Türk Kurtuluş Savaşı'nda Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri
Türk Kurtuluş Savaşı'nda Sovyetler Birliği-Türkiye ilişkileri, Türk Kurtuluş Savaşı döneminde Sovyetler Birliği ve Türkiye hükûmetleri arasındaki politik ve askerî ilişkilerdir. 1917'deki Ekim Devrimi sonrasında kurulan Sovyetler Birliği dünyadaki tüm komünist ayaklanmalara destek vermiş, bununla birlikte sömürgeci ve emperyalist müdahalelere karşı da mücadele etmiştir. Ekim Devrimi'nin ardından Sovyetlerde Rus İç Savaşı (1918-1922) sürerken aynı yıllarda Anadolu'da Türk Kurtuluş Savaşı (1919-1922) devam etmekteydi. Bu dönemde yeni kurulan Sovyetler, kendi gibi İtilaf Devletlerinin önde gelenleriyle savaşan Türkiye heyeti ile diplomatik ilişkiler geliştirdi ve Türkiye'ye para, silah ve mühimmat yardımı gönderdi.
Türkiye |
Sovyetler Birliği |
---|
Bu dönemde Türkiye'de İstanbul ve Ankara'da iki ayrı hükûmet bulunuyordu. İki hükûmet arasındaki diğer ayrılıkların yanında siyasi bir mücadele de sürmekteydi. Yeni kurulan Sovyetler Birliği, tavrını ve desteğini, emperyalist devletler ve onlarla saf tutanlar ile savaşan Ankara lehine ortaya koydu. Ankara Hükûmeti ile diplomatik ilişkiler geliştirdi, ardından Türkiye'ye para ve silah yardımı gönderdi. Ayrıca bu ilişkilerin kurulması ve yardımlar, yeni kurulmuş Ankara Hükûmeti'nin dünyada yalnız olmadığını göstermesiyle, hem Anadolu'daki direnişe moral sağlamakta, hem de İtilaf Devletlerine bir mesaj niteliği taşımaktaydı.
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında geliştirilen iyi ilişkiler, savaşın Ankara Hükûmeti lehine sona ermesinden sonra da Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin uzun yıllar stratejik olarak dost iki komşu devlet olmalarının başlıca temelini oluşturmuştur. Türkiye'de işçi sınıfının, hatta burjuva sınıfının bile yeterince gelişmiş olmaktan uzak olması, Sovyetlerin komünizm rejimini Türkiye'ye ihraç etme isteğini sınırlı kılıyordu. Bu da ortak hasım devletlere karşı iki devletin birlikte hareket etmelerinde kolaylık sağlamıştır.
Siyasi ilişkiler
Rusya FSSC ile ilişkiler
Osmanlı İmparatorluğu 3 Mart 1918'de Rusya'daki yeni Bolşevik Hükûmeti ve İttifak Devletleri ile Brest-Litovsk Antlaşması'nı imzaladı. Anlaşma sonrasında Kars, Ardahan, Artvin ve (sonradan Sovyetlere verilecek olan) Batum Osmanlı sınırları içinde bırakıldı.
1917'deki Ekim Devrimi sonrasında kurulan Sovyetler Birliği dünyadaki tüm komünist ayaklanmalara destek vermiş, bununla birlikte sömürgeci ve emperyalist müdahalelere karşı da mücadele etmiştir.[1]
Dönemin politik ortamında Sovyetler Birliği, TBMM Hükûmeti ile dostane ilişkiler kurmayı önemsiyordu. Bu dostluk her iki ülkenin çıkarlarına uygun düşüyordu. Ankara, bu dostluk sayesinde içinde bulunduğu uluslararası platformdaki yalnızlığından kurtulmayı, ayrıca Doğu sınırının güvenliğini sağlayarak Batı'daki işgal güçlerine karşı daha özgüvenle mücadele verebilmeyi amaçlıyordu. Sovyetler Birliği ise ortak düşmanlara karşı Ankara'nın yanında olup, askerî ve mali yardımlarının sonucunda, bir süre sonra komünizmin yeni kurulacak devlette egemen olacağı ümidini taşıyordu.[2] Bu bağlamda bazı Bolşevik Rusların Anadolu'da temasları olmuştu. En bilinenleri Havza'daki Mustafa Kemal ile görüşülmesi ve Kliment Voroşilov'un başkanlığındaki heyetin ziyareti olan bu görüşmelere bir örnek de Balıkesir'de Kâzım (Özalp) Bey ile yapılan görüşmedir. Bu görüşmede "kapitalist dünyaya karşı Rusya ile aynı fikirde olduğu ilan edildiği takdirde, silah, mühimmat ve mali yardım yapılacağı, hatta gerekirse Türkistanlı asker yardımı yapılacağı" teklifi yapılmıştır. Kâzım Bey, Rusya'yı dost bir komşu devlet olarak gördüklerini belirtmekle birlikte bu teklifi kabul etmemiştir.[3]
26 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal'in Ankara Hükûmeti adına yaptığı diplomatik ilişkilerin kurulması teklifi, 2 Haziran tarihinde Georgi Çiçerin tarafından olumlu yanıtlanmıştır. Yanıtta, her iki ülkede diplomatik ve konsolosluk temsilciliklerinin hemen tesis edilmesi isteği ve Türkiye ile Ermenistan ve İran arasındaki sınırların tespit edilmesinde arabulucu rolü üstlenilebileceğinin kabulü de yer almıştır.
« Sovyet Hükûmeti Türk halkının kendi bağımsızlık ve egemenliği uğruna verdiği kahramanca mücadeleyi canlı bir ilgiyle izlemektedir. Türkiye için zor olan bugünlerde Türk ve Rus halklarını birleştirecek dostluğun sağlam temelini atmaktan mutlu olduğumuzu belirtiriz. » | |
( Georgi Çiçerin ) |
BMM Hükûmetinin fiilen tanınması anlamına gelen bu mektup, Türkiye’de büyük bir coşku ile karşılanmıştır. Mektubun metni Anadolu gazetelerinde yayımlanarak Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti'nin şehir ve taşra temsilcilerinin bilgilerine sunulmuştur. Bu yanıt ile 2 Haziran 1920 tarihi, Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluş tarihi olarak görülmektedir.[4]
Türkiye'deki komünizm faaliyetleri
Bu dönemde Sovyetler Birliği ile iyi geçinmek adına Türkiye'deki komünistlerin örgütlenmelerine de göz yumuluyordu. Türkiye'deki komünistler iki grupta toplanıyorlardı. Bunlardan Moskova grubu Mustafa Suphi çevresinde, Paris grubu ise Vedat Nedim (Tör) ve Ethem Nejat gibi Almanya'da eğitim görmüş ve Spartaküs ayaklanmasına tanık olup, Avrupa'daki Bolşevik ve Sol komünist hareketlerden etkilenmiş aydınların çevresinde toplanmıştı. Oysa o dönem dünyadaki birçok ülkedeki antikomünist tepkiler gibi Türkiye'de de komünizme karşı bir endişe ve yer yer tepkiler verilmesi baş gösteriyordu.[5]
24 Ağustos 1920 tarihli bir Fransız istihbarat raporuna göre, İstanbul'da 3 Rusya ve 13 Türkiye vatandaşı ile kurulan bir Bolşevik Komitesi çeşitli örgütlenme faaliyetleri yürütüyordu. Komite, şubeleşmesini Anadolu'nun birçok yöresinde gerçekleştirdiği gibi Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'daki Bolşevik komiteleriyle de işbirliği yapıyordu.[6]
Anadolu'da ise, 1920 yılının Mayıs ayında oluşturulan Yeşil Ordu Cemiyeti ve Haziran ayında kurulan Halk Zümresi güçlerini arttırıyorlardı. Asıl silahlı güç olan Yeşil Ordu'nun meclisteki temsiliyetini Halk Zümresi sağlıyor, iki teşkilat birlikte hareket ediyorlardı. En güçlü dönemlerinde Halk Zümresi'nin vekil sayısı 85'e kadar yükselmişti. Üstelik Halk Zümresi yanlıları meclis oturumlarında hep hazır bulunduklarından katılan vekillerin yarısını bulabiliyorlardı, bu durum da kararlarda etkili olmalarını sağlıyordu.[7] Çerkez Ethem'in 6 bin kişilik birliğiyle Yeşil Ordu'ya katılması ile askerî ve siyasi dengeler de değişmeye başlamıştı. Eskişehir'de Çerkez Ethem'in sağladığı mali destekle çıkarılan ve kendisini “İslamî Bolşevik gazetesi” olarak tanımlayan “ Seyyare-i Yeni Dünya” adlı günlük siyasi gazeteyi Arif Oruç ve Mustafa Nuri kurdular.[8]. Daha sonra Çerkez Ethem Türk Komünist Fırkası'na katılınca, Yunus Nadi (Abalıoğlu)'nin "Anadolu'da Yeni Gün" gazetesinin yanında, bu partinin ikinci yayın organı olarak (Mustafa Kemal'in de isteği üzerine) Ankara’ya taşındı ve yayımlanmaya devam etti. Resmî Türk Komünist Fırkası'nın bir yayın organı hâline geldi, adı da 83. sayıdan itibaren "Yeni Dünya" oldu. Ethem’in tasfiyesi sırasında da gazete kapanmıştır.[9]
1-7 Eylül tarihleri arasında Bakü'de toplanan 1. Doğu Halkları Kurultayı'na Ankara Hükûmeti de bir heyet gönderdi. Mustafa Kemal'e bağlı BMM Hükûmeti temsilcileri, Mustafa Suphi ve arkadaşlarından oluşan Türk komünistler, (Kurultay’a katılan Enver Paşa ve arkadaşlarından oluşan İttihatçılar, birbiriyle çekişen 3 ayrı grup idi. Türkler, 235 delegeyle kurultaya katılan en büyük grubu oluşturdu.[10]
Bu arada Ankara Hükûmetinden Hakkı Behiç Bayiç'in istifası üzerine Dahiliye Vekilliği boşaldı. Mustafa Kemal Albay Refet (Bele) Bey'i aday gösterdi. Henüz üç ay önce Haziran ayında kurulan Halk Zümresi ise Doktor Nazım Resmor Bey'i aday gösterdi. İlk turda kazanan olmadı, ardından Refet Bey 187 oyun 65'ini alabilirken 98 oy alan Nazım Bey Dahiliye Vekili seçildi. Herkes tarafından komünist olduğu bilinen Nazım Bey'in seçilmesi sürpriz olarak görüldü. Ancak 2 gün Dahiliye Vekilliği yapabildi. Çünkü Mustafa Kemal Nazım Bey'in seçilişine büyük tepki göstererek seçimi tanımadığını beyan etti. Dahiliye Vekili sıfatıyla kendisiyle görüşmeye gelen Nazım Bey'i ile görüşmeyi bile kabul etmedi. Baskılar sonucunda Nazım Bey iki gün sonra istifa etti. 6 Eylül günü yapılan yeni oylamada 131 oy alan Refet Bey Dahiliye Vekili oldu. Mustafa Kemal 1927'de verdiği Büyük Nutuk'ta Nazım Bey'i (Sovyetleri kasdederek) ecnebi çevrelere casusluk etmekle suçlamıştır.
8 Eylül günü Yunus Nadi'nin yönettiği Anadolu'da Yeni Gün gazetesinde, Halk Zümresi'nin programı yayınlandı. 10 Eylül'de Bakü'de Türkiye Komünist Partisi'nin ilk kongresi Mustafa Suphi'nin önderliğinde gerçekleştirildi.
