Türklerin kullandığı yazı sistemleri
Türk yazı sistemleri Türk dilinin bütün tarihî ve çağdaş dönemlerinde kullanılmış olan alfabeleridir. Türklerin en geniş ölçüde kullandığı yazı sistemleri Göktürk, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabesidir.[1] Türk dilinin tarihi sürecinde ticari, kültürel, dinî vb. sebeplerle bu dilin yazımında Göktürk, Mani, Soğut (Sogd), Uygur, Brahmi, Tibet, Süryani, İbrani, Grek, Arap, Kiril, Latin asıllı alfabeler Türk diline çeşitli düzeyde uyarlanmış varyantlarıyla kullanılmıştır.
Yakın Çağ’a kadarki yazı sistemleri
Göktürk alfabesi
Göktürk alfabesi, Türkçenin metinlerle izleyebildiğimiz tarihi boyunca kullandığı ilk düzenli ve resmî yazı sistemidir. Bu sistem, Eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış Runik (Gotça “esrarlı, meçhul”) yazının karakterlerine benzediği için, Avrupa ve Rus Türkoloji literatüründe, Sibirya Run harfleri, Yenisey Run harfleri, Runik alfabe ve Türk Run Yazısı olarak adlandırılmıştır.[2] Göktürklere ait Orhun Yazıtları'nda kullanılmasından ötürü bu adla anılan alfabedir.
Mani alfabesi
Mani alfabesi, VIII. yüzyıl ortalarında Göktürk yazı sistemiyle Türkçe eserler verilirken, 745 yılında, Moğolistan’daki büyük Türk kağanlıklarından ikincisi kurulmuştu: Uygur Kağanlığı. Göktürk Yazıtları’nda Tokuz Oguz adıyla geçen bu Türk boyunu kağanlık hâline getiren Kutlug Bilge Köl Kağan’ın torunu Bögü Kağan’ın Mani inancını benimsemesinin (762) ve kendi halkına da kabul ettirmesinin bir sonucu olarak Türkler arasında kullanıma girmiştir.[2]
Soğut alfabesi
Soğut alfabesi, Arami yazısının mahalli bir türünden (muhtemelen Pehlevi yazısından) geliştirilen ve kâğıdın icadından beri kullanılmış olan bir alfabedir. İşlek türünü 500 yılı civarında almış ve bu tarihten sonra, Türkler tarafından VIII-IX. yüzyıllar arasında çok sınırlı ölçüde kullanılmış ve bu yazının Türk dili mirasında önemli bir rolü olmamıştır. Söz konusu devrenin prestijli dili olan bu ortak iletişim dili, 5. Göktürk kağanı Muhan’ın mezar taşı Bugut Yazıtı’nın üç yüzünün Soğutça yazılmasına sebep olmuştur.[2]
Uygur alfabesi
Eski Uygur alfabesinin kullanılmaya başlandığı tarih kesin olmamakla beraber, Annemarie von Gabain’e göre, bu alfabeyle ilk metin örnekleri, 840’tan önçe Koço’ya gelen Türk toplulukları tarafından 750-827 yılları arasında yazılmıştır.[3] Uygur topluluğunun ticarete, şehir hayatına ve yerleşik düzene olan temayülleri, onları Orta Asya’nın tüccar kavmi Soğutlara yakınlaştırmıştır. Kısa zaman sonra Soğut alfabesini öğrenip bu alfabeden Uygur yazısını geliştirmişlerdir. Böylece Uygur ağzı, Uygur alfabesi vasıtasıyla klasik bir yazı dili hâline gelmiş; Orta Asya’daki diğer Türk topluluklarının ortak dili de bu ağız özelliklerinin yaygınlaştığı dil olmuştur. Uygur kültürünün muazzamlığının tarihe vurduğu damga, bu kültür taşıyıcısı dilin yazıldığı alfabenin adını da “Uygur” yapmıştır. Üstelik, bu alfabe, Soğutlardan alınan şekliyle değil, Türkçenin ses ihtiyaçlarını nispeten karşılayacak hâle getirildikten sonra Türkleştirilerek, sayısız Türkçe eserin kaydında kullanılmıştır. Alfabe, VIII-XVII. yüzyıllar arasında Doğu Türkistan, Harezm ve Altın Ordu bölgelerinden İstanbul’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada kullanılmıştır.[4]
Brahmi alfabesi
Hint Budist misyonerlerden Brahmi yazısını öğrenen Toharlar ve Sakaların Brahmi yazısıyla bıraktıkları dil mirasları, daha çok dinî-felsefi nitelikli, Budist içerikli çeviri veya uyarlamalar, kısmen de ticari belgelerdir. Uygur Türkleri de Brahmi yazısıyla, tıpkı Sakalar ve Hint-Avrupalı Toharlar gibi, daha çok Budizmi anlatan eserler yazmışlardır.[5] Brahmi alfabesi, sayıları yüzden fazla olan hece işaretleri ve alfabe karışımı Hint yazı şekillerinin öncüsüdür.
