Eş'arilik
Eş'ârîyye veya Eş'ârîlik, (Arapça: الأشعرية, çoğ. الأشاعرة) İslâm içinde bir teoloji okulu ve Sünnî itikadi mezheplerinden birisidir. Kurucusu Ebu'l-Hasen el-Eş'ârî'dir (ö. 324/935-36 h.). Sünnî Müslümanlar arasında Mâtûrîdîlik ve Selefîlik gibi yaygındır. Aklı Mu'tezile kadar önemsememekle birlikte, Selefîyye kadar da küçük çapta ele almaz.
Ayrıca bakınız
|
İmân ve İtîkâd |
---|
İslâm'ın beş şartı |
Dört Halife |
İslam mezhepleri |
İtikadî mezhepler |
Dini-Siyasî hareketler |
Hadis külliyatı |
İslam portalı |
Eş'arîlik ve Akıl
Eş'arî'ler için ilk dönemde (mütekaddimun) aklı ve nakli beraber götüren yöntemleri olduğu söylenmektedir.[1] Ancak bu Eş'arî'nin düşünmeden inananların (mukallit) mümin olmadığını söylemesinden[2] dolayı sıkıntılı gözükmektedir. Bu görüş akıl ve düşünme olmadan dine inanmanın ona göre geçersiz olduğunu göstermektedir.
Sonraki dönem (muteahhirun) Eş'arîler'i ise aklı birincil konuma almış ve nakli ikinci plana atmışlar, naklin akla asla karşı gelemeyeceğini söylemişlerdir.[3][4][5][6][7] Bunlara örnek olarak Cüveynî, Gazzâlî, Razî, Beyzâvî verilebilir. Eş'arîler'in çoğunluğu daha da ileri giderek sadece aklın kesin bilgi verdiğini, naklin ise sadece zandan ibaret bir şey olduğunu, bilgi ve kesinlik veremeyeceğini söylemişlerdir.[8][7][6] Bu görüşlerden dolayı Selefîler tarafından eleştirilmişlerdir.[9]
Buna aykırı olarak mezhep içinde bazıları; mesela Teftâzâni bazen naklin de bilgi ifade ettiğini söylemiş[10], İbnü't-Tilimsânî ise Râzi'yi eleştirmiş, bütün nakil zandan ibaretse o zaman fıkıh hükümlerinin nereye dayandırılacağını sormuş ve naklin hepsinin tamamen zan olamayacağını söylemiştir.[11]
Eş'ârîyye'nin diğer i'tikâdî fırkalara göre konumu
Eş'ârîlik, genellikle itikadda düşünceleri hususunda orta bir konumda olsa da, sıklıkla Selefilik'e Mu'tezile'den daha yakındır. Doğal olaylar, nedenleri bilinmeyen (onlara göre bilinen) salt bir Tanrısal ilkenin ürünüdürler ve bu ilkece yönetilirler. Bu anlayış bütün doğa olaylarını tanrının fiilleri yapmaktadır. Mâturîdîler de doğal nedensellik konusunda aynı görüştedir. Bu düşüncenin tam karşısında ise Mu'tezile ve filozoflar bulunmaktadır. Onlar ise teveelüd veya tabiat fillerini kabul etmişler, tanrının nedensel olarak etki ettiğini söylemişlerdir. Ancak Mutezile ve filozoflar arasında fark ise filozofların tanrının bir sebep yaratmadığını ve yoktan var etmenin olmadığı görüşüdür. Bu düşünce ise tanrı inancı olarak diğer Müslümanların hepsinden farklı bir inançtır. Filozofların düşünceleri genellikle Aristoteles felsefesi etrafında toplanmaktaydı, hatta bazıları neredeyse Aristo'yu salt taklit ediyorlardı. Sonraki dönemlerde ise Eş'arî'ler de bu akımdan etkilenmiş ve görüşlerini Antik felsefenin altyapısı üzerine bina etmişler, nedensellik dışında (bkz. Aristoteles'in 4 nedeni) Aristoteles mantığını kabul etmişlerdi.
Eş'ârîlik'in en büyük tenkitçilerinden birisi ünlü filozof İbn-i Rüşd'dür. Aslında genel olarak kelâm ve kelâmcılara karşı çıkmış olsa da İbn-i Rüşd tenkitlerini en çok Gazzali ve Eş'ariyye üzerinde yoğunlaştırır.