Moskova'da bulunan Halil (Kut), 2 Ağustos tarihinde Halil Yoldaş imzasıyla Mustafa Kemal'e gönderdiği telgrafta, Sovyetlerin Ankara Hükûmeti'nden sosyal programını açıklamasını beklediklerini belirtmişti. Tüm bu gelişmelerin üzerine Meclis Reisi Mustafa Kemal 13 Eylül günü meclise Halkçılık programını bir önerge olarak sundu. Sol görüşlü bu önerge aynı zamanda, Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu yani 1921 Anayasası'nın da başlangıcını ve ana hatlarının önemli bir bölümünü oluşturacaktı. 18 Eylül günü mecliste okunan önerge, 18 Kasım tarihinde bazı güncellemelerle meclisin beyannamesi olarak yayınlandı. Anti kapitalist ve anti emperyalist vurguları yoğun olan metin, 8. maddede de Ankara Hükûmeti'ni sol bir kavram olan Halk Hükûmeti olarak tanımlıyordu.[7]
Mustafa Kemal, bu manevrası sırasında zayıflamaya başlayan Yeşil Ordu ve Halk Zümresi'nin gücünü daha da azaltmak için, 18 Ekim tarihinde kendi kontrolünde Türk Komünist Fırkası'nı kurdurdu. İleride tarihçiler bu fırkayı, Resmî Komünist Fırkası[11] veya Danışıklı Komünist Fırkası[12] olarak tanımlayacaklardı. Fırkanın bir amacı da, Mustafa Suphi'nin Bakü’de kurduğu Türkiye Komünist Partisi'nin Anadolu'da yaygınlaşmasının önünü kesilmek idi.
Türkiye Komünist Partisi, 7 Aralık tarihinde Ankara'da Halk Zümresi ve Yeşil Ordu ile beraber çalışacağını bildirerek Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası programını ve kuruluş bildirgesini yayınladı. Türkiye Komünist Partisi'nin yasal kolu olan THİF böylece Türkiye'nin yasal bir komünist partisi oldu.
Rus İç Savaşı'ndan galip çıkan Vladimir Lenin önderliğindeki Bolşevikler ve Sovyet Hükûmeti, Mustafa Kemal liderliğindeki Türk Ulusal Hareketi'ni ideolojik ve jeopolitik hedeflerine uygun olarak gördü. Lenin'in başında olduğu hükûmet, Rus İmparatorluğu'nun tarihsel iddiaları olan Batı Ermenistan ve Türk Boğazlarını kapsayan topraklar üzerindeki planları terk etti.
22 Kasım 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Komintern'e katılması için bir heyet belirledi. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras)'ın katılımı konusunda tartışmalar olduysa da, onun da içinde yer aldığı heyet, Ali Fuat (Cebesoy), Besim (Atalay), Mehmed Fuad (Carim), İsmail Suphi (Soysallıoğlu)'dan oluşturulup Komintern'e gönderilmesi kararlaştırıldı.[13]
BMM dış politikasının yöneticileri: (Yukarıdan itibaren saat yönünde) Memduh Şevket (Esendal), Yusuf Kemal (Tengirşenk), Tevfik Rüştü Aras, Ahmet Muhtar (Mollaoğlu). |
İlişkilerin olumlu gelişmesi
18 Aralık 1920 tarihinde Mustafa Kemal, Lenin'e bir telgraf çekerek Sovyet Rusya'nın Dağıstan'ın bağımsızlığını tanıması konusunda memnuniyetini dile getirmiş ve bu durumun Bolşevik dünya ile Müslüman dünya arasında olumlu ilişkiler doğuracağını belirterek kendisini tebrik etmiştir. Ertesi gün Moskova'dan verilen yanıtta Londra konferansında Ankara Hükûmeti aleyhinde kararlar alınmayacağı taahhüt ediliyor, Sovyetleşen Ermenistan’ın artık Türklere ve diğer müslümanlara düşmanca davranmayacağı, Gürcistan ile sınır sorunlarının giderilmesi için Rusya'nın elinden geleni yapacağı yazılmıştır.[14][15] Ancak hemen 20 Ocak 1921 tarihinde Bolşevikler bu bölgeleri ele geçirdikten sonra, Dağıstan Oblastı ve kısmen Terek Oblastı üzerinde Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.[16]
10 Ocak 1921 tarihinde Türklerin kazandığı I. İnönü Muharebesi'nin devletler ve devlet adamları üzerinde önemli bir etkisi olmuştu. O tarihe kadar hangi tarafın kazanacağı konusunda kuşkulu olanların düşüncelerini Ankara lehine etkilemiştir. Fakat Sovyetler bunların arasında değildir. 1920 yılının sonunda, BMM Hükûmeti ve Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasındaki barış antlaşmasına aracılık etmek amacıyla Polikarp (Budu) Mdivani adlı Gürcü kökenli bir Sovyet siyasetçi, özel bir elçi olarak Türkiye'ye gönderildi. I. İnönü Muharebesi'nden aylar önce 15 Aralık 1920 tarihinde Sovyetlerin Ankara elçisi olarak atanan Mdivani, benzer görevle BMM Hükûmeti adına Moskova'ya gitmekte olan Ali Fuat (Cebesoy) ile Kars'ta buluşur ve her iki taraf da resmen görevine başlamadan bir görüşme yaparlar. Mdivani 19 Şubat 1921 tarihinde Ankara'ya gelir ve 5 Mart günü güven mektubunu Mustafa Kemal'e vererek görevine resmen başlar. Ancak bu görevi uzun süre yürütemez, sağlığının bozulduğu gerekçe gösterilerek görevini bırakmak durumunda kalır. 2 Haziran tarihinde Trabzon üzerinden ülkeden ayrılır.[14]
Ali Fuat ve heyeti yola çıktıktan sonra Yusuf Kemal (Tengirşenk) başkanlığında bir heyet daha yola çıktı ve 7 Ocak 1920 tarihinde Kars'ta iki heyet bir araya geldi.[17] Yine bu tarihlerde Rusya'ya dört heyet daha gönderildi. Bu heyetlerden ilki 8 kişilik büyükelçilik personeli, ikincisi Komintern'e katılacak olan ve ayrıca Sovyetleri inceleme görevi verilen Tevfik Rüştü (Aras) başkanlığındaki heyet, üçüncüsü 4 askerî ataşe ve dördüncüsü de Kuzey Kafkasya Temsilcisi Albay Bekir Sami (Kunduh), Azerbaycan Temsilcisi Memduh Şevket (Esendal), Tiflis Temsilcisi Albay Kâzım (Dirik) ve diğer üyelerle beraber 19 kişilik Temsilciler Heyetidir.[14][18]
Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC), Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nden sonra TBMM'yi tanıyıp ilişki geliştiren ikinci devlettir. 2 Aralık 1920'de imzalan Gümrü Antlaşması sonrasında Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti, TBMM'ni taraf olarak kabul etmiş, sonraki süreçte, 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması ile birlikte RSFSC TBMM ile görüşmelere başlamıştır. RSFSC, saltanat hâlâ sürerken BMM Hükûmeti ile ilişkileri geliştirmeye başlamıştı. TBMM'nin 23 Nisan 1920'deki resmen ilanından sonra meclisi ve hükûmeti ilk tanıyan ve elçi gönderen devlet SSCB oldu.
Moskova Antlaşması sonucunda, iki ülke arasında dostane ilişkiler kurulmuştur[19]; Madde 2 uyarınca, Kars Oblastı, Batum ve hemen bitişiğindeki Sarpi köyü Türkiye'ye devredildi. Madde 3'e göre, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti altında özerk bir yapıda olan Nahçıvan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
Kızıl Ordu’ya bağlı istihbarat teşkilatı GRU kurucularından olan asker kökenli Semyon İvanoviç Aralov, Türkiye'ye büyükelçi olarak atanır ve 26 Ocak 1922 tarihinde Ankara'ya gelir.[14]
İlişkiler çok olumlu ilerlerken 22 Nisan 1922 tarihinde Çeka polisi Moskova'daki Türk Askeri Ataşeliğine baskın yaparak arama yapar. Bazı belgelere el konduğu gibi, personelin bir kısmı için sınır dışı kararı çıkartılır. Gerekçe olarak, bazı çalışanların casusluk yaptıkları gösterilir.[20] Büyükelçi Ali Fuat (Cebesoy) bunu büyük bir diplomatik nezaketsizlik olarak görür ve kızgınlığını, Dışişleri Bakan Yardımcısı Lev Karahan'ın görüşme isteğini redderek gösterir ve Moskova'yı terkeder, Ankara'ya döner. Ancak Ali Fuat yıllar sonra anılarını kaleme aldığında, bu konu için, yeni ataşemiliterlerin tecrübesizliklerinin kurbanı olduklarını yazar. Olaydan 71 gün sonra 2 Temmuz günü Sovyet Hükûmeti resmî olarak özür diler ve konunun kapandığını belirtir.[18] Daha sonra Ali Fuat'ın yerine büyükelçi olarak Ahmet Muhtar (Mollaoğlu) atanır.[21]
16 Aralık 1925'te TBMM, heyetini Cenevre'den çekti, bu nedenle Milletler Cemiyeti Konseyi, tartışmalı Musul bölgesini İngiltere'ye bırakmaya karar verdi. Buna karşılık olarak TBMM Hükûmeti 17 Aralık'ta Sovyetlerle karşılıklı saldırmazlık paktı imzaladı.[22][23] Pakt daha sonra değiştirilerek uzatıldı ve ardından 7 Kasım 1935'te 10 yıl daha uzatıldı.[24]
Atatürk'ün oluşacak yeni rejimde Sovyetler'in devlet sosyalizmine benzer bir yöntem uygulamak istediği öne sürülmüştür. 1919'da Samsun'a çıkışının ardından Havza'da, Sovyet heyetinin başında bulunan bir albayla yaptığı görüşmede, Sovyet albayının yönelttiği, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin biçimine yönelik "Yani Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet değil mi generalim?" sorusuna karşılık, "Öyle olacak, devlet sosyalizmi dersek, daha doğru söylemiş oluruz" yanıtını vermiştir.[25] Bununla birlikte Reşat Kaynar 1932 yılında Atatürk ile gerçekleştirdiği bir sohbet sırasında Atatürk'ün "Kemalizm, devlet sosyalizmi demektir" dediğini ifade etmiştir.[26]
Buna karşın aynı dönemde Anadolu'da antikomünist faaliyetler de gelişmiştir. Bu kapsamda Komintern delegesi ve Türkiye Komünist Partisi kurucusu Mustafa Suphi, 28 Ocak 1921 tarihinde 14 yoldaşı ile birlikte öldürülmüştür.[27]
1920'li ve 30'lu yıllar, Türkiye-Rusya ilişkileri açısından öncesi ve sonrasında benzeri yaşanmayan bir dönem olmuştur. Doğrudan doğruya yapılan silahlı müdahale tehlikesi karşısında ve zor şartlar altında kalan iki ülke, birbirine karşı dostluk politikaları izlemiştir. Buna karşın her iki taraftan da gerçekleştirilen bazı girişimlere rağmen iki ülke müttefik olmamıştır, ancak uzun bir dönem içinde devam ettirilmiş iyi komşuluk ilişkileri iki ülkenin de yararına olmuştur.[4]
Kıdemli bir OGPU casusu olan Georges Agabekov'a göre, Türkiye 1930'a kadar Sovyet gizli polisi ve casusluk ajansları tarafından Sovyetlere karşı güleryüzlü ve zararsız bir güç olarak görülüyordu. Buna karşın, polis ve istihbarat konusunda Türkiye'nin işbirliği önerileri reddedildi.[28]
Ukrayna SSC ile siyasi ilişkiler
Ukrayna SSC ile resmî ilişkilerin başlangıcını Ukrayna Bolşevik Partisi Merkez Komite delegelerinden Mihail Vasilyeviç Frunze'nin ve 40 kişilik bir heyetinin 26 Kasım 1921 tarihinde başlayan Türkiye ziyaretidir. Heyet önce deniz yoluyla Trabzon'a gelir ve birkaç gün burada kalır.[29][30] Aralık ayında Ankara'ya gelinir. 25 Aralık günü TBMM heyetiyle bir araya gelirler ve Ukrayna-Türkiye konferansı başlar. Dostluk havası içinde geçen konferans, 2 Ocak 1922 tarihinde Türkiye-Ukrayna Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalanmasıyla sonuçlanır.[31]
Buhara SHC ile siyasi ilişkiler