Tibet alfabesi
Tibet alfabesinin Uygurlar tarafından kullanılmasına, Budizm'in yayılmasına kadar, Tibet’in Doğu Türkistan topraklarını işgal etmek niyetinin bir sonucu olarak bakılabilir. Uygur Türklerinin Tibetli Budist misyonerlerden öğrendiği Tibet yazısı, Brahmi yazısının Gupta karakterlerinden geliştirilmiştir. Tibet yazılı Türkçe metinler sınırlı sayıdadır.[5]
Süryani alfabesi
Süryani alfabesi, MÖ 2. yüzyıldan itibaren Süryani dili için kullanılan bir yazı sistemidir. Bu yazı sistemi, Arami alfabesinden türeyen Sami ebcedlerden biri olup Fenike, İbrani ve Arap alfabesi ile bağlantılıdır. Süryani alfabesi, Arap alfabesi gibi sağdan sola yazılan bir yazı sistemidir. Yine Arap alfabesindeki gibi bazı harfler kelime içinde bir sonraki harfe bağlanır, bazıları bağlanmaz. Alfabe 22 harftan ibaret olup bunların tümü ünsüz harflerdir. Ünlü sesleri okuyan kişi tarafından okurken tamamlanır ya da doğru okunuşu gösteren harekelerle belirtilir.
Hristiyan misyonerler, Türkler arasına II. yüzyılda girmeye başlamışsa da bu dinin Türklerce tercih edilen Süryani koluna dayalı Nasturi mezhebi, VII. yüzyılda yayılmaya yüz tutmuştur. Nasturi Uygurlara ait eserler, Estrangelo yazısından çok Mani ve millî Uygur alfabesiyle yazılmıştır.[5]
İbrani alfabesi
Sami dil grubuna bağlı dillerden başlıca olarak İbranicenin yazımında kullanılan İbrani alfabesi, sağdan sola doğru yazılan 22 temel sessiz harften oluşmaktadır. Harfler bitiştirilmez ve ayrı yazılır. Beş harfin sonda yazılışı farklıdır.
Tarihteki Türk devletleri içinde Museviliği devlet nezdinde sadece Hazar Kağanlığı yöneticileri seçmiştir. Ülke içindeki topluluklarsa çeşitli din ve inanç yelpazesine sahip olmuşlardır. Bu kağanlığın dâhilinde, çeşitli yazı sistemlerinin kullanımda olmuş bulunduğu, bunlar arasında Göktürk yazı sisteminin de kullanıldığı bilinmektedir. Mevcut İbrani harfli Türkçe belgelerse Hazarların torunları olduğu düşünülen Karay Türklerine aittir.[5]
Yakın Çağ’daki yazı sistemleri
Grek-Yunan alfabesi
Asıl olarak Yunancanın yazılması için kullanılan Yunan veya Grek alfabesi, bunun yanında Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı Karamanlı Türkler tarafından XVIII-XX. yüzyıllarda Karaman sahası Türk ağzının yazımında da kullanılmıştır. Grek alfabesinin Türkler arasındaki kullanımı, bu kadar geç bir tarihte başlamış olmasına rağmen, Grek yazısıyla Türkçe kelimelerin, bilhassa kişi, yer ve kavim adlarının kaydedilmesi, çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Karamanlı Türkler, XVIII. yüzyıldan itibaren Grek alfabesiyle zengin bir Türkçe edebiyat geliştirmişlerse de, Karamanlı ağzıyla verilmiş bu eserlerden iki asır öncesine ait standart Osmanlı Türkçesiyle yazılmış Grek harfli eserler bulunmaktadır.[6] Grek/Yunan yazısıyla Türkçe ad, unvan, yer adı gibi Türk tarihi ve dilinin birçok tarihi bilgisi dolaylı olarak taşınmıştır.[7] Alfabe, yedisi ünlü, on beşi ünsüz, ikisi ise birleşik yirmi dört harften oluşur:
Arap alfabesi
Arap alfabesi, 7. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren Emevi ve Abbasi imparatorlukları aracılığıyla Orta Doğu merkezli geniş bir alana yayılma olanağı bulmuş İslam dininin benimsendiği coğrafyalarda kabul gören alfabedir.
