Türk Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi
Batı Cephesi (Garp Cephesi), Türk-Yunan Cephesi ya da Türk-Yunan Savaşı (Yunanca: Μικρασιατική εκστρατεία / Mikrasiatiki ekstrateia; anlamı: "Küçük Asya Seferi", Μικρασιατική καταστροφή / Mikrasiatiki katastrofi; anlamı: "Küçük Asya Felâketi", Μικρασιατική περιπέτεια / Mikrasiatiki peripeteia; anlamı: "Küçük Asya Macerası"), Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkmasıyla başlayıp aynı kentin 9 Eylül 1922'de Türkiye'nin TBMM Hükûmeti ordusu tarafından geri alınmasıyla biten savaş veya Türk Kurtuluş Savaşı'nın cephelerinden birine verilen ad. Aynı zamanda askerî tarih açısından savaş sırasında Batı Anadolu'da Yunan ordusunun genel taarruzuna karşı 25 Haziran 1920'de kurulup 1923'te kaldırılan askerî birimlerden birine verilen ad.
Batı Cephesi | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Türk Kurtuluş Savaşı | |||||||||
Batı Cephesi'nde Gediz Nehri yakınlarındaki Yunan piyadeler hücum ediyor | |||||||||
| |||||||||
Taraflar | |||||||||
İçerir:
Rusya SFSC[2] İtalya (gizlice)[3][4][5] |
Yunanistan Destek: Birleşik Krallık Ermeni gönüllüler | ||||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||||
Mustafa Kemal Paşa Fevzi Paşa İsmet Paşa |
Leonidas Paraskevopulos Anastasios Papulas Yeoryos Hacıanestis Nikolaos Trikupis (Esir) | ||||||||
Güçler | |||||||||
19 Mayıs 1919: ~35.000 savaşçı[6][Not 1] 1922: 18 piyade tümeni, 5 süvari tümeni ve 3 bağımsız alay=[7][8][Not 2] 208.000 asker[7] 100.352 tüfek[Not 3] 2.025 hafif ve 839 ağır makineli tüfek 323 savaş topu 5.282 kılıç 198 kamyon[Not 4][8] 67.974 hayvan[Not 5][8] 33 oto ve ambulans 10 uçak[Not 6] |
Aralık 1919: 80.000 asker[9] Eylül 1920: 107.500 asker[9] 1922: 12 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 9 bağımsız alay=[7][8][Not 7] 225.000[7]-250.000[10] asker 90.000 tüfek[8] 3.139 hafif ve 1.280 ağır makineli tüfek 418 savaş topu 1.300 kılıç 4.036 kamyon[8] 63.721 hayvan[8] 1.776 oto ve ambulans[8] 50 uçak[Not 8] | ||||||||
Kayıplar | |||||||||
Askerî: 9.121 ölü[11][Not 9] 33.685 yaralı[11][Not 10] +30.809 asker firari[12] 7.000-22.000 esir[13][14][Not 11] |
19.362 ölü 18.095 kayıp 48.880 yaralı 4.878 muharebe dışı ölen ~10.000 esir[15][16] Toplam zayiat: ~135.973 |
İşgalin başlaması, 15 Mayıs 1919
Yunanistan'ın İzmir'i işgali, Paris Barış Konferansı kararıyla gerçekleştirilmiştir. Konferansın bu kararı esasen Mondros Mütarekesi şartlarına aykırı idi. Yunanistan'ın işgal ettiği yerler ve tarihleri şu şekildeydi:
- 15 Mayıs 1919 - İzmir, Yunanlarca işgal edildi. İlk karaya çıkılır çıkılmaz Hasan Tahsin ve Albay Süleyman Fethi öldürüldü. Karakollara giren işgalciler, karakoldaki 50-100 eri öldürdüler.