Eş'ârîyye ismi, her ne kadar Ehl-i Sünnet'e mensup iki ekolden birisinin ismi olsa da bu ekolün ortaya çıkışı dikkate alındığında Ehl-i Bid'ata mukabil kullanılması itibarıyla genel anlamda Mâtûridîyye'yi de içine alarak Ehl-i Sünnet'in genel ismi olarak anlaşılmaktaydı. Zira, o yıllarda akaidin önemli meselelerinden birini teşkil eden Allah'ın sıfatları meselesinde birbirine zıt iki görüş ileri sürülüyordu. Bunlar, sıfatları kabul eden Selefiyye görüşü ile onların bir kısmını kabul etmeyen Muattıla görüşü idi. Selefiyye'ye sıfatları kabul etmesi sebebiyle "Sıfâtiyye" deniliyordu. Eş'ârî Selefiyye'ye geçtikten ve Eş'ariyye ekolünün temsilcisi olduktan sonra, sıfatları kabul eden Ehl-i Sünnet'e "Eş'ârîyye" denilmiştir. İşte bu bakımdan Eş'ârîyye, Ehl-i bid'ata mukabil olarak kullandığı takdirde Maturidiyye'yi de içine almaktadır.[12][13][14]
Eş'ârîyye Mezhebi, Mu'tezile'ye karşı bir anti-tez olarak doğmuş ve başlangıçta Selef akidesini esas almıştır; fakat akaid meselelerinin ele alınışında kelâm bir istidlâl olarak kullanılmış ve te'vile yer verilmiştir. Eş'ariyye'ye mensup kelâm âlimleri zamanla te'vile daha çok yer vermişler, zaman zaman da kelâmda yenilikler yaparak, Kelâmı felsefe metotlarla tartışabilecek bir güce kavuşturmuşlardır. Gazzâlî'nin faaliyetleri bu hususun en canlı örneği olarak ele alınabilir. Kısacası, Eş'ârî kelâmında aklın büyük önemi vardır. Eş'ariliğin çıkışındaki ortam da bunun böyle olmasını zorunlu kılıyordu.
Tarihçe
Eş'ârî ekolü hicri 4. ve 5. (miladi 10. ve 11.) yüzyıllarda önce Irak ve Suriye'de yaygınlık kazanmaya başlamış daha sonra da Nizamiye medreselerine Eş'ârî âlimlerinin tayin edilişiyle geniş bir alana yayılma imkânı bulmuş ve Mısır ile Mağrîb ülkelerine kadar yayılmıştır. İmam Bakillâni ve Ebül Maâli gibi düşünürlerin yönetimi altında gittikçe gelişen bu öğreti baskısını diğer itikadi fırkalar üzerine öylesine arttırmıştır ki Eş'arilik karşıtı akımlar 12. yüzyıl'da batıya geçerek inançlarını Endülüs Arapları arasında yaşamak zorunda kalmışlardır.
Eş'ârî'den sonra bu ekole mensup olarak, ortaya atılan fikirleri geliştiren âlimler arasında şunları saymak mümkündür: Ebû Bekir el-Bâkıllânî (403/1012-1013); İmâmu'l-Haremeyn Cüveynî (478/1085-86); Ebû Hâmid Gazzâli (505/1111); Şehristânî (548/1153-54); Fahru'd-din Râzi (606/1209-10); Sayfullah Âmidî (631/1233-34); Beydâvî (685/1286-87); Sa'dud-din Teftâzânî (793/1390-91); Seyyid-i Şerif-i Cürcânî (816/1413-14); Celâlu'd-din Devvâni (908/15025-03).
