Irak'taki Yahudilerin tarihi
Irak Yahudileri (İbranice: יֵהוּדִים בָּבְלִים) Irak'ta doğmuş veya onların çocukları olan Yahudilerdir. Yahudilerin Irak topraklarındaki varlığı MÖ 586'daki Babil Sürgünü ile belgelenmiştir. Irak Yahudileri dünyanın en eski topluluklarından olup tarihi önemi en yüksek Yahudi cemaatlerinden biridir.
| |
| |
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
---|---|
İsrail | ~400.000 |
ABD | 15.000[1] |
Birleşik Krallık | 6500 [2] |
Irak | <50 [3][4] |
Diller | |
| |
Din | |
|
Ezra, Babil Yahudi cemaatinin üyelerinden biriydi ve onun Judea'ya dönüşü, Yahudi ibadet sistemindeki önemli değişiklerle bağdaştırılır. Talmud, bugün Irak olarak düşünülen Babil'de bir araya getirilmiştir.[5]
Babil döneminden İslam halifelerinin yükselişine kadar, Babil, Yahudi eğitiminin merkezi oldu. Moğol istilası ve Orta Çağ'da İslami dönemdeki ayrımcılıklarla cemaat düşüşe geçti.[6] Osmanlı İmparatorluğu döneminde Irak Yahudileri daha başarılı oldular. 19. yüzyılın ikinci yarısında cemaat, okullar kurmaya başladı.[7]
20. yüzyılda Irak'ın bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynayan yaklaşık 120.000 Yahudi 1948 Arap-İsrail Savaşıyla zulüme uğrayınca hemen hemen hepsi ülkeyi terketti.[8] Çoğu yeni kurulan İsrail'e göç etti, bugün ise Irak'ta 100'den az Yahudi kalmıştır.
Antik çağ
Tora'da Babil şehri ve Babil ülkesi her zaman açıkça ifade edilmemiştir, genelde her ikisi için de aynı isim kullanılmıştır. Bazı pasajlarda Babil toprakları için Şinar ve sürgünden sonra Kaldea dendiği görülür. Tekvin'de Babil, Bavel, Uruk, Akad ve Kalne'yi kapsayan yer olarak tasvir edilir ve Nimrod'un krallığının başladığı yerdir. Burada Babil Kulesi bulunmaktaydı ve hükümdar Amrafel'in makamıydı.
Tarihi kitaplarda Babil isminin sıkça ima edildiği görülür (Krallar kitabı'nda en az 31 kere bahsedilmiştir) fakat buradaki Babil'in şehir mi yoksa ülke mi olduğu belirsizdir. Bu imalar İsrailoğullarıyla başta Marduk-baladan ve Nebukadnezar olmak üzere Babil krallarının temasından kaynaklanmaktadır. Tarihler, Ezra ve Nehemya kitaplarında Kiros'a odaklanılmıştır fakat Nebukadnezar ve Artahşasta'ya atıfta bulunur.
İsrail'in şiirsel edebiyatında Babil önemli bir rol oynamazken Peygamberler kitabında ise bunun aksi söz konusudur. Yeşaya kitabında "uzak diyar" olarak görülen Babil'den "külfet" olarak bahsedilir. Babil hayatı ve tarihi açısından kaynak olarak Yeremya kitabı rakip tanımamaktadır. Yeremya'nın Nebukadnezar hükümdarlığı ile ilgili yazdıkları, yakın tarihte, Babil tarihinin aydınlatılmasına ışık tutmuştur.
Antik çağın sonu ve Babil sürgünü
MÖ 6. yüzyılda, Yehuda Krallığı'ndaki Yahudiler Nebukadnezar tarafından üç kere Babil'e sürgüne günderildi. Bu üç farklı olay Yeremya kitabı'nda yer almaktadır.[9] Sürgünlerden ilki, Kral Yehoyakin'in haraç vermeyi kesmesinin ardından Kudüs Tapınağı'nın kısmen yağmalanmasıyla gerçekleşti.[10] Bundan 11 yıl sonra Nebukadnezar tarafından tahta geçirilen Sıdkiya hükümdarlığında, Judea'da ayaklanma gerçekleşti, bunun sebebi Mısır ordularının yakınlığından doğan cesaretlenme olabilir. Şehir yerle bir edildi ve tekrar kovulmalar gerçekleşti.[11] Son olarak, bundan 5 yıl sonra, Yeremya üçüncü bir sürgünün gerçekleştiğini yazmaktadır. Pars Kral Kiros'un Babil'i yenmesiyle MÖ 537'de Yahudilere anavatanlarına dönme izni verildi; 40,000'de fazla Yahudinin bu ayrıcalıktan yararlandığı söylenmektedir.
Tora'da, Yahudilerin Babil'e olan sürgünleriyle ilgili fazla detay bulunmamaktadır; bazı kaynaklar bu eksikliği bölgesel efsane ve geleneklerle örtmeye çalışmaktadır. Bu sebeple, "Küçük Tarihçe" olarak da bilinen Seder Olam Zutta'da tarihi devamlılığı sağlamak için sürgündeki liderlerin soyunu Yekoniya'ya dayandırmaktadır; Yekoniya'nın kendisi de sürgüne gönderilmişti. "Küçük Tarihçe", Zerubbabel'in Yunan döneminde Judea'ya döndğünü yazsa da bu tarihi bir gerçeklik olarak kabul edilemez. Babil sürgününde dahi David hanedanlığından olanlar liderlik yaptı. Makkabi ayaklanması sırasında Judea'lı soylu aile Babil'e göç etti.