- 16 Mayıs 1919 - Yunanların Urla, Çeşme, Karaburun ve Sisam, Midilli, Sakız, Ahikerya, İpsara adalarını işgali
- 18 Mayıs 1919 - Yunanların Söke'nin Yunanlarca işgali
- 21 Mayıs 1919 - Yunanların Menemen ve Torbalı'yı işgali
- 22 Mayıs 1919 - Yunanların Selçuk ve Bayındır'ı işgali
- 23 Mayıs 1919 - Yunanların Foça'yı işgali
- 25 Mayıs 1919 - Yunanların Manisa'yı işgali
- 26 Mayıs 1919 - Yunanların Germencik'i işgali
- 27 Mayıs 1919 - Yunanların Aydın ve İncirliova'yı işgali
- 28 Mayıs 1919 - Yunanların Atça'yı işgali
- 29 Mayıs 1919 - Yunanların Turgutlu'yu işgali
- 30 Mayıs 1919 - Yunanların Tire'yi işgali
- 1 Haziran 1919 - Yunanların Ödemiş'i işgali
- 2 Haziran 1919 - Yunanların Kınık ve Kiraz'ı işgali
İşgale karşı ilk cephe
Türk Kurtuluş Savaşı’nda ilk cepheler Yunanların işgal ettiği bölgelerde kuruldu. Bunlardan ilki Ayvalık Cephesi’ydi. 172. Alay komutanı Yarbay Ali Bey (Çetinkaya), halkı da silahlandırarak 29 Mayıs 1919’da Ayvalık’ı işgal eden Yunanlara karşı direnişe geçti. Bu arada Yörük Ali Efe gibi çete reisleri de zaman zaman Yunanlara karşı baskınlar düzenliyordu. Aydın Cephesi’ndeki Kuvâ-yi Milliye, 28 Haziran 1919’da Yunan askerlerine saldırıya geçti ve üç gün süren kanlı çatışmalardan sonra işgalcileri Aydın’dan çıkarmayı başardı. Ne var ki Yunanlar kısa bir süre sonra kenti yeniden işgal ettiler. Bu bölgede faaliyet gösteren Çerkez Ethem Bey ise Salihli Cephesi’ni oluşturmuştu.
Batı Cephesi’nin kuruluşu
20 Eylül 1919 Cumartesi günü gecesi saat üçte Binbaşı İsmail Hakkı, Yüzbaşı İsmet ve Yüzbaşı Süleyman ve Mülazım Tahsin Beyler Kuvâ-yi Milliye teşkilatı yapmak üzere Kütahya'ya gelerek icabeten teşkilat yapıp yardım olarak ahaliden yüz elli bin lira iane alınmasına karar verdiler. Kuvâ-yi Milliye Heyeti Reisliği'ne eski Kütahya ahızasker şubesi reisi binbaşı Nüzhet Bey seçildi.
Mütarekeyi müteakip Çanakkale Boğazı'nın düşman tarafından tazyiki üzerine pek çok cephanelik mühimmat Kütahya'ya nakledilip büyük bir handa muhafaza edildi. İngilizlerin bu cephanelere el koymak istemesi haberi üzerine Bedrettin oğlu Şeyh Seyfi Efendi, yazı işleri müdürü Hasan Sami ve polis başkomiseri Fevzi Beyler'in himmetleriyle bu cephanelerin bir kısmı geceleyin şehre ve civar köylere, köylüler vasıtasıyla naklettirildi.
Millî Mücadele'nin bilhassa ilk zamanlarında silaha çok ihtiyaç vardı. Düşmanın yavaş yavaş ilerlemesi ve muhacirlerin gelişi henüz halkı heyecanlandırmamıştı. Daha İsmail Hakkı Bey gelmeden Alaşehir'in düşman eline geçtiği duyulmuş ve elinde silahı olanların bir hizmet olmak üzere silahlarını hükûmete vermeleri ilan olunarak camilerde hocalar vasıtasıyla halka telkin yapılmıştı. Bazı kişilerin karşı propagandasıyla halk tereddüt etmiş ve vaziyeti iyice kavrayamamıştı. Bunun için Kuva-yi Tedibiye kumandanının şiddetli bir beyanname yazması gerekliydi. Nitekim böyle bir ilan yayımlanmış ve bu ilan üzerine üç gün zarfında Kütahya'da iki yüz işe yarar silah ve yüzlerce cephane toplandı ve bundan başka köylere de silahlar gelmeye başladı.[17]