Türkiye ile temas kuran bir Sovyet Cumhuriyeti de Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti olmuştur. 31 Aralık 1921 tarihinde Ankara'ya gelen Buhara SHC heyeti için 7 Ocak günü Büyük Millet Meclisi'nde bir tören düzenlenmiştir.[17] Ardından Galip Paşa Türkiye'nin Buhara Elçisi olarak atanmıştır. Ataşemiliter görevine Hüseyin Rahmi (Apak), elçilik başkâtipliği görevine de Ruşen Eşref (Ünaydın) getirildi.[32] Ancak heyet Batum'a geldiğinde sınırdan içeri girmelerine izin verilmez. Çünkü aynı dönemde Enver'in faaliyetleri Sovyet yöneticilerinde rahatsızlık yaratmıştır ve Türkistan bölgesinde başka bir sorun daha çıkmasını engellemeyi amaçlamaktadırlar.[17]
SSCB'nin askeri ve maddi yardımları
Mevcut durum
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Osmanlı ordusunun mevcudu azaltılmış, silahlarının önemli bir kısmına el konmuş, İstanbul, Trakya ve Anadolu'nun birçok bölgesi işgal edilmişti. Boşaltılan bölgelerden çekilen birlikler, 9 kolordu hâlinde yeniden örgütlenmişti.[33][34]
Anadolu'da "yüksek fırın ve metalurji" fabrikaları olmadığından, madeni eşya yapımında ancak hurda demir kullanılabiliyordu. Top, makineli tüfek, hattâ piyade tüfeğinin bile dışarıdan sağlanması gerekiyordu. Ulaşım yolları tümüyle bozuk bir haldeydi. 4.000 km. den az uzunluktaki demiryollarının çoğu işgal kuvvetlerinin kontrolündeydi.[34][35]
Mondros Mütarekesi sonrasında kara gücü 115.000 personel, 82 ağır top, 200 sahra topu, 123.191 piyade tüfeği ve 1.370 ağır makineli tüfeğe düşürülmüştü. Ayrıca 9 kolordunun Trakya'daki 1., Gelibolu ve Çanakkale'deki 14. ve İstanbul'daki 25. Kolordular İtilaf Devletleri'nin baskısı altında olduklarından bunlardan yararlanılamıyor, mevcudun 2/3'ü kullanılabiliyordu.[34][36]
Anadolu'daki çeşitli örgütlenmelerin kaynakları, bu örgütlenmelerin savaştığı yapıların gücünün niteliğine göre daha yetersiz ve kötü durumdaydı. Daha önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde birbiri ardına gelen Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı gibi savaşlar nedeniyle oluşan ekonomik zorluklara rağmen halk Mustafa Kemal liderliğindeki örgütlenmeye katkıda bulunuyordu. Halktan toplanan yardımların yanında "millî varlığa zarar vermemek" koşuluyla dış yardımlar da alınmaya başlandı. Bu bağlamda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Hindistan'dan ekonomik ve askerî teçhizat yardımları kabul edildi.[37] Bununla birlikte 1920-1922 yılları arasında Arjantin Türk Ulusal Hareketi'ne altın ve silah tedariği sağladı. Bu yardımlar Doğu Cephesi ve Batı Cephesi'ndeki zaferlerde önemli rol oynadı.[38]
Hazırlık dönemi
Amasya Genelgesi'nin yayımlanmasının hemen öncesinde 18-22 Haziran 1919 tarihleri arasında Amasya'da yapılan toplantıda ilk kez Sovyetlerden yardım alma konusu görüşüldü. Toplantıya Mustafa Kemal (Atatürk), 20. Kolordu komutanı Ali Fuat (Cebesoy), Rauf (Orbay) Bey, 3. Kolordu komutanı Albay Refet (Bele), (Ayıcı lakaplı) Albay Mehmet Arif, Selahaddin Bey, Samsun eski valisi Hamit Bey ve Mustafa Kemal'in yaveri Albay Kâzım (Dirik) katıldı.[34] Toplantıda ulusal direniş gösterme konusunda fikir birliği vardı, ancak konu Bolşeviklerden askerî, ekonomik ve siyasi yardım almaya geldiğinde anlaşmazlıkllar yaşandı. Genel kanaat, Bolşevik yardımının onların sistemini kabul ettirmeyi gerektireceği yönündeydi.[39]
Sovyet Rusya'nın ilk yardım teklifi 1919 yılında Havza'da geldi. Mustafa Kemal'in Albay S. Mihailoviç Budienni ile görüşmesinin detayları yalnız Hüsamettin Ertürk'ün anılarında yer almaktadır.[25][39][40] Fakat ilk bir yılda yardımlar gelmedi. Bu dönemde Sovyetler Anadolu'daki mücadeleye henüz ideolojik bakıyorlar ve Bolşevizm şartıyla yardım yapmayı öngörüyorlardı.[34][41] Karakol Cemiyeti başkanı Kara Vasıf (Karakol)'ın Kafkasya yetkili temsilcisi olarak gönderdiği Baha Said'in Rusya Komünist Partisi Bölgesel Komitesi temsilcisi Albay İlyaçef ile Uşak Kongresi Heyeti adına 11 Ocak 1920 tarihinde imzaladığı antlaşma Bolşevik isteklerine uygundu. Antlaşmaya göre, İslam ülkelerinin Batı emperyalizminden kurtulmasının karşılığında Sovyet tarzı idarenin kabul ve teyidinin sağlanması vaadedliyordu. Ayrıca bu antlaşmanın ardından, eski İttihat ve Terakki Fırkası üyesi bir emekli binbaşı olan Yusuf Ziya'nın[42], Azerbaycan'dan yüklü bir para ile gelip, Oltu'da Kâzım Karabekir'in bilgisi dışında faaliyetlere girişmesi de Ankara Hükûmeti ile baştan ters düşen girişimlerden biriydi.[34]
Baha Said'in dışında, Mustafa Kemal ve Kâzım (Karabekir) tarafından görevlendirilen Fuat Sabit (Ağacık) ve Ömer Lütfü (Argeşo)'dan alınan raporlar, toplumsal reformlar olmadan da para yardımında bulunulacağını belirtiyor olsa da, gelişmeler aksi yönde olmuş ve uzun süre yardımlar gönderilmemiştir.[40][43]
Gelişen bağımsızlık mücadelesinde Müdâfaa-i hukuk cemiyetleri'nin sahip olduğu miktar 20.479.69 TL idi. Maddi yetersizlik, dış yardım alımı fikrinin ortaya atılmasına neden oldu ve bu konu ciddi bir şekilde ele alındı. Bu bağlamda Avrupa ülkelerinden yardım istemenin ve beklemenin doğru olmayacağı kararlaştırıldı. Bunun için "ortak düşmanlara karşı birlikte hareket etme" ilkesi gereğince SSCB'ye yönelindi. Mustafa Kemal 26 Nisan 1920 tarihinde, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açılışından 3 gün sonra, SSCB'ye yazdığı mektubunda emperyalizme karşı mücadele için diplomatik ilişkilerin genişletilmesine paralel olarak 5 milyon altın, belirlenecek miktarda silah ve diğer savaş gereksinimlerini talep etti.[44][4] Bolşevikler, "emperyalizme" karşı benzer yaklaşımından dolayı Ankara'daki bağımsızlık hareketine sempati duyuyorlardı.[45]
Konu hakkında Mustafa Kemal, şu ifadelerle Sovyetlerden yardım talebinde bulunmuştur;[46]
« Evvela millî topraklarımızı taht-ı işgâlde bulunduran emperyalist kuvvetleri tard ve atiyen emperyalizm aleyhine vuku bulacak mücadelatı müşterekemiz için kuvayı dâhiliyemizi taazuv ettirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve takarrür ettirilecek miktarda cephane vesair vesaiti fenniye-i harbiye ve malzeme-i sıhhıyenin ve yalnız şarkta icrayı harekât edecek kuvvetler için erzakın Rus Sovyet Cumhuriyeti’nce temini rica olunur. Ihtıramatı faike ve hissiyatı samimanemizin kabulünü rica eyleriz. » | |
( Mustafa Kemal ) |
26 Nisan tarihli olduğu söylenen bu mektubun varlığı tartışmalıdır. Tarihçi Akdes Nimet Kurat'a göre içindeki geçtiği maddeler itibarıyla mantığa aykırıdır ve Sovyet tarihçilerinin propaganda amaçlı olarak bu mektubu uydurduğunu iddia eder.[47][48] Fakat Türkiye belgelerinde de aynı mektuba rastlanmaktadır.[49]
Mayıs 1920'de Sovyetler Birliği ve İngiltere arasındaki görüşmeler Londra'da sürerken Başbakan Lloyd George antlaşmaya Sovyetlerin Ankara'ya yardım etmemesi şartını koydurmak istemiş ama başarılı olamamıştır.[48][50]
Vladimir Lenin'in konu hakkındaki ifadeleri ise şu şekildedir;[51]
« Mustafa kemal sosyalist değildir. Fakat, görülüyor ki iyi bir örgütçü, yüksek anlayışlı bir önder. Ulusal burjuva ihtilalini yönetiyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. » | |
( Vladimir Lenin ) |
İlk yardımın gönderilmesi
Moskova'dan gelecek yardımları organize edip ilk resmî sevkiyatı gerçekleştiren kişi Halil Kut oldu.[52] İstanbul'da tutuklu olan Halil (Kut), kaçarak Sivas'a geldi. Mustafa Kemal tarafından Nahçıvan üzerinden Azerbaycan'a gönderildi.
Halil Kut, Dışişleri Bakanı Çiçerin ve yardımcısı Karahan'la görüşüp antiemperyalist bir cephe önererek askerî ve mali yardım talep etti. Türkiye heyetinde bulunan Fuat Sabit de Çiçerin'e Anadolu hareketinin özelliklerini anlattı. Ardından Harbiye Komiseri Lev Kamenev ile de görüşülerek, gizli tutulmak kaydıyla bir milyon altın lira, 60 bin tüfek, 108 sahra topu ve 12 ağır top yardımı yapılmasında uzlaşıldı. Azerbaycan'daki (Enver'in üvey kardeşi) Nuri (Killigil) Bey'in faaliyetleri[53] nedeniyle bir gecikme yaşansa da 2 Temmuz 1919 tarihinde yardım heyeti yola çıktı. Heyet yardımın ilk taksidi olan (125.000 lira karşılığı) 500 kg altın ve Çiçerin'in Mustafa Kemal'e yazdığı mektubu da yanında taşıyordu.[34][54] Halil Kut, 3 Ağustos 1920 tarihindeki raporunda, 6 sandık içinde, 500 kg altın para ile yola çıkıldığını, yanlarında iki müslüman Kızıl Ordu kurmay subayı ve 20 kadar asker olduğunu da yazmıştır.[55] Azerbaycan üzerinden Anadolu'ya geçerken Ermeni saldırıları nedeniyle yardımın tümünün toplu biçimde ulaştırılması mümkün olmadı. Heyet bölündü ve altınların üçte biri[33] Halil Kut tarafından Karaköse'de (bugünkü Ağrı) Tümen komutanı Cavit Bey'e (bir başka kaynağa[56] göre ise Kâzım (Orbay) Bey'e) teslim edildi.[18][34][57]
27 Ağustos günü Karaköse'ye varan Sovyet heyetinin getirdikleriyle birlikte toplam altın miktarı 400 kg oldu. Altının bir kısmı yolda terkedilmek zorunda kalmıştı.[54] Cavit Bey Sovyet heyetini 8 Eylül günü Erzurum'a ulaştırdı. Heyeti karşılayan Karabekir hemen Ankara'ya telgraf çekerek olumlu haberi bildirdi, 200 kg altını Doğu Cephesi'nin gereksinimleri için ayırdıktan sonra kalan 200 kg altını Sovyet heyetiyle birlikte Ankara'ya gönderdi.[55]
Halil (Kut)'un olumlu görüşmelerinin ardından Anadolu mücadelesi için kritik önemde olan 4-11 Eylül 1919 tarihlerindeki Sivas Kongresi'ne Mahmudov adında bir Sovyet temsilcisi katıldı.[58][59]
Devam eden yardımlar
11 Mayıs 1920 tarihinde Ankara'dan ayrılıp 19 Temmuz günü Moskova'ya varan TBMM heyetinde Bekir Sami (Kunduh) başkanlığında, İktisat Vekili Yusuf Kemal (Tengirşenk), Dr. İbrahim Talî (Öngören), Lazistan mebusu Osman Bey, Kurmay Binbaşı Seyfi (Düzgören) bulunuyordu.[60] Heyet ilk dönem pek iyi karşılanmamıştır. Sovyet yetkililerin Ermeni yanlısı tavırları görüşmeleri verimsiz kılmaktadır.[20][61]
Heyetin görüşmeleri sürerken, Sevr Antlaşması ile aynı gün olan 10 Ağustos 1920 tarihinde Bolşevik Hükûmeti ile Ermeniler arasında Moskova'da bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşmada Rusya, Nahçıvan ve Culfa'dan Şahtahtı'na kadar uzanan demiryolu hattını Ermenilere bırakıyordu.[62] Yine de 24 Ağustos günü bir antlaşma taslağı ortaya çıkarılabildi.[63]
27 Ağustos 1920 tarihinde Çiçerin'in Bekir Sami (Kunduh)'tan Ermenilere toprak verilmesini istemesi üzerine görüşmeler askıya alındı.[48][64][65] Kâzım (Karabekir)'in Doğu Cephesindeki başarıları sonrasında ilişkiler tekrar rayına oturabildi.