Yunan dönemi (MÖ 300'ler - MÖ 160)
Büyük İskender'in seferleriyle Doğu'daki Yahudiler ile bilgiler batı dünyasına ulaştı. İskender'in ordusundaki birçok Yahudi, dini sebeplerden dolayı, Babil'deki Belus tapınağın onarımına katılmayı reddettiler. MÖ 312'de I. Selevkos Nikator'un tahta çıkması, Yahudiler, Suriyeliler ve resmi olarak Partlar tarafından yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul edildi. Bu Selevkos çağı batıda kaldırılmasına rağmen doğuda uzun bir süre devam etti. Nikator'un Dicle'de kurduğu Selevkiya şehri hahamlar tarafından "Büyük" ve "Küçük Tarihçe" kitaplarında bahsedilmektedir.[12] Babil'de, Yahudilerin Galatyalılara karşı kazandığı zafer[13] Selevkos Kallinikus veya III. Antiokus döneminde gerçekleşmiş olmalıdır.
Partlar dönemi
Yahudi kaynaklarda Partların etkisi hatta "Part" ismi geçmemektedir. "Küçük Tarihçe"de ise Arsak hanedanlığından Ermeni prens Sanatrokes, İskender'in ardıllarından biri olarak gösterilir. Asya prensleri içinde, Yahudilerle ilgili Roma fermanlarının Arsak'a ulaştığı[14] bilinmektedir fakat bunun hangi Arsak olduğu belirtilmemiştir. Bundan kısa bir süre sonra, Part-Babil ülkesi bir Yahudi prensin ordularınca çiğnendi; Suriye kralı Antiokus Sidetes, müttefiği I. Hurkanus ile Partları MÖ 129'da Büyük Zab'da yendi; kral Şavuot ve Şabat sebebiyle iki gün mola verdi. MÖ kukla-kral II. Hurkanus, Partların eline düştü, ve Partların gelenekleri gereği, Hurkanus'un krallığa uygun olmaması için kulakları kesildi. Görünüşe göre Babil'deki Yahudilerin sürgündeki Hurkanus için baş rahiplik kurma isteği vardı ve eğer bu gerçekleşseydi sürgündeki Yahudiler Filistin'den bağımsız olacaktı. Fakat bunun tam tersi oldu: Filistin'dekiler Ananel isimli bir Babilli Yahudiyi baş rahip yaptı ve bu Babilli Yahudilerin hoşuna gitti. Yine de, Babilin de içinde bulunduğu diyasporadaki Yahudiler festivallerde Kudüs'e hac için gitmeleri gerektiğinden hiçbir zaman Filistin'den bağımsız olamadılar.
Partların Yahudilere karşı ne kadar özgürlükçü oluşuna örnek olarak, Yahudilerin küçük bir korsan devleti olan Nehardea'ya izin vermesi gösterilebilir. Bir başka ilginç olay ise Adiabene kralının Yahudiliğe geçmesidir. Bu olaylar Part krallarının hem hoşgörülü olduğunu hem de zayıf olduklarını göstermekteydi. Babil Yahudileri, Yahudiye'deki dindaşlarıyla aynı görüşte olduklarından onlarla birlikte Vespasian'a karşı savaşmak istiyordu; fakat savaşa başlamak için Trajan önderliğindeki Romalıların Partlara saldırmasını beklediler. Babil Yahudilerinin ayaklanması, Roma'nın Babil'i henüz ele geçirmediğini gösteriyordu. Philon buradaki yüksek sayıdaki Yahudilerden bahsediyordu; şüphe yok ki Yahudi nüfusu Kudüs'ün düşmesinden sonra artmıştı. Babil, Kudüs'ün düşmesinden sonra Yahudilerin merkezi haline gelmişti. Şüphesiz, Bar Kohba İsyanı'nın hüzünle bitmesi bölgedeki Yahudi nüfusunu arttırdı.
Devam eden Roma-Pers Savaşlarında, Yahudilerin, tapınaklarını yıkan Romalılardan nefret etmek ve bu nedenle Partların safhasında yer almak için birçok geçerli sebebi vardı. Belki de bu nedenlerle, Babil Yahudileri, özellikle David hanedanlığından gelenler, sundukları hizmetlerden dolayı, Part kralları tarafından durumları yükseltildi; bu zamana kadar sırf "vergi toplayıcıları" olanlara prensliğe yakışır bir onursal unvan olan, "Sürgündekilerin lideri" anlamına gelen "Reş Galuta" denmeye başlandı. Dış etkiler olmadan kendi iç işlerini geliştirebilmek için merkezi otorite verildi.