Asıl olarak Yunan işgaline karşı Batı Anadolu'da verilen savaşları kapsayan Batı Cephesi ya da Garp Cephesi, 22 Haziran 1920'de Milne Hattı'ndan başlayan Yunan ordusunun gelen taarruzunun hemen ardından, 25 Haziran 1920'de oluşturuldu ve komutanlığına Ali Fuat Paşa getirildi. Bu arada Yunan kuvvetleri 24 Mart 1920'de Dumlupınar'ı, 28 Mart'ta da Afyon'u ele geçirmişlerdi. Yunanlara karşı verilen asıl savaşlar da bu tarihten sonra oldu. Kütahya Millî Alay Kumandanlığı da Ali Fuat Paşa tarafından İsmail Hakkı Bey'e verilmiş ve bu olay Çerkez Ethem ile İsmail Hakkı Bey'in arasını açmıştır. Kütahya'dan kalkarak Gediz'e ulaşan Ethem Bey, İsmail Hakkı Bey'e şu telgrafı çekerek hazır bulunmasını bildiriyor:
"Teşkilâtınızı bir gün evvel ikmal ederek benden alacağınız talimata göre harekete amada bulununuz kardeşim. 27 Temmuz 336. Kuvaı Tedibiye K. Ethem"
İsmail Hakkı Bey telgrafta şu cevabı vermiştir:
"Efrada kaput ve başlık yapdırılmak üzere bin beş yüz kişilik kumaş almak için Uşak'a memur gönderilmiştir. Teçhizat nevakısı mülhakattan peyderpey vürut etmekte olan esliha ile ikmal ve iki taburun buna müteferri ihtiyacı müstaceliyetle temin edilmekte ve teşrifi kerimanelerinden sonra nezareti acizanem tahtında efradın az çok terbiyei iptidaiye ve sairesiyle iştigal olunmaktadır. millî Kütahya alayının teşkili lüzumu Ali Fuat Paşa Hazretleri tarafından acizlerine akşam telgrafla emir buyrulmuştur. Arzu ve eseri teveccühü âlileri dairesinde tertip ve tensik edilecek olan bu alayın pek yakın bir zamanda emri âlilerine amade bulundurulacağı maruzdur ferman. 27 Temmuz 336"[18]
Ancak Ali Fuat Paşa, Yunanistan'ın genel taarruzu ve Çerkez Ethem Bey'in faaliyetleri karşısında başarısız bulundu ve Batı Cephesi komutanlığından alındı. TBMM Hükûmeti, 9 Kasım 1920'de Batı Cephesi'nin iki kısma ayrılmasına karar vermiştir.
Bu karara göre Kuzey Cephesi, İzmit, Ertuğrul, Eskişehir, Kütahya sancaklarını kapsayacak ve Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey (İnönü) komutasında olacaktır. Güney Cephesi ise Afyonkarahisar, Isparta, Burdur, Denizli, Aydın, Menteşe, Antalya, Konya, Silifke, Niğde ve Adana merkez sancağını kapsayacak ve İçişleri Bakanı Albay Refet Bey (Bele) komutasında kurulacaktır.
Yeni kurulan (Ekim 1920) düzenli ordunun Batı Cephesi Komutanlığı'nda bulunan kuvvetler, 1.728 subay ve 27.571 er idi.[19]
Yunan taarruzlarının özeti
Yunanlar 8 Temmuz 1920'de Bursa'yı, 12 Temmuz 1920'de İznik'i işgal etmişlerdi. Simav cephesinde de vaziyet iyi değildi. Yunanlar Demirci'yi zapt etmiş, Simav'a ilerliyorlardı. 20 Ağustos'ta Gediz'de bulunan üçüncü taburun Simav'a hareket etmesi emrolunmuştu.
Bu sırada Uşak sükût ediyor ve alayın başında bulunmak üzere Kütahya Millî Alay Kumandanı İsmail Hakkı Bey; Çerkes Ethem tarafından cepheye davet ediliyordu. İsmail Hakkı Bey 28 Ağustos 1920'de otomobille Gediz'e hareket ederek yerine vekil olarak Müdafaa-i Hukuk Reisi Binbaşı Nüzhet Bey'i bıraktıysa da Gediz'in de tehlikeye düşmesinden dolayı abluka tehlikesine maruz kalmamak için Kütahya'ya geri döndü ve istirahat için Eskişehir'e gitti (4 Eylül 1920). 5 Eylül'de düşman Gediz'i alarak Efendiköprüsü civarına kadar geldi. Son taarruzda muvaffak olunamaması işleri büsbütün bozmuştu. Efendiköprüsü Kütahya'ya 6 saat mesafede olduğundan Kütahya'da telaş baş gösterdi ve pek çok memur aileleri Eskişehir ve Ankara'ya gitmeye başladı. Uşak'ın sükûtunu müteakip Afyonkarahisar'da vaziyet ciddileşmiş ve Simav da Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.