Rusya'dan gelen mali yardımlar taksitlerle gelecek olmasına rağmen bütçeye tümü gönderilmiş gibi işlenerek bütçe denkleştirilmiştir. Bazı mebuslar bu mali yardımları hiç istememişler, çünkü bu yardımların Bolşevik örgütlenmesinde kullanılmasından endişe etmişlerdi.[66]
5 Ağustos 1921 tarihinde başkumandanlık verilen Mustafa Kemal'in hemen 7 Ağustos günü yayınladığı Tekâlif-i Milliye Emirleri, deniz yoluyla gelen Sovyet yardımlarının verimli hale getirilmesini sağlamıştı. Buna göre bölge halkının elinde bulunan küçük tonajlı motorlar (ayda 100 millik taşıma ücresiz, kalanının bedeli verilerek) Sovyetlerin Kafkas Limanlarından gerçekleştirilen askerî araç ve teçhizatın taşınması için kullanılmaya başlandı. 16-18 Ağustos tarihlerinde de Rusya'nın Karadeniz Donanma Komutanlığı ile TBMM Hariciye Vekâleti Tuapse temsilciliği arasındaki görüşmeler sonucunda, yardımların arasına iki motor gambit de katıldı. Özellikle taşınacak malzemelerin daha hızlı ve güvenli ulaştırılması için alınan 20 mil süratli ve 14 tonluk bu motor gambotlar, 1921-27 yılları arasında Türk Deniz Kuvvetleri hizmetinde kullanıldılar.[34][67] 3 Ekim 1921 tarihinde Trabzon'da teslim edilen bu iki savaş gemisinin adları Jivoy ve Jutki idi.[50][68][68]
Eylül 1920'den Mayıs 1922 tarihine kadar SSCB'nin Ankara Hükûmetine maddi yardımı 11.028.012 TL idi.[69]
Yardımların toplam miktarları hakkında kesin bilgiler yoktur ve var olan bilgi ve belgeler arasında tutarsızlıklar bulunmaktadır. Bunun temel nedeni, Ankara Hükûmeti'nin alınan yardımları mümkün olduğu kadar gizli tutmak istemesiydi. Özellikle Karadeniz yoluyla gelen yardımların bilinmesinin denetimleri arttıracağından, bunun da yardımların ulaşmasında güçlük çıkaracağından endişe ediliyordu.[40] Ayrıca özellikle teslim sırasında kayıt tutulmadığı durumlar, askerî malzemelerin farklı isimlerde kaydedilmesi gibi unsurlar da belgelerdeki istatistiklerin birbiriyle uyumlu olmamasına yol açmıştır. Fakat genel kabul gören Sovyet belegelerine göre Sovyetler tarafından Kurtuluş Savaşı için yapılan toplam 125.000 TL değerindeki altın yardımının yanında, gönderilen silah ve mühimmat listesi şöyledir:[70][71][72]
Malzeme | Adet |
---|---|
Tüfek | 39.000 |
Makineli tüfek | 327 |
Top | 54 |
Fişek | 63 milyon |
Top mermisi | 147.000 |
Avcı botu | 2 |
El bombası | 4.000 |
Kılıç | 1.500 |
Gaz maskesi | 20.000 |
1921 yılında da Nisan, Mayıs ve Kasım aylarında üç bölüm şeklinde toplamda 6.500.000 altın ruble yardımı yapılmıştır. Sovyetlerin bu süre zarfında verdiği altın ruble yardımı toplamda 17.500.000 rubleyi bulmuştur.[41]
1922 yılında Josef Stalin ve Orjenitedze gibi Gürcü liderler yardımın kesilmesini savunmuşlarsa da, Lenin ve Lev Troçki yardımın sürmesini sağlamışlardır.[34][70]
Atatürk'ün Sovyet yardımları sonrasındaki görüşü şöyledir:[4]
« Eğer Rusya’nın desteği olmasaydı yeni Türkiye’nin … istilacılar üzerindeki zafer kıyaslanmayacak kadar çok daha büyük kayıplarla kazanılabilirdi veya belki de hiç mümkün olmazdı. Rusya Türkiye’ye hem manevi, hem de maddi yardım göstermiş ve milletimizin bu yardımı unutması suç olur. » | |
( Mustafa Kemal ) |
Rus yardımına dair farklı iddialar
Birçok kaynağa göre, aslında Sovyet mali yardımlarının tamamı Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti kaynaklı idi. 1920 ile 1924 yılları arasında Buhara SHC'nin ilk ve son Cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu ve (sonra başbakan olacak olan) Dışişleri Bakanı Feyzullah Hocayev öncüğündeki Buhara meclisi, 100 milyon altın ruble yardım yapma kararı almıştır.[73][74][75][76][77] Sovyetlere teslim edilen altınların kısmen de olsa Türkiye’ye gönderilmesi, Azerbaycan SSC Halk Komiserleri Konseyi Başkanı (sonrasında Azerbaycan başbakanı) Neriman Nerimanov’un sayesinde olmuştur. Ayrıca Azerbaycan adına da 500 kg altın gönderilmesini sağlamıştır.[52]
Almanya, Fransa ve İtalya'dan da çeşitli askerî malzemeler satın alınmıştır.[34]
Yardımların katkısı
Sovyetlerin Türk Kurtuluş Savaşı'na katkısı, Büyük Taarruz öncesindeki rakamlara göre %35 dolayında olmuştur. Asıl büyük kazanımlar, başta İstanbul olmak üzere işgal altındaki yerlerden kaçırılan silah ve mühimmat, satın alımlar, imalat-ı harbiye ve Tekâlif-i Milliye Emirleri yoluyla temin edilmiştir.[78][79]
Ayrıca 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile verilen siyasi destek de çok önemlidir.
Doğu Cephesi
Ankara Hükûmeti Doğu Cephesinde o dönemde çeşitli Ermeni örgütleri ve 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulmuş olan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ile çatışma ve savaş hâlindeydi. Savaşın en ağır dönemleri 24 Temmuz-7 Kasım 1920 tarihleri arasında gerçekleşti. 7 Kasım 1920 tarihindeki Gümrü Muharebesi, Kâzım (Karabekir) komutanlığındaki[80] 15. Kolordunun Gümrü'ye girmesi ile sonuçlanınca, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti barış istedi.[81] Gümrü'nün alınmasından sonra Sovyetlerle yapılan Kars Antlaşması'yla bu kent Ermenistan'a geri verildi.[82]
Gümrü'nün alınmasında ve Türkiye ordusunun galibiyetinde Rusya'daki Ekim Devrimi sonrasındaki Sovyet rejiminin Türklerle mücadele etmekte olan Ermenileri desteklememesinin de rolü bulunmaktaydı. Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti'nin karşısında yer alması ve Ankara hükûmeti'ne mali yardımlarına başlamış olması savaşın gidişatını Türkler için kolaylaştırmıştı. Nitekim yine Kâzım Karabekir'in ordusunun ardından Kasım ayında 11. Kızıl Ordu, diğer Kafkas ülkelerinin ardından Ermenistan'a da girdi.[83] Kızıl Ordunun Erivan'a girdiği 29 Kasım 1920 tarihinde Ermenistan Komünist Partisi hemen egemenliğini ilan etmiş, Aralık ayında da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Dolayısıyla Sovyet Rusya ve TBMM Hükûmeti karşılıklı bir yarar sağlamış oldular.
Sovyet rejiminin tersine, önceki Çarlık Rusyası rejimi, Ermenilerin destekçisi, hattâ teşvikçisi konumundaydı.[84][85] Rus Çarı II. Nikolay, Rusya altında bir özerk Ermenistan kurulmasını önermiş[86] ve daha da iddialı bir vaadle, Osmanlı'da bulunan (Batı Ermenistan vilayetleri diye adlandırılan) altı vilayetin yanı sıra iki Rus Ermeni iline de özerklik sözü vermişti.[87]
Batı Cephesi
Yeni kurulan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti, Türk Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi'nde Ankara Hükûmeti'ne maddi destek sağlamıştır.[88]
I. İnönü Muharebesi'ndeki başarının ardından Sovyetler Ankara Hükûmeti'ne daha olumlu tutum almaya başladılar. Sovyet büyükelçisi Polikarpe Mdivani, toprak taleplerinin sadece bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu söylemiştir.[89]
II. İnönü Muharebesi'nin kazanılmasından sonra Rusya SFSC resmî olarak Ankara hükûmeti'ne tebrik mesajı gönderilmiştir. Kısa süre sonra 16 Mart 1921 tarihinde de Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında Moskova Antlaşması imzalanacaktır.[89]
Türkistan
Başta Basmacı Ayaklanması olmak üzere Sovyet yönetimine karşı Orta Asya ülkelerinde 1917 yılından başlayan ve 1931 yılına kadar süren birçok irili ufaklı ayaklanmalar gerçekleşti.
Bir süreliğine Sovyet Hükûmeti ile işbirliği yapıyor görünen Enver Paşa'nın asıl hedefi olan Orta Asya Türklerini bir Turan bayrağı altında birleştirme ülküsüdür.[90][91]
30 Temmuz 1921 tarihinde Anadolu'ya geçmek için yola çıkar. Daha önce Batum Konferansı ve Antlaşması için 11 Mayıs - 4 Haziran 1918 tarihleri arasında bulunduğu Batum'a, bu kez gizlice Anadolu'ya geçmek için gelir. Ancak mektuplaştığı Mustafa Kemal, onun Anadolu hareketine katılmasını istemez. Bunun üzerine İslam birliği ülküsünü gerçekleştirebilme umuduyla Türkistan'a geçer. Burada, yanında Teşkîlât-ı Mahsûsa eski liderlerinden Kuşçubaşı Hacı Sami Bey[92], Bedri Bey ve birkaç ona bağlı subayla örgütlenme faaliyetlerine girişir. Ekim 1921'de Enver Buhara'ya ilk gittiğinde, önce Basmacı yerel liderlerinden İbrahim Bey tarafından II. Abdülhamid'in devrilmesini sağladığı gerekçesiyle tutsak edildiyse de, Basmacıları ikna etmeyi başardı. Aşiret liderlerinden Devletmend'in desteğiyle örgütlediği Basmacılarla küçük çaplı başarılar elde etti. Ama Ağustos 1922'de Belcivan'a (bugün Tacikistan) çekilmek zorunda kaldı ve orada Kızıl Ordu'yla girdiği çatışmada öldürüldü.[93][94][95]
Bu olaylar sırasında Ankara Hükûmeti ile Enver'in faaliyetleri arasında her iki yönde hiçbir yardımlaşma olmadığından Sovyet ve TBMM Hükûmetleri arasında bir soruna neden olmadı. Ayrıca Enver'in bir yaş küçük amcası Halil Kut Moskova'dan gelecek yardımları ilk organize eden ve ilk sevkiyatı yapan kişiydi. Kafkas İslam Ordusu komutanlığı döneminde Bolşevikleri tanımış olması nedeniyle bizzat Mustafa Kemal tarafından Sivas'ta bu konu için görevlendirilmişti.[34][52] Daha sonra Enver'in Türkistan'daki ayaklanmalara katılması nedeniyle Halil Kut da 1922'de Berlin'e gitmek zorunda kaldı.
