Hazar-Arap ilişkileri
Hazar-Arap ilişkileri, 7. yüzyılın ikinci çeyreğinden 9. yüzyılın ortalarına kadar devam eden ve genellikle savaşlarla geçen ilişkilerdir.
Türk tarihi |
İlk Çağ
Orta Çağ
Yeni Çağ
Yakın Çağ
|
Dört Halife Dönemi
7. yüzyılda en önemli güçler olan Hazarlar'la Araplar arasında sık sık savaşlar yaşanmıştır. Hazar-Bizans işbirliği karşısında zayıflayan Sasani İmparatorluğu, 632-634'lerde İslam kuvvetleri tarafından çökertilip İran toprakları Arapların eline geçince “İslam İleri Harekâtı” bir yandan Ermenistan yolu ile Kafkaslar'a doğru bir yandan da Suriye üzerinden Anadolu içlerine kadar gelişmeye başlamıştır. Araplarla Hazarların mücadeleleri şiddetli ve devamlı olmuştur. İlk büyük taarruz, 651-652 yıllarında Halife Ömer zamanında Selman bin Rebia komutasında yapılmış ve İslam orduları Hazar topraklarına girip Derbent'i alarak Hazarların bu sıralardaki başkentleri olan Belencer'e [1][2] kadar ilerlemiş ancak Hazarlar tarafından geri püskürtülmüşlerdi. Arap kumandanıyla 40.000 kadar askeri idam edilmiştir.[3] Belencer'in Araplar tarafından istila edilmesinden sonra Hazarlar, başkentlerini Aşağı İdil civarına nakletmişlerdir. Daha sonra güneye doğru ilerleyerek Ermenistan'a girmişlerdi.[4]
Karadeniz'in kuzeyindeki Büyük Bulgarya Hanlığı'nın kuvvetli Hazar genişlemesi karşısında dayanamayarak parçalanması sonucunda Dinyeper'e kadar olan düzlükler Hazarların eline geçmiş ve Hakanlık, Kafkaslar'ın güneyinde de İslam İleri Harekâtı'na karşı yolları kapamıştı. 669 yılında Sabirler ve Urgianlar, Obrianların yönetiminden ayrılarak Don Nehri ve Kafkaslar arasına yerleşmişler ve Hazarların hâkimiyeti altına girmişlerdir.[3] Hazarlar, 679 yılında Bulgarları idareleri altına alarak Don ve Dinyeper arasında batıya doğru yayıldılar. 683 yılındaysa İberya, Albanya ve Ermenistan'a saldırıp ganimet elde edip geri döndüler. Bu arada 685 yılında Ermeni prensi, ülkesini istila etmek isteyen Hazarlarla savaşarak ordularını geri püskürtmüştür.[5] 7. yüzyıl sona ermeden Hazarlar, Kırım'ı ele geçirip Azak Denizi çevresinde tam bir hâkimiyet sağlamışlardır ve böylece Hazar Denizi'nden Dinyester'e Kafkaslar'ın güney eteklerinden Oka Nehri'ne kadar bütün bölgeyi ve Kırım'ı ellerine geçirmişlerdir.[6] 651-652'deki ilk karşılaşmadan sonra Halife Osman'ın 656'da şehit edilmesinden ve Halife Ali'nin halife seçilmesinden sonra meydana gelen karışıklıkların Kafkaslar yönündeki İslam saldırılarını azaltması üzerine harekete geçen Hazarlar, Arrân'a kadar indiler.
Emeviler Dönemi
Hazar-İslam savaşları yaklaşık yarım asırdan fazla süren sınır boyu çarpışmalarıyla devam etmiş ve daha sonra da İslam orduları, Emevi Halifesi Muaviye zamanında Kafkas taarruzlarına yeniden başlamıştır. Bu seferlerin başında Emevilerin ünlü kumandanlarından Mesleme bin Abdülmelik bulunuyordu. 708-709 yıllarında Mesleme komutasındaki İslam orduları Azerbaycan bölgesinden geçerek Derbent'e saldırmış Hazarlarla savaşa tutuşmuştur. 711 yılında Mesleme, tekrar Hazarlara saldırmış ve Derbent havalisine kadar uzanarak 714'te de Derbent'i zapt etmiştir. Ancak kendisinin 717'de İstanbul'a yürümek üzere Kafkaslar'dan ayrılmak zorunda kalmasıyla Hazar taarruzu karşısında Arap kuvvetleri geri çekilmiştir. Bunun üzerine Hazar ordusu 717-718 yıllarında Şirvan'a girmiş ve Azerbaycan'ın büyük bir kısmını işgal etmiştir.[7] Ancak Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz'in görevlendirdiği Hatim bin Numan Eş-Bahili, Hazarları durdurmayı başarmıştır. Fakat 5 yıl sonra Kıpçaklar ve diğer Türk boylarının yardımını sağlayan Hazarların bozguna uğrattığı Müslüman ordusu ciddi kayıplar vermiştir. Bu bozgundan kurtulabilenler Dimaşık'tan gelmişlerdir. Bu durum karşısında halife II. Yezid, Cerrah bin Abdullah El Hakemi'yi Ermenistan valiliğine getirerek Hazarlar ile mücadelede görevlendirmiştir.[8]