Mezhepte farklı görüşlerin çok fazla olması
Eş'arilik farklı görüşleri içerme bakımından diğer Sünnî mezheplerinden daha geniş durumda bulunmaktadır. Buna örnek olarak Ebu İshâk İsferâyînî ve Halîmî'nin velilerin keramet göstermesinin mümkün olmadığını söylemeleri[15], Fahreddin Râzî'nin kullar için iyilik (husun) ve kötülüğün (kubuh) olduğunu kabul etmesi[16], Cüveynî ve bazılarının büyük-küçük günah diye bir ayrımın ontolojik olarak olmadığını iddia etmeleri[17], Eş'ari'nin mukallidin (aklıyla düşünmeden İslâm'a inanan kimse) mümin olamayacağını ama kafir veya müşrik de olmadığını söylemesi[2] (bu sadece Eş'arî'nin kendi görüşüdür, mezhebi bu görüşte değildir.), yine Eş'arî'nin kadınlardan da 4 peygamber (nebi) olduğunu söylemesi[18] (bu sadece Eş'arî'nin kendi görüşüdür, mezhebi bu görüşte değildir.), yine Cüveyni'nin peygamberler için küçük günah işlenmelerinin mümkün olduğunu söylemesi[19], mezhebin kurucusu hariç diğer Eş'ariler'in Varlığın mahiyetten (idealardan) farklı ve ona ilave olduğunu kabul etmeleri[20], Kâdı Bâkıllâni'nin Allah'ın duyma, koklama, doku idrakleri olan 3 subûti sıfatı daha olduğunu iddia etmesi[21] verilebilir. Bu hususta daha çok örnekler verilebilir. Mezhebin kendi içinde ihtilafları gerçekten çok olduğu için Yusuf Şevki YAVUZ mezhebin görüşlerinin bir noktada toplanamayacağını ifade etmiştir.[1]
Eş'ârîyye'nin başlıca i'tikâdî görüşleri
Eş'ârî ekolünün ana hatlarıyla genel görüşleri;
1. Marifetullah: Akıl hiçbir şeyi vâcip kılamaz. Akıl, Allah'ı bulabilecek güçte bile olsa, Allah'ı bilmek şer'ân vâciptir. Aklen bir vucûbiyyet yoktur. Şeriattan ve dinden haberi olmayan insan, hiçbir şeyden sorumlu değildir.
2. Nübüvvet: Nübüvvet için erkek olmak şart değildir. Kadın da peygamber olabilir.
3. Cüz-i İrâde: Cüzî irade müstâkil değildir, onu da Allah yaratır. Eş'ariyye bu şekilde Cebriyye'ye yaklaşır.
4. Kesb: Kesb, insan gücünün güç yetirilen şeyle birlikte olmasıdır. Eş'ârîyye ekolünde kesb anlayışı kapalı bir şekilde anlatılmıştır. Bu yüzden anlaşılması diğer meselelere göre daha zordur.
5. Husn ve Kubh: Husn ve kubh şer'îdir, akıl ile idrak olunamaz. Ancak Allah'ın emir ve yasağı ile bir şeyin iyi ya da kötü olduğu bilinir. Bir şey emredilmiş ise iyidir, nehyedilmiş ise kötüdür. Emir ve nehiy olmadan iyilik ve kötülük bilinemez.
6. Tekvin: Tekvin hakiki bir sıfat olmayıp, itibarı bir sıfattır, kudret sıfatının bir taallukudur.
7. Sebep ve Hikmet: Allah'ın fiilleri bir hikmete göre olmadığı gibi bir sebebe de bağlı değildir. Çünkü Allah, yaptıklarından sorumlu değildir.
8. Güç Yetirilemeyen Şeyle Teklif: Allah'ın insanın gücünün dışında kalan bir şeyin yapılmasını emretmesi ve kullarını bununla mükellef tutması caizdir. Ama böyle bir durum vaki olmamıştır.
9. İbadet Mükellefiyeti: Kâfirler, iman etmekle mükellef oldukları gibi ibâdet etmekle de mükelleftirler. İbâdet etmedikleri için ayrıca ceza göreceklerdir.
10. İrtidad: Dinden çıkmış olan kimse, yeniden iman ederse önceki âmelleri de kendisiyle geriye dönmüş olur.
11. Kelâm-ı Nefsi: Allah'ın kendi kendine konuşması demek olan kelâm-ı nefsî'nin işitilmesi caizdir.
12. Kur'an: Kur'anın mahluk olup olmadığı problemi; Kelâm-ı nefsî durumundaki Kur'an mahluk değildir. O Allah'ın kelâmıdır. Ses ve harflerden oluşmaz. Elimizde bulunan mushaf ise, ses ve harflere muhtaç olan kelâm-ı lâfzîdir ve mahluktur. Eş'arilere göre "Bir şeyi dilediğimiz zaman sözümüz ancak ona "ol" dememizden ibarettir. O da derhal oluverir." (En-Nahl: 40) ayeti bunun delilidir. Kur'an yaratılmış olsa idi, Allah kendi sözü olan Kur'an'a ol demiş olacaktı. Halbuki "ol" sözü de Kur'ân'dadır. Ayrıca Eş’arilere göre Kur’ân’ın bazı âyetleri, bazılarından daha büyük değerdedir. Matüridîlere göre ise, böyle bir şey söylemek doğru olmaz.