Antlaşmalar
Kurtuluş savaşı sırasında iyice yakınlaşan SSCB ve Türkiye arasında birkaç siyasi ve askerî antlaşma yapılmış, saldırmazlık pakt antlaşmasıyla siyasi olarak ortak düşmanlara mesaj verilmiştir. Bu anlaşmaları cumhuriyetin ilk döneminde ticari antlaşmalar da izlemiştir.
Gümrü Antlaşması
Doğu Cephesi'nde Kâzım (Karabekir) komutasındaki[80] 15. Kolordu, Mudanya Mütarekesi hükümlerine[96][97] uymayarak hem silahlarını teslim etmemesi, hem de asker terhislerinin gerçekleştirilmemesi nedeniyle Osmanlı'nın elinde kalan en hazır durumdaki askerî birlikti. 15. Kolordunun Mîsâk-ı Millî sınırları içinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin, Batum ve Iğdır'ı alıp Gümrü'ye de girmesiyle Ermeniler barışa zorlanmış oldular. 22 Kasım 1920 tarihinde Gümrü'de barış görüşmeleri başladı.
TBMM adına görüşmeleri Kâzım Karabekir, Erzurum Milletvekili Süleyman Necati Bey ve Erzurum Valisi Hamit Bey yürüttüler. 2 Aralık gecesi başlayan son oturumda, 3 Aralık gününün erken saatlerinde Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak) Hükûmeti adına Dışişleri Bakanı Aleksandr Hatisyan ile BMM hükûmeti arasında antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Doğu Cephesi'ndeki Türkiye'nin askerî harekâtı sona erdi. Kars sancağının bütünü ve antlaşma öncesi Ermenistan'ın elinde bulunan Tuzluca kazası Türkiye topraklarına katıldı. Antlaşmanın 8. maddesiyle tamamen insani nedenlerle Ermenistan'dan savaş tazminatı alınmayacağı kararlaştırıldı, 10. maddesiyle Ermenistan, Doğu Anadolu'nun bir kısmının Ermenistan'a verilmesini öngören Sevr Antlaşması'nı tanımamayı ve Avrupa'daki Türkiye aleyhine faaliyet gösteren temsilcilerini geri çekmeyi kabul etti.[98]
Böylece Erzurum-Bakü demiryolu hattı açıldı ve Sovyet Rusya'dan gelecek yardımların bu yolla sağlanmasının önü açıldı. Daha güvenilir ve hızlı ulaşım sağlanmış oldu. Doğu cephesindeki sonucun İtilaf Devletleri'nin tahminlerinden çok daha hızlı alınması, Türkiye askerî kuvvetlerinin ve silahlarının bir kısmının Batı Cephesine aktarılabilmesini sağlayarak avantaj getirdi.
Antlaşmanın imzalanmasından hemen sonra Ermenistan, Kızıl Ordu tarafından ele geçirildi bir rejim değişikliğine gidildi. Birçok Taşnak yönetici ve üyesi yurt dışına kaçtılar. Yeni kurulan Sovyet Hükûmeti, Gümrü Antlaşmasını onaylamadı, askıda bıraktı ve bu antlaşma hiçbir zaman yürürlüğe girmedi. Bunun yerine, daha sonra imzalanan Moskova Antlaşması ve Kars Antlaşması yürürlüğe girdiler. Bu antlaşmalarda da küçük değişikliklerle aynı sınırlar kabul edildi.[98]
Moskova Antlaşması
16 Mart 1921 tarihinde Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Büyük Millet Meclisi Hükûmeti arasında Moskova Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar, günümüzde Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve (1991 sonrasında çekinceler ileri sürse de) Ermenistan arasında hâlen geçerlidir.
Antlaşmanın uzun adı "Türkiye – Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması" idi. Devam eden Türk Kurtuluş Savaşı sırasında uluslararası kamoyunda yasal olarak tanınan yönetimin İstanbul Hükûmeti olmasına rağmen Ankara Hükûmeti tarafından uluslararası alanda imzalanmış (Gümrü Antlaşması'ndan sonraki) ikinci antlaşma özelliğini taşır.
Antlaşmanın müzakereleri sırasında Bolşevikler Türklerin Batum ve Nahçıvan'ı bırakmasını ve İstanbul ile Çanakkale Boğazlarının gelecekteki statüsünde daha fazla hak sahibi olmayı talep ettiler. Ankara'nın bazı imtiyazlara yanaşmasına rağmen, Bolşevikler maddi ve askerî malzeme akışını yavaş tuttular. Ancak belirleyici olan Sakarya Meydan Muharebesindeki kesin zaferin (Ağustos-Eylül 1921) ardından yardımlar daha hızlı ulaşmaya başladı. Bu sırada Ermeniler, istediklerinden çok gecikmeli olsa da, Temmuz 1920'de müttefik oldukları İtilaf Devletleri'nden yaklaşık 40.000 üniforma, 25.000 tüfek ve bolca askerî mühimmat aldılar.[99]
Görüşmelerin sonunda, Batum'un Sovyetler Birliği'ne geri bırakılması karşılığında Rusya'nın Türkiye'ye altın ve silah göndermesi hususunda anlaşıldı. Bu malzemelerin Ankara'ya taşınması görevi de, o sırada Batum'da yaşamakta olan Halil Kut tarafından organize edildi.
Kars Antlaşması
Kafkasya'da adında üç yeni bağımsız devlet, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ve Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştu. İki yıl sonra Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nin (Rusya SFSC) Kafkasya’ya girmesiyle, üç bölge devleti Sovyetler Birliği ismini alan yeni Sovyet rejiminin egemenliğine girdi.
Sakarya Meydan Muharebesi'nin Ankara Hükûmeti'nin zaferiyle sonuçlanmasından sonra Rusya SFSC’nin aracılığıyla üç Sovyet Cumhuriyeti Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan sovyet cumhuriyetleri ile Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir'in temsil ettiği BMM Hükûmeti arasında 13 Ekim 1921 tarihinde Kars Antlaşması imzalandı.[82] BMM Hükûmeti'ni Karabekir'in dışında temsil eden diğer delegeler Veli (Saltıkgil), Ahmet Muhtar (Cilli) ve Memduh Şevket (Esendal) idi. Diğer tarafta ise, Rusya SFSC Büyükelçisi Yakov Ganetsky ve Jak Halski, Ermenistan SSC Dışişleri Bakanı Aşkanaz Mravyan ve İçişleri Bakanı Boğuz Makizyan, Azerbaycan SSC Devlet Bakanı Behbud Şah Tahtinski, Gürcistan SSC Savunma Bakanı Şalva Eliava ile Ekonomi ve Dışişleri Bakanı Aleksandr Svanidze antlaşmayı imzalayanlar arasındaydılar.[100]
Bu anlaşmaya göre her üç Sovyet cumhuriyeti, 16 Mart 1921 tarihinde imzalanmış olan Moskova Antlaşması'nın geçerliliğini kabul ettiler. Böylece Türkiye’nin Doğu sınırı kesinleşmiş oldu. Antlaşma aynı zamanda o döneme kadar gündemde olan Ermeni Sorunu'nun da uzun bir süreliğine gündemden kalkmasına neden oldu.
Ukrayna ile yapılan antlaşma
2 Ocak 1922 tarihinde Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye-Ukrayna Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imza edildi.[101] Antlaşmayı Ankara Hükûmeti adına Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk), Ukrayna SSC adına daha önce Ukrayna'nın Ankara büyükelçiliği de yapmış olan SSCB Merkez Komitesi üyesi Mihail Frunze imzaladı. O dönemde Ukrayna SSC dışişlerinde bağımsız politika izleyebiliyordu.
Antlaşmanın, iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanıması, Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin katıldığı konferansta Karadeniz’in ve içine dökülen nehirlerin uluslararası statüsünün belirlenmesi, Karadeniz ülkelerinin onayı olmadan İstanbul ve Çanakkale boğazlarında özel bir rejimin uygulanmaması, diplomatik ilişkilerin kurulması gibi maddeleri vardı.[102]
Lozan Antlaşması
Türk Kurtuluş Savaşı'nın tamamlanmasının tescili anlamına da gelen Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasıyla sonuçlanan Lozan Barış Konferansı'na Sovyetler Birliği aktif olarak katılmıyordu. Yalnızca Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili görüşmelere katılması için davet edilmişti. Ancak Sovyetler Birliği dolaylı olarak konferans üzerinde etkili olmuştur.
Sovyet heyetine yine Dışişleri Bakanı Çiçerin başkanlık ediyordu. Konferansın başında iki öneride bulundu. Öncelikle konferansın yalnız Boğazlar Sorunu kısmına değil tüm görüşmelere katılmayı talep ettiler. Ayrıca Boğazların, savaş ve barışta, Türkiye dışındaki tüm ülkelerin savaş gemilerine ve uçaklara kapatılmasını önerdiler. Her iki öneri de reddedildi. Sovyet protestosu da göz ardı edildi.[103]
Konferasta kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul Sorunu gibi önemli konular üzerinde anlaşma sağlanamadığından 4 Şubat 1923 tarihinde görüşmelere son verilmişti. Savaş ihtimalini yeniden gündeme gelmiş, Başkomutan Mustafa Kemal Türkiye ordusuna savaş hazırlıklarının başlamasını emretmiştir. Bu gergin ortamda Sovyetler Birliği, eğer tekrar savaş çıkarsa bu kez Türkiye'nin yanında savaşa gireceğini duyurmuştur. Yeni bir savaşı ve kamuoyu tepkisini göze alamayan İtilaf Devletleri, barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır. Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923 tarihinde tekrar başlamış ve bu süreç 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır.
Sovyetler Birliği-Türkiye Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması
7 Aralık 1925 tarihinde Türkiye ile SSCB arasında Paris'te imzalanmıştır.[104]
Antlaşmaya göre, taraflardan biri saldırıya uğrarsa, diğeri tarafsızlığını koruyacak; her iki taraf, diğer devletlerle, birbiri aleyhine bir ittifak ya da siyasi içerikli bir anlaşma yapmayacak ve diğer devletlerle imzacı ülkelerden birine karşı girişilmiş düşmanca bir eyleme katılmayacaktı. Üç yıl için geçerli olan antlaşma, daha sonra 1929 ve 1931 yıllarında imzalanan protokollerle sürdürüldü; 7 Kasım 1935'te on yıl süreyle son kez uzatıldı. Ancak henüz II. Dünya Savaşı bitmeden SSCB, 19 Mart 1945 tarihinde Türkiye'ye bir nota vererek, 7 Kasım 1945'te süresi bitecek olan antlaşmanın bu tarihten sonra geçersiz olacağını bildirdi.[105][106]
Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması
11 Mart 1927 tarihinde Ankara'da ticari iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla Ticaret ve Seyrisefain (deniz ulaşımı) Antlaşması imzalanmıştır.[107]
Montrö Boğazlar Sözleşmesi
Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği konularını düzenleyen sözleşme tarihinde imzalanmıştır. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir. 20 Temmuz 1936 tarihinde Türkiye, Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya tarafından imzalanan antlaşmayla Türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye'ye geçmiştir.