24 Eylül Cuma günü Garp Cephesi Kumandanı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) cepheyi teftiş için Kütahya'ya geldi.[20] 6 Ocak 1921'de Bursa yöresinden saldırıya geçen Yunan birlikleri, 11 Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi'nden sonra geri çekildiler. Bir süre sonra Yunanlar, Londra Konferansı sürerken, Bursa'nın doğusundaki Dimboz'dan Eskişehir yönünde yeni bir taarruz başlattılar. Bu taarruz, 23 Mart-1 Nisan 1921 tarihleri arasında yapılan İkinci İnönü Muharebesi sonucu durduruldu. Bu muharebenin ardından, 3 Mayıs 1921'de Batı Cephesi İsmet Paşa (İnönü)'nın komutanlığı altında yeniden birleştirildi.
Bursa, Yunan kuvvetlerinin üslendiği en önemli merkezlerden biri durumuna gelmişti. Sevr Antlaşması'nı imzalaması için Ankara Hükûmeti'ni sıkıştırmaya ve Batı Cephesi birliklerinin direncini kırmaya yönelik yeni bir Yunan saldırısı da Temmuz 1921'de Bursa ve güneyinden geldi. Türk birlikleri, bu saldırıya karşılık verecek gerekli hazırlıkları tamamlamış değildi ve bundan dolayı düzenli olarak geri çekilmeye karar verildi. Bu çekilme Sakarya Irmağı'nın doğusuna kadar sürdü. Bu arada Yunan kuvvetleri 13 Temmuz 1921'de ikinci kez Afyon'u, 17 Temmuz 1921'de Kütahya'yı[21] ve 20 Temmuz 1921'de Eskişehir'i işgal etti.
İnönü Muharebeleri, Ocak–Nisan 1921
Birinci İnönü Muharebesi, 6 Ocak 1921
6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Çerkez Ethem Kuvvetlerinin Tenkili harekâtı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eskişehir istikametinde taarruza başladılar. 6-9 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muharebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekâtı şeklinde cereyan etti. İnönü mevzilerindeki muharebeler 10 Ocak 1921 tarihinde başlamış, Yunan kuvvetlerinin taarruz çıkış hatlarına çekildiği 11 Ocak 1921 tarihine kadar sürmüştür.
Sonuç
Türk tarafı, her ne kadar sürekli geri çekilmiş olsa da, Yunan kuvvetlerinin Eskişehir yönünde ilerlemesini durdurmuş olduklarını ileri sürerek savaşı, kesin bir zafer olarak tanımlamaktadırlar. Yunan tarafı ise, harekâtın zaten sınırlı hedefli olduğu ve planlanan hedeflere ulaşıldığı gerekçesiyle bunu reddetmektedirler. Bu tartışmalar günümüzde de sürmektedir.
Savaşı, Türk tarafının zaferi olarak değerlendiren çevrelerde ileri sürülenlerin görüşler temelde, Türk tarafının belirli bir miktar malzeme kaybetmesine, bölgedeki demiryollarının imha edilmiş olmasına karşın, toprak kaybetmediği olgusuna dayanmaktadır. Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesinin ise, plan ne olursa olsun, gerek Türk, gerek dünya ve gerekse de Yunan kamuoyunda, Yunan kuvvetlerinin zaferi olarak algılanmadığı ileri sürülmektedir. Çünkü, savaş sonrasında, kazanan tarafın, karşı tarafa iradesini kabul ettirdiği bir antlaşma yoktu.
Savaştan hemen sonra Türk tarafında durum bu şekilde değerlendirilmiş, Ankara'da geniş çaplı kutlamalar yapılmıştır. Gerek Türk kamuoyu, gerekse de Türk Silahlı Kuvvetleri, muharebeleri kesin bir zafer olarak değerlendirmiştir.
İkinci İnönü Muharebesi, 23 Mart 1921
Londra Barış Konferansı’nın önerilerinin TBMM Hükûmeti’nce reddedilmesi üzerine, İtilaf Devletleri’nin isteklerini zorla Türklere kabul ettirmekle görevlendirilen Yunanlar, Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a doğru 23 Mart 1921'de saldırıya geçtiler.
Yunanlar, Bilecik’i, İnönü’de Metris Tepe’yi ve Uşak’ı ele geçirmeleri üzerine, TBMM Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece güçlenen Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in savaş süresince verdiği “mevzilerin kesin olarak savunulması” emri başarının elde edilmesinde etken oldu.1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Böylece Yunanlar İnönü’de ikinci kez yenildiler.
Sonuç
- TBMM Hükûmeti varlığını bütün Avrupa devletlerine, resmen olmasa da kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı yükseldi.
- Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı.
- Ordu mensuplarında, her bakımdan kendilerine güven arttı.
- Bu durum karşısında, Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmeyi tercih ettiler.
- TBMM Hükûmeti ordusunun kazandığı zaferler, İtilaf Devletleri’ni Türkler hakkında yararlı kararlar almaya zorladı.
- II. İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından, Sovyet Rusya ve Afganistan gibi dost devletlerde büyük bir memnunluk duyulmuş ve bu resmen Ankara hükûmeti’ne bildirilmiştir.
Kütahya–Eskişehir Muharebeleri, 10 Temmuz 1921
10 Temmuz’da Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve Kütahya hattında geniş bir cephede başladı. Bu durumda Mustafa Kemal Paşa fazla kayıplar verilmeden ordunun Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlar da Sakarya Irmağı kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlar Sakarya Irmağı'nın batı tarafında durmuşlar, yeni bir saldırı için hazırlıklara başlamışlardı.Sonuçta Yunanlar kazanmıştı. Ordumuz, yok olmamak için Sakarya Irmağı'nın doğu kıyısına çekilmişti.
Sonuç olarak:
- Eskişehir, Afyon ve Kütahya Ankara Hükûmeti'nin elinden çıkmıştır. Yunanları oyalamak için Ankara'ya giden tüm demiryolları havaya uçuruldu. Çünkü Yunanlara Ankara yolu gözükmüştü.
- Meclis tarafından Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921’de başkomutan seçilmiştir.
- Mustafa Kemal ayrıca üç ay süreyle meclisin orduya ilişkin yetkilerine de sahip olacaktı.
Mustafa Kemal ilk iş olarak ordunun gereksinimlerinin sağlanması için 7-8 Ağustos 1921'de Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülükler) yayımladı. Tekalif-i Milliye emirlerinin uygulanmasında çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmak için çeşitli yerlerde İstiklal Mahkemeleri açıldı.
Sakarya Meydan Muharebesi, Ağustos 1921
23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı için kader tayin edici olmuştur.
Bu savaştan önce Yunanların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı’nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara’yı ele geçirmekti. Böylece Türk azim ve direnme gücü yok edilmiş olacaktı. Mustafa Kemal Paşa’nın emir ve komutasında yapılan ve Türk Kurtuluş Savaşı tarihine subaylar muharebesi diye geçen muharebe, 21 gün 21 gece devam etmiş ve 13 Eylül günü Yunanların Sakarya Nehri’nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son bulmuştur.
23 Ağustos 1921’de Yunan ordusunun saldırısıyla başladı ve 22 gün-22 gece sürdü. Başkomutan Mustafa Kemal’in yönettiği Sakarya Savaşı, Yunan ordusunun 13 Eylül 1921’de Sakarya Irmağı’nın batısına çekilmek zorunda bırakılmasıyla son buldu. Sakarya zaferinin ardından ilan edilen seferberlik Büyük Taarruz’un ilk işareti oldu.
Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir:
Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz. Onun için küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; fakat, küçük büyük her birlik durabildiği noktadan yeniden Yunan birliklerine karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona uymaz; bulunduğu mevzide sonuna kadar durmaya ve direnmeye mecburdur.[22]
Sakarya Savaşı sonunda; İsmail Habip Sevük’e göre, Türk ordusunun 1683 yılında II. Viyana Kuşatması’ndaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir.[23][24] Bu savaş, Türk ordusunun son savunma savaşıdır.
Sonuçları
- Muharebe Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır.
- Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
- Yunan ordusunun saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, savunmaya geçmişlerdir.
- Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
- Mustafa Kemal’e mareşallik rütbesi ve Gazi unvanı (19 Eylül 1921) verilmiştir.
- Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
- TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
- TBMM’nin yaşama ve varolma mücadelesindeki en büyük başarısıdır.
- Yunan ordusu 10 Eylül’de karşı taarruzla Afyon-Kütahya hattına kadar atılmıştır.
Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922
Uzun bir hazırlık döneminden sonra, 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in başkomutanlığında Büyük Taarruz başladı. Batı Cephesi birlikleri, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde Yunanlara karşı büyük bir zafer kazandı. İzmir’e doğru çekilen Yunanları izleyen Türk birlikleri, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Hazırlık
Başkomutan Mustafa Kemal Yunan ordusuna kesin darbeyi indirmek için hızlı biçimde hazırlıklara girişti.