Yahudiliğin merkezi olarak Babil (219 - ~1050)
Kudüs'ün düşmesinden sonra Babil, bin yıldan fazla süreyle Yahudiliğin merkezi haline geldi. Rabbi Abba Arika, ya da kısaca Rab, 70 yılındaki Kudüs Kuşatmasının ardından Yahudiliğin devam etmesindeki kilit isimlerden biri oldu. Rab, 219'da Filistin'den ayrılıp Babil'deki evine döndü, bu, Babil Yahudiliğinde bir akımın başlangıcı olarak kabul edilir; Babil Akademisi asırlar boyunca egemen bir rol oynadı. Nehardea'daki Babil Akademisini arkadaşı Samuel'e bırakan Rab, Sura Akademisini açtı. Böylece, Babil genelinde birbirinden uzak ve bağımsız iki Akamedemi varlığını sürdürdü. Rab ve Samuel benzer olarak görüldükleri için iki akademi birbirine eşit derecede etkili olarak kabul edilmekteydi. Derslerinden çıkan yorumlar Babil Talmudu'nun oluşmasında etkili oldu. Çift liderli Babil Akademilerinin onyıllar boyunca uyum içinde varolması bir fenomen olarak görülür ve bu dönemde Babil Yahudiliği şekillenmiştir.
Akademinin en önenmli eseri, cemaatin iki lideri olan Rav Aşi ve Ravina'nın 550'lerde düzenlediği Babil Talmudu'dur. Savoraim (Talmud sonrası hahamlar) tarafından Talmud 250 sene boyunce düzenlenmeye devam etti; metnin büyük kısmı 700'lerde tamamlandı. Mişna ve Babil Gemarası Talmud Bavli yani Babil Talmudu'nu oluşturmaktadır.
Babil Talmudu, Rab ve Samuel'in kurduğu akademilerde 3 asır boyunca geliştirildi ve bunu takiben bir 5 asır boyunca azimle sahip çıkılıp okullarda öğretildi ve etkisi diyaspora Yahudileri tarafından kabul edildi. Sura ve Pumbedita şehirleri eğitim için tek önemli şehirler olarak görülür: başkanları ve bilgeleri tartışmasız otoritelerdi, verilen kararlar dört gözle beklenir ve hayatta olan her Yahudi cemaatince kabul edilirdi. Haggadistlerin dediğine göre "Tanrı, bu iki akademiyi, (Yeşaya'da geçen) sözün tutulması için yarattı."[15] Pumbedita'daki akademi, baş hahamın 1038'de öldürülmesiyle, Sura akademisi de bundan kısa bir sonra kapandı.
Sasaniler dönemi (225 - 634)
Pers halkı dünya tarihine tekrar damgasını vurdu. I. Ardeşir, 226 kışında Arsak hakimiyetini yıkıp Sasani hanedanlığını kurdu. Kuzey İran'da yaşayan Mitraizm ve Zerdüştlüğün takipçileri olan ve Pehlevi dilini konuşan Partların aksine Sasaniler milliyetçilik üzerinde yoğunlaştılar ve heterodoks görüşlü Zerdüşt kilisesi kurup diğer inançlar üzerinde baskı kurdular.
I. Şapur'un Yahudilere olan yaklaşımı dostaneydi. Şmuel ile olan arkadaşlığı sayesinde Yahudi cemaati avantaj sağladı. II. Şapur'un annesi Yahudiydi, bu da Yahudi cemaatine bir takım avantajlar ve dini özgürlük getirdi. Bu dönemde yaşayan Babilli Talmudist haham Rava ile arkadaştı. Bu arkadaşlık sayesinde Pers İmparatorluğu'ndaki Yahudilere karşı konulan baskıcı kurallar hafifletildi. Rava, çabuk düşünen en başarılı öğrencisi Abaye'yi Şvur Malka (Kral Şapur) olarak çağırmaktaydı.
Hristiyanlar ve Yahudiler arada bir zulümlere maruz kalıyordu fakat Yahudiler İsfahan gibi şehirlerde kompakt şekilde yaşadıkları için genel zulümlerden Hristiyanlar kadar etkilenmediler. Genelde, iki zulüm arasından uzun zaman geçerdi ve bu aralarda Yahudi öğretileri yükselişe geçerdi. 5. yüzyılda Yahudiler, II. Yezdigirt ve I. Firuz hükümdarlıkları döneminde zulümlerle karşılaştılar.[16]
İslami Arap dönemi (634 - 1258)
İslam hakimiyeti altındaki Yahudiler, Hristiyanlar ve Zerdüştçülere yapılan ilk uygulama cizye ve gayri menkul vergisi haraç'tı. İlk halife olan Ebu Bekir Irak'a ünlü savaşçı Halid bin Velid'i ve bir Yahudi olan (ve sonradan İslam'a geçen) Ka'ab al-Ahbar'ı yolladı ve başarıyla döndüler.
Yahudiler, daha ılımlı muamele beklediğinden Arapların bölgeyi fethetmelerini istemiş olabilir. Theophanes ve Abraham Zacuto'nun anlattığına göre, sürgündeki Yahudilerin lideri Bostanai, Ömer ibn Hattab'ın güvenini kazanmış karşılığında II. Hüsrev'in kızı kendisine eş olarak verilmiştir. Anlatılan hikâyelerde Bostanai, şöhretli, Arap generaller tarafından kendisine ayrıcalıklar tanınan biri olarak gösterilir; öyle ki sadece Müslümanların takmasına izin verilen "mühür yüzüğü"nün Bostanai tarafından takılmasına izin verilmiştir.