Bu sözleşme Türk-İngiliz ve Türk-Sovyet ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur. Türk-İngiliz yakınlaşması bu konferansta en önemli gelişmesini kaydetmiştir. İngiltere'nin yardımıyla Türkiye Boğazlar Rejimi'ni bu derece kendi lehine değiştirebildi. İngiltere'nin Türkiye'ye yardımının nedeni İtalya'nın Doğu Akdeniz bölgesinde ortaya çıkardığı tehditten doğmuştu. Böyle bir tehdite karşı İngiltere Türkiye'yi kendine dayanak görmüştür. Bu tür tehditler karşısında Türkiye, askerî güç bakımından nispeten zayıf bir Sovyetler Birliği yerine, özellikle denizlerde kuvvetli olan İngiltere ile birlikte davranmaya başladı. Nitekim Montrö'den sonra Türk-İngiliz ilişkileri daha hızlı gelişmeye başladı.[50][108]
İşbirliğinin sonuçları
Sovyet Rusya savaşın sonunda komünizm rejimini Anadolu'ya ihraç edememiş olsa da, temel güvenlik hedefini gerçekleştirmişti. Zira, Türkiye'nin zaferi Sovyetler Birliği'nin güvenlik ve geleceğini çok yakından ilgilendiriyordu. Şayet Türkiye yenilseydi Anadolu büyük Yunanistan ve Ermenistan devletleri yoluyla İngilizlerin nüfuzuna girecek ve İngiltere Yakın Doğu'daki hakimiyetini arttıracak, Sovyetleri güneyden kuşatacaktı.[2] Millî mücadelenin ihtiyaç duyduğu dış kaynağı Batı'da bulma olanağı olmaması gerçeği, Ankara Hükûmeti'ni Rusya ile ilişki kurmaya zorlamıştır.[64] Nitekim Mustafa Kemal durumu şöyle açıklamıştır:[48][109]
“ | Bizim Ruslarla olan ilişkimizde esas olarak kapitalizm aleyhine, yani komünizm temellerinin kurulmasına temas dahi edilmemiştir. Kimse bize, görüşebilmek için komünist olunuz veya olmaya mecbursunuz demediği gibi, sizinle dost olabilmek için komünist olmaya karar verdik dememişizdir. | „ |
Türk Kurtuluş Savaşı sonrası
Türk Kurtuluş Savaşı TBMM Hükûmeti'nin zaferiyle sona erip Türkiye Cumhuriyet rejime geçtikten sonra da iki ülke arasında olumlu gelişmeler devam etti.
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında geliştirilen iyi ilişkiler, Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin uzun yıllar stratejik olarak dost iki komşu devlet olmalarının başlıca temelini oluşturmuştur.
Türkiye'de işçi sınıfı çok az gelişmişti. Hatta burjuva sınıfı bile henüz güçlenememişti. Dolayısıyla Almanya ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin aksine genç Türkiye devletinde komünizmin yerleşebilmesi bir yana, komünist fikirlerin güçlenebilmesi için bile koşullar elverişli değildi. Bu nedenle, Sovyetler Birliği'nin komünizm rejimini Türkiye'ye ihraç etme isteği, bazı çabalar olsa da, sınırlı kalmak durumundaydı. Bu da ortak hasım devletlere karşı iki devletin birlikte hareket etmelerinde kolaylık sağlamaktaydı. Zaten Sovyetler Birliği'nin önceliği Anadolu'da hasım bir devlet veya emperyalist işgal altında bir uydu devlet kurulmamasıydı.[110]
Musul Sorunu, İngiltere'nin Milletler Cemiyeti üzerindeki etkisiyle Türkiye aleyhine sonuçlandırıldı. Musul çevresinin Irak'a ait olduğu karar altına alındı. Kararın ardından Türkiye ile Batılı ülkeler arasındaki gerilim yeniden tırmandı. İngiltere ve İtalya tehdit mesajları vermeye başlamıştı. Bir yandan da 16 Ekim 1925 tarihinde Almanya'nın da eski düşmanlarıyla birlikte olduğu 7 Batılı ülke[111], saldırmazlık maddesini de içeren Locarno Antlaşmaları'nı imza ettiler.[112] Bu gelişmeler iki yalnızlaşan ülke olan SSCB ve Türkiye'nin birbirine daha da yakınlaşmasına neden oldu. İki ülkenin bu gelişmelere dolaylı yanıtı, Paris'te Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin ile Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü (Aras) tarafından imzalanan yeni bir dostluk antlaşması ile oldu.[113]
Spor
İki ülke arasındaki dostluk spor alanına da yansıdı. Her ikisi de 1920'li yıllarda kurulan millî futbol takımlarından Sovyetler Birliği millî futbol takımı ilk maçını Türkiye millî futbol takımı ile 16 Kasım 1924 yılında Moskova'da oynamış, maç Sovyetler Birliği'nin 3-0'lık galibiyeti ile sona ermiştir.
İlişkilerin gelişmesi
Mustafa Kemal'in komünüzme karşı olduğunun bilinmesine rağmen 1925 yılında Tevfik Rüştü Aras ve Georgi Çiçerin tarafından imzalanan 20 yıllık bir dostluk ve işbirliği antlaşması daha yapıldı. Antlaşmayla ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi sağlandı. Türkiye'nin sanayileşme programına ilk kredi ve teknik yardımlar Sovyetlerden gelmiştir.[114]
İlk Sovyet bankası olan Ruskombank (Türkçe: Rus Ticaret Bankası) Türkiye’ye geldi. 1929 yılındaki Dostluk Antlaşmasını, 1934 ve 1937 yıllarındaki ticaret antlaşmaları izledi.
İsmet İnönü'nün Moskova ziyareti
1930'lu yıllarda Türkiye ve Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında diplomatik yakınlaşma sürmekteydi. Başbakan İsmet İnönü 25 Nisan - 10 Mayıs 1932 tarihleri tarihleri arasında bulunduğu Rusya'da Josef Stalin ve diğer yöneticilerle görüşmeler yaptı. Siyasi yönünün yanında iktisadi ve sanayi yönü de bulunan seyahat heyetinde Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, CHP Genel Sekreteri Recep Peker, Ziraat uzmanı sıfatıyla Yozgat Milletvekili Tahsin Coşkan, İstanbul Milletvekili Alaettin Cemil Topçubaşı, İktisat Vekâleti Sanayi Umum Müdürü (eski milletvekili) Ahmet Şerif Önay, Maarif Vekâleti Millî Talim ve Terbiye Dairesi Reisi İhsan Bey ve Uşak Şeker Fabrikası müdürü Remzi Bey bulunuyordu. İnönü Moskova'ya gitme amacını şu şekilde izah etmektedir;[115]
« ... Rusya’dan komünist değil, fakat daha şuurlu olarak geliyorum. Türkiye’nin iktisat ve inşa planını yapmak, inkılap fırkasını komünist ve faşist, yani eski nizamdan yeni nizama geçen memleketlerin fırkalarından örnek alarak kurmak, bürokrasi yerine ihtilalci yöntemler almak, hiç durmaksızın büyük yığının terbiyesine geçmek ... » | |
( İsmet İnönü) |
1932 yılında gerçekleştirilen Başbakan İsmet İnönü dönemindeki bu temas sonrasında, Türkiye Sovyetler Birliği'nden 10 milyon dolar karşılığında 14 milyon TL tutarında bir kredi aldı. Üstelik bu kredi hem faizsizdi, hem geri ödemesi 20 yıllık uzun bir dönem içine yayılmıştı, hem de Türkiye'den Sovyetlere ihraç edilecek mallarla ödenecekti. Bu kredi öncelikle Sümerbank'ın kurulması için kullanıldı.[116]
Yine 1932 yılında Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne üye olma sürecinde de dolaylı yönden Sovyetler Birliği'nin olumlu etkisi görülecekti.[48][64]
Sovyet heyetinin Türkiye ziyareti
1933 yılında SSCB İcra Komiserleri Başkanı Vyaçeslav Mihayloviç Molotov'un Ankara'yı ziyareti kararlaştırılmıştı.[43] Ancak Molotov'un hastalanması[117] ve doktorların seyahatine izin vermemeleri üzerine vekili olarak yine önemli bir Sovyet olan Kızıl Ordu Başkumandanı Harbiye Komiseri Kliment Yefromoviç Voroşilov heyete başkanlık etti.[118] Heyette Voroşilov'un dışında Dışişleri Halk Komiser Yardımcısı Lev Karahan, Eğitim Halk Komiseri Bubrov, Eğitim Halk Komiser Yardımcısı Krijanovski, SSCB Süvari Kuvvetleri Komutanı ve Devrimci Askeri Sovyet Üyesi Semyon Budyonni bulunuyordu.[17] Gerek devlet adamlarının karşılıklı nekazet ve övgü dolu telgrafları, gerek basına verilen demeçler ve bunların yanı sıra Türkiye'deki faaliyet yürüten gazetelerdeki köşe yazıları, dostluk ve kardeşlik vurgusunu açıkça gösteriyordu.[48]
Dünyada da yankı uyandıran ziyaret, İstanbul'dan başlayıp, Ankara, Kayseri, Eskişehir, Bursa üzerinden İzmir'de sonlanan 13 günlük kapsamlı biçimde düzenlenmişti.[48] Bu ziyaretin en somut sonuçlarından biri Kayseri'de bir bez fabrikasının kurulması oldu.[2] Ayrıca bu ziyaretin anısına Sovyet Hükûmeti Türkiye ordusuna dört adet teyyare hediye etmişti.[119] 29 Ekim günü yapılan merasim ve şenliklere katıldıktan sonra heyet o geceki baloya da katılır. Baloy birlikte gelen iki devlet adamından Voroşilov'un Rus Halk danslarından Kazaska yapması üzerine Atatürk de zeybek oynar. Gecede dünyanın yeni bir savaşın eşiğinde olduğu konusunda görüş alış verişleri yapılır. Bunun üzerine Voroşilov Atatürk'e tarihi sözünü söyler:
Ortak belgesel: Türkiye'nin Kalbi Ankara
Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Atatürk'ün isteği üzerine Sovyetler Birliği'ne ısmarlanan ve Sovyet yönetmenlerce bir yıl sonra 1934 yılında yapımı tamamlanan Türkiye'nin Kalbi Ankara belgeseli çekilmiştir.[120][121]
İlişkilerin zayıflaması
İki devlet arasındaki işbirliği II. Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir. Her iki genç devletin siyaset ve stratejilerindeki farklılıklar, çok zaman geçmeden ihtilafların çoğalmasına neden oldu. Hatta anlaşmazlıklar II. Dünya Savaşı sonlarına doğru Sovyetler Birliği'nin Türkiye üzerindeki toprak iddialarına kadar vardı. Sonunda Türkiye 1952 yılında NATO'ya da katılınca iki devlet tam anlamıyla karşı kutuplar içinde yer almaya başladı. Ertesi yıl yılında Stalin’in ölümünün ardından, Sovyet Hükûmeti ABD’ye, Türkiye ile dostluk ilişkilerini geliştirmenin bir parçası olarak, Türkiye üzerindeki toprak taleplerinden vazgeçtiğini açıkladı.[122]
Dönemi konu alan bazı eserler
- Bu liste eksiktir, genişleterek yardımcı olabilirsiniz.