- Doğu ve Güney cepheleri tam anlamıyla güvenlik altına alındığından buralardaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya kaydırıldı.
- Ordunun eksiklikleri giderildi.
Taarruz
Sakarya Muharebesi ve ondan önceki muharebelerde Türklerin taarruza geçememesinin sebebi TBMM'nin yeterli güce ulaşamamasıdır. Fakat Mustafa Kemal Paşa'nın Tekalif-i Milliye emirlerinden sonra halkın desteğiyle ordu taarruz gücüne ulaştı. Mustafa Kemal Haziran 1922'de taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Akşehir'e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek Yunan kuvvetleri tümüyle yok edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.30'da topçularımızın ateşiyle Kocatepe'den taarruz başladı. Başkomutan Mustafa Kemal de bu esnada taarruzu Kocatepe'den sevk ve idare ediyordu. Sıklet merkezi 1'inci Ordu'da olmak üzere, 1'inci Ordu güneyden, 2'nci Ordu kuzeyden taarruzla, harekât kısa sürede başarılı bir şekilde gelişti. Yunan savunma hattı parçalandı. 26/27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos'ta Türk ordusu Afyon'u Yunan işgalinden kurtardı. Dumlupınar mevzilerine çekilen Yunan birliklerine karşı 29 Ağustos'ta taarruz eden ordumuz, 30 Ağustos'ta Yunan ordusunu tamamen kuşatarak büyük bir kısmını imha etmiştir. Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis esir alındı. Kütahya'daki Yunan ordusu temizlenmiştir. Bu savaşı Başkomutan Mustafa Kemal doğrudan kendisi yönettiği için bu zafere Başkomutanlık Meydan Muharebesi denir.
İzmir’in Kurtuluşu, 9 Eylül 1922
Başkomutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922’de, Türk ordusuna verdiği emrinin son paragrafı,
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!
şeklinde 2 Eylül 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanmıştır. Yunan işgalindeki tüm yerleri tek tek kurtaran Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Yunan yakıp yıkma taktiği
Birçok kaynağa göre, Yunan ordusu savaşın son kısmında Anadolu'dan çekilirken bir yakıp yıkma taktiği izledi.[25] Orta Doğu tarihçisi Sydney Nettleton Fisher'a göre, "Geri çekilme sırasında Yunan ordusu bir yakıp yıkma taktiği izledi ve öfkelerini savunmasız Türk köylülerinden bilinen her yolda çıkardı."[25] Norman M. Naimark'a göre, "Yunan geri çekilişi yerel halk için işgalden daha yıkıcıydı."[26]
James Loder Park, dönemin İstanbul ABD Konsolos Yardımcısı, Yunanların Anadolu'yu boşaltmasından hemen sonra bölgeyi gezdi ve İzmir'i çevreleyen, gezdiği yerlerdeki durumu ve 1922 Manisa yangını gibi olayları rapor etti.[27]
Kinross'a göre, "Bölgedeki kasabaların çoğu harabeye dönmüştü. Uşak'ın üçte biri artık yoktu. Alaşehir, yamaçları tahrif eden karanlık bir kavrulmuş boşluktan başka bir şey değildi. Köyün ardına köy, Yunan askerleri tarafından kül yığını haline getirildi. Tarihi kutsal şehir Manisa'daki 18.000 binadan sadece 500'ü ayakta kaldı."[28]
Geri çekilme sırasındaki Yunan vahşeti örneklerinden birinde, 14 Şubat 1922'de Aydın Vilayeti'nin Türk Karatepe köyünde, köy Yunanlar tarafından kuşatıldıktan sonra tüm sakinler camiye konuldu ve cami yakıldı. Ateşten kaçmayı başaran az sayıda kişi vuruldu.[29] İtalyan konsolosu M. Miazzi, Yunanların 60 kadın ve çocuğu katlettiği bir köyü ziyaret ettiğini rapor etti. Bu rapor, daha sonra Fransız konsolosu Captain Kocher tarafından doğrulandı.[30]
Johannes Kolmodin, İzmir'deki İsveçli bir doğubilimci idi. Kendisi mektuplarında Yunan ordusunun 250 Türk köyünü yaktığını yazdı.[31]
Batı Cephesi’nin kaldırılması
Büyük Taarruz’un ardından Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine İsmet Paşa, Batı Cephesi komutanı olarak katıldı. Mudanya Mütarekesi’nin ardından İsmet Paşa Batı Cephesi komutanlığından ayrılarak hariciye vekili oldu. Batı Cephesi komutanlığını Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa üstlendi. Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, savaş ortamı tamamen ortadan kalktı ve 1 Eylül 1923’te Batı Cephesi karargâhı kaldırıldı.