Ömer ve Osman'ın ardından başa Ali (656) geçti ve Yahudiler Muaviye'ye karşı Ali'nin safhasında yer aldılar. Güney Arabistanlı Yahudi vaiz Abdallah ibn Saba, İslam'ı övmüş, Muhammed'in ortaya çıkışını Yahudilik hissiyatına oturtarak açıklamaya çalışmıştır. Ali, Kufe'yi başkent yaptı ve 641'de Arabistan Yarımadası'ndan kovulan Yahudiler bu şehre yerleşti. Muhtemelen bu göçmenler sayesinde Arapça Yahudi cemaati içinde daha bir oturaklı hale geldi. Yahudi tarihçelerine göre Ali Firuz Şabur'u fethettikten sonra 90,000 Yahudi buraya yerleşti. Sura Akademisi başkanı Mar İshak, Sura'ya halifeyi ziyaret edince kendisine ayrıcalıklar tanındı.
Halifeliğin geneline kıyasla, Babil Yahudilerine verilen bir çeşit merkezi pozisyonla Babil'de Yahudi yaşamı devam etti. Bu dönemde akademi başkanlarının büyük etkileri ve otoriteleri vardı ve Yahudi cemaati gönüllü olarak onları cemaat liderleri olarak benimsemekteydi. Fakat kısa bir süre sonra sürgündeki liderler ile akademi başkanları arasında rekabet baş göstermeye başladı. Sürgün liderleri safhasında yer alan Mar Yanka Pumbedita'daki akademi hahamlarına zulümler yapmaya başlayınca hahamlar Sura'ya kaçmak zorunda kaldı ve ancak Mar Yanka ölünce (730) şehre geri döndüler. "Arap döneminde sürgün liderliği satılığa çıktı"[17]; Şerira asırlar sonra övünerek Bostanai'nin soyundan gelmediğini belirtti. Arap efsanesinde Reş Galuta önemli bir kişilik olarak kalmaya devam etti; onların ruhları görebildiklerine inanılmaktaydı.
Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz (717-720) Yahudilere karşı zulümlerde bulundu. Valilerine emir verdi: "Hiçbir kiliseyi, sinagogu yıkmayın veya yakmayın, ama yenisisin inşa edilmesine izin vermeyin." II. Isaac Iskawi (~800'ler), Harun Reşid'den (786-809) resmi mührün taşınması onayını aldı. Harun, imparator Şarlman ile buluştuğunda Yahudi Isaac da oradaydı. Dendiğine göre Charles (muhtemelen Dazlak Karl) "Babil kralı"ndan kendisine asil soydan birisini vermesini istedi; cevap olarak halife ona Rabbi Mahir'i verdi; bu Babil Yahudileriyle Avrupa Yahudileri arasında kurulan temasın ilk aşamasıydı. Yahudilerin, Yahudi olduklarını gösteren sarı arma takmaları kanunu Harun zamanıda yürürlüğe girmiş olsa da Yahudiler Arap kültüründen olumlu olarak etkilenmiştir; Harun döneminden başlayak ardıllarının dönemlerinde dahi (özellikle Al-Mamun (813-833)) Yahudiler bilime eğilim gösterdiler.
Araplar gibi Yahudiler de azimle bilgi yayma taraftarıydı, bu sebeple Yunan ve Latin eseleri, genelde Bilgelik Evi'nde tercüme etmişler ve korumuşlardır. Dini felsefe çalışmalarıyla ilgilendiler (kelam), genelde Mutezile ile hemfikir oldular ve insanın özgür iradesine inandılar. Öte yandan, hükûmet Yahudileri aşağılamak için elinden geleni yaptı. Bütün kafirler - Magi, Yahudi ve Hristiyanlar - Mütevekkil tarafından arma giymeye mecbur edildiler; ibadet yerlerine el konulup camileştirildi; devlet görevlerinden ihraç edildiler ve evlerinin değerinin %10'unu vergi olarak ödemeye zorlandılar. Mutadil'in (891-902) dediğine göre Yahudiler devlet hizmetçileridir ve Hristiyanlardan sonra gelir.
Moğol dönemi (1258 - 1534)
Halifeliğin son günlerinde Moğol İmparatorluğu yükselişe geçti. Bar Hebraeus'a göre, Moğol kabileleri kafirler, Yahudiler ve Hristiyanlar arasında ayrım gözetmemekteydi; Marco Polo'nun anlattığına göre Büyük Han Kubilay Han'ın ordularında Yahudiler bulunmaktaydı. 1258'de Halifeliği yıkan ve 1260'ta Filistin'i fetheden Hülagû Han Müslümanlara, Yahudilere ve Hristiyanlara karşı hoşgörüyle yaklaştı. Moğol hakimiyeti altındaki rahipler cizye ödemekten muaf edildiler. Hülagû'nun ikinci oğlu Ahmet Teküder İslam'ı benimsedi fakat ardılı Argun Han (1284-91) Müslümanlardan nefret etti ve Yahudilerle Hristiyanlara dostça davrandı; baş danışmanı Bağdatlı Yahudi bir doktor olan Sa'd al-Daula'ydı. Han'ın ölümünün ve danışmanın öldürülmesinin ardından Müslümanlarla Yahudiler arasında çatışmalar başladı. Gayhatu'nun maliye bakanı Reşid al-Daula isimli bir Yahudiydi. Gazan Han ise Müslümanlığa geçip Yahudileri ikinci sınıf vatandaş yaptı. Irak üzerinde hakim olan Mısır sultanı Nasır aynı kanunları 1330'da yürürlüğe sokup yeni kısıtlamalar getirdi. Moğolların Yahudilere karşı öfkeli tavırları nedeniyle yerli Yahudiler başka yerlere kaçmak zorunda kaldı.