721-723 yılları arasında Ermenistan valisi Cerrah, Hazar ülkesinde büyük başarılar kazanmış ve Derbent'i ele geçirmiştir. İki tarafın orduları Derbent'in 6 fersah kuzeyindeki Narvan mevkisinde karşılaştılar. Bu savaşta Hazarlar ağır bir yenilgiye uğradılar.[8] Cerrah'ın kuvvetleri Tarki'yi daha sonra da Belencer'i ele geçirdiler. Bundan sonra Hazar hakanı, İdil Nehri üzerinde bulunan İtil şehrine taşınarak burayı başkent yapmıştır.[9] Halife Hişam bin Abdülmelik zamanında 726 yılında Mesleme, tekrar Hazar ülkesine saldırarak Azerbaycan ve Dağıstan üzerine yürüdü ve bazı kaleleri ele geçirdi. Mesleme, 726 yılında yeniden Hazar topraklarına saldırarak pek çok esir ve ganimetle geri döndü. 730 yılında Cerrah Hazarlara saldırdı ve Beyda şehrini ele geçirdi. Hazarlar 731'de büyük bir güç toplayarak karşı saldırıya geçip Arapları ağır bir mağlubiyete uğratarak Cerrah'ı öldürdüler.[8] Hazar ordusu bu savaşta Musul önlerine kadar gelmiştir. Araplar böylece tekrar Azerbaycan'a gerilemek zorunda kaldılar. Buna karşı Sait El-Hareşi komutasında yeniden toparlanan Araplar, Hazarları geri püskürttüler. Bu olaydan bir yıl sonra Mesleme komutasındaki İslam orduları yeniden Hazarlara saldırdılar ve Belencer Dağı'na geçerek hakanın oğlunu öldürdüler. Ancak Hazarlar buna karşı saldırıyla cevap verince Mesleme Derbent'e sığınmak zorunda kaldı.
732-733 yıllarında daha sonraları halife olacak olan Mervan bin Muhammed, Ermenistan'a ve Azerbaycan'a vali tayin edildi. Araplar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler.[8] Mervan, 40.000 kişilik ordunun başında Derbent geçidini aşıp Belencer'e giderek şehri yağmaladı ve sonra 150.000 kişilik bir orduyla iki koldan Hazarlar'ın merkezi ve yeni başkentleri olan İdil şehrine kadar gitmeye karar verdi. Terek şehri üzerinde Semender şehri Arapların eline geçti. Böylece Hazar şehirlerini ele geçiren Mervan, Dağıstanlıları da vergiye bağladı. 737-738 yılında Mervan, bu 150.000 kişilik orduyla İdil şehrine kadar ilerledi. Daha sonra Kura Nehri üzerindeki Kazah şehrinden Hazarların Dağıstan'daki ikinci büyük şehri olan Semender'e saldırdı. Kaynaklarının ifadesine göre Arap ordularının bir kısmı Derbent yolundan fakat büyük bir kısmı şahsen Mervan'ın idaresinde Dalyal geçidi üzerinden hareket ederek ansızın Hazarlara saldırdı. Hazarlar buna karşı koyamadılar ve Mervan bütün kuvvetleriyle İdil şehri üzerine yürüyerek İdil şehrinin batı kısmı olan El-Beyza'yı ele geçirdi. Bunun üzerine Hazar hakanı bu şehirden kaçarak İdil Nehri'nin kuzeyine çekilerek oarada bir yere sığındı ve Araplara karşı 40.000 kişilik bir ordu gönderdi. Ancak Mervan hakanı orada yakalayarak şehri savunan Tarhan'ı öldürmeyi başardı. Bu savaşta Hazarlar 10.000 ölü ve 7.000 kadar esir verdiler. Hazar hakanı Arap hâkimiyetini ve İslamiyet'i kabul etmek şartıyla barışa razı oldu. Bunun üzerine Mervan, hakanın İdil'e dönmesine izin verdi. Yapılan antlaşmaya göre başkent İdil'de iki fakih kalacak ve Hazarlara İslamiyet'i öğretecekti. Ancak Hazar hakanının Müslümanlığı çok uzun sürmemiş ve hakan, Arapların gitmesini müteakip eski dinine dönmüştür.[8] Böylece de İslamiyet, gerek Hazarlar arasında gerekse de bu topraklardaki diğer kavimler arasında güçlü bir şekilde yayılma fırsatı bulamamıştır. Mervan bu sefer esnasında aldığı esirleri Derbent'in güneyine geçilerek Samur Köprüsü'yle Şaberan arasına yerleştirmiştir. Mervan'ın bu seferinden sonra İslam-Hazar ilişkileri genellikle dostane seyretmiştir.[10]
Abbasiler Dönemi
