür ikmali yapamayacağını düşünen Souchon, Breslau'ya Gloucester'in rotası üzerinde sahte mayın dökme manevraları yapma ve gemiyi korkutma emri verdi.[31]

Hâlâ Souchon'un batıya dönmesini bekleyen Milne, Gloucester'a teması kesme emri verdi Gloucester'ın kaptanı Howard Kelly Goeben'in kaçmakta olduğunun farkındaydı. Breslau, Gloucester'i taciz ederek takibi bırakmaya zorlamaya çalışıyordu; Gloucester sonunda Breslau ile çatışmaya girdi; Britanyalılar Goeben'i geri dönmeye ve hafif kruvazörü korumaya zorlamayı hedefliyordu. Saat 13.05'te Gloucester öndeki 6 inçlik (15 cm) toplarıyla 10.500 metre mesafeden ateş açtı. Breslau da hemen karşı ateşle cevap verdi. Kelly hızını arttırarak mesafeyi kapatmayı, 9.100 metre menzile gelince dönerek borda ateşi açtı. Çatışma üzerine Souchon, Goeben'in dönerek Breslau'ya yardım etmesi emrini verdi. Goeben'in manevrasını gözlemleyen Gloucester çatışmadan çıkarak geri çekilmeye başladı; Souchon ise hafif kruvazörü takip etmek için kömür harcamamaya karar vererek tekrar rotasına döndü. Bu çatışmada Gloucester 18 adet 15 cm, 14 adet 10 cm mermi ateşledi ve Breslau'ya su hattında bir isabet sağladı; Souchon'a göre bu çatışmada Breslau kayda değer bir hasar almamıştır. Kaptan Kelly üç saat boyunca takibi sürdürdü Gloucester saat 16.40'ta azalan kömürü ve Matapan Burnu'nu geçmeme emri sebebiyle takibi bırakarak geri döndü. Almanlar sonunda takipten kurtulmuş, Ege Denizi'ne giriyorlardı.[32]

Kaçış

Amiral Milne

8 Ağustos gece yarısından hemen sonra Milne üç muharebe kruvazörü ve hafif kruvazör HMS Weymouth ile doğuya yöneldi. Saat 14.00'te Donanma Komutanlığından Birleşik Krallık'ın Avusturya ile savaşa girdiğine dair hatalı bir sinyal aldı. Gerçekte iki ülke arasında 12 Ağustos'a kadar savaş ilan edilmeyecekti. Dört saat sonra sinyal hatasına dair bilgi ulaştı; ancak Milne Goeben''i aramaktansa Malta yakınlarında konuşlanarak Adriyatik Denizi'ni korumaya almayı tercih etti.[33] Sonunda 9 Ağustos'ta Milne, "7 Ağustos'ta Matapan Burnu'nu kuzeydoğu yönünde geçen Goeben'i takip et" emrini aldı. Troubridge'i Adriyatik koruması için geride bırakan Milne, Souchon'un Çanakkale Boğazı'na gittiğine inanmıyordu, Goeben'in Ege Denizi'nden dışarı çıkmayı planlamadığından habersiz şekilde Ege çıkışını savunmaya geçti.[33]

8 Ağustos'ta Ege Denizi'ne giren Souchon, adalar arasında yol almasının ardından, 9 Ağustos şafağında Hacılar adası körfezine girdi. İki gemi burada tek bir kömür gemisinin iki yanında pozisyon alarak kömür ikmallerini tamamladılar. 10 Ağustos gecesi saat 03.00 civarında Britanya gemileri de Ege'ye ulaşırken Alman gemileri ise telsiz dinlemeleri sayesinde bu durumdan haberdardı. Souchon bu esnada Karadeniz'e çıkabilmek için izin almaya çalışıyordu. 10 Ağustos sabahı demir alan Alman savaş gemileri Boğazlar'a yolculuklarının son ayağına başladılar ve saat 17.00'de Çanakkale Boğazı açıklarına ulaşarak geçiş için izin beklemeye koyuldular.[34]