Moğol istilaları nedeniyle hali hazırda bulunan Yahudi cemaati ya yok oldu ya kaçtı; sonradan oluşan Yahudi cemaati, başta Halep olmak üzere, diğer yerlerden gelen göçmenlerle kuruldu. Bu nedenle Irak Yahudilerinin tarihi süreklilik göstermemektedir.[18]
Osmanlı hakimiyeti (1534 - 1918)
Bazı el değiştirmelerden sonra Mezopotamya ve Irak en sonunda Osmanlı Türklerinin eline geçti; Sultan II. Süleyman, 1534'te Tebriz ve Bağdat'ı Perslerden alınca Yahudi yaşamında gelişmeler başladı. Persler 1623'te bölgeyi tekrar fethedince Yahudiler için durum çok daha kötüleşti, öyle ki Türkler Irak'ı 1638'de tekrar ele geçirdiğinde ordularında Yahudiler vardı, bazı kaynaklara göre Yahudiler ordudaki askerlerin %10'unu oluşturuyordu. Osmanlı'nın Irak'ı tekrar fethetmesi bir bayram olarak kabul edildi: "Yom Nes" (mucize günü)
1743'te gerçekleşen veba salgını nedeniyle Bağdat Yahudilerinin büyük bir kısmı ve hahamların hepsi öldü. Hayatta kalan Bağdat Yahudi cemaatin Halep'teki cemaatten bir hahambaşı göndermelerini isteyince cemaatin başına Rabbi Sadka Behor Hüseyin geçti.[19] Bu atamanın etkisi olarak Irak Yahudileri Sefarad kültürü içinde asimile oldu.
Zamanla, bölgedeki merkezi Türk kontrolü bozulmaya başlayınca Yahudilerin durumu kötüleşti fakat nüfus artmaya devam etti. Bu bozulmaya örnek olarak Daud Paşa'nın Yahudilere karşı olan zulmü gösterilebilir, böylece aralarında David Sassoon'un da bulunduğu çoğu Yahudi bölgeden kaçtı. 1884'te Bağdatta 30,000, 1900'de ise 50,000 Yahudi vardı. Cemaat, Yahudi tarihinde önemli kabul edilen hahamlar çıkarmıştır; Ben İş Hay olarak da bilinen Yosef Hayim ben Eliyahu Mazal-Tov buna bir örnektir.
Modern Irak (1918'den bugüne)
Sosyolog Philip Mendes'in iddiasına göre, 1930'lar ve 1940'lardaki anti-Yahudi olaylar gerçekleşmeden önce Yahudiler kendilerini ayrı bir ırk veya milletten ziyade Yahudiliğe inanan Araplar olarak görüyordu.[20] Buna ek olarak, ilk İşçi Siyonizm Avrupa Yahudilerine odaklanmıştı çünkü Irak Yahudileri tarımla ilgilenmiyordu. Sonuç olarak "II. Dünya Savaşı'na kadar, az sayıda Irak Yahudisi sosyalist ideale ilgi duyduğu için Siyonizm ilerleme kat edemedi."[21]
1918'deki İngiliz Mandası kontrolünden 1932'de bağımsızlık kazanılıncaya kadar, eğitimli Yahudiler kentsel yaşamda önemli roller aldılar. Irak'ın ilk maliye bakanı Yahudi olan Sassoon Eskell'di ve Yahudiler yargı ve posta sisteminin geliştirilmesi için önemliydi. 1947 Bağdat Ticaret Odası kayıtlarında 19 üyenin 10'unun Yahudi olduğu gözükmektedir. 1930'larda Bağdat'ın yeni açılan radyosundaki müzik grubu çoğunlukla Yahudilerden oluşuyordu. Irak meclisinde Yahudi temsilciler vardı, birçok Yahudi bürokraside önemli yerlerde yer alıyordu, bu da Irak halkının zoruna gitmekteydi.