Eski dünyanın üç büyük kıtasında, farklı ailelere bağlı birçok dile uygulanmış olan Arap alfabesine, harf eklemeleri yapılmış ve böylece alfabenin ıslahı yoluna girilmiştir. Farslar, bu ıslahı /ç/, /ş/ ve /j/ sesleri için ayırıcı işaretler icat ederek gerçekleştirmiştir. Türkler, bu işaretleri Farslardan aynen devralmışlardır. Türkçedeki /g/ sesi için kullanılan kef, aynı zamanda nazal n sesi için kullanılmış; bu suretle Türkçede Arap alfabesinin ilk reformu yapılmıştır. Arap alfabesi, 11. yüzyılda temel harf sistemiyle Türkler tarafından kullanılmaya başlanmış ve bu aşamada henüz Fars-Arap alfabesindeki harflerin Türk-Arap alfabesinde yer almadığı anlaşılmıştır.[6]
Kiril alfabesi
Kiril alfabesi, yaygın olarak Slav dillerinin yazımında kullanılan alfabedir. Bugünkü Rusya topraklarındaki Türklerin alfabelerinin Kirilleştirilmesi iki ayrı dairede ve dönemde değerlendirilmelidir. Birincisi Müslüman olmayan Türklere yazı dili oluşturma yoluyla Kiril alfabesinin benimsetilmesidir. Bu tarz bir operasyon, Rus Ortodoks Kilisesi misyonerlerinin titiz ve sabırlı adımlarıyla çarlık döneminde gerçekleşmiştir. İkincisi yazı dili olan Müslüman Türklerin yazılarının Kirilleştirilmesidir. Bu hareket ise, devletin çıkardığı yasayla ve zor kullanılarak komünist dönemde gerçekleşmiştir.[6]
Latin alfabesi
Türklerin kullandığı yazı sistemleri arasında, bir din-inanç sistemi veya diktatör bir rejim yoluyla seçilmemiş tek yazı türü olması bakımından ayrı bir yere sahip olan Latin alfabesinin, Türkler tarafından yaygın ve resmî olarak ilk kullanımı 1920’li yıllarda gerçekleşmiştir. Türkiye’de 1 Kasım 1928’de gerçekleşen Yazı Devrimi öncesinde, Kafkasya ve Sibirya bölgesine Azerbaycan ve Yakut Türkleri, Latin alfabesini kullanan ilk Türk toplulukları olmuştur. Azerbaycan’ın Latinleştirme yolundaki girişimlerinden önce, Mart 1917’de ünlü dil bilimci S. A. Novgorodov tarafından düzenlenen Latin alfabesi temelli Yakut Türk yazısı 1917’de Yakutsk’ta yayımlanmıştır.[6]
Çağdaş Türk yazı dilleri alfabeleri
Çağdaş dönem Türk yazı dilleri, Avrupa ve Asya kıtalarında geniş sayılabilecek bir coğrafyada konuşulurlar. Bu yazı dilleri için kullanılan alfabeler çeşitlidirler. Uzun tarihî dönemler içinde kullanılmış olan Türk yazı sistemlerinin sonrasında, bazılarının terki, bazılarının devamı ile günümüzde kullanımda olmuşlardır.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Hatice Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ, Ankara 2006, s. 26.
- Hatice Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ, Ankara 2006, s. 27, 42, 48-49
- Annemarie von Gabain, “Eski Türkçenin Yazı Dili”, Çeviren: Sabit S. Paylı, TDAY Belleten 1959, Ankara 1988, s. 320.
- Hatice Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ, Ankara 2006, s. 52-54, 61.
- Hatice Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ, Ankara 2006, s. 62, 67, 72-73, 80-81.
- Hatice Şirin User, Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Akçağ, Ankara 2006, s. 85, 97-99, 142-143, 148, 357.
- bk. István Vásáry, (Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu) Kumanlar ve Tatarlar, Osmanlı Öncesi Balkanlar'da Doğulu Askerler (1185-1365), YKY, İstanbul 2008
Talât Tekin, Tuna Bulgarları ve Dilleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987