İslam halifeliğinde Abbasiler'in iktidara geldiği, 763'ten sonra, Arap-Hazar mücadeleleri eski hızını kaybetmiştir.[11] Hakan, Hazarları As-Tarhan komutasındaki bir ordu ile göndererek Araplara 764-765 yıllarında yeniden saldırtmıştır. Hazarların Araplar ile savaşmaları, Bizans'ın Kafkaslar üzerindeki hâkimiyetlerinin korunmasına da yardım etmiştir.[12] 775 yılında Hazarlar, diğer Türk boylarının da yardımıyla saldırarak Tiflis'i tekrar ele geçirmişler ve birçok müslümanı öldürmüşlerdir.[8] Hazarların Müslüman ülkelerine son akınları Halife Harun Reşid zamanında olmuştur. 799'da Vezir Fadıl bin Yahya el-Bermeke Hazar hakanının kızı Sitit ile evlenmiş ve Sitit, hamileyken zehirlenerek Berde'de ölmüştür.[8] Sitit'in ölümü üzerine yanında bulunan Hazar askerleri ülkelerine dönerek hakana kızının eceliyle değil de kasten öldürüldüğünü söylemiştir.[8] Bu durum karşısında hakan, İslam topraklarına saldırmış ve 100.000'e yakın müslümanı esir almıştır. Bunun üzerine Halife Harun Reşit, kumandanı Yezid'i Hazarların üzerine göndermiş ve o da Hazarları Ermenistan'dan çıkarmayı başarmıştır.[13] Bundan sonra Arap kaynaklarında Hazarların hücumlarından bahsedilmemektedir. Böylece Güney Kafkaslar'da hâkimiyet için yapılan Arap-Hazar mücadelesi sona ermiştir. Ayrıca İslam hilafet imparatorluğunun en kuvvetli devirlerinde Arap ordularına karşı gösterilen bu çetin mukavemet, Hazar Devleti'nin gücünü bir kere daha göstermektedir.[8] Daha sonra Halife Vasık Billah tarafından Yecüc ve Mecüc Seddi hakkında bilgi edinmek için görevlendirilen Muhammed bin Musa el-Harizimi ile Selam et-Tercüman, Hazar hakanının izni ve yardımlarıyla yaptıkları araştırmalarda Hazar ülkesinde böyle bir seddin bulunmadığını tespit etmişlerdir.[14]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Mikhail İllarionoviç Artamonov. Hazar Tarihi (çev. A. Batur), İstanbul, 2004
- İbn Hurdâdbih. el-Memâlik ve'l Mesalik, Leiden, 1889
- Peter B. Golden. Khazar Studies: An Historio-Philological Inquiry into the Origins of the Khazars, Budapeşte: Akademia Kiado, 1980.
- İbrahim Kafesoğlu. Türk Millî Kültürü, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1999. ISBN 9754372366
- Akdes Nimet Kurat. IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Murat Kitabevi, Ankara, 1992. ISBN 975-7734-00-4
- Şaban Kuzgun. Hazar ve Karay Türkleri: Türklerde Yahudilik ve Doğu Avrupa Yahudilerinin Menşei Meselesi, Alıç Matbaacılık, Ankara, 1993. ISBN 975-95695-0-7
- Michael Kmosko. Araplar ve Hazarlar, Türkiyat Mecmuası, C. III 1935. (çev: A. Cemal Köprülü)
- Zeki Velidi Togan. Hazarlar md. İslam Ansiklopedisi, Cilt V, İstanbul, 1970
Dipnotlar
- Artamanov'a göre Hazar başkenti Belencer, bugün Dağıstan'da Sulak Irmağı üzerinde bulunan Endere Harabeleri'dir;Artamanov, s.185
- Bu şehir bazı kaynaklarda Varacan veya Varaçan olarak geçmektedir;Togan, s.389
- Kafesoğlu, s.169
- Kuzgun, s.56
- Togan, s.390
- Kurat, s.32
- Kmosko, s.148
- Artamonov, s.202-213; Artamonov'a göre Hazarların tarihte oynadıkları en önemli rol, onların Arap-İslam istilasının Kafkaslar'ı aşmasını durdurmuş olmalarıdır. Bununla İslam dininin 8. yüzyılda Aşağı İdil Boyu ve Karadeniz yayılması önlenmiştir; Bkz a.g.e, s.457
- Togan, s.399
- Togan, Mervan'ın Terek ve İdil arasındaki bozkırlardan bu kadar kalabalık bir orduyu sevk ederek İdil'in doğusuna geçirmesinin Emeviler tarihinde emsali görülmemiş bir olay olduğunu belirterek Mervan'ın böyle bir sefer yapabilmesini daha önce 732'de Belencer'e yaptığı seferde buradaki durumu gayet iyi öğrenmesi ile açıklanabileceğini söylemektedir; Togan, s.399-400
- Kurat, s.39-40
- Kafesoğlu, s.159
- Kuzgun, s.58-60
- İbn Hurdâdbih, s.162-169