1930'larda Irak Yahudilerinin durumu kötüye gitmeye başladı. Önceden Irak Arap milliyetçileri Irak Yahudilerini yandaş Araplar olarak görürken Nazi propagandaları ve Filistin Mandası anlaşmazlığı nedenleriyle bu görüş değişti. Irak Yahudileri vatanlarına olan sadakati göstermeye çalışırken ayrımcılığa ve sert kanunlara maruz kalıyordu. 27 Ağustos 1934'te Yahudiler devlet görevlerinden alındı, kolej ve üniversitelere kota konuldu. Siyonist aktiviteler, Yahudi okullarda İbranice ve Yahudi tarihi öğretilmesi yasaklandı. Nazi yanlısı Raşid Ali Geylani'nin devrilmesiyle Bağdat'ta 1 ve 2 Haziran 1941'de Farhud pogromu gerçekleşti ve 200 Yahudi öldürüldü (bazı kaynaklar bunu daha yüksek gösterir), 2000 kişi yaralandı ve 3 milyon dolarlık hasar meydana geldi. Aynı anda diğer şehirlerde yağmalamalar baş gösterdi. Bunun ardından Filistin'den Siyonist temsilciler nefsi müdafaa öğretmeleri için Irak Yahudilerine gönderildi.[21]
Irak Başbakanı Nuri Said Paşa, "Yahudiler her zaman şeytan kaynağı ve Irak'a zarar olmuştur. Casusdurlar. Irak'taki mallarını sattılar, içimizde onların işleyebileceği toprak yok. O zaman nasıl yaşayabilirler? Irak'ta kalırlarsa ne yapacaklar? Hayır, hayır arkadaşım, imkanımız varken onlardan kurtulmamız bizim için en iyisidir" demiştir.[22] 1948'de ülkede sıkı yönetim ilan edildi ve Siyonizm suçunun cezası arttırıldı. Askeri mahkemeler Yahudilerin gözünü korkutmaktaydı, Yahudilerin kentsel hizmetleri feshedildi, üniversitlere kotalar konuldu, Yahudi iş yerlerine boykotlar yapıldı[23] ve ülkedeki en önemli anti-Siyonist Yahudi işadamlarından biri olan Şefik Ades İsrail'e mal satma suçlamaları nedeniyle tutuklanıp idam edildi, bu olay Yahudi cemaatini şoke etti.[24] İlaveten, diğer Arap Birliği ülkeleri gibi, İsrail'i güçlendirebileceğinden, Yahudilerin yasal yollarla İsrail'e göç etmesini yasakladı. Fakat yoğun diplomatik baskılar nedeniyle fikirlerini değiştirdiler. Hükûmetin anti-İsrail gerekçelerle Yahudiler üzerinde baskı kurması ve halkın antisemit hareketleri Yahudiler üzerinde korku ve belirsizlik hissi yarattı. "İstisnalar dışında sadece Yahudiler saat takardı. Pahalı bir saat olduğunu anlayan polis adama saati sorma bahanesiyle yaklaştı. Adamın Yahudi olduğuna kanaat getirince saatini elinden alıp adamı göz altına aldı. Hakime, saatte bir tel olduğunu ve böylece Filistin'deki Siyonistlere askeri sırları aktardığı sırada suçüstü yakaladığını söyledi. 'Kanıt'ı incelemeden ve sorgulamadan hakim Yahudiye cezasını verdi ve ödül olarak saat polise verildi."[25]
1949'da, birçok tutuklamalara rağmen, Irak'ta yeraltı Siyonist örgütü kuvvetli bir şekilde yerleşti. Siyonistler Irak Yahudilerini ayda 1000 kişi olmak üzere Irak'tan İsrail'e yasadışı yollarla kaçırıyordu.[26] Varlıkların ülkeyi terketmesini engellemek için, Mart 1950'de, vatandaşlıktan çıktığı sürece Yahudilerin ülkeden çıkmasına izin veren kanun yürürlüğe girdi. Ian Black'e göre bu kararın verilmesindeki itici güç ekonomikti, ülkeyi terk eden Yahudilerin varlıkları hazineye eklenecekti, ayrıca "sorunlu halk" olan Yahudilerden de böylece kurtulunacaktı.[27] İsrail ilk önce bu kadar göçmeni kabul etmekte çekimserdi[28] fakat en sonunda Mart 1951'de Ezra ve Nehemya Operasyonu ile olabildiğince Irak Yahudisi İsrail'e getirildi. Temsilciler tarafından Yahudilerin göç etmek için kayıt olmaları teşvik edildi.
Mart 1950'deki göç yasasından bu yılın sonuna kadar 60,000 Yahudi Irak'tan ayrılmak için kayıt oldu. Tutuklamalar ve Yahudilerin işlerinden kovulmalarının yanı sıra birçok kişinin ölümüne ve yaralanmasın sebep olan Nisan 1950'de başlayan bombalamalar göçleri hızlandırdı. Kanunun süresinin dolmasına iki ay kala, 85,000 Yahudi kayıt olduktan sonra, Masuda Şemtov sinagoguna yapılan bombalı saldırıda 3 veya 5 kişi öldü ve birçok kişi yaralandı. Yasanın süresi Mart 1951'de dolmasına rağmen, hükûmetin ülkeden ayrılmış ve ayrılmamış Yahudilerin malvarlıklarını dondurmasıyla kanunun süresi uzatıldı. Bunu takip eden birkaç ay içinde birkaç bin Yahudi dışında bütün Yahudiler ülkeden ayrılmak için kayıt yaptırdı. bunun akabinde gerçekleşen bombalı saldırılarda fazla ölüm olmazken psikolojik olarak halkı etkiledi. Ezra ve Nehemya Opersayonu ile 120,000 dolayında Yahudi hava yoluyla İran ve Kıbrıs üzerinden İsrail'e nakledildi.
Bombalamaları gerçekleştirenlerin arkasında kimlerin olduğu tartışma konusudur. Bombalamaların arkasında Yahudilerin olduğu intibasına rağmen 1960'ta İsrail'in yaptığı gizli araştırmada ne emrin İsrail tarafından verildiği ne de bunun için geçerli bir sebebin olduğu kanıtlanabildi.[29][30] Bu soruya cevap hala bulunamamıştır: Iraklı aktivistler atakların İsrail tarafından planlandığını savunmakta ve İsrail yetkilileri buna şiddetle karşı çıkmaktadır.[31] Tarihçi Moşe Gat'ın açıklamasına göre, "İsrail'e varan Iraklı Yahudilerin ortak inancına göre bombalar Siyonist ajanlar tarafından atılmıştır."[32] Sosyolog Phillip Mendes, Gat'ın iddialarını desteklemektedir.[33]
Gazeteci Naeim Giladi'ye göre bombalamalar "Yahudiler arasında korku yaratıp İsrail'e göç etmelerini sağlamak için Siyonist ajanlar tarafından işlenmiştir" ve bu görüş İsrailli Kara Panterler (1975), David Hirst (1977), Wilbur Crane Eveland (1980), Uri Avnery (1988), Ella Şohat (1986), Abbas Şiblak (1986), Marion Wolfsohn (1980) ve Rafael Şapiro (1984)'nun da içinde bulunduğu anti-Siyonist yazarlar tarafından desteklenmektedir. Giladi, makalesinde CIA'nin kıdemli memuru Wilbur Crane Eveland'in "Ropes of Sand" kitabında olayları anlattığını yazmıştır.