1933 yılında Türkiye Hükûmeti, ikili ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesine verilen hizmetlerinden dolayı İzmir şehrinin bir sokağına Kliment Voroşilov'un adının verilmesine karar vermiştir.[48][123] Voroşilov'un İzmir ziyareti anısına belediye meclisinin kararıyla İzmir'deki büyük bir caddeye Kasım 1933'te "Voroşilof Caddesi" adını verdi. Caddenin daha sonra günümüzdeki Plevne Bulvarı olarak değiştirilmiştir. Ayrıca Voroşilov'a İzmir'in fahri hemşehrisi unvanı verildi.[124]
Taksim Cumhuriyet Anıtı
İstanbul Taksim Meydanı'nda 8 Ağustos 1928 tarihinde açılan Taksim Cumhuriyet Anıtının güney yüzünde sivil giysileri ile Mustafa Kemal Atatürk yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak, askerler ve halkla birlikte betimlenerek genç Türkiye'nin kuruluşu canlandırılmaktadır. Atatürk'ün ardında bulunan Sovyet general Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov'un[4] heykeli, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye'ye yapılan Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı simgeler. İki genç heykeltıraş Hadi (Bara) Bey ve Sabiha (Bengütaş) Hanım'ın yardımıyla İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica[125] tarafından taş ve bronz kullanılarak gerçekleştirilen heykelin yapımı iki buçuk yıl sürmüş, mali kaynak için halktan bağış toplanmıştır. Ağırlığı 84 tonu bulan anıt Roma'dan İstanbul'a gemi ile getirilmiştir.[126]
Anıttaki bu iki heykelin sözü edilen iki Sovyet vatandaşına ait olmadıkları iddiası da bulunmaktadır.[127]
Türkiye'nin Kalbi Ankara
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarına ait önemli görsel materyallerinden biri olan Türkiye'nin Kalbi Ankara belgeseli 1933 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk'ün isteği üzerine Sovyetler Birliği'ne ısmarlanmıştır. Sovyet yönetmenlerce bir yıl sonra 1934 yılında yapımı tamamlanan siyah beyaz belgesel filmin yönetmen ve senaristleri Sergey Yutkeviç ve Lev Arnştam idi.[120][121]
Belgesel, Sovyetler Birliği Milli Savunma Bakanı Kliment Voroşilov’un başkanlığını yaptığı bir Sovyet delegasyonunun Türkiye'nin Moskova büyükelçisinin eşliğinde vapurla önce İzmir sonra da İstanbul'a gelişleri sırasında halk tarafından coşkulu karşılanış görüntüleriyle başlar. Ardından bozkırın ortasında henüz inşa hâlindeki başkent Ankara’ya ilişkin görüntüler yer alır. Filmin Ankara bölümü görüntülerinde ağırlıklı olarak onuncu yıl kutlamaları vardır. Anadolu bozkırının dört bir yanından Ankara’ya doğru yürüyen izciler, askerler, gaziler, köylüler, hipodromdaki coşkulu geçit resmî, ayrıca Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak da görüntülenirler. Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye-Sovyetler Birliği dayanışmasının da vurgulandığı filmin ara yazıları Rusçadır.[128] Ham hali 134 dakika olan filmin kurgusu Moskova'da yapılmış ve kurgu sonrası filmin süresi 56 dakikaya inmiştir.[129]
Filmin Türk bestecileri arasında Ekrem Zeki Ün ve Cemal Reşit Rey de vardır. Filmin müzikleri Leningrad Filarmoni Orkestrası ve Ankara Konservatuvarı Orkestra ve Korosu seslendirmiştir. Filmde İstiklâl Marşı'nın yanı sıra Enternasyonal Marşı da birkaç sahnede yer alır.
Belgesel film, Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nin izni ve İstanbul Araştırmaları Vakfı'nın katkılarıyla NTV Tarih dergisi tarafından VCD formatına dönüştürülerek, derginin Ağustos 2010 sayısıyla birlikte dağıtılmıştır. Film ayrıca Ağustos 2008 tarihinde Cumhurbaşkanlığı web sitesine de eklenmiştir.
Galeri
- Taksim Cumhuriyet Anıtından Atatürk ve İnönü'nün yanında Firunze ve Voroşilov'un da göründüğü bir yakın plan detay.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Özel
- Jurado C. C.; Bujeiro, R. (2001). The German Freikorps 1918–23 (İngilizce). Osprey Publishing. ISBN 1-84176-184-2.
- Burçak, Rıfkı Salim (1983). Moskova Görüşmeleri ve Dış Politikamız Üzerindeki Tesirleri. Ankara. ss. 9-12.
- Özalp, Kâzım (1971). Milli Mücadele (1919-1922). Ankara: Türk Tarih Kurumu. s. 74. ISBN 9789751609939.
- "Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği internet sitesi". Rusya Federasyonu'nun Türkiye Büyükelçiliği. 9 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2017.
- Yalçın, Aydın (1977). Türk Komünizmi Üzerine Bazı Gözlemler. Ankara: Ekonomik ve Sosyal Yayınlar. ss. 18-19.
- Yavuz, Bilge (1994). Türk-Fransız İlişkileri. 93. Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 75.
- Akyol, Taha (6 Ekim 2017). "1921-1922 Türk'ün Ateşle İmtihanı belgeseli, 5. bölüm". CNN Türk.
- Kacıroğlu, Murat (Kış 2010). Arif Oruç’un Abdülaziz Dönemini Anlatan Eseri: Sultan Abdülaziz Nasıl Hal’ Edildi, Nasıl İntihar Etti? (PDF). 6. Karadeniz Araştırmaları. ss. 43-74.
- Tunçay, Mete (1991). Arif Oruç'un Yarın'ı (1933). İstanbul: İletişim Yayınları. s. 10.
- Yalçın, Kemal. "Mustafa Suphi ve 15 Yoldaşını öldürenler ve tarihi gerçekler". 18 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2018.
- "Mustafa Suphi'yi Kim Öldürdü". Tarih ve Toplum. 2016. Erişim tarihi: 9 Ekim 2017.
- Küçük, Yalçın. "Solun Tarihine Başlangıç". Belleten, 1988 Yaz. s. 56. Erişim tarihi: 9 Ekim 2017.
- TBMM Zabıt Ceridesi. VI. ss. 11-18.
- Benhür, Çağatay (2008). "1920'li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri: Kronolojik Bir Çalışma". Türkiyat Araştırmaları Dergisi. Konya: Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. ss. 277-309.
- Dokumentı Vneşney Politiki SSSR. 2-3-4-5-8-9-10-11. Moskova: Gospolizdat. 1959-1967.
- "Всероссийский Центральный Исполнительный Комитет" [Otonom Dağıstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Hakkında] (Rusça). Tüm Rusya Merkez Yürütme Kurulu. 20 Ocak 1921. 20 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Eylül 2018.
- Perinçek, Mehmet (2005). Atatürk'ün Sovyetlerle Görüşmeleri (Sovyet Arşiv Belgeleriyle). İstanbul: Kaynak Yayınları. ss. 214-215, 216. ISBN 978-9-753-43409-6.
- Cebesoy, Ali Fuat (1982). Moskova Hatıraları. Ankara. ss. 177, 428, 452.
- Документы внешней политики СССР. Moscow, 1959, Vol. III, s. 597-604.
- Şimşir, Bilal N. (1996). Bizim Diplomatlar. Bilgi Yayınevi. ss. 29, 64, 65. ISBN 9789754945782.
- Dışişleri Bakanlığı Bilgi Edinme Birimi, ENFD.0.0-321.20-2005/401596.
- Документы вешней политики СССР. Moscow, 1961, Vol. VIII, s. 739-741 (anlaşma metni)
- Kinross, John Patrick (Lord); Morrow, William (1965). Atatürk: a biography of Mustafa Kemal, father of modern Turkey. New York. s. 464.
- Документы вешней политики СССР. Moscow, 1961, Vol. VIII, s. 813.
- Tansu, Samih Nafiz (2011). Teşkilat-ı Mahsusa İki Devrin Perde Arkası, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı Hüsamettin Ertürk (PDF). İlgi Kültür Sanat Yayınları. s. 339. 21 Eylül 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2017.
- Kaynar, Reşat (1965). Atatürkçülük Nedir?. Varlık Yayınları. s. 144.
- Kılıç, Ecevit (14 Eylül 2008). "TKP'nin liderleri denizde öldürüldü". Sabah gazetesi. 6 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2017.
- Агабеков. Г. П. У. Записки чекиста. Berlin, Strela, 1930, s. 218-219.
- Karaman, Sami Sabit (2002). Trabzon ve Kars Hatıraları 1921-1922 İstiklâl Mücadelesi ve Enver Paşa. Ankara: Arma Yayınları. s. 65. ISBN 9757336289.
- İliçev, Yakov (1963). "S Dobroy Missiyey". Zvezda Dergisi (Rusça), 4. Moskova. s. 152.
- Yavuz, Ahmet (1992). Türkiye Cumhuriyetinin Andlaşmaları. Ankara: T. C. Dışişleri Bakanlığı Yayını.
- Apak, Rahmi (1988). Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları. Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 260.
- Atakan, Rauf (1988). "Türk İstiklâl Harbinde İdarî Faaliyetler ve Lojistik". Askeri Tarih Bülteni, 25. Ankara. s. 104.
- Çalışkan, Ülkü (2006). "Türk Kurtuluş Savaşında Sovyet Rusya'nın Malî ve Askerî Yardımları". Karadeniz Araştırmaları, 9. ss. 36-42.
- Hergüner, Dr. Dz. Kur. Alb. Mustafa (1984). Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi I. Kısım. IV. Ankara: T.C. Genelkurmay Başkanlığı. ss. 35-36.
- Hergüner, Dr. Dz. Kur. Alb. Mustafa (2003). Millî Mücadele'de Sovyetlerin Kafkas Limanlarından Yapılan Deniz Nakliyatı ve Enosis Şilebi'nin Ele Geçirilmesi. Ankara: 8. Askeri Tarih Semineri Bildirileri I. s. 509.
- Acun 2016, s. 150.
- В. Шеремет. Босфор. Moscow, 1995, s. 241
- Sonyel, Salâhi (1987). Kurtuluş Savaşı'nda Dış Politika. 1. Ankara. ss. 79-81, 84.
- Mütercimler, Erol (1992). Kurtuluş Savaşı'nda Denizden Gelen Destek Sovyetler Birliği'nden Alınan Yardımlar Kuva-yı Milliye Donanması. İstanbul. ss. 110-112.
- Müderrisoğlu, Alptekin (1990). Kurtuluş Savaşı'nın Malî Kaynakları. II. Ankara. ss. 522-523.
- Tevetoğlu, Fethi (1991). Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. İstanbul. ss. 45, 121.
- Gürün, Kâmuran (1991). Türk-Sovyet İlişkileri (1920-1953). Ankara. s. 23.
- Acun 2016, s. 153.
- Hovannisian, Richard G. (Nisan 1973). "Armenia and the Caucasus in the Genesis of the Soviet-Turkish Entente". International Journal of Middle East Studies (İngilizce). 4 (2). Cambridge Üniversitesi Yayınları. ss. 129-147.
- Türk Inkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi: 132/19543, sayfa 13.
- Kurat, Akdes Nimet (Kasım 1970). "Kurtuluş Savaşı'nın Başlarında Mustafa Kemal tarafından Lenin'e Yazıldığı İddia Edilen Bir Mektubun Mevcut Olmadığı Anlaşıldı". Türk Kültürü. İstanbul: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. s. 26.
- Aydoğan, Yrd. Doç. Dr. Erdal (Mayıs 2007). "Kliment Yefromoviç Voroşilov'un Türkiye'yi Ziyareti ve Türkiye-Sovyet Rusya İlişkilerine Katkısı" (PDF). Atatürk Yolu Dergisi. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü. ss. 337-357.
- Atatürk'ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri. ss. 304,305.
- Armaoğlu, Fahir (1984). 20. Yüzyıl siyasi tarihi. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. ss. 313-314, 346.
- Aralov, Semyon İvanoviç (2008). H. A. Ediz (Ed.). Bir Sovyet diplomatının Türkiye anıları 1922-1923. Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. s. 259.
- Pakman, Bülent (Aralık 2015). "Kurtuluş Savaşına Sovyet Yardımı". 22 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- Yüceer, Nasır (2002). Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'nun Azerbaycan ve Dağıstan Harekâtı. Ankara: Gnkur. Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yayınları. s. 44. ISBN 9789754090758.
- Yerasimos, Stefanos (2000). Kurtuluş Savaşı'nda Türk-Sovyet İlişkileri. İstanbul. ss. 150-151.
- Karabekir, Kâzım (1988). İstiklâl Harbimiz. İstanbul. s. 799.
- Aslan, Yavuz (2002). "Bolşeviklerle İlişki Kurmak Amacıyla Oluşturulan Bir Siyasi Kuruluş: Türk Komünist Fırkası (1920)". Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 6. İstanbul. s. 45.
- TBMM Gizli Celse Zabıtları I. İstanbul. 1999. ss. 72,73.
- Kaymak, Erol. Sultan Galiyev ve Sömürgeler Enternasyonali. s. 78.
- Benhür, Çağatay (2008). "1920'li Yıllarda Türk-Sovyet İlişkileri: Kronolojik Bir Çalışma". Türkiyat Araştırmaları Dergisi. Konya: Selçuk Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. s. 279.