Dış bağlantılar
- Kurtuluş Savaşı ve Batı Cephesi hakkında ayrıntılı bilgi
- Yunanistan Komünist Partisi'nin bakış açısından Anadolu Macerası
- Wikimedia Commons'ta Türk Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi ile ilgili çoklu ortam kategorisi bulunur.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Mustafa Kemal Paşa'nın Mudanya Konrefenası Reisi Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa'ya yazdığı telgraf (8 Ekim 1922), Atatürk'ün Bütün Eserleri, Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt: 13 (1922), Kaynak Yayınları, İstanbul, Haziran 2004, ISBN 975-343-394-8, s. 401.
- Jelavich, Barbara (1983). History of the Balkans: Twentieth century. Cambridge University Press. s. 131. ISBN 978-0-521-27459-3.
- The Place of the Turkish Independence War in the American Press (1918-1923), Bülent Bilmez 2 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.: "...the occupation of western Turkey by the Greek armies under the control of the Allied Powers, the discord among them was evident and publicly known. As the Italians were against this occupation from the beginning, and started "secretly" helping the Kemalists, this conflict among the Allied Powers, and the Italian support for the Kemalists were reported regularly by the American press." ("...Batı Türkiye'nin İtilaf Devletleri'nin kontrolündeki Yunan ordularınca işgal edilmesi(nin yarattığı) ihtilaf aşikardı ve herkesçe biliniyordu. İtalyanlar bu işgale başından beri karşı çıktıklarında ve Kemalistlere "gizlice" yardım etmeye başladıklarında, İtilaf Devletleri arasındaki bu çatışma ve İtalyanların Kemalistlere verdiği destek, Amerikan basını tarafından düzenli olarak rapor edildi.")
- "Mütareke Döneminde Mustafa Kemal Paşa-Kont Sforza Görüşmesi, Mevlüt Çelebi" (PDF). 22 Aralık 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2019.
- "Mustafa Kemal Paşa – Kont Sforza ve İtalya İlişkisi". 23 Ağustos 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2019.
- 27 Nisan 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. News Times, Şubat 2011, Sayı 6, Sayfa 8.
- Atilla Kollu, Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle) Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 24, Cilt VIII, Temmuz 1992), Kaynaktan= Türk ordusu: 8.658 subay ve 199.283 er (=207.941 asker), Yunan ordusu: 6.546 subay ve 218.432 er (=224.978)
- Büyük Taarruz Planı; 26 Ağustos 1922 ve Orduların Durumları, NTV Tarih dergisi, Sayı 31
- Atatürk Araştırma Merkezi: Kuva-yi Milliye'nin Askeri Açıdan Etüdü (Yrd. Doç. Dr. Kadir Kasalak; Sayı 42, Cilt: XIV, Kasım 1998, Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yılı Özel Sayısı)
- T. Walter Williams: When Greek meets Turk; How the Conflict in Asia Minor Is Regarded on the Spot - King Constantine's View, New York Times, 10.09.1922 tarihli makale. (İngilizce)
- 23 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sabah, Mehmet Barlas: Kurtuluş Savaşı'nın bazı önemli rakamları!.., 28.08.1997.