Mordechai Ben Porat'ın bu olaylarda parmağı olduğunu belirten Iraklı gazeteci sonradan özür diledi.
Irak yetkilileri bu olayları işlemekle suçlanan 3 yeraltı Siyonist örgüt üyesini tutukladı. Bunlardan ikisi, Şalom Salah Şalom ve Yosef İbrahim Basri suçlu bulunup idam edildi, yakalanan üçüncü kişi ise uzun süreli hapis cezasına çarptırıldı. Salah Şalom'un dediğine göre kendisine işkence edildiği için suçunu "kabul etmek" zorunda kaldı ve Yosef Basri bu süreç boyunca masumiyetini korudu.
Birkaç yıl sonra Siyonist temsilcilerden Yehuda Tager bombalamaların Müslüman Kardeşler tarafından yapıldığını, sonra da tutuklanan meslektaşlarının suçluluğu üzerinde şüphe etkisi yaratmak için, Yosef Beit-Halahmi kendi inisiyatifiyle, İsrail'in emri olmadan, saldırıları organize ettiğini belirtti.[34]
Çoğu Irak'ın ana şehirlerinde olmak üzere Yahudiler büyük miktarda mal varlığını geride bıraktı. Çok sayıda göçmen Ma'abarot denilen İsrail'in mülteci kamplarında bulunuyordu. Ezra ve Nehemya Operasyonu'nun ardından Irak'ta kalan 10,000 Yahudiden çoğu Abdülkerim Kasım dönemini yaşadı ve bu dönemde durum iyileşmeye başladı, fakat Aref kardeşler ve Baas Partisi dönemlerinde antisemitizm yine yükselişe geçti ve en sonunda 1969'da 9'u Yahudi olmak üzere 14 Iraklı İsrail'e casusluk yaptığı gerekçesiyle yalan yere suçlanınca geriye kalan Yahudilerin çoğu da Irak'ı terk etti.[35][36][37]
1970'lere gelene kadar Irak'taki Yahudi nüfusu her gün daha azaldı. 2004 itibarıyla ülkede 100'den az Yahudi kalmıştı ve Irak anayasasında Yahudilerin bir azınlık grubu olarak kabul edilip edilmemesi tartışıldı.[38]
Ekim 2006'da, 12 kişilik Bağdat Yahudi cemaatinin hahamı Rabbi Emad Levy, yaşamını "hapis hayatı"na benzetti. Dediğine göre, mezhep farklılıklarından kaynaklanan vahşet sebebiyle Yahudiler "kaçırılma veya öldürülme korkusundan" evden dışarı çıkamamaktadır.[39]
Son varsayıma göre Bağdat'taki Yahudi nüfusu 7[40] veya 8'dir.[41] Irak'ta görev alan Amerikan askerleri arasında 3 Yahudi din görevlisi bulunmaktadır.[42]
Ayrıca bakınız
- 1950-1951 Bağdat bombalamaları
- Barzani Yahudi Neo-Aramcası
- Bağdadi Yahudiler (Bugün Hindistan ve Pakistan'da yaşayan Irak Yahudileri)
- Ezra ve Nehemya Operasyonu
- Farhud
- Irak müziği
- Irak'ta din
- Lişana Deni
- Lişanid Noşan
- Sassoon ailesi
- Yahudi Bağdat Arapçası
- Yahudi Irak Arapçası
- Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü
Bibliyografi
- A. al-'Arif, An-Nakba, 1947–1955, vol. 4 (Sidon and Beirut: Al-Maktaba al-'Asriya, 1960).
- E. Black, Banking on Baghdad (Wiley, 2004).
- I. Black & B. Morris, Israel's Secret Wars (Futura, 1992).
- M. Gat, The Jewish Exodus from Iraq, 1948-1951 (Frank Cass, 1997).
- H. Haddad, Flight from Babylon (McGraw-Hill, 1986).
- S. Hillel, Operation Babylon (Doubleday, 1987). ISBN 0385235976
- N. Rejwan, The Jews of Iraq (Weidenfeld & Nicolson, 1985).
- R. S. Simon, S. Reguer, M. Laskier, The Jews of the Middle East and North Africa in Modern Times (Columbia University Press, 2003).
- N. Stillman, The Jews of Arab lands in modern times (Jewish Publication Society, 1991).
- C. Tripp, A History of Iraq (Cambridge University Press, 2002)
- Nissim Rejwan, The Last Jews in Baghdad: Remembering a Lost Homeland (University of Texas Press, 2004)
- Naim Kattan, Farewell Babylon (Souvenir Press, 2007)
- Marina Benjamin, Last Days in Babylon: The History of the Jews of Baghdad (Bloomsbury Publishing, 2007)
- Sasson Somekh, Baghdad, Yesterday: The Making of an Arab Jew, Ibis, Jerusalem, 2007
Kaynakça
- http://www.iraqijews.org/usa.html.