Almanya bir süredir, İkinci Meşrutiyet döneminin etkin gücü olan İttihat ve Terakki Fırkası ile yakınlaşmaktaydı. Parti üzerindeki ağırlığını sonunda kullanan Alman hükûmeti, Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya gemilerin boğazdan geçmesi için baskı yapmaya başladı. Rusya'ya ulaşmak için dört mevsim boyunca seyrüsefere açık olan tek deniz yolu ve en önemli ikmal hattının Boğazlar olması, Rusya'nın Alman gemilerinin geçişine şiddetle karşı çıkmasına sebep olacaktı. Ayrıca Almanlar Enver Paşa'yı takip etmeye devam etmeleri halinde Britanya gemilerine ateş açılması emri vermeye de ikna etmeyi başardılar. Souchon boğazlara girme izni aldığında gemilerdeki gözcüler, yaklaşan Britanya gemilerinin dumanını ufukta görebiliyordu. Aslen izin, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığına 8 Ağustos tarihli ve "Başkumandan vekili Enver" imzalı şifreli telgrafla iletilmişti. Telgrafta, "Almanya hükûmetinin Goeben ve Breslau ismindeki sefain-i harbiyesinin (savaş gemilerinin) düşmanla muharebeye tutuşmuş olmaları muhtemeldir. Sefain-i mezkure (adı geçen gemiler) boğaza iltica ederlerse duhullerine (girişlerine) müsaade ve kabul ediniz." denilmektedir.[35]

10 Ağustos saat 17.00'de iki gemi Kütahya torpido botunun kılavuzluğunda içeri alındı, mevcut iki mayın hattını Rumeli yakasındaki geçitten geçti ve saat 19.30'da Nara Burnu'na demirlediler.[36] Burada üç gün demirli durumda bekledikten sonra 13 Ağustos'ta Erdek'te kömür ikmalinin[36] ardından 16 Ağustos'ta Tuzla'ya ulaştılar.[37][38] Gemilerin İstanbul'a demirlemeleri Rusya, Fransa ve özellikle de Britanya'nın sert protestolarına neden oldu. Osmanlı Devleti savaşta hâlâ tarafsızdı ve uluslararası anlaşmalar gereği Alman gemilerinin boğazlardan geçişini önlemekle yükümlüydü. Bu sorunun etrafından dolanmak üzere Alman büyükelçisinin önerisiyle gemilerin Türk donanmasına katılması kararlaştırıldı.[39] Protestolara cevap olarak söz konusu iki geminin parası peşin olarak ödenmiş olduğu halde Britanya hükûmetince gasp edilen iki gemi yerine Almanlardan satın alınmış olduğu bildirilmiştir. Bu gemiler için 500.000 altın lira ödendiği ve isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak değiştirilerek Osmanlı Donanması'na dahil edildiği bildirilmiştir. Britanya, Akdeniz'deki bir tehdidin azalması açısından memnuniyet duymuştu.[40] 16 Ağustos'ta gemilerin resmi devir töreni yapıldı; Alman bayrakları indirilerek direklere Osmanlı bayrağı çekildi ve Bahriye Nazırı gemileri Osmanlı donanmasına kabul etti. Ertesi gün Alman mürettebata fesler dağıtıldı.[41][42] Souchon hâlen gemilerin kumandanı kaldığı gibi Alman mürettebat da görevlerine devam ediyordu.[38]