13. Ezelde Ma'dûma Hitab: Allah'ın hitâbının ezelde ma'duma (yokluk) taalluk etmesi caizdir. Buna göre Allah ezelde mütekellimdir. Eş'ariler bu şekilde yaratılmışlara ait bir özellik olarak gördükleri değişim olayını Tanrı'nın üzerinden nefyederler. (bkn. Antropomorfizm)
14. Tevbe-i Ye's: Ümitsizlik halinde yapılan tevbe makbuldur.
15. Şefaat: Şefaat haktır ve kıyâmet günü gerçekleşecektir.
16. Ru'yetullah: Yüce Allah'ın ahirette mü'minler tarafından gözle görülmesi mümkündür ve görülecektir. Bu hem aklı deliller hem de naklî deliller ile desteklenmiştir; O günde (kıyamette) peygamberlerin, velilerin ve müminlerin yüzleri apaydınlıktır. Rablerine orada hiçbir engel olmaksızın bakıcıdırlar. (Kıyâme Sûresi: 22-23)
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- YAVUZ, Yusuf Şevki. Eş'ariyye. TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995. c.XI s.449.
- BAĞDÂDÎ, Abdulkâhir. Kitabu Usuli'd-Dîn. Çvr. Ömer AYDIN. İşaret Yayınları, İstanbul 2016. s.291
- CÜVEYNÎ, Ebu'l-Me'âlî. Kitâbü'l-İrşâd. Çvr. Prof. Adnan BALOĞLU. T.D.V. Yayınları, Ankara 2016. s.292.
- GAZZÂLÎ, Ebu Hâmid. el-İktisâd. Çvr. Osman DEMİR. Klasik Yayınları, İstanbul 2018. IV. Baskı. s.174-75.
- RÂZÎ, Fahreddin. el-Mahsûl. Nşr. Cabir ALVANİ. Müessetü'r-Risâle. c.III s.73-74
- RÂZÎ, Fahreddin. Me'âlimü Usûli'd-Dîn. Çvr. Muhammet ALTAYTAŞ. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlar, İstanbul 2019. s.50-51
- BEYZÂVÎ, Kâdı Ebu Saîd. Tavâli'ü'l-Envâr. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2014. s.40
- CÜRCÂNÎ, Seyyid Şerîf. Şerhü'l-Mevâkıf. Trcm. Prof.Dr. Ömer TÜRKER. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2015. c.I s.440
- YAVUZ, Yusuf Şevki. Eş'ariyye. TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995. c.XI s.453.
- TEFTÂZÂNÎ, Sa'düddîn. el-Makâsıd. Çvr. İrfan EYİBİL. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2019. s.122-123.
- İBNÜ't-TİLİMSÂNÎ, Abdullah. Nşr. Mahmud Avvad SALİM. Şerhu Me'âlimi Usûli'd-Dîn. Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye, Kahire 2011. s.125-26.
- Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi 153
- Şehristânı, el-Mile'l 1/92-93
- İzmirli, Yeni İlm-i Kelâmı/l 10
- CÜRCÂNÎ, Seyyid Şerîf. Şerhü'l-Mevâkıf. Trcm. Prof.Dr. Ömer TÜRKER. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2015. c.III s.544-45
- RÂZÎ, Fahreddin. Me'âlimü Usûli'd-Dîn. Çvr. Muhammet ALTAYTAŞ. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlar, İstanbul 2019. s.164-68
- CÜVEYNÎ, Ebu'l-Me'âlî. Kitâbü'l-İrşâd. Çvr. Prof. Adnan BALOĞLU. T.D.V. Yayınları, Ankara 2016. s.317.
- İBN FÛREK. Mücerredü Makâlâti'ş-Şeyh. Thk. Ahmed Abdurrahim SÂYİH. Mektebü's-Sekâfeti'd-Dîniyye, Kahire 2005. s.180.
- TEFTÂZÂNİ, Sa'duddîn. Şerhu'l-Makâsıd. Nşr. İbrahim Şemseddin. Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Lübnan 2011. c.III s.310.
- TEFTÂZÂNÎ, Sa'düddîn. el-Makâsıd. Çvr. İrfan EYİBİL. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2019. s.128-135.
- RÂZÎ, Fahreddin. el-Muhassal. Çvr. Eşref ALTAŞ. Klasik Yayınları, İstanbul 2019. s.163.