- Tarih İçinde Polatlı 17 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Ankara Polatlı Belediyesi, sayfa 111 (Pdf sayfa 7)
- Osman Akandere, 1923 Yılı Ortalarında Uluslararası Kızılhaç Komitesince Görevlendirilen Heyetin Anadolu’daki Teftiş Gezileri ve Hazırladıkları Rapor, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
- Ahmet Özdemir, Savaş esirlerinin Millî mücadeledeki yeri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 2 Sayı: 6 Yayın Tarihi: 1990, sayfa 325-333 (PDF sayfa 5-13)
- Επίτομος Ιστορία Εκστρατείας Μικράς Ασίας 1919–1922 (Abridged History of the Campaign of Minor Asia), Directorate of Army History, Athens, 1967, Table 2 (Yunanca)
- Σειρά Μεγάλες Μάχες: Μικρασιατική Καταστροφή (Νο 8), συλλογική εργασία, έκδοση περιοδικού Στρατιωτική Ιστορία, Εκδόσεις Περισκόπιο, Αθήνα, Νοέμβριος 2002, σελίδα 64 (Yunanca)
- Uzunçarşılı, İ.H. Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, s, 180, 181, 183
- Uzunçarşılı, İ.H. Kütahya Şehri, 1932, sayfa, 185
- Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbinde Batı Cephesi, C.II, 2. Kısım, Ankara 1999, sayfa 225
- Uzunçarşılı, İsmail H, Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, sayfa, 198, 199
- Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Kütahya Şehri, İstanbul Devlet Matbaası, 1932, s, 207
- https://books.google.com/books?id=2JYKAQAAIAAJ&q=bulundu%C4%9Fu+mevzide+sonuna+kadar+durmaya+ve+direnmeye+mecburdur&dq=bulundu%C4%9Fu+mevzide+sonuna+kadar+durmaya+ve+direnmeye+mecburdur&hl=tr&sa=X&ved=0ahUKEwiJ5dT4zJ7bAhXNFTQIHTc9DuwQ6AEIJzAA Atatürk: komutan, devrimci ve devlet adamı yönleriyle, Gnkur. Basımevi, 1980
- "Sakarya Meydan Muharebesi". Genelkurmay Başkanlığı. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2009.
- Kate Fleet, Suraiya Faroqhi, Reşat Kasaba: The Cambridge History of Turkey (Volume 4)], Cambridge University Press, 2008, ISBN 0-521-62096-1, sayfa 138 9 Aralık 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
- Fisher 1969, s. 386.
- Naimark 2002, s. 46.
- U.S. Vice-Consul James Loder Park to Secretary of State, Smyrna, 11 April 1923. US archives US767.68116/34
- Kinross 1960, s. 318.
- Toynbee, Arnold (6 Nisan 1922) [9 March 1922], "Letter", The Times, Turkey.
- Howell, HG (15 Eylül 1922), Report on the Nationalist Offensive in Anatolia, İstanbul: The Inter-Allied commission proceeding to Bourssa, F.O. 371-7898, no. E10383.
- Özdalga, Elizabeth. The last dragoman: the Swedish orientalist Johannes Kolmodin as scholar, activist and diplomat (2006), Swedish Research Institute in Istanbul, p. 63.
Dipnotlar
- Bütün Anadolu'da bulunan kuvvet.
- Yunan tümenlerinin, Türk tümenlerine göre ortalama yüzde 25 personeli fazladır.
- Türk tarafında piyade tüfeklerinin yüzde 10-15'i gerilerde depolara gönderilmişlerdi. Muharip birlikler'in elinde 92.792 tüfek vardı.
- 100 adedi birer tonluk Berliet, 98'i demir tekerlekli 2,5 tonluk eski kamyonlar.
- Bu miktarın 45.530'u ester ve beygir geri kalanı öküz ve eşek.
- 10 uçaktan 6'sı keşif, 4'ü avcı uçağı.
- 1919'da Yunanistan'nın başbakanı Venizelos Fransa başbakanı Georges Clemenceau ile yaptığı bir görüşmede, "Yunanistan'nın 12 tümenden oluşan 325.000 kişilik bir ordusu var, mütareke döneminden çok daha güçlü bir ordu. Mustafa Kemal'in ise sadece 70.000 adamı var." ifadesini kullanmıştır. (Documents on British Foreign Policy 1919-1939, (ed. E.L. Woodward and Rohan Butler) First Series, Vols:I-II, London, His Majesty's Stationery Office, 1947, sayfa 236)
- 50 uçaktan 40'ı keşif uçağı ama bombardıman görevi de verilebiliyor, 10'u avcı uçağı.
- Hastanede ve yaralarından dolayı ölenler dahil değil. 24.399 asker bütün cephelerde hastanede hastalıktan ve yaralarından dolayı öldü.
- Tüm Kurtuluş Savaşı'nda yaralanan askerler.
- Yunanistan’ın elinde bulunan Türk harp esirleri konusunda Türk ve Yunan tarafları farklı rakamlar vermişlerdir. Yunan Kızılhaç’ı Türk esir sayısını 510 subay, 6.012 asker 309 sivil olmak üzere 6.813 olarak verirken, mübadeleye esas olan Türk esir sayısı ise 329 subay, 6.002 asker ve 15.742 sivil esir olarak belirtilmiştir. Fakat başka kaynaklara göre farklı esir sayıları mevcuttur. (Ayrıntılı bilgi için bkz. a.g.e. Ahmet Özdemir sayfa 325-333)