Sonuçları

Ağustos'ta bir zafer bekleyen Almanya, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarafsız kalmasından memnundu. Ayrıca Marmara Denizi'ndeki Goeben gibi "güçlü" bir savaş gemisi Kraliyet Donanması'nın Çanakkale Boğazı'na yaklaşmasını engelliyordu. Fakat Eylül'de alınan Birinci Marne Muharebesi yenilgisi ve Rusya'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na karşı üstünlüğü Almanya'nın Osmanlı gibi bir müttefiki savaşta yanında görme isteğini arttırdı. Amiral Souchon, İmparator II. Wilhelm'den aldığı talimatla 14 Eylül 1914 tarihinden itibaren Osmanlı donanmasının tatbikat için Karadeniz'e açılması yönünde çaba harcamaya başlamıştır. Osmanlı hükûmeti 20 Eylül'de Amiral Souchon'un talebini reddetmiştir. Ancak aynı gün Enver Paşa, bir günlüğüne Karadeniz'e tatbikat amaçlı çıkış için izin vermişti. Aynı gün Sadrazam Said Halim Paşa, duruma karşı çıkmış, gemiler geri çağrılmıştır. Amiral tarafından birkaç kez yenilenen talep, Osmanlı hükûmeti tarafından her seferinde geri çevrilmiştir. Amiral Souchon 23 Eylül 1914 tarihinde talebi Osmanlı Donanması Komutanlığına getirilecektir.[40] 18 Ağustos'ta Souchon Osmanlı donanmasını denetlemiş, geleceğe yönelik düşüncelerini gerçekleştirmek için çalışmalara başlamıştı. Bahriye Nezareti, Osmanlı donanmasının komutanı olan Yarbay Arif'e Souchon'un emrine girdiğini aynı gün bildirdi. Souchon'un donanmanın başına geçmesi ile sıkı bir eğitim başladı, her gemiye bir Alman subayı verildi, filotilla komodorluğuna bir Alman subayı tayin edildi. 9 Eylül'de Souchon, Donanma Birinci Komutanlığına, o ana kadar bu görevi yapmış olan Yarbay Arif de Donanma İkinci Komutanlığına atandı. Souchon'un bu eylemleri ile Osmanlı donanması Alman etkisine girdi.[42]

Souchon'un Karadeniz'e açılma çabaları sürerken Osmanlı'nın 27 Eylül günü Çanakkale Boğazı'ndan bütün gemi geçişlerini yasaklaması -ki Rusya'nın mevcut olan ihracat-ithalat trafiğinin %90'ı o sıralarda bu rotadan sağlanıyordu- gerilimi daha da artırdı. Süregelen Rus ve Fransız diplomasisi Osmanlı İmparatorluğunu savaşın dışında kalmaya ikna etse de, 27 Ekim 1914 günü Amiral Souchon komutasında Goeben, Breslau ve dokuz Osmanlı savaş gemisinden oluşan bir filo Karadeniz'e açıldı. Karadeniz Baskını olarak adlandırılan bu harekâtta filo 29 Ekim 1914 sabahı Rus liman ve gemileriyle temas kurdu. Odessa, Sivastopol, Novorossiysk ve Kefe (Feodosya) limanlarını bombaladı. Bir mayın gemisi ve on beş askerî nakliye gemisi batırıldı, bir torpido botuna ağır hasar verildi. Bir kömür gemisi 3'ü subay 75 personeliyle esir alındı. Novorossiysk'te buğday silolarıyla elli petrol deposu tahrip edildi. Bu gelişmeler bir dönüm noktası oldu ve 2 Kasım'da Rusya, 5 Kasım'da Birleşik Krallık sırasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaş ilan ettiler. Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi ile I. Dünya Savaşı'nda çok sayıda yeni cephe açıldı.[43] Amirallik Birinci Lordu Winston Churchill, birkaç yıl sonra yazdığı anılarında Goeben'in Osmanlıları savaşa girmeye zorlayarak "Doğu ve Orta Doğu için bir geminin daha önce hiç getirmediği kadar fazla katliam, sefalet ve yıkım getirdiği" görüşünü dile getirmiştir.[44][45]

Notlar

  1. Massie saati 10:34 olarak belirtmektedir.
  2. Gölgelemek, çatışmaya girmeden belli bir mesafeden takip etmek anlamındadır.