- Coşkun, Alev (2007). Kuvayı Milliyenin Kuruluşu: En Uzun 15 Gün - Ödemiş Direnişi (3 bas.). Cumhuriyet Kitapları. s. 322. ISBN 9789757720621.
- Belen, Fahri (1983). Türk Kurtuluş Savaşı: Askeri, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle. Kültür ve Turizm Bakanlığı. s. 181.
- Sürmeli, Serpil. Türk-Gürcü İlişkileri 1918-1921. s. 561.
- Tengirşenk, Yusuf Kemal (1981). Vatan Hizmetinde. Ankara: Kültür Bakanlıgı. s. 172.
- Sönmezoğlu, Faruk (2001). "Kurtuluş Savaşı Dönemi Diplomasisi". Türk Dış Politikasının Analizi. İstanbul. ss. 58, 85.
- Sagay, S. Reşat (1972). XIX. ve XX. Yüzyıllarda Büyük Devletlerin Yayılma Siyasetleri ve Milletlerarası Önemli Meseleler. İstanbul: Türkiye İş Bankası. s. 212.
- TBMM Gizli Celse Zabıtları II. İstanbul. 1999. ss. 50, 55-56, 60-63.
- Hergüner, Dr. Dz. Kur. Alb. Mustafa (1995). Denizciliğimizin Kurtuluş Savaşı'ndaki Yeri. İstanbul: 5. Askeri Tarih Semineri Bildirileri II. ss. 514-515.
- Genelkurmay Başkanlığı (23 Ekim 1995). Beşinci Askerî Tarih Semineri Bildirileri: Değişen Dünya Dengeleri İçinde Askerı̂ ve Stratejik Açıdan Türkiye. 2. İstanbul: Genelkurmay Basımevi. s. 71.
- Acun 2016, s. 154.
- Armaoğlu, Fahir (1975). Siyasi Tarih 1789-1960. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları. s. 634.
- Çukurova, Bülent (1994). Kurtuluş Savaşı'nda Haber Alma ve Yeraltı Çalışmaları. Ankara: Ardıç Yayınları. s. 81. ISBN 9789757902164.
- Göktaş, Faysal (7 Mart 2014). "Türkiye Kurtuluş Savaşı'nda S.S.C.B yardımları". Sol.org.tr/. 25 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2017.
- Kara, Doç. Dr. Abdulvahap (2012). "Özbekistan'dan Gelen Bir Haber". TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı). 8 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2017.
- Kocaoğlu, Osman (Mayıs 1972). "Rus Yardımının İçyüzü". Yakın Tarihimiz. 1 (10). ss. 292-293.
- Çakıröz, Raci (1990). Rana Çakıröz (Ed.). Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl: Bnb. Raci Çakıröz'ün Hatıraları. Belge Yayınları (Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı). s. 100.
- Bakiyev, Nabican (2006). Enver Paşa’nın Vasiyeti. Doğu Kütüphanesi.
- Kocaoğlu, Timur. "Kurtuluş Savaşı'nda Rus Yardımının Gerçek Yüzü". Tarih Tarih Yayınevi. 7 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ağustos 2017.
- Ataşer, Rıfkı (2003). Millî Mücadele Döneminde Sovyet Yardımı ve Türk-Rus İlişkilerinde Kafkasya'nın Yeri. Ankara. ss. 530-531.
- Aydın, Mesut (1992). Millî Mücadele Döneminde TBMM Hükümeti Tarafından İstanbul'da Kurulan Gizli Gruplar ve Faaliyetleri. İstanbul: Boğaziçi Yayınları. s. 267. ISBN 9789754510737.
- Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri (Genkurmay Başkanlığı Basımevi bas.). Ankara: T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Yayınları. 1972. s. 162.
- Ter Minassian, Anahide (1989). La république d'Arménie. 1918-1920 La mémoire du siècle (Fransızca). Bruxelles: éditions complexe. ISBN 2-87027-280-4.
- Soysal, İsmail (1983). Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları (1920-1945). I.. Türk Tarih Kurumu. ss. 41-47. ISBN 9789751601841.
- Dunlop, John B. (1998). The Last Ghazawat: The 1920-1921 Uprising. Russia Confronts Chechnya: Roots of a Separatist Conflict (İngilizce). Cambridge Üniversitesi Yayınları. s. 40. ISBN 0-521-63619-1.
- Erickson, Edward J. (2001). Ordered to Die: A History of the Ottoman Army in the First World War (İngilizce). Greenwood Publishing Group. s. 97. ISBN 978-0-313-31516-9.
- Jordan, David Starr. War and Waste: A Series of Discussions of War and War Accessories (İngilizce). s. 172.
- The Encyclopedia Americana (İngilizce). 28. 1920. s. 412.
- Grabill, Joseph L. (1971). Protestant Diplomacy and the Near East: Missionary Influence on American Policy, 1810-1927 (İngilizce). s. 59. ISBN 978-0-8166-0575-0.
- Jelavich, Barbara (29 Temmuz 1983). History of the Balkans: Twentieth century. Cambridge University Press. s. 131. ISBN 978-0-521-27459-3.
- Kılıçaslan, İdris (4 Aralık 2016). "Milli Mücadele Dönemi Türk-Sovyet Rusya İlişkileri". Bilim Dili. 9 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Eylül 2018.
- Paksoy, Hasan Bülent. Türk Tarihi, Toplumların Mayası ve Uygarlık. s. 143.
- Bardakçı, Murat (15 Temmuz 2012). "Kemal Bey! Enver Paşa Türkçü veya Turancı değil, İslâmcı idi". Haberturk.com. 6 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- Kuşçubaşı Hacı Sami Bey, Teşkîlât-ı Mahsûsa eski başkanı Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın kardeşidir.
- Yılmaz, Mehmet; Ata, Feridun (Güz 2004). "Buhara Cumhuriyeti ve Basmacılık Hakkında İki Rapor" (PDF). Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 15.
- "Enver Paşa". Osmanlı Araştırmaları. 1 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- Hakyemezoğlu, Serdar. "Buhara Cumhuriyeti ve Enver Paşa". Ezberbozanbilgiler.com. 7 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Haziran 2011.
- "Mondros Ateşkes Antlaşmasının Maddeleri". ataturkdevrimleri.com. 7 Temmuz 2010. 8 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- "Mondros Ateşkes Antlaşması". osmanli700.gen.tr. 1999. 19 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- "Gümrü Antlaşması (2-3 Aralık-1920)". Forsnet. 2000. 2 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Temmuz 2017.
- Zürcher, Erik Jan (2004). Turkey: A Modern History (İngilizce). I.B.Tauris. s. 153. ISBN 1860649580.
- "მასალები საქართველოს ისტორიისათვის" [Gürcistan tarihi için maddeler] (Gürcüce). 24 Nisan 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2017.
- Soysal, İsmail (1989). Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye'nin Siyasal Antlaşmaları (1920-1945). 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. s. 39. ISBN 9789751601841.
- Kupchik, Doç Dr. Oleg (Güz 2011). "1920'lerin Başında Türkiye'deki Sovyet-Batı Mücadelesinde Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (USSC)" (PDF). Karadeniz Araştırmaları, 31. Ankara: Karadeniz Araştırmaları Merkezi. ss. 87-88.
- Dockrill, Michael (1993). "Britain and the Lausanne Conference, 1922-23". The Turkish Yearbook. XXIII.
- Hasanoğlu, Enver (Şubat 2005). "Yeniden Biçimlenen Dünyada Türkiye-Rusya İlişkileri". Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi. 17 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2017.
- Koçak, Cemil (26 Mart 2016). "Türk sovyet anlaşması 1945 yılında feshedilmişti". 29 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2017.
- Ünal, Tahsin (1958). Türk Siyasi Tarihi (1700-1958) (5 bas.). Ayyıldız Matbaası. s. 581.
- Bilge, Ali Suat (1992). Güç komşuluk: Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkileri, 1920-1964. Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. s. 367.
- Tosun, Hüseyin. "Montrö Boğazlar Sözleşmesi" (PDF). Atatürk Araştırma Merkezi. 15 Şubat 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2017.
- Karal, Enver Ziya (2001). Atatürk'ten Düşünceler. Ankara: ODTÜ Yayıncılık. s. 125. ISBN 9789757064121.
- "Türkiye, sosyo-ekonomik yapı ve işçi sınıfı". Demokrat Haber. 30 Ocak 2013. 3 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Aralık 2017.
- İsviçre'nin Locarno kentindeki antlaşmayı Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Belçika, Polonya ve Çekoslovakya imzaladılar.
- Kürkçüer, Orhan Melih (1972). Siyasi Tarih (1789-1945) (5 bas.). Ankara: Balkanoğlu Matbaacılık Şti. s. 153.
Locarno Antlaşmaları'nın imzalanmasında gösterdikleri büyük hizmetlerden dolayı İngiltere Dışişleri Bakanı Chamberlain, Fransa Dışişleri Bakanı Briand ve teklifin sahibi olan Alman Dışişleri Bakanı Stresemann Nobel ödülünü kazandılar.
- Burçak, Rıfkı Salim (1978). Siyasi Tarih. s. 154.
- Aydın, İsmail Şefik (19 Temmuz 2005). "Derin Bakış: Sadabat Paktı'nı İyi Tahlil Etmeliyiz". Yeniçağ Gazetesi. s. 8.
- Aymalı, Ömer (20 Şubat 2013). "İsmet İnönü Moskova'ya niçin ısrarla davet edilmişti?". Dünya Bülteni. Erişim tarihi: 9 Temmuz 2017.
- Temizel, Zekeriya (27 Mayıs 2005). Not Defteri: Seydişehir Nasıl Kuruldu?. Cummhuriyet Gazetesi. İstanbul. s. 13.
- Dilan, Hasan Berke (1998). Atatürk Dönemi Türkiye'nin Dış Politikası (1923-1939). İstanbul: Alfa Yayınları. s. 100. ISBN 9789753161428.
- "Voroşilov'un Ziyareti". Hâkimiyet-i Milliye (4406). 24 Ekim 1933.
- "Dört Teyyare". Hâkimiyet-i Milliye. 27 Ekim 1933.
- "Sergei Yutkevich" (İngilizce). imdb.com. 10 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2009.
- "Türkiye'nin Kalbi Ankara (Rusça:Ankara - Serdtse Turtsii)" (İngilizce). imdb.com. 4 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Aralık 2017.
- Ro'i, Yaacov (1974). From Encroachment to Involvement: A Documentary Study of Soviet Policy in the Middle East, 1945-1973. Transaction Publisher. ss. 106-107.
- İnönü, İsmet (1987). Hatıralar. II. Ankara: Bilgi yayınevi. s. 254.
- Aydoğan, Yrd.Doç.Dr. Erdal. "Kliment Yefromoviç Voroşilov'un Türkiye'yi Ziyareti ve Türkiye-Sovyet Rusya İlişkilerine Katkısı" (PDF). Atatürk Yolu Dergisi, 39. Ankara Üniersitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü. ss. 354, 355. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2017.
- "Prof. Dr. Pietro Canonica (1869 - 1962)". Kim Kimdir. 11 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2017.
- Çelebi, Mevlüt (2006). Taksim Cumhuriyet Anıtı (1. bas.). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi. ISBN 975-16-1910-6.
- Bardakçı, Murat (21 Aralık 2016). "Taksim'deki anıt ve Rusya gerçeği". Habertürk. Erişim tarihi: 10 Temmuz 2017.
- "İşte Atatürk'ün yasaklı Ankara belgeseli". ntvmsnbc.com. 24 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2009.
- "Türkiye'nin Kalbi Ankara". NTV Tarih. 8 Ağustos 2010. s. 3.
- Genel
- Acun, Fatma, (Ed.) (2016), Atatürk ve Türk İnkılap Tarihi (14 bas.), Ankara: Siyasal Kitabevi, ISBN 978-6054627-33-2
Konuyla ilgili yayınlar
- Musaoğlu, Dr. Neziha (23 Ekim 2017). Gerçekleşemeyen Türk - Sovyet İttifakı (1939). Paradigma Akademi Yayınları. s. 279.