- http://www.joshuaproject.net/peoples.php?rop3=110925
- http://www.nytimes.com/2008/06/01/world/middleeast/01babylon.html?_r=1&scp=1&sq=baghdad%20jews%20have%20become%20a%20fearful%20few&st=cse
- "Arşivlenmiş kopya". 29 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
- The Tower of Babel and Babylon, Gilgamesh, Ningizzida, Gudea
- "Nehardea Magazine". 21 Kasım 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
- Conference asks: Iraqi Israeli, Arab Jew or Mizrahi Jew? - Haaretz - Israel News
- "BBC NEWS | Middle East | Israelis from Iraq remember Babylon". 27 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
- "Yeremya 52:28-30". 18 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
- Daniel 5:1-5
- Georges Roux, "Ancient Iraq", (1964) 1972 pp.344-5
- Midr. The. ix. 8
- II Macc. viii. 20
- I Macc. xv. 22
- Yeşaya 59:21
- Ghirshman (1954), p. 300
- Ibn Daud
- For example, Iraqi Jews use the Tiberian vowel symbols and a form of the Sephardic pronunciation of Hebrew, somewhat influenced by the local Arabic dialect: see Mizrahi Hebrew. The previous Babylonian system was quite different, being more akin to the Yemenite customs. Their dialect of Arabic, also, is akin to that of Mosul (and more remotely that of Syria) rather than to that of their Muslim neighbours.
- Nehardea, cited in http://www.dangoor.com/thescribe73.pdf.
- THE FORGOTTEN REFUGEES: the causes of the post-1948 Jewish Exodus from Arab Countries, Philip Mendes Latrobe University.
- Simon, Reguer, and Laskier, p 364
- A. al-Arif, p. 893
- E. Black, p. 347
- Tripp, 123
- Haddad, p. 176
- Simon, Reguer, and Laskier, p 365
- Ian Black p. 91
- Hillel, 1987
- Morris and Black, p93; Gat, p186-187.
- article which mentions the bombings
- Morris and Black; Gat; passim
- Gat, p177
- http://www.labyrinth.net.au/~ajds/mendes_refugees.htm - FORGOTTEN REFUGEES
- Tom Segev, Now it can be told 4 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Haaretz, April 6, 2006.
- "The situation of the remaining 6,000 Jews became increasingly precarious. Many were arrested on charges of spying for Israel, nine being sentenced to death and hanged publicly for this alleged offense". Gale, Naomi. The Sephardim of Sydney, Sussex Academic Press, 2005, ISBN 1845190351, p. 38.
- "In 1969, Saddam and his mentor, al-Bakr, staged a show-trial of nine Jewish Iraqis who were later hanged in public for 'spying for Israel'". Kalpakian, Jack. Identity, Conflict and Cooperation in International River Systems, Ashgate Publishing, 2004, ISBN 0754633381, p. 134.
- "A show trial culminated in the public hanging of twelve Jews on fabricated charges of spying for Israel in January 1969". Beinin, Joel. "Jews as Native Iraqis: An Introduction", in Rejwan, Nissim. The Last Jews in Baghdad: Remembering a Lost Homeland, University of Texas Press, 2004, ISBN 0292702930, p. xix.
- "Jerusalem Post". 13 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mart 2020.
- Baghdad's last rabbi to leave Iraq 6 Ekim 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Haaretz
- Baghdad Jews Have Become a Fearful Few, New York Times
- "The Last Jews of Baghdad - TIME". 12 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
- "American Soldiers in Iraq Enlist in a Different Kind of Service - Forward.com"". 12 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2011.
Dış bağlantılar
- Iraqi Jews Worldwide
- Iraqi Jews from Baghdad
- Foundation for Sephardic Culture 18 Ekim 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- The Jewish Community of Baghdad
- Iraq Jews hub at Iraqjews.org
- Tradition of the Iraqi Jews (mostly Hebrew, with links to recordings)
- Iraqi Jews genealogy
- Jewish Virtual Library 29 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. on the Jews of Iraq
- Babylonia at Jewish Encyclopedia, 1906 ed.
- Iraqi Jews in Israel: Two Iraqi Jewish Museums in Israel at WZO
- A Story of Successful Absorption: Aliyah from Iraq at WZO
- The Forgotten Refugees: the causes of the post-1948 Jewish Exodus from Arab Countries (focuses on Iraq; also available at THE FORGOTTEN REFUGEES: the causes of the post-1948 Jewish Exodus from Arab Countries)
- The Last Days in Babylon by Marina Benjamin The story of the Iraqi Jews told through the life of the author's grandmother
- Aiding the Enemy 20 Mayıs 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Iraq’s recent hatred for Jews makes it an odd place to celebrate Passover for American GIs, By T. Trent Gegax, Newsweek Web Exclusive, MSNBC
- `It Is Now or Never', Iraqi Jews who were stripped of their citizenship and their homes over the past half century may finally get a chance to reclaim them, By Sarah Sennott, Newsweek, MSNBC
Filmler
- 2002 - Forget Baghdad: Jews and Arabs - The Iraqi Connection. Yönetmen: Samir.
- 2005 - Forgotten Refugees
- 2007 - Baghdad Twist 21 Temmuz 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Yönetmen: Joe Balass.