Kaynakça

Özel
  1. Tuchman 1962, s. 177.
  2. Staff 2006, s. 18.
  3. Van Der Vat 2000, ss. 31-33.
  4. Van Der Vat 2000, ss. 33-34.
  5. Van Der Vat 2000, ss. 36-37.
  6. Van Der Vat 2000, ss. 40-41.
  7. Van Der Vat 2000, s. 41.
  8. Van Der Vat 2000, s. 42.
  9. Staff 2006, s. 15.
  10. Halpern 1995, s. 51.
  11. Sufrin 1987, s. 27.
  12. Langensiepen & Güleryüz 1995, s. 16.
  13. Langensiepen & Güleryüz 1995, s. 17.
  14. Sondhaus 2001, s. 220.
  15. Gardiner & Gray 1985, s. 384,388,391.
  16. Langensiepen & Güleryüz 1995, s. 141.
  17. Van Der Vat 2000, s. 24.
  18. Massie 2004, s. 31.
  19. Fromkin 1989, s. 57-58.
  20. Massie 2004, s. 32-33.
  21. Noppen 2015, s. 17.
  22. Massie 2004, ss. 34-36.
  23. Van Der Vat 2000, s. 55.
  24. Van Der Vat 2000, ss. 51-52.
  25. Van Der Vat 2000, ss. 54-55.
  26. Massie 2004, ss. 34-40.
  27. Massie 2004, ss. 48-55.
  28. Massie 2004, ss. 54-55.
  29. Van Der Vat 2000, s. 140-141.
  30. Van Der Vat 2000, s. 135-136.
  31. Massie 2004, ss. 55-58.
  32. Massie 2004, ss. 59-61.
  33. Massie 2004, s. 61.
  34. Massie 2004, s. 61-63.
  35. Babüroğlu, Naim (2016). Çanakkale Muharebelerinde Osmanlı ve Alman Komutanlarının Askerî Planları ve Alınan Sonuçlar (PDF) (Doktora). Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı. s. 333. Erişim tarihi: 5 Kasım 2020.
  36. Genelkurmay 1976, s. 51.
  37. Massie 2004, s. 64.
  38. Noppen 2015, s. 18.
  39. Massie 2004, s. 65.
  40. Massie 2004, s. 48-49.
  41. Massie 2004, s. 65-66.
  42. Genelkurmay 1976, s. 52.
  43. Genelkurmay 1976, ss. 55-69.
  44. Tuchman 1962, s. 187.
  45. Van Der Vat 2000, s. 20.
Genel
  • Baş, Ersan (2008). Türk Tarihinde Yavuz Zırhlısının Rolü. İstanbul: Piri Reis Araştırma Merkezi Yayını, Deniz Basımevi. ISBN 978-975-409-482-4.
  • Churchill, Winston S. (1923–1927). The World Crisis. Thornton Butterworth Ltd.
  • Çetiner, Selahattin (2000). Çanakkale Savaşı Üzerine Bir İnceleme. İstanbul: Cem Ofset Matbaacılık.
  • Fromkin, David (1989). A Peace to End All Peace: Creating the Modern Middle East 1914–1922. Owl Books. ISBN 0-8050-0857-8.
  • Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi - Deniz Harekatı (PDF). 8. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı. 1976.
  • Halpern, Paul G. (1995). A Naval History of World War I. Annapolis, Maryland: Naval Institute Press. ISBN 1-55750-352-4.
  • Keegan, John (2003). Intelligence in War. Hutchinson. ISBN 0-09-180229-6.
  • Langensiepen, Bernd; Güleryüz, Ahmet (1995). The Ottoman Steam Navy 1828–1923. Londra: Conway Maritime Press. ISBN 0-85177-610-8.
  • Lumby, Esmond Walter Rawson, (Ed.) (1970). Policy and operations in the Mediterranean, 1912–14. Londra: Navy Records Society. ISBN 0-85354-004-7.
  • Massie, Robert (2004). Castles of Steel: Britain, Germany and the winning of the Great War. Random House. ISBN 0-224-04092-8.
  • McLaughlin, Redmond (1974). The escape of the Goeben. Scribners.
  • Moorehead, Alan (1956). Gallipoli. Wordsworth Editions. ISBN 1-85326-675-2.
  • Staff, Gary (2006). German Battlecruisers: 1914–1918. Oxford, Birleşik Krallık: Osprey Books. ISBN 978-1-84603-009-3.
  • Sufrin, James (1987). "Ship of Misery and Ruin". Military History. Leesburg, Virginia: Empire Press. s. 1409.
  • Tuchman, Barbara (1962). The Guns of August. Constable. ISBN 0-333-69880-0.
  • Van Der Vat, Dan (2000). The Ship that Changed the World. Edinburgh: Birlinn. ISBN 1-84158-062-7.
This article is issued from Wikipedia. The text is licensed under Creative Commons - Attribution - Sharealike. Additional terms may apply for the media files.